Vaka çalışması: Parlak bir kariyer mi, mükemmel annelik mi?

Cheryl Jamis, İtalyan deri koltuğunda geriye yaslanarak ofisinin camından dışarı baktı. Birkaç dakika sonra patronu Marcus Addison ile toplantıya girecekti ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İstifa mı etmeliydi? Biraz ültimatom vererek şirketi zorlamalı mıydı? Yoksa her şeyi oluruna bırakarak, kızı Emma ile daha fazla zaman geçirmesini sağlayacak bir fırsatın yoluna çıkmasını mı beklemeliydi? Sonuç olarak işini seviyordu.

Geçen hafta sonunu düşündüğünde midesinde kıpırdanmalar hissetti. Az kalsın bir çocuk bakım krizinin ucundan dönüyordu! Emma’nın çok sevdiği Alman dadısı Frauke, ailesindeki ani bir hastalık nedeniyle ülkesine gitmek zorunda kalmıştı. Neyse ki Cheryl’nin o hafta işle ilgili çok önemli zorunlulukları olmadığı ve eşi John yolculukta olduğu için, anne kız birlikte hoşça vakit geçirmişlerdi.

“Anne keşke çalışmasaydın” diye mızmızlanmıştı Emma: “Her zaman beraber olabilirdik.”

Emma’nın ipek gibi saçlarını tarayan Cheryl, “Çalışmak zorundayım hayatım. Bir gün beni anlayacaksın” yanıtını vermişti.

Bu deneyim, Cheryl’nin küçük kızını ne kadar özlediğini anlamasını sağlamıştı. Pazartesi sabahı Emma’yı, Londra’dan küçük kıza bakmak için gelen mızmız büyükbabası ile bırakırken evden güçlükle ayrılabilmişti.

İçini çeken Cheryl sandalyesinde ileri geri giderken her şeyin bir süre sonra yoluna girebileceğini düşündü. Neyse ki çocuk bakımı paniği kendisini geleceği ile ilgili bir karara daha fazla yakınlaştırmıştı.

Cheryl on yıla yakın süredir, tutkuyla bağlı olduğu bu şirkette çalışıyordu. Bu noktaya nasıl geldiğini düşünmek için zihninde biraz gerilere gitti.

Jonglör
Cheryl, Copro’ya geçmeden önce butik bir reklam ajansında müşteri yöneticisi olarak çalışıyordu. Çok beğenilen bir perakende giyim firması olan Copro, Cheryl’den içerideki pazarlama ekibini yönetmesini ve daha genç müşterilere yönelik hazırlanan yeni tasarımların lansmanına yardım etmesini istiyordu. Cheryl rutin ajans işlerinden kurtulacağı ve bir grup yetenekli tasarımcı, yazar ve medya uzmanı ile çalışacağı için heyecanlanmıştı.

Evlilik mutlu başlamıştı. Cheryl’nin hırsı, fikirleri, enerjisi ve şevki; pazarlama departmanının tam da ihtiyaç duyduğu şeydi. Cheryl’nin; seksi bir genç kadını Copro’nun markalarından biri olan Smitty jean’i giymiş durumda eyersiz ata binerken gösterdiği televizyon reklamının getirdiği süksenin ardından CEO Derek Lee genç kadına bir şişe şampanya göndermiş; şişeye “Böyle mükemmel çalışmaya devam et Cheryl” notunu da eklemişti. Mesajı kendine saklayan Cheryl kutlamayı ve şampanyayı ekibiyle paylaşmıştı.

Cheryl, Emma’ya hamileyken pazarlama direktörlüğüne terfi etti. O dönemde, Marcus bir an önce şirkete dönmesi için kendisine güvendiğini söylediği için, kızı sadece üç aylıkken tam zamanlı olarak çalışmaya başlamıştı Cheryl. Emma ilk dadısı ile bırakılmıştı; paketleri arabaya yerleştirirken küçük kızı market arabasında bırakan ve az kalsın o olmadan eve dönen dadısı ile…

Cheryl, Copro’daki sorumluluklarının tadını çıkarırken şöhreti de günden güne artıyordu. Ancak kendisi ve John çalışırken, küçük bebekle uğraşmak kimi zaman sorun yaratıyordu. Bundan bir buçuk yıl kadar önce John uzun bir iş gezisindeyken Emma soğuk algınlığına yakalanmış; küçük kız bir süre sonra bronşit olurken Frauke de hastalanmıştı. Cheryl, on gün boyunca her ikisini de tavuk çorbasıyla beslemiş, buhar makinesini temizlemiş, tüm bunların arasında da işini yapmaya çalışmıştı.

