İskoçya’nın Nefes Kesici Başkenti Edinburgh
Nilay Karagülmez Abamor
Edinburgh'da gittiğim, gördüğüm, çok sevdiğim, çok gezdiğim, sokak sokak çok yürüdüğüm, yapılacak ne varsa hepsini yapıp geri geldiğim bir şehir olarak hafızamdaki tazeliğini hala koruyor. Yapılacak o kadar çok sayıda heyecan verici şey var ki insan ne yapacağını şaşırıyor. Çarpıcı mimarisi, uçsuz bucaksız dolambaçlı sokakları ve sönmüş bir yanardağın üzerine tünemiş hayranlık uyandıran şatosu, nefis tarihi müzeleri, çıkmaz sokakları ile başka hiçbir yerde benzerini bulamazsınız. İlk gününüze, Edinburgh Kalesi ve Royal Mile gibi Edinburgh'un en iyi cazibe merkezlerinden bazılarının bulunduğu tarihi Eski Kent'i gezerek başlayabilir, müzikal ve tiyatro gösterilerinin keyfini çıkarabilir, büyüleyici bir viski barında en sevdiğiniz tadı bulabilir, temalı bir tura çıkabilir ve şehrin birçok sırrını keşfedebilir ve ardından rahat bir kafeye girip dünyayı seyredebilirsiniz.
Sanatseverler, Princes Caddesi'ndeki İskoçya Ulusal Sanat Galerisi'ne veya West End'den birkaç dakika uzaklıktaki Modern Sanat Galerisi'ne gidebilir. Milenyumu kutlamak için inşa edilen Dinamik Dünya Müzesi ve İskoç tarihinden önemli eserlerin sergilendiği Chambers Caddesi'ndeki Yeni İskoçya Müzesi’nde ailece vakit geçirebilir, alışveriş için Princes Street'e gidebilir ve bir şeyler yemek için birçok harika pub ve restoranın bulunduğu New Town'da mola verebilirsiniz. Leith'te rıhtımın aşağısında mükemmel deniz ürünleri restoranlarda karnınızı doyurabilir ve şehrin ve denizin mükemmel manzarasının olduğu Calton Tepesi'ne veya Arthur's Seat'e doğru yürüyüşe çıkabilirsiniz.
Edinburgh'da ziyaret edilecek o kadar çok yer var ki seçim yapmakta zorlanabilirsiniz.
Edinburgh Kalesi'ni keşfederek gezinize başlayın.
1000 yıldır ayakta kalmayı başarmış, hala ilk günkü güzelliğini koruyan, Old Town bölgesinde yer alan Edinburgh Kalesi, İskoçya‘nın başkenti Edinburgh’un en önemli turistik adresi diyebilirim. İngiliz Seyahat Ödüllerinde aldığı oylarla en iyi Birleşik Krallık Mirası unvanını alan, şehrin ana caddesi Royal Mile’ın başlangıcında yer alan, şehre bakan Castle Rock’ın tepesinde yer alan, dünyanın en görkemli kalelerinden biri olarak kabul edilen, İskoç monarşisinin eski bir sembolü ve eski krallık sarayı olan Edinburgh Kalesi, geniş alan yayılmış arazisi ve görülmesi gereken birçok yeriyle en az yarım gününüzü burada geçirmenizi hak ediyor.
Kale, muazzam kent manzarası haricinde içerisinde çok önemli bir yapı olan St. Margaret’s Şapeli ile Birleşik Krallık'ın en eski taç mücevherleri olan Honors of Scotland ve The Stone of Destiny gibi önemli İskoç eserlerine de ev sahipliği yapan bu muhteşem kaleyi, mutlaka bir rehberle gezmenizi öneririm.
Önemli ipucu: Kaleye gidiş saatinizi, pazar günleri hariç duyulabilen, kale arazisinden One O'clock Gun'ın ateşini dinleyebileceğiniz bir saate getirmenizi ve tören ritüelini de mutlaka seyretmenizi tavsiye ederim.
İskoçya Ulusal Müzesi’nde yağmurdan saklanın
İskoçya, hangi mevsimde giderseniz gidin havasının asla tahmin edilemeyeceği bir ülke. Her an yağmura yakalanabilirsiniz, bu nedenle mutlaka giderken yanınıza şemsiyenizi almayı unutmayın. Yağmurlu bir Edinburgh gününde, vakit geçirebileceğiniz en güzel mekanlardan birisi İskoçya Ulusal Müzesi olabilir. Müze 20.000’den fazla eşsiz ve benzersiz esere ev sahipliği yapıyor ve çoluk çocuk herkesin ilgisini çekebilecek birçok aktiviteyi de içinde barındırıyor ve hepsinden iyisi, girişi ücretsiz. Burada 1 tam gününüzü geçirebilir, Mısır'ın yeraltı mezarlarını, doğanın harikalarını ve hatta günümüz teknolojisini öğrenerek gününüzü tamamlayabilirsiniz.
