Tankut Sur


Tankut Sur’u tanıyabilir miyiz?

1967 yılında Zonguldak’da doğdum. TED Zonguldak Koleji’ni bitirdim. Daha sonra Gazi Üniversitesi’nde Ekonomi öğrenimi gördüm. Ancak mesleğimi hiç yapmadım. Üniversite yıllarında bir öğrenci organizasyonu olan Aıesec ile tanıştım. Bu sayede bir anlamda alaylı bir insan kaynakları yöneticisi oldum. Çünkü ilk insan kaynakları uygulamalarını çalışma hayatına atılmadan Aıesec sayesinde öğrendim. Aıesec bünyesinde yurtiçinde ve yurtdışında eğitimler vererek Türkiye’yi temsil ettim. Aıesec ile başlayan kariyerim bu yönde devam etti. Daha sonra Ankara’da bir yabancı İngiliz danışmanlık şirketinde insan kaynakları danışmanı olarak çalıştım. Bir süre sonra Hollanda’ya gittim ve burada Philiph Morris şirketinde organizasyon geliştirme üzerine çalıştım. Türkiye’ye dönüp askerlik görevimi tamamladıktan sonra Turkcell’de çalışmaya başladım. Turkcell’in kuruluş aşamasında yer aldım. Bu dönemde Turkcell’de çok küçük bir grup vardı. Tüm bu grup olarak prosedürleri baştan oluşturduk ve sistemleri oturttuk, büyük eğitim planları, programları yaptık. Dolayısıyla Turkcell’in bizimle büyüdüğünü söyleyebilirim.

Daha sonra DigiTurk’ün kuruluşuyla Turkcell, benimle birlikte bir grubu bu organizasyon içinde görevlendirdi. Turkcell’in kuruluşunda duyduğumuz heyecanı, DigiTurk’ün kuruluşunda da hissettik. Arkamızda Turkcell gibi büyük bir dev olduğundan aynı başarıyı DigiTurk’de de yakalamak zorundaydık. Dolayısıyla DigiTurk’e insan kaynakları yöneticisi olarak geldiğim zaman misyonumun ne kadar büyük olduğunun da farkındaydım. DigiTurk’de liderlik büyük bir misyondur. Süreçler hep müşteriye yöneliktir. Bu noktada sıradan bir insan kaynakları yöneticiliği yapmayı hiçbir zaman düşünmedim. Benim insan kaynakları yönetiminden anladığım; işin içinde, sürecin içinde olmak, süreci belirleyen bir fonksiyon olmak dolayısıyla biraz organizasyon danışmanlığıdır.

Tankut Sur’u biraz da özel yaşamıyla tanımak isteriz. Ne tür kitaplar okuyorsunuz, neler dinliyorsunuz ve yaşam felsefeniz nedir?

Sosyoloji ve tarih ile ilgili konular özel ilgi alanıma giriyor. Özellikle Türk tarihine karşı büyük bir ilgi duyuyorum. Dolayısıyla bu konularla ilgili kitaplar okumayı seviyorum. Ayrıca kendimi daha da geliştirmek, işimle ilgili son gelişmeleri ve trendleri takip etmek amacıyla mesleğimle ilgili kitaplar da okumaya çalışıyorum. İlerideki dönemde akademik kariyer yapıp, işimin yanı sıra üniversitede de insan kaynakları konusunda ders vermek istiyorum.

Çalışma tarzınız, ast üst ilişkisine bakış açınız nedir? Zamanınızı nasıl planlıyorsunuz?

Zaman planlamasında belirli bir sistematiğim yoktur. DigiTurk’de çalışma arkadaşlarımızla aramızda bir ast üst ilişkisi bulunmuyor. Herkesin kendi işinden sorumlu olması gerektiğini düşünüyorum. Her arkadaşımızın kendi görevi dahilinde yetki ve sorumlulukları vardır. Herkes işini yapmak ve işine saygı duymak zorundadır. Bana duyulan saygının da pozisyonuma değil, bilgime ve tecrübeme duyulmasını isterim.

Sizce bir yönetici için başarı kriterleri nelerdir?