Altı ay sonra, Marcus’dan çalışma saatlerini azaltmayı istemişti.

“Eminim bu konuyu gündeme getirmek için geç olduğunu düşünüyorsun. Emma çoktan yedi yaşında oldu bile” dedi Cheryl, Marcus’a.

Marcus sempatiyle başını salladı: “Nasıl başa çıktığını bilemiyorum. Eşimin desteği olmasa ben bu kadar çok çalışamazdım.”

Cheryl elinde olmadan gülümsedi. Doğru, John evde çok yardımcı olamıyordu. Ama Frauke mükemmeldi ve Emma onunla çok iyi anlaşıyordu. “Sorun başa çıkamamak değil, Marcus. Ve belki o daha küçükken yarı zamanlı çalışmalıydım ama o zaman umurumda değildi. Şimdi biraz daha büyüyor ve benim yardımıma daha fazla ihtiyacı varmış gibi görünüyor.”

Gözlüklerini çıkaran Marcus camlarını kravatının ucuyla temizlerken, Cheryl bunun biraz gergin bir hareket olduğunu fark etti. “Cheryl, sana hayır demeyeceğim” dedi Marcus: “Elbette kendi kararını kendin verebilirsin. Ama sana bunun tersini öneriyorum; sadece patronun olarak değil arkadaşın olarak da…”

Marcus ciddiyetle Emma’nın elini sıvazladı. “Biliyorsun, daha az ücret alarak aynı saatlerde çalışıyor olacaksın sonuç olarak. Büyük, sorumluluk dolu bir işin var. Bırak üç günü, dört günde bile halledilemez.”

“Ekibim kendilerine verilen ekstra sorumluluklardan faydalanabilir” diye söze başlayan Cheryl’i, Marcus susturdu.

“Cheryl, birkaç yıl içinde mükemmel bir ekip oluşturdun. Şimdi daha stratejik konulara odaklanmaya hazırsın. Bu, senin merdivenlerde bir adım yukarı çıkmanı sağlayabilir.”

Cheryl şaşkınlıktan dona kaldı. Bunu beklemiyordu. Çok çekici bir fikirdi elbette ama şu an için gündeminde yoktu; yoksa var mıydı? “Hayır” diye söylendi kendi kendine. Bunu ancak Emma üniversiteye gittiğinde düşünebilirdi. Ancak Marcus bir terfiden söz ettiğine göre, belki başka bir yaklaşım izler ve esnek çalışma saatleri talep edebilirdi.

“Şirket geçmişte…” diye başladı söze ve doğru kelimeyi bulmak için bir süre bekledi: “benim mevcut saatlerimde esnekliğe gitmek konusunda isteksiz davranmıştı. Marcus, sence bu konuyu yeniden gündeme getirebilir miyiz?”

Marcus kaşlarını kaldırıp sandalyesinde hafifçe geri gittiğinde Cheryl havada bir gerginlik oluştuğunu hissetti: “Aklında ne var?” diye sordu.

“Emma çoğu günler okuldan eve 3’de geliyor. Bazı günler ben de erken gelir ve erken çıkarım.” Bunu bir soru değil, tespit gibi söylemişti.

Parmaklarını masasına vuran Marcus, “Zamanının çoğunu ekibini yönlendirmek için harcıyorsun. Sence bu program yönetilebilir mi?” diye sordu.

