BP
BP’nin kuruluşu, bugünkü durumu ve faaliyetleri...
BP, dünyanın önde gelen büyük petrol şirketlerinden biri konumundadır. Türkiye’de milli petrol dağıtım şirketimiz Petrol Ofisi’nden sonra ikinci, ancak özel sektör içindeki diğer bütün şirketlerarasında birinci konumda olan bir şirkettir. BP, Türkiye’de 1912’den, yani 88 yıldan beri yer alıyor. BP Grubu dört ana dalda faaliyet gösteriyor. Bu faaliyetleri petrol arama, akaryakıt rafinaj, dağıtım ve pazarlama, kimyevi maddeler ve yeni bir dal olan doğalgaz ve enerji faaliyetleri olarak özetleyebiliriz.
BP şu anda dünyanın 100 ülkesinde faaliyette bulunuyor ve toplam 100.000 çalışanı bulunuyor. 90’lı yılların başından beri yaşadığımız değişimler bizi bu konuma getirdi. BP; Türkiye’de kurulduğu günden beri ağırlıklı olarak akaryakıt rafinaj, dağıtım ve pazarlama sektöründe faaliyet gösteriyordu. Ancak şu an aşağı yukarı bütün iş kollarıyla Türkiye’de temsil ediliyor. Türkiye’deki yeni iş alanlarımızı da BP gaz (LPG), doğal gaz, enerji ve petrol arama iş kolları olarak sıralayabiliriz.
BP’nin geçmişte yaşadığı bir şirket evliliği sözkonusuydu. şimdi ise bünyenizde bir ayrılma ve yeni bir şirket evliliği yaşanıyor. Böyle bir çalışmaya neden ihtiyaç duyulduğu, bu süreç içerisinde yaşadıklarınızdan ve personelinizin bu değişime verdiği tepkiden bahsedebilir misiniz?
BP 1996 yılı sonuna kadar Türkiye’de kendi başına faaliyet gösterdi. O sıralarda Mobil şirketi ile tüm Avrupa’daki ülkeleri kapsayan bir işbirliğine gidildi. 1996 yılında iki şirketin yönetimi biraraya gelerek, Avrupa çapında başarılı oldukları alanları saptadılar ve bu alanlarda güçlerini birleştirdiler. Bu süreçte BP Akaryakıt Ortaklığı ve Mobil Madeni Yağ Ortaklığı adları altında iki ayrı ortaklık kuruldu. Avrupa çapında madeni yağ faaliyetlerinde daha başarılı konumda olan Mobil; madeni yağ üretim ve pazarlamasından, akaryakıt dalında daha başarılı olan BP’de; akaryakıt rafinaj, dağıtım ve pazarlaması işlerinden sorumlu oldular. BP Akaryakıt Ortaklığı’nda BP’nin % 70, Mobil’in % 30, Mobil Madeni Yağ Ortaklığı’nda ise Mobil’in % 51, BP’nin de % 49 payı bulunuyordu. Anlaşma kapsamında olan Avrupa ülkelerinin herbirinde ayrı ayrı yasal süreçler yerine getirildi ve BP ile Mobil’in yönetim ve çalışanları aynı çatı altında biraraya getirildi.
Şirketler bu tür birleşmeleri birbirlerinin deneyim ve kaynaklarından sinerji sağlamak amacıyla yapıyorlar. Bu belirli sayıda çalışanın işinden olması endişesini de beraberinde getiriyor. Fakat biz BP Mobil Türkiye olarak bu süreci oldukça sancısız geçirdik. İki şirketin kültürlerinin biraraya gelmesi kolay birşey değildi. Ancak bu noktada liderliğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yaptığınız her işte liderlik, yönetim, iletişim ve işleri nasıl yaptığınız önemlidir. Bu anlamda, özellikle Türkiye’de bu geçiş döneminin başarılı olduğunu söyleyebilirim. Çalışanlarla ilgili olarak o tarihte emekliliği gelen ve arzu eden arkadaşlarımız şirketlerimizden ayrıldılar. Yönetim uyumlu ve adil bir seçim süreci uyguladı, böylece ortaklıklarda görev alan çalışanlarımız kısa sürede yeni ortama ayak uydurdular. Bütün bunlar gerçekleşirken verimi ve uyumu sağlayan en önemli faktörün doğru, süratli ve iki yönlü iletişim olduğunu vurgulamak isterim. Sonuçta güçbirliğimiz; son derece başarılı, hedeflerine ulaşan bir güçbirliği haline geldi.