Zamanla “uzmanlaşmış yöneticilik” diye bir kavramın ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bence satış, pazarlama, finans yöneticisi gibi kavramlar olmayacak. şirketler yöneticileri işe alacak ve hangi fonksiyon olursa olsun bu fonksiyonları yönetmelerini isteyecekler. Yani herkes bir anlamda Managing Partner olacaktır. İnsan kaynakları yöneticileri de bu değişimi başaramıyorlarsa kaybolmaya mahkum olacaklar. Dolayısıyla bu noktada insan kaynakları yöneticilerinin kendilerini geliştirmeleri gerektiğine inanıyorum.

İyi bir yönetici olmanın en önemli kriterinin; kişinin vizyon sahibi olması olduğunu düşünüyorum. Kişinin çevresinde ve dünyada neler olduğunun ve gelişmelerin farkında olması, kavramlara ve teknolojiye ayak uydurması gerekiyor. Bununla beraber iyi bir yöneticinin çok iyi bir motivatör olması gerekiyor. Bence yöneticilerin günlük işlerin içinde çok fazla yer almaması gerekiyor. Bizim görevimiz daha çok yönlendirmek ve motive etmek olmalıdır. Görev ve pozisyonlara doğru insanları seçmek de iyi bir yöneticilik kriteridir.

DigiTurk Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek “İzle ve Öde” kavramını Türk izleyicisinin tercihine sundu. Bu noktadan yola çıkarak DigiTurk’ün vizyonu ve misyonu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Türkiye’nin Digital Yayın Platformu DigiTurk, kurulduğu Mart 1999 yılından bu yana digital yayın teknolojisine yönelik yatırımlarını ve çalışmalarını sürdürmekte olan bir kuruluştur. Turkcell gibi güçlü bir kuruluşun güvencesinde, Nisan 2000 tarihinde yayın hayatına başlayan şirketimiz, Türkiye adına gerçekleştirilen çok büyük bir yatırımın ve bilgi birikiminin ürünüdür. Bu teknolojinin en efektif şekliyle uygulanması için gereken zemin çok büyük bir altyapı yatırımına dayanıyor.

Bu doğrultuda DigiTurk’ün birinci amacını; son yıllarda tüm dünyada giderek hakimiyetini ilan eden digital yayın teknolojisini Türk izleyicisinin hizmetine sunmak; bu teknoloji ve beraberinde getirdiği yenilik ve avantajları izleyiciye tanıtmak oluşturuyor. DigiTurk markasını insanlara bu kadar kısa bir zamanda, çok hızlı yol alarak tanıtmaya başladığımıza inanıyoruz. Ancak teknolojinin halihazırda geniş kitlelerce anlaşılmadığının da bilincindeyiz.

DigiTurk, Digital Yayın Teknolojisinin ve Digital Platform İşletmeciliği dediğimiz bu yeni sektörün geniş kitlelerce tanınmasında çok önemli bir rol oynayacaktır. Bu doğrultuda DigiTurk’ün birinci misyonunu; kullanıcıya önce teknolojiyi tanıtmak, bu teknoloji sayesinde neler yapabileceğinin bilincine varmasını sağlamak ve beklentileri doğrultusunda tercih hakkını kullanmak oluşturuyor.

“İzle ve Öde” sistemi DigiTurk’ün izleyicinin beğenisine sunduğu bu teknolojik yenilik ve avantajlardan sadece biridir. Türkiye ile yeni tanışan bu iş alanı sayesinde DigiTurk, bugüne kadar süregelmiş yayıncılık anlayışının çerçevesini genişletiyor. Geniş hizmet yelpazesi ile izleyiciye kendi beklentileri doğrultusunda tercih yapma hakkını sunuyor. Bu, sadece ilk kez DigiTurk tarafından uygulanmaya başlayan “İzle ve Öde” sistemi ile değil, DigiTurk’ün evden bankacılık, alışveriş, bilgi edinme, elektronik program rehberi gibi pekçok interaktif hizmetleri aracılığıyla farklılığını gösteriyor.

