Kuşakları basmakalıp tanımların ötesinde düşünmenin zamanı gelmedi mi? Z kuşağı gerçekten anlatıldığı gibi mi?

İş dünyası olarak yıllardır kuşak tartışmalarıyla boğuşup duruyoruz. Bir zamanlar Y Kuşağı’na yapıldığı gibi şimdi de Z Kuşağı’na çeşitli kılıflar, tanımlar uydurmak için kitaplar, makaleler yazıyoruz hatta tartışmalar düzenliyoruz. Kuşaklar üzerinden sürekli bir stereo-tip yaratmaya çalışıyoruz.

Ve bunları yaparken maalesef sadece ‘birey’ kavramını değil; sınıf, ideoloji, sosyo-kültürel çevre, etnisite, fırsat eşitliği gibi kriterleri de yok sayıp kalıplaşmış algı ve terimlerle kocaman bir topluluğu dar bir çerçeveye sığdırmaya çalışıyoruz. Daha da önemlisi bu neslin; kimliklerinde ve yaşamlarında “iş”ten daha fazlası olduğunu anlamamız gerekiyor.  Evet, her birey benzersiz olsa da belirli bir dönemde birlikte büyümenin ortak deneyimlerinden bazı sonuçlar çıkarılabilir ama bunlar milyonlarca aynı kuşaktan genci tek bir dar kalıba sokmamızı haklı çıkaracak bir gerekçe olamaz. 

Bu genellemeleri duyan ve bunlara sıkı sıkı sarılan sözde “liderlik etme eğiliminde” olan eski nesiller, Z Kuşağı’nı sorumsuz, kariyer gelişimine karşı ilgisiz ve tembel olarak algılıyor. Çünkü genellemenin ötesine geçmeyen klişeler ve bahaneler öyle diyor. Z kuşağını kariyere karşı ilgisiz olarak sınıflandıran bu klişelerin aksine, kariyer gelişimiyle en çok ilgilenen nesil; Z kuşağı. 2022 yılında 23 bin 220 Z Kuşağı ve Y Kuşağı katılımcısının katıldığı bir Deloitte anketine göre, kariyerlerini ilerletmek için gereken becerileri öğrendiklerini hisseden Z Kuşağının mevcut şirketlerinde kalma olasılığı 2,5 kat daha fazla…

İşin en acısı onları tanımlarken onlara kulak vermememiz oluyor. Bir Z kuşağı çalışan, sosyal medyada paylaştığı bir videoda aynen şöyle diyordu: “Benim gibi Z Kuşağı meslektaşlarımın çoğu, iş-yaşam dengesi ve kurumsal kademelerde yükselmek de dahil olmak üzere profesyonel büyümeyi savunuyor ve çoğu zaman bu ikisinin arasında bir yerde kalıyoruz. Ancak bizler, Z Kuşağı'nın iş gücündeki yükselişi hakkındaki konuşmaların dışında bırakılıyoruz ve bu, bu neslin neyle ilgili olduğuna dair büyük bir yanlış anlaşılma yaratıyor. Kimse bize kulak vermeden bizim hakkımızda ahkam kesiyor. Benim neslimi gerçekten anlamak için klişeleri bırakmalıyız. Bunun yerine, şirket yöneticilerimizle çoğumuzun iş ve yaşam hakkında neden böyle hissettiğimizi ve ikisini nasıl birleştireceğimizi tartışmalıyız.” 

Sözün özü, kuşaklara dair spektrumun her bir ucunu dilediğimiz gibi kutuplaşabiliriz, ancak bunlar aykırı değerlerdir ve genel olarak tek bir kuşağı tek bir tanımla temsil edemezler. 


Gülcan Çağlar Çalışkan 
Genel Yayın Yönetmeni 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)