Ancak küreselleşme ortamında rekabet edebilme kabiliyeti kazanmak nedeniyle birçok yeni birleşmelere şahit oluyoruz. Bunlardan biri de Mobil’in Exxon ile yaptığı birleşmedir. Mobil ve Exxon yönetimleri, bu birleşmeye karar verdiklerini açıkladılar. Ardından BP’de Amoco ile birleşme kararı aldı. Ancak şirketlerin birleşme istekleri sadece kendi beyanları ile gerçekleşmiyor. Çünkü bu noktada rekabet kanunları ve uygulama merciileri de devreye giriyor. İki şirketin bu kadar büyük birleşmelere girişmesi, Avrupa’daki güçbirliğini nasıl sürdürecekleri konusunu gündeme getirdi. BP’nin Amoco ile, Mobil’in de Exxon ile birleşmesi Avrupa’daki BP Mobil güçbirliğinin ayrışmasını gerektirdi. Birleşmeler gibi ayrışmalar da bir süreç gerektiriyor. Mobil ile güçbirliğimiz devam ederken Amoco ile birleşme sürecine girdik ve bu birleşmeyi onayların alınması ve şirketlerin birleşmesi konularında hedeflediğimiz zamandan çok daha kısa sürede başardık. Amoco ile birleşmenin ardından Amerika’da çok iyi bilinen ve tanınan Arco adındaki şirketi bünyemize kattık. Daha sonra yine tanınan bir marka olan Castrol’ü bünyemize katma kararı alındı. Bu birleşmeler şirketlerin kimliklerini kaybetmesi anlamına gelmiyor. Birleştiğimiz şirketlerin tanınan ürünleri, onların markaları altında satılmaya devam edecektir. BP, Amoco, Arco ve Castrol’ün biraraya gelmesini ve Avrupa çapında Mobil’den ayrışım sürecini yaşıyoruz. BP Mobil ayrışımı ile ilgili çalışmalar Avrupa çapında tamamlandı. şimdi ülkeler bazında yasal anlaşmaların tamamlanması için çalışmaya başlıyoruz ve bu çalışmalar sonucunda onaylar alınarak ayrışım gerçekleşecektir.
Birleşme sürecinizden yola çıkarak yeni vizyonunuz ve misyonunuz hakkında bilgi alabilir miyiz?
BP, Amoco, Arco ve Castrol biraraya geldi. Değişim için olumlu, çok uygun bir zamanda olduğumuzu düşündük. Çünkü bu şirketlerin hepsi kendi alanlarında tanınan, güçleri ve kapasiteleri olan şirketler ve markalardır ve herbiri yetenekli ekiplerden oluşmaktadır. Tüm bu markaları ve çalışanları gerçek anlamda biraraya getirmek için mutlaka tek bir marka altında toplanmamız gerekiyordu. Üst düzey yönetiminin bu konuyu özellikle göz önünde bulundurduğunu düşünüyorum. Küreselleşme doğrultusunda dünyadaki beklentilerin değişmesini, yeni teknolojinin etkilerini ve çevre faktörünü bütün boyutları ile ele alma zorunluğunu da diğer önemli faktörler olarak görüyoruz. Bu durumda “bünyemizdeki dört markadan hangisini öne çıkaralım” sorusuna cevap bulmamız gerekti. Hem şirket içinde hem de şirket dışında yapılan araştırmalar sonucunda BP’nin kolay hatırlanabilir bir isim olduğuna karar verildi. Ancak şu an logomuzda yer alan BP, “British Petrol”ü temsil etmiyor. İngilizce’de “beyond petroleum”u yani “petrolün ötesi”ni temsil ediyor. Çünkü biz artık sadece bir petrol şirketi değiliz, sadece İngiliz veya Amerikan kökenli bir şirket de değiliz. Bünyemizde farklı ülkelerden, farklı dinlerden ve kimliklerden insanlar çalışıyor ve biz petrolün ötesinde değerlerler sunan bir şirket konumundayız. Yani bir dünya şirketiyiz ve böyle anılmak istiyoruz. Bunun için de marka değerlerimizi saptadık. Bizi istediğimiz konuma, logomuzun yansıttığı değerler taşıyacaktır.
