İK – Çalışan – Şirket Geleceği nasıl kuracaklar?


SHRM, İK profesyonellerinde bulunması gereken 6 kritik yetkinliği şu şekilde tanımlamaktadır; proaktif davranma, iş kabiliyeti, liderlik yetkinliği, danışmanlık yetkinliği, teknoloji yetkinliği ve küresel düşünmedir. Bu nedenledir ki global İK trendlerine ayak uydurabilecek bir İK yapısının temellendirilmesi için eylemsel seviyede çalışan İK ekiplerinin yerini proaktif çalışabilen ve düşünebilen ekipler almalıdır.

Şirketler en iyi performans gösteren çalışanlarını kriz sonrası ellerinde tutmaya çalışırken bir yandan da diğer şirketlerdeki yetenekleri kendilerine çekmeye çalışmaktadırlar. Yetenek olarak adlandırılan bu adaylar ise aktif olarak iş aramadıklarından kariyer portallarında yer almamakta ve işte bu noktada sosyal medya ağları devreye girmektedir.

İşe alımlarda piyasadan çekme esasına göre çalışan İK süreçlerinin yerini sosyal ağlar aracılığı ile itme yaklaşımının aldığı görülmektedir. Buna göre facebook, twitter, Linkedin gibi sosyal ağları kullanan şirketler beyin avcılığı yapmak yerine nitelikli adayların kendilerini bulmalarını sağlamaktadırlar. Buna ilaveten sosyal ağlar üzerinden yapılan yetenekleri şirketlere çekme projeleri hem yeni proje fikirlerinin hızlı bir şekilde ortaya atılmasına fırsat vermekte hem de adayların bu yolla şirkete olan mesafelerini azaltmaktadır.

Geleceğe damgasını vuracak olan şirketler çalışanlarını kalıcı bir şekilde esnek çalışma yöntemine tamamen entegre ediyor. Ancak bu sistemin çalışması için stratejik yol haritaları, projeler ve sorumlulukların önceden tanımlanmış olması gerekmektedir. Bu yolla çalışanların kendi belirledikleri tempoda ve yerde çalışmaları sağlanabilecektir.

Bunun yanı sıra yarı zamanlı çalışanların istihdamı, evden çalışma sisteminin entegre edilmesi, belirli süreli iş akitleri yapılması şirketlerin büyüme stratejilerini verimlilik ve maliyet açısından destekleyen sistemler olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Ben dünyanın bir karmaşa içinde bulunduğunu düşünüyorum. Eğer daha fazla para kazanabilir, daha zengin olabilirsek dünyayı, işimizi ve hayatlarımızı iyileştirebileceğimizi düşündük. Çünkü, o zaman daha fazla seçeneğimiz olacaktı ve daha fazla insanı mutlu edebilecektik. Ancak, gelişmeler beklenen şekilde olmadı.

Tüm çalışmalar gösteriyor ki, bir ülkede yılda kişi başına düşen ortalama gelir 15 bin Amerikan dolarına eriştiğinde, insanlara daha fazla para vermek onların mutluluğunu artırmıyor. Bu düzeyin altında kalındığında, çok fakir insanlar söz konusu olduğunda, evet daha fazla para vermek işe yarıyor. Çünkü, daha fazla para daha fazla yiyecek, daha iyi bir ev, seyahat olanağı gibi şeyler kazandırıyor. Ancak, eğer asgari oranda bunlara sahipseniz, daha fazla paranın daha fazla mutluluk getirmediğini görüyorsunuz.  

Gelecekte bir kurumda iş sahibi olmak istiyorsanız insan ilişkileri, sorumluluk alma gibi alanlarda iyi olmanız gerekecek. 

Günümüzde kurumlar içinde olan pek çok iş gelecekte var olmayacak. Bu işler sayıları giderek artacak olan bağımsız insanlar tarafından yapılacak. Çünkü, bilgi endüstrisinde her an aynı yerde olmak zorunda değiliz. Artık devir mobil çalışma devri…

Bilgi endüstrisinde yer alan herkes bu şekilde çalışabilir. Çünkü, telefon ya da bilgisayar aracılığıyla organize olabilir ve kontrol edilebilirler. Ama elbette ki bir uçağı bu şekilde yapamazsınız. Çünkü, parçaları birleştirecek insanlara ihtiyaç vardır. Ama bir uçak yapıyor olsanız bile küçük parçaların çoğu daha küçük şirketler tarafından yapılıyor olacak. Bu küçük şirketler motoru değil ama onu oluşturan parçaları üretecekler. Bu şirketlerde tasarımcılar, muhasebeciler, kalite kontrol uzmanları olacak. Ancak, tüm bu insanlar küçük şirketin dışında bağımsız çalışanlar olacaklar. Dolayısıyla büyük şirkette çok fazla sayıda insana da ihtiyaç olmayacak.  