Cheryl bu soruyu bekliyordu: “Salı günleri sorun olmaz. O gün öğleden sonra ekipteki herkes satış ve imalattaki meslektaşlarıyla toplantı yapıyor.” Bir an durdu. Çarşamba öğleden sonraları için de planlanmış randevuları olmuyordu; ama eğer Derek ve Marcus gelmeye karar verirse, tercih ettikleri gün buydu. İçini çekti. Belki de en iyisi bunlardan vazgeçmemekti. “Çarşambalar büyük olasılıkla olmaz ama sanırım Perşembeleri ayarlayabilirim. O gün grup toplantılarım oluyor ama sanırım bunları Çarşamba sabahlarına alabilirim.”

“Bu sanırım işe yarar” dedi Marcus gülümseyerek.

Cheryl ayağa kalktı, başını salladı ve odadan ayrıldı. Plan tam olarak istediği gibi değildi ama sadece iyi bir başlangıçtı.

Gözyaşına zaman yok
Cheryl’nin, çalışma saatlerindeki bu ufak ayarlamanın yeterli olmadığını anlaması için sadece birkaç hafta geçti.

Emma, Cheryl’i cep telefonundan aradığında genç kadın önemli bir pazarlama sunumu yapacağı üst düzey yöneticilerle olan toplantıya girmek üzereydi. Emma’nın ağlamaklı sesini duyan Cheryl, korkusunu bastırmaya çalışarak sordu: “Sorun nedir hayatım?”

“Anne geleceğine söz vermiştin.”

“Geleceğime mi?” Cheryl bunları söylerken bir taraftan da zihnini tarayıp duruyordu.

“Oyunum anne, öğle yemeği sırasındaki… Orada olacağını söylemiştin.”

Cheryl’nin karnına bir ağrı saplandı. Bir süre suçlulukla sustu.

Hızla dolan konferans odasına baktı. Yöneticiler yerlerini alıyordu, toplantının başlamasına dakikalar kalmıştı. Gitmesine kesinlikle imkan yoktu. “Tatlım çok üzgünüm. Unuttum. Kendimi berbat hissediyorum ama sanırım orada olamayacağım.”

“Önemli değil anne. Zaten kaçırdın bile” diyen Emma telefonu kapattı.

“Bunu telafi edeceğim” dedi Cheryl kapanmış olan telefona. Eğer biraz cesareti olsaydı, Copro ile pazarlık yapmayı bırakarak işten ayrılabilirdi. Eski arkadaşı Nancy’i düşündü bir an; arkadaşı reklam ajansından istifa ederek tek başına çalışmaya başlamıştı. Kendisi de aynısını yapamaz mıydı?

Biraz toparlanmak için kendine bir dakika ayırmaya karar verdi. Tuvalete yönelerek derin bir nefes aldıktan sonra aynadaki görüntüsüne baktı. Acaba hem başarılı bir yönetici, hem de iyi bir anne olmak mümkün müydü?

Cheryl içini çekti. Kendisini daha fazla azarlamanın bir anlamı olmayacaktı. Saçlarını toparladı. Fazla tepki veriyordu. Hafta sonu hiçbir işi yoktu. Emma’yı alıp birkaç günlüğüne Alton Towers Park’ına götürebilirdi. Sunumdan sonra bir otel odası ayarlayacaktı. Ve belki İK Departmanı da kendisine uzun vadede yararlı olacak bazı fikirler verebilirdi.

Kendini biraz daha iyi hisseden Cheryl, konferans odasına döndü. Yöneticilerin hepsi yerini almıştı. Sıra kendisinin konuşmasındaydı. Kendini konsantre olmaya zorlayarak sunumuna başladı.

Sunum sona erdiğinde Cheryl’nin kapanışını alkışlar takip etti. Cheryl bilgisayarını kapattı, lazer pointer’ını topladı ve kendine ait eşyaların hepsini yanına aldı. Derek’in kendisine doğru yaklaştığını görünce derin bir nefes aldı: “İyi işti Cheryl” dedi Derek gülümseyerek. Cheryl, “Bana Süperkadın de” yanıtını verdi. Ofise dönen Cheryl, Alton Towers’daki hafta sonu için yer ayırttığında kendini daha iyi hissetti.

Ertesi gün Marcus, Cheryl’i yanına çağırdı. Hem Derek’in yorumlarını hem de Emma’nın ne kadar mutlu olduğunu anımsayan Cheryl kendini iyi hissediyordu. İK departmanının kendisine iyi fikirler sunabileceğinden de emindi. Marcus ile konuştuktan hemen sonra oraya gidecekti.