Bir dünya şirketi olarak performansa odaklı bir şirketiz. Daima performansı sağlayan, saptadığı hedeflere ulaşan bir şirket olmalıyız. Aksi takdirde hiçbir vaadimizi, hiçbir sözümüzü yerine getiremeyiz. Arkasından yenilikçi bir şirket olmak, her zaman işlerini daha iyi nasıl yapabileceğini araştıran, kendini sorgulayan, diğer kurum, kuruluşlarla, müşterileriyle ve elemanlarıyla diyalog içinde olan şeffaf bir şirket olmayı arzuluyoruz. Bir çevre şampiyonu, “Yeşil” olmak ve bu konuda da sektörümüzü aşan tavırlar sergilemek durumundayız.
İnsanlığın gelişimi için gerekli enerji üretimi ile iştigal eden bir şirketin çevre faktörüne bu denli odaklanmasının daha çok saygınlık kazandıracağı inancındayız. Ancak bunu nasıl anlatacağımız ve nasıl kanıtlayacağımız da bizim sorumluluğumuzdur. Müşterilerimiz ve içinde bulunduğumuz toplumlar tarafından nasıl algılandığımız bizim için büyük önem taşımaktadır. Bir enerji şirketi olarak tehlikeli maddeler ile iştigal etmemiz bizim çevreyi kirleten bir şirket olarak algılanmamıza neden oluyor. Oysa insanlar bizim ürünlerimiz ve çabalarımızla hareket edebilme, ısınabilme ve benzeri özgürlüklerine kavuşuyorlar. İşte bu özgürlüklerle bizim yaptığımız işler çevre konusunda bir çelişki teşkil ediyor. Oysa biz yeni teknolojileri kullanıyor ve bu işleri çevreyi kirletmeden yapabilmek için büyük çaba sarfediyoruz. Güneş gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelmemiz, düşük emisyonlu yakıtlar üretmemiz, taşımacılık sektöründeki yeni uygulamalarımız bu çabalarımızın birer kanıtıdır. Ancak bunu tek başımıza başaramayız. İnsanlarla, sivil toplum örgütleri ile, hükümetlerle ve sektörümüzdeki diğer şirketlerle sürekli iletişim içinde olacağız ve bilgi birikimimizi paylaşacağız, katılımcı olacağız. Tüm bu çalışmalar sonucunda da çevre konsunda mazeret gösteren bir şirket yerine, bir çevre şampiyonu olacağız. Yenilikçi, ilerleyen, gelişmelere açık, performansa odaklı ve çevreci bir şirketiz, böyle olmaya da devam edeceğiz. Vizyonumuzu bu şekilde tanımlıyoruz.
Logomuz bizim için görsellik olmanın ötesinde birçok şey ifade ediyor. Logomuzun adı olan “Hellios”, eski Yunan medeniyetinde Güneş Tanrısı anlamına geliyor. Hellios, bizim güneş gibi yeni enerji kaynaklarına ne kadar önem verdiğimizi anlatıyor. Yeşil renk çevreye verdiğimiz önemi yansıtıyor. Birbirine geçen parçalardan oluşan “ayçiçeği” de bu şirketin içindeki tüm insanları ve şirketleri temsil ediyor. “bp” harflerinin küçük harflerle yazılımı yeni ekonomide oynayacağımız rolü gösteriyor ve “beyond petroleum”u yani “petrolün ötesi”ni ifade ediyor. Bizim artık dünyaya sadece petrol değil, enerji çözümleri sunan bir şirket olduğumuzu anlatıyor. Doğalgaz ve enerji sektöründeki yatırımlarımızla ve güneş gibi yeni enerji kaynaklarını gündeme getirmemizle yenilikçi bir enerji şirketi olmayı hakkettiğimizi düşünüyorum.
Tüm bu faaliyetleriniz içerisinde İnsan Kaynakları Departmanınızın rolü nedir? İnsan Kaynakları ve Yönetimi konusunda geçirdiğiniz değişimler ve gerçekleştirdiğiniz uygulamalar nelerdir?
