Başarının Olmazsa Olmazları: Bilgi/Vizyon/Coşku


Çünkü İnsan Kaynakları alanında çalışanlar olarak; 1999 yılı Aralık ayında geçmiş enflasyon mu, gelecek enflasyon mu tartışmaları arasında iki arada bir derede kalarak yapılan yeni yıl artışlarını tüm çalışanların yeni enflasyonist politikalara olan inancı çerçevesinde çok fazla sistemsel bir çaba harcamadan da çözümledik. Birazda sırtımızdan yükü o yıl için attığımız sevinciyle işin içinden sıyrıldığımızı düşündük. Böylece de reaktif bir tutum içinde, bir ölçüde temkinliliğin getirdiği ruh haliyle, “herkes ne yapıyorsa bizde aynısını yapalım, ileride bir çözüm bulunur” inancıyla bir yılı anlamsız bir bekleyiş içinde geçirdik. O koskoca bir yıl, geçmiş “bir yıllar” gibi çabucak geçiverdiğinden 1999 yılı sonunda atılan milenyum çığlıkları da göz açıp kapanıncaya kadar geçti ve 2001 yılına geliniverdi. Doğal olarak, Ağustos Böceği Karınca öyküsündeki gibi, bizler de yeni döneme hazırlıksız bir şekilde yakalanıverdik. Bir de baktık ki, performans sistemlerini işletmelerde oturtmaya çalışırken performans yüzdesinin etkisi genel zam yüzdesinin artık geçmişe göre küçük oranlarda olması nedeniyle anlamsız bir noktaya düşüvermiş. Yılı ücret sistemlerimizi iş analizlerine mi, yetkinliklere mi dayandıralım seçenekleri ve kafa karışıklıkları içinde geçirdiğimizden ve bu nedenle de konunun temel çözümünü bile bulamadığımız bir anda yarım yamalak oluşturmaya çalıştığımız performans sistemlerinin atıl kalması ile başbaşa kalıverdik. Atıl kalması bir yana, yeni dönemin gerektirdiği çözümlere hazır olmadığımız için şaşkınlıklarımız bir parça daha arttı. Konuşmalarımda ve yazılarımda sık sık dile getirdiğim gibi zaten çok kararlı, inançlı, sabırlı ve cesur bir tarz içinde olamayan biz “İnsan Kaynakları Çalışanları”, çaresizlik içinde ne yapacağımızı bilmez bir hale düşüverdik. Yıllarca ücret çalışmalarımızda, iş analizleri yetkinlikler arasında sıkışıp, “mahçup” çözümlerle biraz ondan biraz bundan anlayışı ile işin içinden sıyrılmaya çalıştığımız bir anda ve bunun üstüne katma değeri arttırmak ve kişisel gelişimi teşvik etmek için kurulan kurmamız gereken performans yönetim sistemi tasarımlarımızı, zaten “performansı değerlendirmede hangi yöntemi kullanalım”, “değerlendirmeyi kimler yapsın” soruları temelinde teknik bir konu gibi algılayan bizler için yeni dönem tehditlerin fırsatların arttığı bir kesit haline dönüşüverdi.

Belki de bu tehditler fırsatlar bizden hem çalışanların hem de işletmelerin beklediği ve bizim bugüne dek pek gösteremediğimiz performanslarımızı arttırma adına faydalı bile olabilir. Bir bakarsınız, koşulların bu güçlü dayatması “İnsan Kaynakları Yönetimini” gerçek yerine oturtmamızı ve gerçekten de değişimin öncüsü, stratejik bir iş ortağı olmamızı sağlar, ne dersiniz! Aslında bu konudaki geçmiş dönem çabalarımız çok başarılı olamasa dahi benim inancım bu konuda iyi şeyler yapacağımız, başarılı olacağımız yönünde. Tabii ki bu nasıl gerçekleşebilir diye düşündüğümüzde hemen aklıma gelenler şunlar: Önce paradigmalarımızı değiştirmekle başlamalıyız. Bizler işletmenin denetim kontrol değil, coşku enerji noktasıyız. Bu anlamda işletmelerimizde başarı odaklı ve birbirini destekleyen “BİZ” bilinçli bir iklim yaratma, bizim temel görevimiz olmalı. İkincil olarak; bizler taktik bir birim değil, işletmemizin stratejik iş ortağıyız. Bu nedenle de analitik düşünme yanında sistem düşüncesi, bizim düşünce tarzımız olmalı. Doğal olarak, stratejik iş ortağı olmaktan söz ediyorsak; bilgi/beceri dağarcığımızı fonksiyonel olmaktan öteye, bir yönetim danışmanı olmaya doğru genişletmemiz gerekmektedir. İşletmemiz için gerekli diğer tüm bilgiler de bu anlamda bizim sahip olmamız gereken donanımlar diye de ekleyelim. Bir diğer anlamı ile vizyonumuzun genişliğinden ve derinliğinden söz ediyoruz. Tüm bunlara mesleki bilgi/beceri açısından da donanımlarımızın çok iyi olmasını eklemek sanırım bu konuyu tamamlamak adına doğru olacaktır.

Yazımızı özetlersek; bir işde başarılı olmak için bilmek görmek yetmiyor, buna birde bu işleri başaracak coşku enerjiyi eklemek gerekiyor. Zaten bugün ülkemizdeki insan kaynaklarcıların en temel problemleri de bu değil mi? Artık ne yapacağımızı bilebiliyoruz kestirebiliyoruz. Geçmişte bu konuda kafalarımız çok net değildi. Sanırım bugün böyle bir sıkıntımız pek fazla kalmadı. Bir başka deyişle, okuya okuya, göre göre, yapa yapa, boza boza kafalarımız bu işe hemen hemen hazır hale geldi. Ancak asıl daha önemlisi, yüreklerimizin bu işe hazır olması. Benim düşüncem; bildiklerimizi gördüklerimizi yapabilecek cesaret coşku enerji konusunda bugün eksikliklerimiz var. Bu eksiklik de çok önemli diye düşünüyorum. Çünkü bir işdeki, hele hele bu iş yeni kabul gören görecek bir iş- ise, en önemli gereklilik zorunluluk bence bunu başaracak yürek gücüne sahip olmak. Bu konuda birbirimize vereceğimiz bilgi/vizyon/coşku desteğine sanırım hepimizin ihtiyacı var.

Yeni yılın hepimize başarılar ve keyifler getirmesi dileğiyle...

İlhan ÖZDİLLER
Uzel Grubu Tarım Makinaları, Yapı ve Turizm Üniteleri
İnsan Kaynakları Bölüm Direktörü

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)