Bugünkü şirketler gibi görünecekler ama içlerine bakıldığında pek çok diğer şirketin kontratlarla gerçekleşmiş birlikteliğinden oluştukları görülecek. Geleceğin büyük kurumları diğer kurumlarla gerçekleştirilen ayrı kontratların bir arada bulunduğu çok büyük bir kutu olarak tanımlanabilir.  

Belki içerdeki kurumların bazıları dıştaki büyük kuruluşun bir parçası olabilir. Ancak, dışarıdan tek bir kurum olarak görünecekler. Bu kurum içindeki her bir birim, bağımsız kurumlarla gerçekleştirilen bir sözleşmenin ya da anlaşmanın konusu olacak. Dolayısıyla, tepeden “bunu yap, şunu yap” demek eskisi kadar kolay olmayacak. Çünkü, bu alt birimlerde çalışanlar dıştaki büyük kuruluşun elemanları olmayacak. O çalışanlarla sözleşme yapılacak ve bu nedenle aslında büyük kuruluş onlarla pazarlık yapıp anlaşmak durumunda kalacak.  

Gelecekte hayat çok daha ilginç bir hal alacak. Ama aynı zamanda yöneticileri ve çalışanları pek çok yönden oldukça zor bir hayat bekliyor olacak.
Ancak, en azından yöneticiler ve çalışanlar önemli bir farklılık yarattıklarını hissedecekler. Bu kişiler sadece formlar doldurmayacak, e-posta yanıtlamayacak ve yapmaları söylenen işleri yapıyor olmayacaklar. Gerçekten de yapacakları önemli işler olacak. Yeni organizasyonlarda daha az birim ve kademe bulunacak. Herkesin bir ya da iki patronu olacak. Çok patronlu dönem sona erecek.  

Pek çok anlamda eski tip kurum olarak niteleyebileceğimiz IBM’de tepeden aşağıya 23 katman bulunuyordu ama bugün bu şirkette bile sadece 7 katman var. Bence sadece 3 katmanı olması gerekiyor. Elbette ki daha küçük işletmelerdeki küçük birimlerde tepede sadece tek bir insan olacak ve alttaki çalışanlarla arada belki de yalnızca bir katman bulunacak ve bu nedenle her biri daha fazla sorumluluğa sahip küçük birimler olacak.  

İnsanlar hızı sevmek zorunda olacaklar. Çünkü, diğer türlü istenmeyecekler. Gerçekten de inanılmaz bir değişim gerçekleşiyor. Teknoloji ve rekabet baskısı insanları, şirketleri ve tüm yaşamı buna zorluyor. Teknoloji daha önce mümkün olmayan pek çok şeyi mümkün kıldı. Ekonomi, rekabet ve teknoloji insanları sürekli değişime zorluyor.  

Önemli ve zorlu bir değişiklik daha yaşanacak. Bu tip işlerde istihdam edilen çalışanların çoğu kadınlar olacak. Çünkü, kadınlar genellikle bu tip şeylere erkeklerden daha esnek yaklaşıyor ve yapılması gereken iş konusunda daha heyecanlı olabiliyorlar. Ayrıca, kadınlar unvanlarının ya da ofislerinin ne kadar büyük olduğuyla da ilgilenmiyorlar. Zaten gelecekte bugünkü kadar çok ofis de olmayacak.  

Tabii burada bir sorunla karşılaşıyoruz; erkekleri ne yapacağız? Bazı erkekler evli olacaklar ve eşlerinden daha küçük bir işte çalışıyor olacaklar. Çocuklara bakmak için evde kalacaklar ya da eğer kadın yönetici Hindistan’a tayin edilirse erkeğin de onunla gitmesi beklenebilecek. Halbuki eskiden kadın erkek nereye giderse oraya giderdi. Bunlar gerçekten de çok önemli sosyal konular olacak. 

İş dünyasındaki değişimin mimarı olarak gördüğümüz kadınların seçiminde de değişiklikler olacak.

Tüm dünyada kadınların pek çok büyük işi olduğunu görürsünüz. Kadınlar kömür madeninde, çelik yapılarda, otomobil üretiminde ve hatta perakende sektörlerinde yönetici olarak yer almıyorlar. Ancak, yeni bilgi dünyasında kadınlar giderek daha iyi işler yapıyorlar. Bundan sonra yeni işler ağırlıklı olarak bilgi, sağlık, eğitim ve kişisel hizmetler sektörlerinde olacak. Bu işlerde insanlarla ve bilgiyle haşır neşir olmak gerekecek.  