Tüm bu değişimler çerçevesinde doğal olarak yönetim kadrolarında da kaynaştırma ve birleştirme gündemimize oturuyor. Birleştiğimiz şirketlerde görev yapan yöneticilerin bilgi ve deneyimlerinden faydalanma ve birbirimizden öğrenme çok yararlı oluyor. Ortak çalışmadan doğan sinerjiyi yakalama şansımız büyüktür. Örneğin; şu an “bp” Yönetim Ekibi’n de Castrol’den gelen yeni bir İnsan Kaynakları Müdürümüz var.
Bu değişimde en önemli konuyu yine birlikte iş yaptığımız kişiler ve şirketler yani ortaklarımız oluşturuyor. Biz “temsil ettiğimiz ilkeler” dediğimiz iş politikaları çerçevesinde faaliyet gösteriyoruz. Çünkü biz işlerimizi tek başımıza gerçekleştirmiyoruz. Örneğin; arama faaliyetlerinde değişik firmalarla, akaryakıt satışlarında bayilerimiz ile iş yapıyoruz. Biz onları, onlar da bizi temsil ediyorlar. Dolayısıyla işimizi ortaklarımız ve çalışanlarımızla birlikte yapıyoruz. O zaman bu işleri nasıl yaptığımıza dair politikalarımızın olması gerekiyor. Bu politikalar çerçevesinde hareket ediyoruz ve işimizle ilgili etik kuralların hassasiyetle uygulanmasını bekliyoruz. Çevre, sağlık, emniyet, güvenlik gibi konular her zaman BP olarak gündemimizde birinci sırayı teşkil ediyor. Çalışanlar ve şirketin karşılıklı olarak birbirinden bekledikleri bu politikalar da açık ve net bir şekilde yer alıyor. Çalışanın hedeflerini belirlemesi, o hedefler doğrultusunda performansının ölçülmesi, mutlaka kişisel gelişiminin olması, kişisel gelişimi ile ilgili programlara katılması gerekiyor. Bunun karşılığında da şirketin çalışanlarına eğitim, ücret, ödüllendirme politikalarını uygulaması, kariyerlerinde yükselmeye yönelik imkanlar tanıması ve doğru değerlendirme, derecelendirme yapması, çalışanının işi ile evi arasındaki dengeyi kurabilmesine yardımcı olması gerekiyor.
BP olarak yaşadığınız birleşme sonucunda kurumsal kimliğinizi oluşturan en önemli unsur olan logonuzda da bir değişim olacak. Bu değişimden ve bunun getireceği avantaj ve dezavantajlardan bahsedebilir misiniz?
Değişim hayatın bir parçasıdır. Müşterilerimizin beklentileri sürekli değişiyor. Ama biz BP olarak çevremizle kuracağımız dialog ile beklentilerin ötesine geçeceğiz. Tüm bu süreç içerisinde özveri ile çalışacak ve elde edeceğimiz başarılardan haz duyacağız. Biz şimdi tüm bu heyecanları yaşıyoruz. Tabii ki endişelerimiz de bulunuyor. Dünyanın önde gelen, yenilikçi ve çevreci bir şirketinin çalışanları olarak söylemlerimizin arkasında durmak zorundayız. Çünkü çok iddialı vaadlerimiz var. Bu vaadleri yerine getirebilecek yeteneklere haiz olduğumuza inanıyorum. Yaptıklarımızdan hem gurur duyacak hem de kendi hayat standartlarımızı geliştirebileceğiz. Her zaman olduğu gibi ortak faydalar yaratacağız.
Değişim sürecini, logomuzu ve yeni marka değerlerimizi açıklamakla başlattık. Öncelikle kartvizitler, kırtasiye, flamalar gibi kurumsal görsellere yeni logo uygulaması başlattık. Bunların dışında bütün dünyada şirketimizin vitrini olan istasyonlarımızın değişimi dört yılda tamamlanacak. Bu zaman sonucunda istasyonlarımız bugün olduğundan çok farklı bir görünüme ve hizmet seviyesine kavuşacak. Örneğin; istasyonlarımızın enerjisi, kanopi üzerine yerleştirilen güneş enerjisi panellerinden sağlanacak. Müşterilerimiz pompadan benzin alma sırasında elektronik sistemlerden yararlanarak, istasyon içindeki markete yiyecek, içecek siparişi verebilecek, hava ve yol durumu gibi bilgilere kolaylıkla ulaşabilecekler. Bu istasyonlarda düşük emisyonlu yakıtlar satılacak. Bunu hayal etmek bile bize heyecan veriyor. Tüm bu çalışmaları yerine getirebilmek için hepimizin bu konuya entegre olmamız, odaklanmamız, yeteneklerimizi zorlamamız gerekiyor. Her zaman yapılabilecek daha iyi şeylerin var olduğunu düşünüyoruz.
