Stratejik İş Ortaklığı; İK’ya ne kazandırır? Şirkete ne kazandırır?

İK’nın etkinliği üzerinde uzun süredir çalışma yapan araştırmacılar, İK profesyonellerinin zamanını nasıl değerlendirdiği konusunda yıllar içinde pek az değişim olduğunu ortaya koyuyor: “İK, çalkantılı dönemlerde hemen tepki verebilecek merkezi bir stratejik ortak rolüne hazırlanmak yerine statükoyu korumaya çalışarak zaman yitiriyor.”

Bu bulgular İK profesyonelleri arasında yapılan anketlerde de doğruluğunu kanıtlıyor. Society for Human Resources Management (SHRM) tarafından yapılan bir ankette İK’cılardan, mesleklerini etkilemesini bekledikleri iki ya da üç trendi belirtmesi istendiğinde sadece yüzde 7’si “stratejik iş ortaklığını” kilit trend olarak aktarıyor. Listenin üst sıralarında ise farklılıklarının yönetimi ve sağlık harcamalarının idaresi yer alıyor. Oysa şu çok açık: Eğer İK profesyonelleri bu yeni rolü benimseyemezse, fonksiyonda bir dönüşüm sürecinin yaşanması asla mümkün olmayacak.

Bu sorunun nedenlerinden biri İK çalışanlarından çoğunun stratejik olmanın anlamını bilememesi… Yine bir SHRM çalışmasında önde gelen danışmanlık firmalarından İK’nın bugünkü ve gelecekteki durumunu değerlendirmesi istendi. Görüşlerden ortaya çıkan temalardan birini; pek az İK profesyonelinin hem ticari zekaya hem de fonksiyonel deneyime sahip olduğu oluşturuyordu. Oysa bu iki faktör, şirketlerin ve İK mesleğinin ileriye taşınabilmesi için olmazsa olmaz olarak tanımlanıyor.

Şirketlere üst düzey İK yöneticileri bulmakla görevlendirilen danışmanlar da aynı fikirde… Onlara göre “A sınıfı” İK profesyonelleri; sadece İK fonksiyonunu net bir biçimde anlamakla kalmıyor, aynı zamanda finans, satış, pazarlama ve üretim konusunda da bilgili isimler… Elbette bu kişilerin, şirketlerin hedeflerine ulaşması için İK’nın nasıl bir katkısı olacağını bildiğini söylemeye de gerek yok.

İK profesyonelleri arasında görülen ticari yetenek yoksunluğu, giderek daha çok şirketin bu pozisyonu doldururken farklı bir pencereden bakmasına neden oluyor. Pazarlama, imalat, finans ve diğer operasyonel alanlardan gelen İK profesyonellerinin sayısı bu nedenle her geçen gün artıyor. Peki eğer “dışarıdan” gelen kişiler tarafından yönetilecekse, İK mesleğinin geleceği konusunda gerçekten umutlu olunabilir mi?

Aslına bakarsanız bu konuda sadece İK’yı suçlamak da çok doğru değil. Tepe liderler İK’nın oynayabileceği rolün farkında olarak, gerekli değişiklikleri yapabilmesi için İK ekibine gerekli zaman ve kaynakları sunabilmeli. Ne yazık ki CEO’ların çoğu stratejik işgücü planlaması ve yönetiminin sürekli bir çaba gerektiğinin farkına varamıyor. Üst düzey stratejik İK çalışanlarını şirkete katan CEO’ların yerine yenisi geldiğinde, sahip olduğu farklı bakış açısı nedeniyle İK’yı bir değer değil idari bir fonksiyon olarak görmeye başladığını belirten uzmanlar, stratejik değişimi yaratmaya çalışan kişilerin bir süre sonra kurumla bağlarını kopardığına dikkat çekiyor.

Neyse ki, İK’nın oynayabileceği rolü anlayan kurumsal liderler, bu değişimleri hayata geçirebilmenin aynı zamanda çok fazla zaman ve ciddi emekler gerektirdiğinin de farkında.

