Takdir ve teşekkür etmek; yaşatılan iyiliğin tasdikidir.
Çocukken takdir etmek ve edilmek en sık yaptığımız yaşadığımız şeylerden biriydi. Bu iki küçük kelime adeta bizi birbirimize bağlayan bir sosyal yapıştırıcı gibiydi. Ama büyüdükçe ve iş hayatına başladıkça garip bir şey oldu. Yetişkinliğin acımasız gerçekliği yüzümüze çarptı: Takdir etmek bir yük gibi gelmeye başladı… Peki neden büyüdükçe teşekkür veya takdir etmek, minnettarlığı dile getirmek bu kadar zorlaştı?
Teşekkür veya takdir etmek, bir şeyin değerini ve anlamını kabul ederek karşınızdaki ile olumlu bir duygusal bağ hissetmek değil midir? Teşekkür, aslında iyiliğin bir tasdikidir. Teşekkür ile hayatta bize yaşatılan iyi şeylerin olduğunu onaylıyoruz. Bu, elbette, hayatın mükemmel olduğu anlamına gelmez; şikayetleri, yükleri ve güçlükleri görmezden gelmemize neden olmaz. Ancak hayata bir bütün olarak baktığımızda, teşekkür ve takdir hayatımızdaki iyiliği görmemizi sağlayan en önemli araçlardan biridir.
Yapılan tüm araştırmalar, insanların takdir edilmeyi ne kadar çok istediğini buna karşılık yöneticilerin buna ne kadar az ilgi gösterdiğini gözler önüne seriyor.
John Templeton Vakfı tarafından yapılan bir araştırma, katılımcıların %98’inin çalışma arkadaşlarını takdir etmenin kendilerini daha mutlu ve motive hissettirdiğini gösteriyor. Yöneticilerin ise neredeyse %60'ı iş yerinde çalışanları ya asla takdir etmediklerini ya da yılda bir kez yaptıklarını söylüyor! Gündelik hayatta sadece %10'u bu dürtüye göre hareket ediyor. İronik olarak, yöneticilerin %93'ü teşekkür eden patronların başarılı olma ihtimalinin daha yüksek olduğu konusunda hemfikir, sadece %18'i teşekkürün ve minnettarlığın patronları "zayıflaştırdığını" düşünüyor. Yani anlayacağınız lider ve yöneticilerin takdir ve teşekkür konusunda kafaları çok karışık… Sonuç? Liderler, kendilerini ve çalışanları mutluluktan mahrum etmek anlamına gelse bile, işyerinde takdiri ve teşekkürü aktif olarak bastırıyorlar.
Peki bu kadar gerçek gözümün önündeyken neden hala teşekkür ve takdir etmede veya değer verdiğimizi göstermede bu kadar cimriyiz? Sanırım, bu üç şeyin ne kadar güçlü olduğunu hala hafife alıyoruz. Bazen insanlarla geçirdiğiniz küçücük bir zaman, ağzınızdan iki çıkacak iki kelime, onlar için asla öngöremeyeceğiniz kadar anlamlıdır. HRdergi olarak Türkçe’ye kazandırdığımız Chester Elton ve Adrian Gostick’in kaleme aldığı Değer Bilen Liderlik kitabında, takdir ve değerin ne kadar önemli olduğu şu sözlerle özetleniyor: “Çalışanlar, yaptıkları işin takdir edildiğini bilmek ister ve buna ihtiyaç duyar. Değer bildiğinizi göstermek, performansı artırmanın en kolay, en hızlı ve en ucuz yoludur.”
Birinin sizin hakkınızda neyi takdir ettiğini size samimi bir şekilde söylemesi ne kadar anlamlı değil mi? Ve daha da önemlisi bir çalışan için teşekkür eden ve değer bilen bir lider ile çalışmaktan daha iyi bir çalışan deneyimi olabilir mi?
İyi okumalar,
Gülcan Çağlar Çalışkan
Genel Yayın Yönetmeni