BP’de iki yönlü iletişim hayati önem taşır. Bu da yönetim ve çalışanlar arasındaki iletişimdir. Bu değişim sürecinde de her iş dalında atölye çalışmaları yapıyoruz, toplantılar düzenliyoruz. “Bana ve işime ne getirecek? Ne yapabilirim? şu anda hangi konumdayız? Nasıl daha iyi konuma gelebiliriz?” sorularına cevap arıyoruz. Böylece bir ekip olarak kendimizi, işimizi sorguluyor son derece faydalı geribildirimler alıyoruz. Bu çalışmalara en üst düzey yönetici de, tesislerimizdeki işçi arkadaşlarımız da katılıyor.
BP’nin yönetim felsefesinden bahsedebilir misiniz?
Birçok ana iş kolumuz ve bu iş kollarını bölgelerde, ülkelerde temsil eden iş ünitelerimiz bulunuyor. Örneğin; biz Türkiye’de akaryakıt satış ve pazarlama alanında Yunanistan ile birlikte bir iş ünitesi oluşturuyoruz. Her bir iş ünitesinin başında, o iş ünitesinden sorumlu bir yönetici ve o iş ünitesi içindeki ekipleri yöneten yönetim ekipleri var. Kendi performanslarından ve karlılıklarından sorumlu bu iş ünitelerine bizim gibi (Halkla İlişkiler, İnsan Kaynakları, Hukuk, Hazine, Vergi) departmanlar destek veriyor.
Bunun dışında her ülkedeki BP şirketinin başında bir başkan (Genel Müdür) bulunuyor. Genel müdür o ülkede faaliyette bulunan ve kendi içinde sorumlulukları olan özerk iş ünitelerini biraraya getirmekten, aralarındaki koordinasyonu sağlamaktan, şirketi üst düzeyde temsil etmekten ve bir bütün olarak şirketin itibarından sorumludur. Organizasyon bu şekilde bir yapılanmaya sahiptir. İş ünitelerinin başındaki yöneticiler ve Genel Müdür; Üst Düzey Yönetim ekibini oluşturuyorlar. Üst Düzey Yönetim Ekibi düzenli olarak toplanıyor, gündemdeki konuları tartışıyor, ortak hedefleri belirliyor ve uygulama süreçleri için karar alıyor. Bu tarz bir organizasyonda sürekli iletişim ve yeni teknoloji hayati önem kazanıyor.
BP olarak çevre konusuna bakış açınız ve bu çalışmalarınızda hareket noktanız nedir? 17 Ağustos tarihinde yaşanılan deprem ve deprem sonrasında BP olarak birtakım faaliyetleriniz olduğunu biliyoruz. Bu çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Şirket olarak bulunduğumuz her ülkede toplumsal sorumluluklar taşıdığımızın bilincindeyiz. Dolayısıyla her yıl devam ettirdiğimiz toplumsal projelerimiz bulunuyor. şirket olarak karşılıklı faydalar sağlayacak işler yapmak istiyoruz. Yaptığımız projelerde ve yardımlarda o işin parçası olmaktan yana olan bir şirketiz. Eğitime destek vermek istiyorsak işin içine dahil oluyoruz. “Finansal destek sağladık bizim sorumluluğumuz bitti” anlamında bir yaklaşıma sahip değiliz. Az ama öz işler yapmaya çalışıyoruz.
Örneğin; BP olarak yılbaşlarında tanıdıklarımıza armağan vermek yerine her yılbaşında topluma yarar sağlayacak bir projeye imza atıyoruz. Bu; sakat çocuklara sandalye armağan etmek veya yanan bir ormanı onarmak olabiliyor. şirket içinde bu tür faaliyetleri teşvik edecek ödüllendirme sistemlerimiz bulunuyor. BP Grubu Başkanı’nın her yıl sağlık, emniyet, güvenlik ve çevre konularında yaratıcı projeler uygulayan ekiplere verdiği “Başkanlık Ödülleri” bu sistemin bir parçasıdır. Bu ödüller uygulanan değişik projelerin bütün dünyadaki BP çalışanlarıyla paylaşılması ve diğerleri için bir örnek teşkil etmesi anlamına geliyor. Kendi içimizde geliştirilen bu tür ödüller hem yaratıcı olmak hem de daha iyi işler yapmak açısından özendirici oluyor. Biz Türkiye’deki BP organizasyonu olarak 1995 yılında şile’de yanan bir ormanı 30.000 fidan dikerek onardık. Bu proje bize BP Avrupa’da verilen ödüllerden birini getirdi.
