“En İyi İşveren” unvanımızla çıtayı daha da yukarıya taşıyacağız
--- BU BİR ADVERTORIAL'DIR ---
Teleperformance Türkiye’nin bir numaralı işveren taahhüdü çalışanların ve çalışan adaylarının en çok tercih ettiği marka olmak. Şirket 2021’de aldığı iki ‘En iyi işveren’ ödülüyle bu taahhüdünü yerine getirdiğini kanıtladı. Teleperformance Türkiye CEO’su Tülay Doğrular, “Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da esnek, çevik iş modelimiz, güçlü teknolojik altyapımız ve benzersiz uzmanlığımızla iş ortaklarımıza değer yaratırken, çalışanlarımız için de en iyi koşulları sağlamaya ve işveren markası olarak her yıl çıtayı daha da yükseğe koymaya devam edeceğiz” diyor.
Bütünleşik çok kanallı müşteri deneyimi ve iş hizmetleri alanında dünya lideri olan Teleperformance Türkiye, dünya için oldukça zorlu geçen pandemi döneminde çok önemli bir başarıya imza attı. Birçok sektörde çok sayıda şirketin ayakta kalma mücadelesi verdiği bir dönemde Teleperformance Türkiye, güçlü ve çevik şirket kültürü sayesinde cirosal olarak yüzde 50’den fazla büyürken, insan kaynağına yatırım yaparak istihdamını aynı oranda artırmayı başardı. Bugün 6.250’den fazla çalışanıyla 16 pazarda ve 12 dilde 100’den fazla markaya hizmet sunan şirket, 2021 yılına ise dünyanın en prestijli 2 kurumundan “En iyi işveren” unvanını almayı başararak girdi.
Great Place to Work Enstitüsü’nün ‘Yüksek güven kültürüne sahip, harika iş yeri’ kriterlerini sağlayan Teleperformance Türkiye, ‘Great Place to Work’ sertifikası alarak en iyi işverenler arasında yer aldı. Dünyanın önde gelen yönetim danış manlığı şirketi Kincentric’in ‘Kincentric Best Employers 2021’ araştırmasında da ‘En İyi İşveren’ ünvanını elde etti. “Böyle bir dönemde bu iki ödül bize ne kadar doğru yolda olduğumuzu bir kez daha gösterdi” diye konuşan Teleperformance Türkiye CEO’su Tülay Doğrular ile müşterilerine, çalışanlarına ve tüm ekosisteme değer yaratabilen işveren markası olmaya giden yolu konuştuk.
Öncelikle tüm ekosisteme değer yaratan global bir işveren markası olarak 2020 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?
‘İleri teknoloji ve yüksek insan dokunuşu’ vizyonumuzla çalışırken, çalışanlarımızın 83 ülkede 380 bin kişilik dev bir aile olan Teleperformance’ın bir parçası olmaktan gurur duyduklarını biliyoruz. Çalışanlarımızın bu ailenin bir parçası olarak kendilerini mutlu ve güvende hissetmesi bize güç katıyor. Esnek, çevik iş modelimiz, güçlü teknolojik altyapımız ve benzersiz uzmanlığımızla hep birlikte iş ortaklarımız için en yüksek değeri yaratıyoruz. Bir anlamda çalışanımıza verdiğimiz değerle iş çıktılarımızı en üst seviyeye taşıyoruz.
Yaratılan başarı ile müşterilerimizin işlerini daha kolay, daha hızlı ve daha güvenli çözümlerle mükemmelleştiriyoruz. Bunun en güzel örneğini de aslında pandemi döneminde ortaya koymuş olduk. Geçtiğimiz yıl tüm çalışanlarımızla güzel bir dayanışma örneği ortaya koyduk. Bunun yansıması olarak birçok önemli başarıya imza attık. Başta perakende ve e-ticaret olmak üzere teknoloji ve tüketici elektroniği, seyahat, telekomünikasyon, tüketici ürünleri gibi sektörlerdeki paydaşlarımızla gerçekleştirdiğimiz güçlü iş birliği, pandemide bize güç kattı. Pandeminin damga vurduğu 2020’de hem cirosal hem de çalışan sayısı açısından yüzde 50’den fazla büyüdük. Çalışanlarımız, iş ortaklarımız ve müşterilerimizle ortaya koyduğumuz aile ruhu, bizi bu noktaya taşıdı.
Teleperformance Türkiye, 2021’e dünyada şirketlerin işveren kimliğiyle ulaşabildiği en iyi 2 ödülü alarak girdi. ‘En iyi işveren’ seçilmenizi sağlayan şirket kültürünüzden bahseder misiniz?
Teleperformance Türkiye olarak işimizin merkezine her zaman “insanı” koyuyoruz. İnsanlarla insan için değer yaratmak felsefesiyle, istihdam dünyasında ‘çeşitlilik’ ve ‘kapsayıcılık’ odaklı hareket ediyoruz. Çalışanlarımıza hem Türkiye’de hem yurt dışında yetkinliklerini geliştirici, onları geleceğin liderlerine dönüştürecek eğitim olanakları sunuyoruz. Ama biliyoruz ki, sadece iyi liderler yetiştirmek iyi deneyim yaşatmak için yeterli değil. Her gün eşsiz müşteri deneyimi sunan etkileşim uzmanlarımızın çalışma ortamlarından motivasyonlarına, sağlıklarından sosyal sorumluluk faaliyetlerine kadar bütün dünyada ortak bir bakış açısıyla yüksek standartlarda hareket ediyoruz. Bu yaklaşımımızın, çalışan memnuniyetine dönüştüğünü rahatlıkla söyleyebilirim.
