Hareket, Güçtür.


Onur Yayak
Spor ve Performans Koçu

İçinde bulunduğumuz küresel pandemi şartları ile birlikte yaşam biçimimiz kalıcı olarak değişmeye başladı. Ofis dışı çalışmalar ve hibrit model, bazı şirketlerde ve iş kollarında şimdiden kalıcı hale geldi bile. Bir spor koçu gözü ile tüm süreci değerlendirdiğimde: Pandeminin ilk başlarında neredeyse tüm dünyada evde spor, uzun süre, trendlerin başında yer aldı. Sosyal medya evde her türlü spor yapanlar ile doldu taştı. Hatta bazen durumu ileriye taşıyıp evde, koridorlar arasında maraton (42,2 km) koşanlar dahi oldu. Tüm bunlar çok kısa sürede pik yapıp normalleşme ile birlikte eski haline dönmeye başladı. Beraberinde gördüğüm kadarı ile 2 durum ortaya çıktı.

1. Durum; evde spor, zaman ve mekân maliyeti açısından düzenli spor hayatına sahip olanlar için oldukça verimli hale geldi.

2. Durum; hiç spor yapmayanların bir kısmı, evde de spor yapabilirim, artık başka bahanem kalmadı düşüncesini kabul edip evde sporu hayat rutini haline getirdi ve egzersizlere devam etti.

Diğer yandan şahit olduğum vahim bir durum; hayatındaki hareketi sadece işe gidip gelmek, merdiven inip çıkmak ve gün içerisinde belli bir adım atmak olan kişiler, pandemi ile birlikte evlerinden çok daha az çıkıp, neredeyse günlük 1000- 1500 adım ile sınırlı kalarak, zamanının çoğunu masa başında geçirdi.

Vahim diyorum çünkü, vücudumuz hareketsizliğe çok hızlı alışabiliyor ve tüm fonksiyonlarını günlük gereken rutin işlere göre belirliyor. Yani hareketsiz kaldıkça, sistem hareketsizliğe kendini adapte edip kas gücü kullanımını azaltıyor. Enerji sistemini de bu günlük rutine göre belirliyor. Bunun nesi kötü, ne güzel işte verimli çalışıyor diyebilirsiniz.

Fakat hareketsiz bir yaşamın beraberinde getirdiği olumsuzluklar eminim kimsenin tercih edeceği durum değildir. Sürecin hibrit hale gelmesi ve hareketsiz geçirilen günlerin artmasıyla özellikle bel ve boyun bölgesindeki hareketsizlik kaynaklı ağrılar kendini belli etmeye başladı ve hayat kalitemizi hatta iş yapabilme kapasitemizi etkileyen bir durum haline geldi.

Daha önce de belirttiğim gibi, vücudumuz kendini günlük işlerine göre adapte etmeye odaklı bir mekanizmadır. Eğer hareket çoksa daha verimli bir şekilde üstesinden gelmeye çalışır, hareket az ise çalışma kapasitesini de azaltıp, daha az enerji ile rutin işleri için kendini revize eder.

Hareket ve egzersiz içeren bir yaşamda:

• Çalışma kapasitesi daha da artar.
• Sinir kas sistemimiz daha etkin çalışır.
• Tüm organlar işlevlerini daha sağlıklı bir şekilde yerine getirir.
• Stres seviyesi azalır ve günlük işlere odaklanma kapasitesi artar.
• Mental olarak daha dayanıklı hale gelinir.
• Özgüven artar ve mutluluk hormonları salgılanır.

Peki yeni süreçte kendimizi hareket döngüsü içerisine sokup daha kaliteli bir yaşam nasıl elde edebiliriz?

Daha büyük bir amaca bağlanarak... Hareket ve egzersize başlama sebeplerinin başında genellikle kilo verme gelir, fakat yeterli kilo verildikten sonra ne olacak? Bel ve boyun ağrılarını geçirmek için başlayanlar, peki ağrılar geçtikten sonra ne yapacağız? Daha dayanıklı olmak için cevabını verenler; peki yeterince dayanıklı olduktan sonra yaşam boyu devam ettirecek bir motivasyonunuz var mı?

Yani demek istediğim; bu gibi amaçlarla hareket ve egzersize başlamak tabi ki güzel ve 1 her zaman 0’dan büyük ama en büyük amacınız bunlardan öte bir şey olmalı. Örneğin sağlıklı yaşlanmak, yaş aldıkça da bunun getirdiği olumsuzluklardan en az etkilenerek hayata devam etmek, kendinizi zinde ve her daim güçlü hissetmek... Kulağa nasıl geliyor?

Sahip olduğumuz vücuda iyi bakmak, belli bir zaman dilimi veya şarta bağlı değil, yaşam biçimimiz olarak olmazsa olmazımız olmalıdır. Hareket yaşam gücünüz olsun.

DERGİ

HRdergi Nisan sayısı çıktı! İyi okumalar

SATIN AL Nisan 2024