İK’nın DNA’sını Çözmek: Dave Ulrich ile Büyük Dönüşümün Eşiğinde

Bir süredir düşünüyorum: İnsan Kaynakları gerçekten de bir mutasyon geçiriyor mu? Yoksa yıllardır döne döne konuştuğumuz, ama uygulamada sınırlı kalan değişim fantezilerine mi kapılıyoruz? Dijitalleşme, yapay zekâ, veri analitiği... Bunlar artık hepimizin ezberlediği terimler. Ama konu insan ve iş arasındaki bağın nasıl yeniden kurulduğuna geldiğinde, gerçekten yeni bir şeyler söyleyebiliyor muyuz?

İşte tam da bu soruların içinde debelenirken, bu yıl 20 Mart’ta düzenleyeceğimiz 7. Çalışan Deneyimi Zirvesi için Türkiye’ye çok önemli bir isim geliyor: Dave Ulrich. “İK’nın gurusu” denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri. Ama ben onu sadece bir İK teorisyeni olarak görmüyorum. O, İK’nın DNA’sını çözen ve bu DNA’yı yeniden kodlayan kişi.

İK’nın, sadece bir destek fonksiyonu değil, işin kendisini şekillendiren bir stratejik güç olduğunu bize ilk hatırlatanlardan biri oldu. "İK, sadece insanlarla değil, işin ta kendisiyle ilgilenmeli" diyerek, hepimizin bakış açısını değiştirdi. Yıllardır okuduğum, üzerine yazılar yazdığım, Türkiye’deki İK liderleriyle tartıştığım her dönüşümün temelinde, onun getirdiği kavramsal çerçeve var. Ama şu soru hep aklımda: Türkiye’de bu dönüşüm gerçekten gerçekleşti mi, yoksa hala geleneksel yapılarla boğuşuyor muyuz?

Ulrich’in ortaya koyduğu İK iş ortağı modeli artık neredeyse standart hale geldi. Ama bugün, bu model bile dönüşmek zorunda. Çalışan deneyiminin hiperkişiselleştirilmesi, yetenek açığının yeni nesil becerilerle kapatılması, İK’nın tam anlamıyla bir iş stratejisi kasına dönüşmesi gerekiyor.
Peki, Türkiye’de biz neredeyiz?

Hala İK'nın kendini ispat etmeye çalıştığı bir dünyada mı yaşıyoruz, yoksa gerçekten masada güçlü bir oyuncu muyuz? Ulrich’in Türkiye’ye gelişi, bu soruya daha gerçekçi yanıtlar bulmamız için büyük bir fırsat. Kendi DNA’mızı analiz etmemiz için bir ayna. Bu etkinlik benim için sadece bir konuşmayı dinlemek değil, İK’nın gerçekten nereye gittiğini görmek ve bu yolculuğun içinde nerede durduğumuzu sorgulamak anlamına geliyor. Bu yüzden merak ediyorum: Dave Ulrich, bu kez Türkiye’ye geldiğinde nasıl bir İK manzarası görecek?

Belki de sorulması gereken en önemli soru şu: İK, hâlâ geçmişin genetik kodlarını mı taşıyor, yoksa kendi evrimini hızlandırmaya mı hazır?

Gülcan Çağlar Çalışkan 
Genel Yayın Yönetmeni 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)