Önemli ipucu: Güneş ortaya çıkarsa, Edinburgh Kalesi'nin muhteşem manzarasının keyfini çıkarmak için çatı terasına çıkın.
Calton Hill'den gün batımını izleyin
Burası şehrin en iyi seyir noktalarından biri. Güneş batmaya başladığında tepenin en üst noktasına kadar gidin ve başkenti canlı bir mor ve pembe ışıkla kaplayan muhteşem gökyüzünü seyredin. UNESCO Dünya Mirası Alanı, özellikle Atina'daki Parthenon'dan esinlenen Ulusal Anıt olmak üzere bir dizi tarihi esere ev sahipliği yapan alanda, tepede bulunan tarihi ve oldukça eski Şehir Gözlemevi'nin pitoresk kalıntıları, Edinburgh’a 'Kuzeyin Atina'sı' unvanını kazandırmış. Bir Yunan tapınağından esinlenerek 1818'de William Henry Playfair tarafından tasarlanan gözlemevinde, Astronom Royal Thomas Henderson 1834'te yıldızlar arasındaki mesafenin nasıl ölçüleceğini burada keşfetmiş.
Önemli ipucu: Akşamları birçok şehir sakini burada toplandığından güneşin batışını en güzel noktadan seyretmek için biraz erken gitmenizde ve giderken de yanınıza sizi mutlu edecek yiyecek ve içeceklerinizi alıp küçük bir piknik havasında seyretmenizde fayda var. Edinburgh'daki Celtic Beltane Ateş Festivali gibi birçok festival de burada kutlanır.
Scott Anıtı’nın Gotik mimarisini mutlaka görün
İskoçya’nın en sevilen yazarlarından biri olan Sir Walter Scott’ı anmak için yapılan bu muhteşem gotik kulenin yapımına 1840 yılında başlanmış ve 4 sene de tamamlanmış. 60 metre yüksekliği olan ve üzerinde ünlü yazarın tarihi romanlarındaki karakterleri temsil eden 64 heykel bulunan bu nefis anıt görenleri kendine hayran bırakıyor. İster yerden seyredebilirsiniz, isterseniz de 287 basamaklı merdiveni çıkarak yukarıdan Edinburgh’un muhteşem manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Anıt tüm dünya çapında bir yazara ithafen yapılmış en büyük anıttır. Anıtın içinde, yazarın hayatı ve çalışmaları hakkında sürekli sergilerin düzenlendiği bir Müze Odası’da bulunmaktadır.
Önemli ipucu: Edebiyat hayranı olmasanız bile kesinlikle görülmeye değer olduğunu söyleyebilirim. Anıtın dibinde, sevgili köpeğiyle birlikte Scott'ın bir heykelini de görebilir ve bol bol fotoğraf çektirebilirsiniz. Anıta meşhur Princes Caddesi'nden erişebilirsiniz. Basamakların oldukça dar olduğunu belirtmem de fayda var. Bu yüzden dar alanlarda kendinizi rahat hissetmiyorsanız, anıtın tepesine çıkmak sizin için uygun olmayabilir. Durup etrafa bakabileceğiniz 4 kat var, bu yüzden tüm merdivenleri bir kerede çıkmanıza gerek yok.
İskoç Ulusal Modern Sanat Galerisi'nde kültürü içinize çekin
Bir sanat aşığı olsanız da olmasanız da 1859 yılından beri açık olan, Rönesans'tan post-empresyonizme kadar Avrupa resimlerinin yanı sıra önemli İskoç sanatçıların, başlı başına klasik bir galeri olan İskoç Ulusal Modern Sanat Galerisi'ne yapacağınız bir gezinin sizi asla hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olabilirsiniz. İki etkileyici binadan oluşan bu cazibe merkezi, 1900'lerden günümüze kadar olan başyapıtları içeriyor.
Matisse, Picasso ve Emin'in yanı sıra İskoç çağdaşlarının sanatına hayran kalabilirsiniz. Galerilerin peyzajlı alanları, diğerleri arasında Tony Cragg ve Barbara Hepworth'un heykellerine görmeniz mümkün.