Kendisini kocaman bir gülümseme ile karşılayan Marcus, “İyi işti Cheryl” dedi: “Mükemmel bir sunum ve iyi bir kampanya önerisiydi. Yeni ve orijinal. Yönetim kurulu yarın toplandığında önerinin kabul edileceğine eminim.”

“Teşekkürler Marcus” dedi Cheryl: “Bunu duyduğuma memnun oldum.”

“Derek gerçekten etkilendi. Sanırım yukarılara çıkmak için gereken bileti aldın.”

Cheryl dikleşti. Marcus son aylarda ikinci kez bir terfiden söz ediyordu: “Sözünü ettiğin belli başlı bir şey mi var?”

“Kesin bir şey yok. Ama gündeme gelebilecek bazı olasılıklar var.”

Cheryl, ulaşabileceği başkan yardımcılığı fonksiyonlarını zihninde tartmaya başladı. Böylesi bir pozisyon gerçek bir başarı olurdu. Bu kademedeki bir avuç kadından biri olabilirdi. Marcus her ne kadar açıklamak istemese de, aklında bir takım şeyler olduğunu bilecek kadar iyi tanıyordu onu.

Cheryl biraz şaşırarak da bu olasılığın kendisini ne kadar heyecanlandırdığını fark etti. Yavaşça başını salladı. Eğer kendi değer ve hedeflerini belirleyemezse, ne yapacağı konusunda asla karar veremeyecekti.

Marcus, sanki düşüncelerini okurmuş gibi: “Birkaç ay önce konuştuğumuz yarı zamanlı çalışma seçeneğinden vazgeçtiğin iyi oldu” dedi.

Cheryl şaşırmıştı: “Öyle mi? Neden bunu söyledin?”

Gözlerindeki bakışı yakalamış olmalıydı: “İşlerin nasıl olduğunu biliyorsun Cheryl. Şirket senin çalışma saatlerini esnekleştirdi. Ama şöyle bir çevrene bak. Şirketin tepesinde yarı zamanlı çalışan çok kişi yok. Eğer terfi etmek senin için önemliyse, gideceğin yol bu olmamalı.”

Cheryl bir an için Emma’nın dünkü telefonunu hatırladı. İK, diye tekrarlandı kendine, belki iyi bir fikir verebilirdi.

Marcus birden ellerini masasına koyarak ayağa kalktı: “Dinle, mükemmel bir fikrim var. Bunu neden daha önce düşünmediğimi bilmiyorum: Sana biraz gelişim fırsatı sunmalıyız. Aslında kendim gidecektim ama şimdi düşünüyorum da sanırım senin için mükemmel olacak.”

Marcus’un yüzündeki çocuksu ifadeye bakan Cheryl: “Neden söz ediyorsun?” diye sordu.

“Sana geçen gün söz ettiğim Boulder yolculuğundan… İşimizi ABD’de geliştirmeliyiz. Copro gelecek hafta sonu orada bir görev gücü oluşturuyor. Oraya sen gidebilirsin.”

Cheryl’nin kalbi göğüs kafesinden çıkacaktı sanki. Önümüzdeki hafta sonu Emma ile Alton Towers’da randevusu vardı.

“Şart mı?”

“Başka planların mı var?”

“Şey, bazı planlarım vardı.” Zaman kazanmak için boğazını temizledi: “Ama sanırım ayarlayabilirim.”

“Senin için harika olacak. Senin için büyük bir fırsat.”

Cheryl kendini gülümsemeye zorladı. Neden asla hayır diyemiyordu? “Evet, eminim bana çok şey katacak.”

Marcus gülümsedi: “Harika! Pişman olmayacaksın.”

Cheryl bundan çok emin değildi. Hatta şimdiden pişman olduğunu düşünüyordu. Emma’ya ne söyleyeceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Ama belki de şirketteki pozisyonu yükseldikçe, kendisine tanıyacağı esneklik de artacaktı.

