Yorulduk ama…

Yorulduk ama… 

Nedense bu yeni yıla geçen yıllara göre daha beklentisiz, heyecansız ve yorgun hissederek başlıyorum. Hatta hayatımda adını anmaktan dahi korktuğum o ciddi hastalıkla boğuşurken girdiğim yıllarda bile kendimi bu kadar tükenmiş hissetmemiştim. Çocukluktan beri hep umutlu ve beklentisi bir olan bir insan iken neden böyle oldum diye soruyorum kendime… Bu konuda yalnız mıyım? Muhtemelen, hayır! Çünkü artık bireysel mücadele alanımızı aşan toplumsal bir tükenmişliğin ve yorgunluğun ortasındayız. 

Yaşadığımız bu tükenmişliğin tek bir nedeni yoktur elbette... Hepimiz; gıda, giyim, barınma gibi günlük ihtiyaçların sürekli artan maliyetlerine, bitmeyen küresel kargaşalara ve krizlere, her açıdan sonu gelmeyen siyasi tartışmaların hayatlarımızı mahvetmesine seyirci kalmaktan yorulduk. Birilerinin sürekli hayatlarımızı dizayn etmeye çalışmasından, inandığımız tüm değerleri alt üst eden anlayışın geleceğimize de hükmetmeye çalışmasından da çok yorulduk. 

Eski gündelik telaşlarla uğraştığımız sıradan hayatlarımızı özledik… Mesela yılbaşı akşamları maaile bir masada toplanıp milli piyango biletleri ile kurduğumuz hayalleri hatırlayın… Şimdi o hayalleri kurabiliyor muyuz? Veya bilet alıyor muyuz? Herkese ve her şeye olan inancımızı kaybediyoruz. Bir toplumun en büyük çöküşü burada başlıyor aslında… 

Yapabileceğimiz bir şey var mı? Ezici bu yorgunluğa yenik düşüp, şikâyet üstüne şikâyet ederek ayaklarımızı mı sallayacağız öyle? Tabii ki, hayır! Aykırılık üzerine kurulmuş mücadele bizim en büyük gücümüzdür.

Düştüysek kalkarız elbette… Nazım Hikmet diyor ya; “umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden”, işte şimdi o kabiliyetimizi tekrar kazanmak için gidecek yolumuz, yaşayacağımız güzel günler var! Herkese mutlu yıllar! 
 

Gülcan Çağlar Çalışkan
Genel Yayın Yönetmeni 

DERGİ

HRdergi Nisan sayısı çıktı! İyi okumalar

SATIN AL Nisan 2024