Önemli ipucu: İskoç sanatçı Eduardo Paolozzi'nin Modern Two'daki orijinal stüdyosunun rekreasyonunu kaçırmayın. Princes Street Gardens'ın muhteşem manzarasına sahip Scottish Café and Restaurant'ta bir şeyler atıştırmak ve bir çay içmek için mutlaka oturun ve keyfini çıkartın. Büyük bir dilim İskoç kültürü ve sanatını içinize çekmek için ideal bir yer.
Royal Botanik Bahçesine gidip yeşilin tonlarını hafızanıza kazıyın
Bugüne kadar gittiğim tüm ülkelerde botanik bahçesi gezdim ama Edinburgh’taki kadar güzelini ne gördüm ne de duydum. İskoçya'nın ulusal bir hazinesi olan bu muhteşem yaşayan bitki koleksiyonunun yaşı 350 yıldan daha eskidir. 72 dönümlük olağanüstü güzellikteki bir arazide ve şehir merkezinin sadece 1,6 km kuzeyinde yer alan bahçe, Edinburgh Kalesi ile şehir siluetinin muhteşem panoramik manzarasını gözler önüne serer.
Ziyaretçiler Çin Tepesi'nin dinginliğinin tadını çıkarabilir, dünyaca ünlü Rock Garden'ı keşfedebilir veya Woodland Garden'daki muhteşem Giant Redwood ağaçları arasında dolaşabilir. Ayrıca, Garden'ın sergi alanı Inverleith House'da görülecek sanat eserlerini de mutlaka görmenizi tavsiye ederim. John Hope Gateway ziyaretçi merkezinde bulunan Botanics Shop, çok çeşitli hediyeler, hediyelik eşyalar, el sanatları ve bitkiler sunmaktadır. Kış aylarında, bahçe, büyülü bir şekilde aydınlatılmış, botanik parkuru ile Noel’i kucaklar.
Önemli ipucu: Botanik bahçesinde 34.000’den fazla çeşit bitki yetiştirilmektedir. Botanik bahçesinin görünmeyen yüzünde, dünyanın önde gelen botanik araştırma kuruluşlarından biri yatıyor. 1697 yılına kadar uzanan korunmuş bitkilerden oluşan bir koleksiyon olan herbaryum, iki milyondan fazla örnek içerir. Ayrıca 100.000’in üzerinde kitaba sahip olan botanik kütüphanesi bulunmaktadır. Ziyaretçiler için deneyim, Arboretum Place'deki ana Batı Kapısı'nda veya Inverleith Row'daki daha küçük Doğu Kapısı'nda başlar. Giriş ücretsizdir.
Scotch Whisky Experience'ta viskinin tadını çıkarın ve tarihini öğrenin
İyi bir İskoç viskisi için Scotch Whisky Experience'ı ziyaret etmeden Royal Mile'a hiçbir gezi tamamlanmış sayılmaz. 30 yıldan fazla bir süredir hizmet veren bu muhteşem cazibe ve deneyim merkezi, Edinburgh'un Eski Kent bölgesindeki Castlehill'de, Edinburgh Kalesi'nin kordonunun hemen bitişiğinde bulunuyor. Merkezin tarihi de oldukça ilginç Bir dönem Castlehill’da önemli bir okul olan bu binada, kızlar ve erkeklerin ayrı ayrı eğitim alıyordu. Ancak zamanla öğrenci sayısının azalması nedeniyle okul 1951'de kapandı ve daha sonra yemek okulu, şehir çalışmaları merkezi ve genel mağaza dahil olmak üzere çeşitli roller üstlenerek günümüze kadar geldi.
1988 yılından beri Scotch Whisky Experience'ın ev sahibi olduğu binada, sanal damıtma tesisinde bir tur atıp, damıtma süreci hakkında bilgi edinebilir, ardından rehberli bir duyusal sunumda viski harmanlama sanatını keşfedebilirsiniz.
Önemli ipucu: Viskinin tarihini ve farklı farklı viskilerin tadını öğrendikten ve biraz uzman olduktan sonra, modern İskoç mutfağının en güzel örneklerinin tadını çıkarabileceğiniz Amber Restaurant'a gününüze devam edebilir, nefis yemeklerin tadına bakabilirsiniz.
Edinburgh Zindanlarında cesaretinizi sınayın
Edinburgh’ta biraz sıra dışı olan bir şeyler yapmak isterseniz, heyecan verici bir alternatif macera için, şehrin ürkütücü tarihini öğreneceğiniz, görebileceğiniz, koklayabileceğiniz The Edinburgh Dungeons'ı ziyaret etmenizi öneririm. 1645 yılının vebalı sokaklarında yürüyebilir, cani ikili Burke ve Hare'den kaçabilir ve hatta mahkemeye çıkabilirsiniz. Canlı aktörlerle yer altı oyunları ve özel efektlerle 'korkutucu' bir zaman geçireceğinizden emin olabilirsiniz. Edinburgh Zindanı, 1000 yıllık İskoç tarihini gözlerinizin önünde canlandıran, ödüllü, 70 dakikalık etkileşimli ve sürükleyici bir yeraltı gezintisi deneyimidir!