Orta yol mu?
“Cheryl benim bakış açıma göre, senin kademende bir yöneticinin sık sık ortalıklarda görünmesi gerekiyor” dedi İK Direktörü Deb Roth. Başını salladı. “Bu da ofiste çalışmak anlamına geliyor; yarı zamanlı olarak ya da evden değil. Özellikle bir terfi istiyorsan; ki bana seçenekler arasında olduğunu söyledin.”

“Deb, her şeyi geride bırakacak bir terfi istemiyorum. Yaşamıma denge katacak ve kızımla daha fazla vakit geçirmemi sağlayacak bir yol bulmaya çalışıyorum. Ve şimdi de çok önemli olmayan bir Boulder yolculuğunu kabul ederek kızımla yaptığım planla çelişiyorum.”

“Biliyor musun, sıra dışı iş paylaşımları yapan başka kadın çalışanlarımız olduğunu da sanıyorum” diye önerdi Deb: “Seninle aynı seviyede olduklarını sanmıyorum ama bunu araştıracağım. Ya da istersen senin adına tepe yönetimle konuşabilirim. Belki de henüz hiçbirimizin düşünmediği bir orta yol vardır.”

“Tepe yönetimle konuşmak terfimi riske atabilir.”

“Çok olası değil. Tepe yönetim çalışanların ihtiyaçlarını karşılamak istiyor, mümkün olduğunca tabii. Dinleyeceklerdir ama elbette hiçbir şey vaat etmiyorum.” Deb kalemini masaya, ikisinin arasına koydu. “Ne istediğini tam olarak belirlesen yararlı olurdu. Ben bundan birkaç yıl önce şirketten ayrılmayı düşünürken bir yönetici koçu ile çalışmıştım.”

Cheryl şaşkınlıkla baktı: “Sen de mi ayrılmayı düşünmüştün?”

Deb başını salladı: “Elbette. Çok zor, biliyorum. Benim de üç çocuğum var ama artık büyüdüler.” İçini çekti: “Bu senin sandığından daha ortak bir konu. Pek çok öykü dinliyorum. Eğer istersen sana bir koç ismi verebilirim.”

Cheryl numarayı aldı ama kişiyi aramadı.

Gerçeklik anı
Cheryl ofisten dışarı bakarken güneşin batışını izliyordu. Sandalyesinden kalkarak Marcus’un ofisine gitti. Kendisi için hangi görevin düşünüldüğünü öğrenmenin zamanı gelmişti. Böylece seçeneklerini değerlendirip bir seçim yapabilirdi.

Marcus kapıyı açtı, kaşları çatıktı: “Burada olduğuna sevindim. Konuşmamız gerekiyor.”

Cheryl sandalyeye doğru yürürken patronuna baktı.

“Görünen o ki bazı pozisyonlar konusunda yönetim kurulu seviyesinde bir strateji tartışması var.” Genzini temizledi: “Her şekilde, sana sunulacağını tahmin ettiğimiz terfi rafa kalktı. Tamamen değil ama, zamana kaldı.”

“’Zaman’ ne anlama geliyor Marcus?”

“Emin değilim Cheryl. Dinle, bu konuda gerçekten çok üzgünüm. Pek çok şeyle mücadele ederek bir sonraki adımlarını dikkate aldığını biliyorum. Lütfen hızlı karar verme.”

“Hızlı mı?” diye düşündü Cheryl, boğazındaki kahkahayı bastırırken. Hızlı davranmak dışında her şeyi yapmıştı. Aklına bir fikir gelince gözlerini patronuna dikti: “Marcus, bunun benim yarı zamanlı ya da evden çalışma konusundaki ısrarlı taleplerimle bir ilgisi olmadığına emin misin?”

“Hayır, elbette yok. Derek’in senin hakkındaki düşüncelerini biliyorum ve eminim bu sadece bir zaman sorunudur. Sana, kaybetmeyi göze alamayacak kadar çok değer veriyoruz.”

Cheryl kaşlarını çattı. Bir karar vermesi gerekiyordu. Hemen.