Son ödülümüzü de 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşadığımız büyük deprem felaketi sonrasında yaptığımız çalışmalarımızla aldık. Depremin hemen arkasından BP Türkiye çalışanları seferber oldular. Yönetim ve çalışanlar birlikte çok büyük bir dayanışma sergilediler. Önce deprem bölgesine yardım malzemeleri ilettik, ardından Tüpraş Rafinerisi’ndeki yangının söndürülmesine ve Körfez’in temizlenmesine katkıda bulunduk. Bunun arkasından birlikte “bu depremin aldığı neyi geri verebiliriz?” diye düşündük. Deprem felaketinden sonra bu bölgede bulunan çocukların korku yaşamadan öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla bir okul yaptırmayı istedik. Çünkü felaketleri yaşamamak ve yaşarsak da üstesinden gelebilmek için eğitimli insanlara ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. Bu projeye BP Türkiye çalışanlarının ve bayilerinin yanı sıra, tüm dünyadaki BP çalışanları ve şirketimiz katkıda bulundu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin de işbirliği ve rehberliği ile projemiz tamamlandı. şimdi Düzce’de deprem nedeniyle yıkılan “Cumhuriyet İlköğretim Okulu”, 17 derslikli ve son derece modern bir ilköğretim okulu olarak yeni ders yılına hazır bulunuyor. Bunun dışında deprem bölgesinde bulunan çocukların ruh sağlığının normale dönebilmesi için ilköğretim okullarında iki yılı aşkın bir süredir yol güvenliği eğitimi veren gezici tiyatromuzu uzun süre bölgedeki çocukların izlemesini sağladık. Özetle deprem sonrasında yaptıklarımızla şirketimize yakışır davranışlar sergilediğimiz için de Başkanlık Ödülleri çerçevesinde “Jüri Özel Ödülü”nü aldık.
Sektörünüzün Türkiye’deki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu pazarda kendinizi nerede görüyorsunuz?
Bana göre pazar liderliği sektöre öncülük yapan şirketlerindir. şirketin konumu sadece ticari boyutuyla değil, yaptığı diğer işlerle de ölçülmelidir. Bu anlamda biz kendimizi öncü bir kuruluş olarak görüyoruz. Sektördeki diğer şirketlerle her zaman iletişim içindeyiz. Petder (Petrolcüler Derneği)’in bir üyesiyiz. Sektörümüzü geliştirecek projeler gerçekleştiriyor, bunları diğerlerinin de uygulamasını istiyoruz. Biz hem ticari hem de toplumsal faaliyetlerimizde örnek bir kuruluş olmak istiyoruz. Ayrıca yaptığımız işin tehlikeli madde ile iştigal etmek olduğunu hiçbir zaman unutmuyor, sağlık, emniyet, güvenlik ve çevre konularına dai ma öncelik veriyoruz.
Geleceğe dönük beklenti ve hedefleriniz nelerdir?
Türkiye’de şu an yaşadığımız birleşme ve ayrışma nedeniyle yeni bir yönetimimiz, yeni bir Genel Müdürümüz var. Yeni Genel Müdürümüz BP kökenli, genç, yetenekli, dinamik ve çok sevilen bir yöneticidir. Tüm BP çalışanları olarak yeni kadromuz, yeni markamız ve yeni logomuzla, yeni başarılara imza atmak üzere yola çıkıyoruz. Türkiye’de doğalgaz ve enerji konusuna yeni girdik. Özellikle Azerbaycan doğal gazını Türkiye’ye getirebilmek için çalışmalar yapıyoruz. Bu şekilde Türkiye’nin yakınında varolan kaynakları Türkiye’ye getirebilmek, ülkenin enerji açığını kapatabilmek için çabalarımızı sürdürecek, müşterilerimize dünya standartlarında kaliteli ürünler ve hizmetler sunmaya devam edeceğiz.
Hazırlayan: Hande PATIR