Ben bu işleri parmak ve gülümseme ile halledilen işler olarak tanımlıyorum. Kadınlar parmak ve gülümseme kullanımında erkeklerden çok daha iyiler.

İnsanlar ve bilgiyle ilgili işler daha çok kadınlar tarafından gerçekleştirilecek.  

Bu durumun sonunda ortaya çıkacak en önemli değişiklik çocuk sayısının azalması olacak. Kadınlar çocuk doğurmak yerine kariyerlerini tercih edecekler. Bugün İngiltere’de 25 yaşın üzerindeki kadınların yüzde 35’inin çocuğu yok ve çocuk doğurmayı da düşünmüyorlar. Gelecekte şirketler kadınların çocukları olmamasını tercih edecekler. Kadınlar kariyerlerine devam ederken bazı erkekler işlerinden ayrılıp çocuğun bakımını üstlenebilecekler.  

Tüm bunların nedeni iş tanımının doğasının değişmesi aslında. İşler çok önem kazanıyor, şirketler bu işleri yapmaları için, çok iyi insanlara ihtiyaç duyuyor. Kadınlar da bilgi ile ilgili işleri erkeklerden çok daha iyi yapıyorlar. Tabii bir de burada zeki olmayan kadın ve erkekleri ne yapacağız sorusu da gelebilir.
 
Gençlerin girişimci ruhlarını göstererek kendilerinin farklı olduğunu kanıtlamaları gerekiyor.


Çünkü, şirketler zeki ve itaatkar insanlardan çok, fark yaratabilen, yeni şeyler başlatabilen, yaratıcı düşünebilen, risk almaya hazır ve insanlarla iyi geçinen zeki gençler istiyor olacaklar. Yöneticiler okulda aldığınız mükemmel derecelerden çok inisiyatif kullanıp kullanmadığınızı, insanları bir malı satın almaları için ikna edip edemediğinizi, diğer insanların sizinle çalışmasını sağlayacak enerjiye sahip olup olmadığınızı, risk almaya hazır olup olmadığınızı, bir işe tutkuyla sarılıp sarılmadığınızı görmek isteyecektir.  

Yöneticinin sizi seçmesi için karar vermesini bekleyemezsiniz. Çünkü, etrafta daha pek çok genç insan olacak. Örneğin, ben bir üniversiteye gidip bana en iyi öğrencilerinizi verin diyemem. Öğrencilerle görüşmeler yaparak da karar veremem. Bunun yerine, 27 yaşına kadar gelmenizi ve bu arada neler yaptığınızı görmeyi isterim. Daha sonra sizi şirketime alarak büyük sorumluluk gerektiren işlerden birini size veririm. Burada en fazla 10 yıl çalışmanızı beklerim. Daha sonra isterseniz, başka bir şirkete gidersiniz ya da bağımsız olabilirsiniz. Çok azınızı üst düzey yöneticim olmanız için tutarım çünkü çok fazla sayıda üst düzey yöneticiye ihtiyacım olmayacak.  

Gelecekte pek çok kariyer daha kısa sürecek, insanlar işlerini daha genç yaşlarda bırakacak ve başka işler yapmaya başlayacaklar. Bu nedenle aslında her birimiz hayatlarımızın bir bölümünde pirelere benzeyeceğiz. Bu da eğitim sistemini ve insanların beklentilerini değiştirmek zorunda olduğumuz anlamına geliyor. Ben üniversiteyi bitirdiğimde bir işe girmeyi ve iyi çalıştığım sürece o şirketin hayatım boyunca bana bakacağını bekliyordum. Ancak, pek çok insan için, en azından özel sektördekiler için artık böyle olmayacağını düşünüyorum. İş dünyası artık sadece kendilerine söylenen işleri yapan insanları değil inisiyatif alan insanları tercih ediyor.  

Gelecekte insanlar ve insanlara olan güven büyük önem kazanacak.