Bu vakanın hazırlanmasında “Off – Ramp – or Dead End?” adlı çalışmadan yararlanılmıştır. (HBR, Şubat 2007)

BİRİNCİ ÖNERİ

KURBAN OLMAK YERİNE,
STRATEJİK DÜŞÜNMEK GEREK

Cheryl Jamis’in gerginliği son derece anlaşılabilir. Arlie Russell Hochschild tarafından “ikinci iş” diye tanımlanan bir gerçekle savaşıyor. Kadınlar hala ikinci işleri olan evle ilgili baskıları sırtlamak zorunda. Buna cam tavan konuları da eklendiğinde (yerine getirilmeyen kariyer vaatleri, önyargılar, tepe pozisyonların önündeki engeller) kadın yöneticiler zorlu bir noktaya ulaşıyor. Hırslarının karşılığında ne kadar yüksek bir bedel ödediklerini düşünmeye başlıyorlar. Sonuç olarak da genellikle işten ayrılmayı tercih ediyorlar.

Bu nedenle aslında Cheryl, Marcus ile yapacağı kendiliğinden gelişen bir konuşmaya pek de hazır değil. Stratejik düşünmek yerine, kurban haline geliyor ve patronu ile şirketinin kendisi adına sorunlarını çözmesini bekliyor. Bu son derece tehlikeli bir yaklaşım; çünkü Marcus, Cheryl’nin kendisinin düşündüğü kadar yetkin olup olmadığını tartmasına neden oluyor.

Ne yazık ki, kariyerinde geri adım atmak Cheryl için büyük bir hata olabilir. Bundan on yıl sonra, Emma üniversiteye giderken Cheryl’nin böylesi bir kariyer sıçraması fırsatıyla karşı karşıya kalması pek olası olmayacaktır. Araştırmalar, kariyerlerinden vazgeçen kadınların sadece yüzde 40’ının tam zamanlı, profesyonel işlere geri dönebildiğini gösteriyor. Ve eğer Cheryl çözümün kendi işini kurmak olduğunu düşünüyorsa, yeni işlerin neredeyse yarısının ilk yıl içinde başarısız olduğunu unutmamalı.

Cheryl’nin şirkette kalmaya karar verdiğini düşünürsek; hem kendisi hem de şirket için işe yarayacak bir biçimde önceliklerini belirlemesi gerekiyor. Eğer Cheryl terfi edecekse, “Hayır demek ne kadar zor” gibi gülünç inanışını bir yana bırakmalı. Sonuç olarak kızı Emma’ya vaadi konusunda hayır diyebiliyor. Artık kendi için harekete geçme ve sorunu işiyle ilgili sahip olduğu enerji ile çözme zamanı geldi.

Cheryl birkaç gün izin alarak durumu net bir biçimde değerlendirmeli. Başlangıç olarak olayları patronunun bakış açısıyla görmeli. Marcus özenli ve sempatik biri olabilir ama onun asıl odak noktası Emma değil, işletme için neyin iyi olduğudur. Evde eşinin desteğine sahip olduğu için Cheryl’nin durumunu tam olarak anlaması ve onun adına bir karar vermesi beklenemez. Cheryl’nin patronu olarak onun görevi Cheryl’nin ekibini nasıl yönettiğine ve sonuçlara ne kadar katma değer sağladıklarına bakmaktır.

Cheryl işe döndüğünde, esnek saatler konusunda Marcus’a net bir fikir vermelidir. Marcus’a kendisinin becerikli, hırslı, yetkin bir yönetici olduğu kadar bir anne olduğunu da anımsatmalı, sözleşmenin şartlarını aktarmalıdır. Örneğin, haftanın belli günlerinde erken çıkacağını, Cuma günleri ise evden çalışacağını söyleyebilir. İstediğinin farklı bir çalışma şekli olduğunun farkında olduğunu, ama denememek için bir sebep de bulunmadığını aktarmalıdır. Esnek çalışma saatlerine bir süre bağlı kalmalı (örneğin bir sonraki performans değerlendirmesine kadar), ardından bunu tekrar değerlendirmelidir.

Ayrıca Marcus’a, aldıkları bu riskin karşılığını vereceği konusunda da güven vermelidir. Marcus’a değerlendirmesi için fırsatların ne olduğunu aktarmalı, spesifik hedefler belirlemelidir. Marcus ile arasındaki iyi ilişkiler ve şirkete sağladığı katma değer düşünüldüğünde istediklerini alması çok olası olabilir.

