İletişimde Empatinin Yeri
İnsanların karşılıklı konuşması iletişim olarak ele alındığında, tabiatta insan dışındaki birçok canlının da kendi aralarında farklı farklı iletişim yöntemleri kullanmakta olduğunu görürüz. Hatta bununla ilgili “insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa” şeklinde ifade edilen atasözlerimiz bile vardır. Ancak bazen bizler konuşarak anlaşma yolunu yapıcı bir şekilde değil de, yıkıcı bir şekilde kullanıyoruz. iletişim sağladığımızı zannederken bir de bakıyoruz ki karşılıklı iletişimin yerini, karşılıklı çatışma almış. işte burada, son zamanda da oldukça konuşulan ve üzerinde durulan bir konu olan iletişimde empatiye yer verme devreye girmektedir.
Canlılar varlıklarını sürdürebilmek için iletişim kurmak zorundadırlar. Tüm canlıların ihtiyaç duyduğu iletişimin, insan yaşamındaki yeri daha farklıdır. insan, diğer canlılardan farklı olarak sürdürmekte olduğu iletişimlerini inceleyip, geliştirerek farklı boyutlara götürebilme şansına sahiptir. Diğer canlılar da birbirleriyle derin iletişim kurabilirler. Fakat insanlar gibi bu iletişimlerinde çoğu zaman rollerini istedikleri gibi yönlendiremezler. Genellikle güdüsel olarak davranır ve iletişim sağlarlar. Oysa ki bizlerin yüzümüzdeki ifadeler, el ve vücut hareketlerimiz, vücudumuzun duruşu ve göz temasımız iletişimde önemli yer tutar. Kendi iç kaygılarımızın, sevinçlerimizin, çaresizliğimizin, acımasızlığımızın, hırslarımızın, yanlışlarımızın, doğrularımızın bizi yönlendirdiği gibi, karşımızdakini de yönlendirdiğini ve karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamanın en iyi yolunun o kişinin yerine kendimizi koymak olduğunu bilmek, iletişim sürecini anlamak, soruların aydınlanması anlamına gelmektedir.
İnsanlar davranışları ve iletişimlerinde, duygularından yardım alırlar. insanların duygularının, anlaşılabilmesi, çözülerek açıklanması bir tek psikologlara ait bir özellik olmadığı gibi; toplum içerisinde yaşayan her bireyin de bu konularda hem kendinin hem de başkalarının duygularına getirdiği nedensel açıklamaları vardır. insanların davranışlarındaki duygularının kullanımı olaylara etkisini değiştirir. Bunu anlayabilmek bazen imkansızken, birey için bazen apaçık ortada gözlerinin önünde durmaktadır.
İletişimlerde yaşanan duyguların sözcüklerde veya davranışlarda değil, bu söz ve davranışlarla ilgili geliştirdiğimiz düşüncelerimizde, yorumlarımızda olduğunu söylemek daha gerçekçi olur. Ayrıca iletişimlerde davranış ve duygularımızın, karşımızdaki kişilerce değil de, kendi yorum ve çıkarlarımızca denetlendiği göz önünde bulundurulduğunda empatiye daha çok yer vermemiz gerekliliği de aynı zamanda ortaya çıkmaktadır. Ancak iletişim kurarken, empatik yaklaşımlar içerisinde olduğumuzda, bunu karşımızdaki kişiye de iletmemiz gerekmektedir. Yani karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini anlasakda, anladığımızı karşımızdakine ifade edemediğimizde empati kurma sürecini tam anlamıyla gerçekleştirmiş sayılmayız.
Bu arada birde duygu ve davranışlarımızın görünmeyen asıl nedenlerinde olaylara verdiğimiz yorumların da yattığını, aynı zamanda dış olayların bunları etkilediğini de unutmamak gerekir. Psikoloji kapsamında incelediğimizde başlıca 4 tane iletişim türü vardır:
* Kişi içi iletişim.
* Kişilerarası iletişim.
* Örgüt içi iletişim.
* Kitle iletişimi.
Kişi içi iletişim
İnsanın duygulanmasını, düşünmesini, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını, iç gözlem yapmasını, rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendisine sorular sorarak bunlara cevap üretmesini “iç iletişim” olarak tanımlayabiliriz.
Karşı karşıya gelen iki insan arasında gerçekleşen iletişimle, insanın kendi içi ile kurduğu iletişim arasında pek fark yoktur. Karşılıklı yaşadığı yanılgı kaygı, sevinç, hüzün ve benzeri tüm duyguların hemen hemen hepsini kendi iç iletişiminde de yaşar. insanlar, kendi içlerinde birtakım mesajlar üreterek ve bunları yorumlayarak kişi içi iletişiminde bulunurlar. Ayrıca insanın çevresiyle kuracağı iletişimde en önemli faktör, önce kendi içiyle kurduğu iletişimidir.
Kişilerarası iletişim
Kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimlere denir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler, bilgi/sembol üreterek, bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimlerini sürdürürler. Birçok tanımda ve kitapta kişilerarası iletişimin, psikolojik nitelikli bir bilgi alışverişi olduğu belirtilmektedir. Ancak insanlararasındaki iletişimde neyin psikolojik, neyin psikolojik olmayan olduğunu anlamak oldukça zordur. Kişilerarası iletişim sözlü ve sözsüz şekilde olabilir. Sözsüz iletişimde devreye vücut dili girmektedir.