100 Yılın En Başarılı İK Uygulaması
General Motors’un İK Mükemmeliyet Merkezi Başarısı

General Motors, küresel İK uygulamalarından sorumlu bir başkan yardımcısını göreve getirdiğinde şirketin tarihinde ilk kez bir İK çalışanı doğrudan CEO’ya bağlanmış oldu. Kathleen Barclay şirket genelinde bir İK dönüşüm sürecini başlattı. Bu süreç uygulamaların standardizasyonunu, İK Mükemmeliyet Merkezleri’nin kurulmasını ve rutin etkinliklerde dış kaynak kullanımına gidilmesini içeriyordu.

58 ülkede 362 bin çalışanı bulunan bir şirket için bu büyüklükteki bir değişim süreci elbette zaman aldı. Sürecin tamamlanmasının üç yıldan uzun sürebileceğini belirten yetkililer, CEO’nun değişime olan inancının önemine vurgu yapıyordu.

GM’nin küresel İK dönüşüm sürecinin kilit noktalarından birini, İK çalışanlarını geliştirerek iç danışmanlar haline gelmelerini sağlamak oluşturuyordu. Yetkililere kulak veriyoruz: “Çalışanlarımızın İK’da neyi başarmaya çalıştığımızı, dönüşümün onlar için ne anlama geldiğini ve İK topluluğu olarak nereye gitmeye hazırlandığımızı anlamasına yardımcı olacak küresel bir İK müfredatımız var. 15-20 dersten oluşan bu kursa tüm İK profesyonellerinin katılmasını zorunlu tutuyoruz. Bu kurslar İK profesyonellerinin ticari zekalarını, değişim yönetimi becerileri ve organizasyon içinde ilişki kurma yeteneklerini geliştirmeyi amaçlıyor. Sonuç olarak, gelecekte iş birimlerinden biri hedeflerini gerçekleştirmek konusunda sıkıntı yaşarsa GM’in İK çalışanları sorunu teşhis etmek için bu birimle çalışabilecek. Sorunun sebebi yeteneklerin yetersiz ya da hedeflerin yeterince iletişime açılmamış olması olabilir. İK çalışanlarının bu tür ticari konuları anlamasını sağlayarak fonksiyonun işleyiş şeklinde dönüşüm yaratıyoruz.”

GM’de eğitilenler sadece İK çalışanları değil: Sahadaki yöneticiler de, İK’nın artık stratejiye nasıl katkıda bulunduğunu anlayabilmek için eğitimden geçiyor. Küresel İK web sitesi sayesinde İK çalışanları operasyon yöneticileri ile birlikte çalışabiliyor. Burada pek çok doküman var. Operasyon liderleri İK’nın nasıl değiştiğini, neden değişmesi gerektiğini ve bunun şirket için ne yönden iyi olacağını anlayabiliyor. Pek çok diğer şirketteki gibi GM’deki İK dönüşümünün bir bölümü de, teknolojinin yardımıyla İK etkinliklerinin sorumluluğunun birim yöneticilerine aktarılmasıyla sağlanıyor.

Elbette bu tür bir değişim tüm organizasyonlar tarafından kolaylıkla kabul görmüyor. Saha yöneticileri, dostane İK çalışanları ile bugüne kadar süre gelen yakın ilişkilerden kopmaya pek yanaşmayabiliyor.

Ancak bu konuda sadece gergin saha yöneticilerini ve kararlı olmayan CEO’ları suçlamak çok da doğru değil. İK profesyonellerinin de yeteneklerini/yeterliliklerini geliştirmek ve iç danışmanlar haline gelebilmeleri için uzun bir yolculuğa çıkmayı göze almaları gerekiyor. Bu olana kadar İK’nın geleceği belirsizliğini koruyacak gibi görünüyor.