Bundan sonra, hedeflerine ulaşmak hatta daha iyisi bu hedefleri aşmak Cheryl’nin görevidir. Bunu yaparsa Marcus’u, İK’yı ve CEO’yu bir terfi hak ettiğine ikna edebilir. Aynı zamanda yönetime; çalışanların hem Copro’yu yönetip hem de kişisel yaşamlarında mutlu olabileceklerini gösterebilir. Ayrıca kendisi gibi kadınların, işletmenin başarısı için ne kadar önemli olduğunu kanıtlayabilir.

İKİNCİ ÖNERİ

KENDİ İŞİNİ KURMAYI DÜŞÜNEBİLİR, AMA…


Doğum yapabilme çağında olan güçlü, zeki kadınların genellikle üç seçeneği vardır. Birinci seçenek anneliği bir yana bırakıp hayallerini takip etmek ve kariyerlerinde ilerlemektir. Bu kadınların çoğu yaşamları boyunca, bir çocuk sahibi olmanın nasıl olacağını merak eder durur. İkinci seçenek kariyeri bir yana bırakarak anne olmak ve iş dünyasında kalmış olsaydı neler başarabileceğini düşünüp durmaktır. Üçüncü seçenek ise her ikisini de yarı yarıya denemektir.

Aslında bir seçenek daha var: Cheryl de zaten bu yöne girmiş gibi görünüyor: Eğer Copro istediklerini veremiyorsa, kendi işini kurabilir.

Cheryl birbiriyle çelişen arzulara sahip. Hem tepe yönetici olmak, hem de kızıyla zaman geçirmek istiyor. Bunun tek yolu kendi işini kurabilmek… Hedef odaklı ve disiplinli olduğu için girişimcilik başarısının gerektirdiği iki kritik kritere de sahip. Emma küçükken bir süre proje bazlı çalışabilir (özellikle Copro için). Daha sonra, Emma üniversiteye başladığında zaman ve enerjisinin büyük bölümünü müşterilerine ayırarak, şirketini büyütebilir.

Cheryl aynı zamanda; esnek çalışmanın daha az mesai saati anlamına gelmediğini de bilmek zorunda. Eğer işinde başarılı olmak istiyorsa, gece yarıları çalışmaya ve büyük olasılıkla şimdikinden daha fazla emek harcamaya hazırlıklı olmalı. Kendi işini kurmak zaman alacaktır; özellikle iş büyüdükçe talepler de artacaktır. Hala bazı okul müsamerelerine gidemeyebilir; ayrıca kendisine daha az zaman ayırması gerekebilir.

Kendi işini kursun ya da kurmasın, Cheryl yaşamında daha fazla destek görmek durumunda. Dadıya ilave olarak, birilerinin (bir akraba ya da bir ek dadı) Frauke oralarda olmadığı zamanlarda destek vereceğinden emin olmalı.

Eğer Cheryl kendi işini kurmayı seçiyorsa, eşi John’un tam desteğini alması da çok önemli. Görünen o ki John kendi kariyerinin peşinden giderken evle ilgili tüm sorumlulukları Cheryl’e bırakmış. John bu sorumlulukların bir kısmını üstlenmeye gönüllü değilse, Cheryl kendi işini kurmayı düşünmemeli bile.

Son olarak; Cheryl’nin şunu anlaması gerekiyor: Eğer Copro’dan kendi işini kurmak için ayrılıyorsa, bunun geri dönüşü yok. Kuruluşta tekrar bu kadar büyük destek görebilmesi çok da olası değil. Ve bir kez enerjisini ve parasını kendi işini kurmak için ayırdığında, kazandıkları da kayıpları da tamamen kendisine ait olacaktır.