Elbette çalışanların kaydını tutacak birilerine ihtiyaç olacak ama bu kişiler çalışanların gelişiminden sorumlu olmayacaklar. Gelişim bireyin kendisine ve anlaşmalı kurumlara bırakılacak. Ben de insanlara kendi gelişimleri için daha fazla sorumluluk yüklenmesinin doğru olduğunu düşünüyorum.  
Gerek iş yaşamımızda gerekse bireyler olarak hepimiz daha zengin olmaya çalışıyoruz. Çok çok fazla çalışıyoruz. Ancak, daha mutlu olamıyoruz. 
Ben bunun gelecekte en büyük sorunlardan biri olacağını düşünüyorum. Kurumlar ve insanlar olarak artık yaşamlarımızda ne yapacağız diye düşünmeye başlayacağız. Eğer daha fazla para kazanmak tüm sorularımızın yanıtını vermiyorsa, daha başka bir şey bulmak zorundayız.  

Sonuç olarak, insanlar sadece iş yaşamında başarılı olmak için çalışmanın yeterli olmadığını düşünüyorlar. Kurumların başındaki bazı insanlar için bu tatmin edici ve heyecan verici olabilir. Ancak, çoğu insan işletme sahiplerine daha fazla para kazandırmak için çalıştığını düşünüyor. Bu insanlar bir sabah kalkıp neden böyle yaptıklarını sorgulayabiliyorlar. Çünkü, eve gittiklerinde yaşamdan zevk almak için çok yorgun olduklarını görüyorlar. İnsanlar bu soruyla cebelleşmeye başladığında gelecekte sorunlar yaşanacaktır.  


Aslında bu sorunun farklı çözümleri de var. Bireyler kendi hayatları üzerinde daha fazla kontrole sahip olabilirler. İşletmelerin de daha kontrollü olmaları ve pay sahipleri ya da patronlar tarafından yönlendirilmemeleri çözüm olabilir. Ben kâr ve paranın kurumlarda ve işletmelerde gerekli şeyler olduğunu ancak bunların kurumların ya da işletmelerin amacı olmadığını düşünüyorum. Kurumların amacının daha farklı bir şey olması gerekiyor.  
Daha iyi otomobiller yapmak, daha ucuz elektrik üretmek, en iyi gıdayı yapmak gibi şeyler amaçlanmalı. Elbette bunu yapmak için de daha fazla paraya ihtiyacınız var ama çalışan olarak yaptığınız işe ve bu işin dünya için iyi bir iş olduğuna inanmadığınız sürece sadece kullanıldığınızı, yalnızca bir insan kaynağı, bir araç olduğunuzu düşüneceksiniz.  

Bence yaşamınızda herhangi bir kuruma, ailenize, bir topluluğa, diğer insanlara yararlı bir katkıda bulunduğunuzu düşünmediğiniz sürece ne kadar para kazanırsanız kazanın yaşamınızı istediğiniz biçimde sürdüremediğinizi hissedeceksiniz. Bu nedenle bence her şey buradan başlıyor. Eğer kurumlar çalışılacak iyi yerler olmak istiyorlarsa katkıda bulunmaları için, mümkün olduğunca çok sayıda insana, olabildiğince çok fırsat ve olanak sağlamak zorundalar. Bunun anlamı onlara sorumluluk vermek, işleri daha farklı yapabilmeleri için alan sağlamak, bazı zamanlarda yanlış yapabileceklerini unutmamak ve yanlışlarından ders alma şansını vermektir.  

Basit işler, artan oranda makineler ve bilgisayarlar tarafından yapılıyor olacak. 

Şu anda ABD’de tamamen insan sesi çıkaran bilgisayarlar var. Bu bilgisayarlar kendilerine sorulması muhtemel tüm sorulara uygun yanıtları verebiliyorlar. Dolayısıyla, gelecekte örneğin, çağrı merkezlerinde şimdiki kadar çok sayıda insan olmayacak. İnsanların yerinde bilgisayarlar olacak ve hiç kimse bir bilgisayarla konuştuğunu anlamayacak.  

Elbette çalışan az sayıda insan bulunacak, çünkü bilgisayarın yanıtlayamayacağı soruların sorulduğu zamanlar da olacak. Bu durumda bilgisayar sizi bir üst kademeye, yani gerçek bir insana aktaracak. Ancak, bu insanın da oldukça zeki olması gerekecek. Çünkü, o ana kadar beklenmeyen bir soruyla uğraşıyor olacak.  

Kurumlarda çok daha az sayıda insan olacak. Ancak, bu insanların daha fazla sorumlulukları olacak, daha iyi eğitilmiş ve daha kaliteli olacaklar. İnisiyatif kullanabilen, sorumluluk alabilen, kurum içindeki ve dışındaki insanlarla iyi iletişim kurabilen insanlar tercih edilecek. Bugün uluslararası şirketlere bakın; bilgisayarların insanın yerini alamadığı noktalarda işler işgücünün daha ucuz olduğu ülkelere veriliyor.
 

 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)