İK için sınırsız bir gelecek gören bir iyimserseniz, sizi de umutlandıracak pek çok neden var. Öncelikle dilerseniz dış kaynak kullanımı konusuna geri dönelim… Evet, dış kaynak kullanımına giden şirketlerde İK çalışanlarının sayısında azaltma yapmak bir seçenek olabilir. Ancak bunlar genellikle alt kademe idari ya da teknik pozisyonlardır. Bu konuda iyi bir haber olduğunu da belirtmek gerekiyor: Dış Kaynak Kullanımı sayesinde artık üst düzey İK profesyonelleri stratejik işgücü sorunlarının üstesinden gelebilmek için ihtiyaç duydukları zamana kavuşabiliyor. Daha da iyisi, pek çok farklı nedenle bu stratejistlere yönelik talep her geçen gün biraz daha artıyor.

Demografik değişimler şirketlerin kalifiye çalışan bulup elde tutmasını giderek daha fazla zorlaştırıyor.

Şirketin hedeflerine ulaşabilmesi için hangi tür yeteneklere ihtiyacı olacağını belirlemek ve buna uygun işe alım programları hazırlamak da İK’ya düşüyor. İkincisi, teknoloji sayesinde şirketler artık merkezilikten daha kolay uzaklaşabiliyor. Çalışanlar daha geniş coğrafi bölgelere dağılıyor. Bu “dağınık” çalışanların kurumsal hedeflere bağlılıklarını sağlamak da yine İK’nın görevi…

Üçüncüsü; dış hizmet sağlayıcılar her ne kadar rutin işlerin üstesinden gelmek konusunda kendini kanıtlamış da olsa, iç İK danışmanlarına hala ihtiyaç duyuluyor. Maaş, ek yarar ve eğitim olanakları gibi bileşenlerin çalışanlar için nasıl bir araya getireceğini belirlemek için gözler yine kurum içindeki İK departmanlarına çevriliyor. Son olarak, dış kaynak kullanımı rutin işlerin tümünü ortadan kaldırsa da hem İK hem de ticari bilgisi olan kişilere hala ihtiyaç duyuluyor: Özellikle milyon dolarlık hizmet sağlayıcı sözleşmelerini yönetmek için… Çalışan ilişkilerinin hızı ve doğruluğundan sorumlu olan her zaman İK olacak; işi kim yaparsa yapsın…

Uzmanlar, İK alanında temel olarak bir “ikiye ayrılma” durumu yaşandığını belirtiyor. İşlerin birinci yarısını giderek daha otomatik ve rutin hale gelen ve dış hizmet sağlayıcılara yönlendirilen idari çalışmalar oluşturuyor. İkinci yarıda ise İK’nın organizasyonel hedefler belirlediği, bu hedeflere ulaşmak için hangi yeterliliklerin gerektiğini tespit ettiği, ardından bunların hayata geçirileceği İK uygulamalarının yaratıldığı işler yer alıyor.

Tüm bu verileri bir araya getirdiğimizde İK’nın inanılmaz bir dönüşüm sürecinin ortasında yer aldığını görüyoruz. Fonksiyonun, ileriki yıllarda şimdikinden çok daha küçük ve farklı olması bekleniyor. Ancak zorlayıcı işlerde asla azalma olmayacak. İK profesyonelleri şirketleri üzerinde etki yaratabilir.

Peki İK bu göreve hazır mı? General Motors gibi şirketler için, bu sorunun yanıtı kesinlikle evet. Ancak araştırmaların gösterdiği gibi, iş İK’nın geleceğine geldiğinde arzu ile gerçek arasında büyük bir açık var gibi görünüyor.

İK vazgeçilmez hale mi geliyor, yoksa modası mı geçiyor? Bu sorunun yanıtını sadece, bu alanda çalışanlar biliyor. Eğer bu kişiler İK çalışmaları ile kurumsal hedefler bir ilişki kurabilirse vazgeçilmezlikleri kesinlik kazanır. Eğer yapamazlarsa, yakın gelecekte iş arayan İK profesyonellerinin sayısında artış görebiliriz.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)