Önemli ipucu: Edinburgh Zindanında genellikle yetişkinler için Zindan Geçidi etkinlikleri düzenleniyor, bu nedenle Edinburgh'da geceleri yapılacak şeyler arıyorsanız, mutlaka katılmanızı tavsiye ederim.
Lokal bir pazarı ziyaret edin ve muhteşem kokuları içinize çekin
Birleşik Krallık'taki en iyi restoranlardan bazılarına ev sahipliği yapmanın yanı sıra, Edinburgh'da ciddi derecede lezzetli ve çok çeşitli yiyecek pazarları da var. Pazar sabahları, haftalık sokak yemekleri ve çiftçi pazarı için New Town'un hemen batısındaki Stockbridge'e gidebilirsiniz. Casa Roble'ın paella standına ve Japon Mutfağı'nın udon erişteleri Harajuku’ya mutlaka uğramanızı öneririm.
Pitt Market için her Cumartesi Leith'teki mütevazi bir sanayi bahçesine giden yenilikçi yemek tutkunlarını takip edebilirsiniz. Keskin tatlarla ve bağımlılık yapan aromalarla aşılanmış bu rüyalar diyarı, İskoçya'nın sokak yemeği mahsulünün kreması sayesinde hem tatlı hem de tuzlu seçeneklerle terbiye edilmiş durumda. Çeşit çeşit mezeleri satın alabilir ve Barney's Beer, Solid Liquids ve Smith & Gertrude gibi yerel biraların standlarından alacağınız sınırlı üretimdeki nefis biralarla renklendirebilirsiniz. Saat 22'ye kadar açık olan bu popüler sokak yemeği pazarı, 40'tan fazla satıcının ürünlerini sergilemesine ve satmasına hizmet veriyor.
Önemli ipucu: Old Town Sokak Yemekleri Festivali, Pazar günleri bahar ve yaz tatillerinde Old Town’ı her türlü çekici renge boyayan oldukça meşhur bir sokak yemeği partisi. Hendersons of Edinburgh, ORINOCO Latin Food, Daizy Delicious Crepes/Waffles, Hummingbird Glasgow Pan Asian, Eat Me Ltd., The Marshmallow Lady ve Alplings Mountain Food gibi ünlü markaların benzeri görülmemiş lezzette bir ziyafetine kendisini hazırlayın.
Fruitmarket Gallery'de çağdaş sanat eserlerini görün
Aslen 1930'larda kurulmuş bir meyve ve sebze pazarı olan Fruitmarket Gallery, depo benzeri bir galeri alanına dönüştürüldüğü 1970'lerden bu yana çağdaş sanat için şehrin en etkileyici noktalarından biri haline geldi. Sergiler arasında Amerikalı-Fransız heykeltıraş Louise Bourgeois ve Kanadalı ses enstalasyon sanatçısı Janet Cardiff'in çalışmaları yer aldı, ancak galeri, genç İngiliz Sanatçı Christine Borland gibi çoğunlukla İskoçlara ışık tutmayı hedefliyor.
Önemli ipucu: Fruitmarket Gallery, dünyanın en önemli çağdaş sanatçılarından bazılarının eserlerini İskoçya'ya getiriyor. Sanatın hayatları değiştirebileceğinin fazlasıyla farkında olduklarından birçok yerel ve yeni sanatçıyı desteklemeyi hedefliyorlar.
Edinburgh’ta yapılacakların sonu yok. İster 4 gün kalın isterseniz 2 hafta, her gününüzü ve her anınızı dolu dolu geçirebileceğiniz birçok aktivite bulmanız mümkün. Bana göre her mevsim gitmeyi hak eden, gastronomik açıdan inanılmaz deneyimler sunan, zengin tarihi eserleri bünyesinde barındıran müzeleriyle kültüre fazlasıyla doyacağınız, sıra dışı eğlence fırsatlarıyla asla sıkılmayacağınız, Birleşik Krallık’ın en fazla ziyaret edilen 2. Büyük şehri unvanını elinde bulunduran Edinburgh’a umarım bir gün yolunuz düşer ve siz de benim gibi kalbinizin bir kısmını orada bırakarak geri dönersiniz.
Çok sevdiğiniz ne varsa hep onu yapın ve daima tutkularınızın peşinden koşun.
Bir sonraki aya kadar, kalın sağlıcakla.