ÜÇÜNCÜ ÖNERİ

TEPE YÖNETİM İÇİN GEREKEN NİTELİKLERİ SERGİLEMELİ


Tepe yönetim pozisyonları, doğaları gereği yoğun, talepkar ve tam zamanlı işlerdir. Doğrusu Cheryl tepe yönetim için gereken en önemli olan nitelikleri pek de sergileyemiyor: kararlılık, sorunları tespit etmek ve çözmek için proaktif davranmak, öncelikleri belirleme becerisi ve şevk… Marcus, Cheryl’nin durumu konusunda empati kurabiliyor olsa da, Cheryl’nin davranışları Copro gibi küresel bir şirketin tepe yöneticisi olmak için yeterli tutarlılığa sahip değil. Cheryl’nin şu anki sorumluluk düzeyinde esneklik arayışı içinde olması başka bir şeydir; onu tepe yönetici olarak düşünmek bambaşka bir şey… Bunlar iki farklı oyun alanıdır ve sadece Cheryl hangisini istediğine karar verebilir.

Cheryl temel olarak isteklerini kendine güvenli, zorlayıcı bir biçimde aktarmıyor ya da Marcus’a esnek çalışma konusunda ayrıntılı bir plan sunmuyor. Cheryl’nin bir başka sorunu da önceliklerini net olarak belirleyememesi. Çocuğu olan yetkin bir yönetici, okul müsameresi gibi önemli bir kişisel olayı ajandasına sığdırmanın yollarını her zaman bulabilir. Ve Boulder yolculuğu konusunda Marcus’un doğrudan gözlerine bakıp “Üzgünüm ama planım var” demek yerine güvensizlik sergiliyor.

Aslında Marcus durumu çok iyi ele alarak bir mentörün yapması gereken her şeyi yapıyor. Cheryl’yi bir yatırım olarak görüyor, ona koçluk yapıyor ve kazanması için tüm fırsatları sunuyor. Cheryl’nin becerilerinin farkında ve kişisel hedeflerine ulaşabilmesine yardım etmek istiyor. Hatta yeteneklerini CEO’nun gözlerine önünde sergilemesine bile olanak veriyor.

Marcus’un Cheryl ile kalp kalbe bir konuşma yapması gerek. Onun şirket için ne kadar değerli olduğunu anımsattıktan sonra eğer kazan-kazana dayalı bir strateji olacaksa esnek çalışma talebini destekleyeceğini anlatmalı. Aynı zamanda, Cheryl’nin kararsızlığı ve stratejik düşünme yoksunluğunun yarattığı sorunlardan da açıkça söz etmeli. Copro elbette öneriyi masaya yatırabilir, ama önce Cheryl’nin kendi durumu ile ilgili sorumluluğu net biçimde belirlemesi gerekiyor.

Cheryl’nin işe yarar bir planla geldiğini farz edersek, o ve Marcus ileriye giderek bunu nasıl kullanacaklarını inceleyebilir. Cheryl daha az talepkar olan zaman planlamalarında işlerin altından rahatlıkla kalkabildiğini kanıtlamış biri. Hazır olduğunda, tam zamanlı çalışmaya geri dönebilir. Bu noktada, daha iyi bir liderlik sergilerse seçeneklerini yeniden gözden geçirebilirler.

Daha üst pozisyonları isteyip istemediğine karar vermek için Cheryl’nin bir yönetici olarak kendisinden talep edilecek her şeyi yapabileceğini kanıtlaması gerekiyor. Marcus bu arada kendisine koçluk yapabilir, daha fazla sorumluluk alması için teşvik edebilir. Hatta benzer bir kariyer dönüşümünü başarıyla atlatmış başka bir üst düzey yönetici ile eşleştirebilir.

Kimi zaman, patronunuza istediklerinizi satabilmek doğru bir çerçeve çizmeyi gerektirir. Cheryl’nin resmi, yazılı planı onun sorunların üstesinden nasıl geleceğini ayrıntılandırmalı. Teması da; “Planım Copro’ya Daha İyi Hizmet Sunmamı Nasıl Sağlayacak?” olmalı. Son olarak, Cheryl ve Marcus başarılı olmalarını sağlayacak net parametreleri belirlemeye çalışmalı. Bu şekilde her ikisi de Cheryl’nin yeni planının şirket hedeflerine ulaşmasını sağlayıp sağlamayacağını anlayabilir.






Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)