Örgüt içi iletişim
Örgüt (organizasyon); iş ve işlev bölümü yaparak, belli bir hiyerarjik düzene bağlı kalınarak, ortak bir amacı gerçekleştirmek için biraraya gelmiş insanların faaliyetlerini programlı olarak tanımlayan bir yapıdır. Bir örgütte görev alan kişiler, önceden tanımlanmış birtakım rollere girerek, bir düzen içinde bu rolleri yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Kitle iletişimi
Birtakım hedefler tarafından üretilen, sembollerin/bilgilerin geniş insan topluluklarına iletilmesi ve bu insanlar tarafından yorumlanması sürecine “Kitle iletişimi” adı verilir. Kitle iletişiminde, kaynak ve hedef arasındaki kanallara ise “Kitle iletişim Araçları” adı verilir.
İlgili kaynaklarda, kitle iletişim araçları denildiğinde genellikle radyo, televizyon, gazete, dergi ve benzeri yayınlar kastedilmektedir. Tanımın biraz geniş tutulması ve basılı her türlü yayının kitle iletişim aracı sayılması daha doğru olur. El ilanlarını kitle iletişim aracı olarak sayabileceğimiz gibi, romanları, çizgi romanları, tiyatroları, hikaye, masal kitaplarını ve benzerlerini de kitle iletişim araçları olarak kabul edebiliriz.
İletişim becerisi olarak tanımladığımız süreç her şeyden önce, dinleme becerisi ile başlar. Gerçekten inleyebilmek için önce beynin, gönderilen mesajları bir önkoşul olarak duyabilmeye, görebilmeye ve hissedebilmeye geçebilmesi gerekir.
Beynimiz çevreden gelen uyarıcıları beş temel duyu ile algılar:
* Duyarak,
* Görerek,
* Dokunarak,
* Tadarak,
* Koklayarak.
İletişim, gönderilen mesajları bu duyu organları ile yaptıklarımızı algılamayla başlar. Mesajlarımızı karşımızdakine benzer bir şekilde ya göstererek ya anlatarak ya dokunarak (veya duygu ifade ederek) ya da koku ile göndeririz. Beynimiz çevredeki iletişimlerin herbirini algılayamaz ve genelde iletişimlerde daha baskın olan bir duyu kanalını kullanır. Bazı kişiler bir beceriyi öncelikle görerek (görsel duyum), bazıları öncelikle anlayarak ve dinleyerek (duysal duyum), bazıları da bizzat uygulayarak veya yaşayarak (dokunsal duyum) kazanmaya eğilimlidirler.
Beynimiz çevreden gelen uyarıcılardan bazılarına daha fazla ağırlık verip, bazılarını da daha geri plana iter. Böyle bir seçicilik yapması yani seçici algılaması yapması gerekir. Aksi taktirde duyu organlarımıza gelen herşeyi, beynimiz algılamak üzere işleme koyduğu takdirde bir kargaşa yaşanacaktır. Örneğin; bir kitap okurken dışarıdan gelen trafiğin sesini, radyoda çalan müzik sesini duymayabiliriz.
İletişim süreci, insanlararası bir anlam alışverişidir. Bu farklılıkların tartışma götürmez bir gerçek olduğu insanlararası bir dünyada, bireylerin karşılıklı olarak farklılıklarına saygı duymasını öncelikle gerektiren bir süreçtir.
Paylaşılan iletişimde, iletişim sürecinde kişinin kendi farklılığını, belirli bir olaya ilişkin yorumunu dile getirme becerisi kadar, karşısındaki kişinin aynı olayla ilgili üretmiş olduğu yorumu ve bakış açısını dinleyebilme becerisi de özellikle vurgulanmıştır. Bir başkasının söyleyeceklerine kulaklarını kapalı tutan kişi yani kendi iç konuşmalarını dışa vurmakla yetinen bu kişi, iletişim eksikliği yaşıyor demektir.
Kulaklarımız çevremize kapalı halde dolaşmaya başladığımızda, egolarımızın ön plana geçtiği zamanlarda, karşımızdakilerle iletişim sağlamamız ne derece mümkün olabilir? Eğer bizler karşımızdakilerin duygu ve düşüncelerini anlamazsak, karşımızdakilerin bizi anlamasını nasıl bekleyebiliriz?
Günümüzde çıkar çatışmalarına bile empati ile yaklaşıldığında karşılıklı ne istendiği daha iyi anlaşır bir hal almaktadır. Hala iğneyi kendimize batırmadan çuvaldızı başkalarına batırmaya devam edersek, gün gelip çuvaldızın da büyüğü teknolojik gelişimlerle keşfedilir, bize batırılırsa o zaman iletişimi nasıl sağlarız hiç düşündünüz mü?
İletişim kurarken empatik olmanız dileğiyle...
Kaynaklar
İletişim Becerisi, Doç. Dr. A. Kadir Özer
İletişim Çatışmaları ve Empati, Doç. Dr. Üstün Dökmen
Hazırlayan: Sevda AKAÇ