Bağımsız bir araştırma kuruluşu tarafından düzenlenen ‘Çalışan Memnuniyeti Anketi’ ile çalışanlarımız kuruluşumuzu 360 derece değerlendirme şansı buluyor ve şu anda Teleperformance’ın bulunduğu 83 ülke arasında Türkiye olarak ilk 10’da yer alıyoruz. Hedefimiz ise ilk 3’e girebilmek... Pandemi döneminde de bu yaklaşımımız bize güç kattı. Özellikle çalışanlarımızla ortaya koyduğumuz aile ruhu, bizi finansal olarak bir üst noktaya taşırken alanında dünyanın en iyi otoriteleri tarafından da işveren markası olarak ön plana çıkmamızı sağladı.
İnsana verdiğimiz değer, güçlü kurum kültürü ve tüm paydaşlarımızla yarattığımız başarı bu yıl bize iki önemli ödül de getirdi. Kurum kültürü konusunda global bir otorite olan Great Place to Work Enstitüsü’nün “yüksek güven kültürüne sahip, harika iş yeri” kriterlerini sağlayarak “Great Place to Work” sertifikası aldık ve en iyi işverenler arasına girdik. Eş zamanlı olarak dünyanın önde gelen yönetim danışmanlığı şirketi Kincentric tarafından gerçekleştirilen “Kincentric Best Employers 2021” araştırmasında da “En İyi İşveren” ünvanını aldık.
Böyle bir dönemde aldığımız bu iki ödül bize ne kadar doğru yolda olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışanlarımız için de en iyi koşulları sağlamaya ve işveren markası olarak her yıl çıtayı daha da yükseğe koymaya devam edeceğiz.
Çalışan memnuniyeti konusunda çıtayı yükseğe koyan ve çalışana verilen değer konusunda öne çıkmanızı sağlayan uygulamalarınız neler?
Teleperformance’ın bir numaralı işveren taahhüdü çalışanların ve çalışan adaylarının en çok tercih ettiği marka olmak. Bu taahhüdümüzü yerine getirirken çalışanlarımızı hem kariyer yolculuklarında hem iş ve özel yaşam dengesi kurma konusunda destekliyoruz. Çağrı merkezleri müşteri deneyiminin en önemli parçası olarak her geçen gün daha öne çıkıyor. Çok kanallı olarak müşteriye dokunan bu kritik sektörde kariyer yapmanın önemini Teleperformance çalışma ortamı tüm boyutlarıyla ortaya seriyor.
Kariyer yolcuğunu birlikte tasarladığımız çalışanlarımızın terfi süreçlerinde de yanlarında oluyoruz. İşimize, paydaşlarımıza ve çalışan ailemize değer katacak birçok programımız var. Örneğin, Circle of Excellence (CoE) ile Teleperformance Türkiye çalışanlarının performans ve yetenek yönetimi, takdir, tanıma ve ödüllendirme süreçlerini yönetiyoruz. Teleperformance Academy ve University ile yüksek potansiyele sahip yöneticilerimizin öğrenme ve gelişim süreçlerini desteklerken, kariyer eğitim ve gelişim programı JUMP ile çalışanlarımızın potansiyel yetkinliklerini ortaya çıkararak doğru bir kariyer yönlendirmesi yapıyoruz.
TP Mentorship programıyla, mentor ve mentilerimizin eşsiz bir öğrenme yolculuğuna çıkarak hem mevcut yetkinliklerini geliştirmesini hem yeni yetkinlikler kazanmasını hedefliyoruz. Sadece mesleki eğitim değil kişisel gelişim ve kültür-sanat alanında da çalışanlarımızın potansiyelini ortaya çıkarmaya odaklanıyoruz. Bu kapsamda pandemi döneminde TP Village adlı yeni bir yaşam köyü kurduk. Yüzde 100 Türk yapımı olan TP Village ile tüm çalışanlar, şirket içi network’lere gerek duymadan internet bağlantısı olan herhangi bir cihazla birbiriyle etkileşim halinde kalabiliyor.
Bu ödülleri pandemi gibi zor bir yılın çıktılarıyla değerlendirilerek aldınız. Bu durum alınan unvanların ve ödüllerin manevi değerini katlıyor mu?
Kesinlikle ben de bu yönde düşünüyorum. İş dışı yaşamımızda da ‘kara gün dostu olmak’ çok kullandığımız bir deyimdir. Pandemi dönemi gerçek anlamda kara gün olarak hatırlayacağımız bir dönem olacak. Bu dönemde pek çok şirket biz de dahil yaşamında ilk defa böylesi bir kriz anıyla ilk defa karşılaştı.
Virüsün Türkiye’de görüldüğü 2020 Mart’ında hemen harekete geçerek 3 hafta gibi kısa bir sürede çalışanlarımızın yüzde 99’unu kapsayacak şekilde evden çalışma modeline geçtik. Bu süreçte çalışanlarımız için sağlık ve güvenliği birinci önceliğimiz haline getirdik. Ofis ortamında sunduğumuz konfor ve aile ortamını uzaktan çalışma modelinde de sağlamak için çalıştık. Bu süreçte beraber uzaktan çalışsak da aynı aile ruhunu yaşayabilmek ve çalışanlarımıza da yaşatabilmek adına iç iletişim aktivitelerimizi artırdık. Çalışanlarımızın böylesine zorlu bir ortamda kendilerini iyi hissetmeleri için farklı etkinlik ve uygulamalar gerçekleştirdik. İçten, açık ve şeffaf bir iletişimle tüm süreç boyunca çalışanlarımızın kendilerini iyi ve güvende hissetmelerini sağladık. Birçok sektörde çok sayıda şirketin ayakta kalma mücadelesi verdiği bir dönemde ortaya koyduğumuz bu performansta güçlü ve çevik kurum kültürümüz önemli bir rol oynadı.