Gerek ulusal gerek uluslararası iletişim trafiğinin önemli bir bölümü giderek “data” üzerinde yoğunlaşmaktadır. Veri ve görüntü iletişimi sayısal yayıncılığın da başlamasıyla tüketici tarafından karışık olarak algılanan data transferini gündelik hayatımıza sokuyor. 2000 yılında bilim teknolojisi, sayısal yayıncılıkla farklı alanlara yönelecektir.

DigiTurk olarak biz, bu yeni boyutu beraberinde getirdiği avantajlarla Türk toplumu ile tanıştırdık. Temelinde bireysel ihtiyaçlar ve zamandan tasarruf gibi iki önemli faktör yatan digital teknolojinin, birkaç yıl sonra her alanda kendini göstereceğinin bilincindeyiz. Bu da DigiTurk hizmetlerinin hangi noktaya gittiği hakkında ufak bir ipucu sayılabilir.

DigiTurk’ün İnsan Kaynakları departmanında yaptığınız çalışmalardan ve bu çalışmalarda sizin misyonunuzdan bahsedebilir misiniz?

İnsan kaynakları faaliyetlerini DigiTurk’de büyük bir özgürlükle, yönetimin tam desteği ile yürütüyoruz. Eğitim bizim için çok önemli ve çok yeni bir konu olduğundan, bu konuda oldukça büyük bir bütçemiz bulunuyor. Belki de bu sektörde ilk defa performans yönetimi uyguluyoruz. Pazarda son derece rekabetçi ve son derece başarılı bir ücret politikası yürütüyoruz. İnsan kaynakları fonksiyonunu bir kurumsal pazarlama aracı olarak düşünüyoruz. Teknolojiyi çok yoğun olarak kullanıyoruz. şu an insan kaynakları departmanında benimle beraber 7 kişi olarak görev yapıyoruz. Çalışmalarımız sırasında tüm arkadaşlarımızın fikirlerine değer veriyoruz. Ben daha çok yönlendirme görevini üstlenmekle beraber, gerekli durumlarda bir ekip elemanı olarak da çalışmalarda görev alıyorum.

Şirketinizin yönetim anlayışı ile ilgili vurgulamak istediğiniz noktalar nelerdir?

DigiTurk çağdaş ilkelerle yönetilen bir şirkettir. DigiTurk’de kendi uzmanlık alanında neredeyse sınırsız özgürlüğe sahip yöneticiler ve tamamen kendi yaratıcılıklarını ve becerilerini kullanan çalışanlar bulunuyor. şirketimizde çalışan herkesin müşteri odaklı olması gerekiyor. Ağırlıklı olarak çalı şanlarımızı müşteri odaklı olmaya yönlendiren bir yönetim tarzımız var. Yönetimimiz tüm çalışanla rın fikirlerini almaya son derece açıktır. Dolayısıyla bu şekilde Türkiye’deki milyonların ağırlıklı tek eğlencesi olan televizyonu herkese en yararlı, en eğlenceli, katkı payı yüksek bir şekilde ulaştırmak zorundayız.

Geleceğe dönük bireysel ve kurumsal hedefleriniz nelerdir? İnsan kaynağını bu hedeflerle nasıl ilişkilendiriyorsunuz?

Bireysel olarak iş hayatımdaki kariyerimi, aynı zamanda akademik hayata da geçirmek istiyorum. Öğrenmekten, kendimi geliştirmekten ve tüm bunları insanlarla paylaşmaktan büyük zevk alıyorum. Çünkü insan kaynaklarının stratejik danışmanlık fonksiyonuna sahip olacağını, olması gerektiğini düşünüyorum.

DigiTurk olarak ise bugüne kadar geldiği şekliyle içinde bulunduğumuz sektörde insan kaynakları yönetiminin her fonksiyonuyla, kararları aldığı şekilde uygulayan, verdiği her sözü tutan bir kurum olmaya devam etmek istiyoruz. İçinde bulunduğumuz sektörde tüm kurumlarını işleten, kurumsallaşmasını gerçekleştirmiş bir firma olmak amacındayız. Tüm bunları gerçekleştirebilmemiz için DigiTurk olarak personelimizin mutluluğunu sağlamamız gerektiğinin de farkındayız.

Hazırlayan: Hande PATIR

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)