Aile şirketlerinin sırrı ne?


Profesörlerin araştırmalarına göre; başarılı aile şirketleri, ‘yapılması iyi’ olarak kabul edilen yönetim uygulamalarının bazılarını takip etmiyor. Birçok şirketin sadakatin öldüğünü savunduğu bir çağda olmamıza rağmen, çalışanlarına hâlâ sadık olma eğilimlerini koruyorlar. Sonuca ulaşmak belki yıllarca sonra mümkün olsa bile, insan ve marka alanında büyük yatırımlar ya da araştırmalar yapmaya yöneliyorlar. En iyi yeteneklerini – üst düzey yönetim ekiplerini – pek fazla önemsemiyorlar. Aslında ofis düzenlerinden de bunu anlamak mümkün çünkü şirket sahiplerinin bile ofisleri çok sade oluyor ve kendilerine çok az harcama hesapları veriliyor. Sonuç olarak, kârlar konusunda pek de fazla endişe etmeyen bu şirketler, üç aylık kazançlarını üzerinde de fazla durmuyor.

Çünkü başarılı aile şirketleri, kısa dönem kârlarının üzerinde durmayı amaçlamaktansa bazı önemli misyonları gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Örneğin, Michelin’in misyonu seyahati çok daha güvenli ve eğlenceli bir hale getirmek… Rulman üreticisi Timken’ın misyonu ise, sürtünmeyi engelleyerek endüstrisini daha randımanlı hale getirmek... S. C. Johnson’ın misyonu da, tüketim ürünlerini belirgin bir şekilde en iyi hale getirmek... Bu şirketler tüm güçlerini, bu misyonlarını gerçekleştirme yoluna koyuyor ve bunu gerçekleştirmek için de insana, araştırmaya, ekipmana ve ilişkilere yatırım yapıyor. Misyonlarına ulaştıkları zaman da, kârın kendiliğinden geleceğine inanıyorlar. Zaten tarih de, bu inanışın doğru olduğunu kanıtlıyor.

Profesörler sadece aile şirketleri için değil, herhangi bir şirket üzerinde de nasıl düşünmemiz gerektiği konusunda yardımcı olabilecek iki ilginç teorik gözlemi bize aktarıyor ve ilk olarak, en iyi uygulamalara dahi kuşkuyla yaklaşılması gerektiğini belirtiyorlar. Onlara göre önemli olan nokta, uygulama çalışmalarının bir bütün olarak nasıl yapılandığı… Örneğin, W. L Gore (GoreTexTM üreticisi) gibi yenilik odaklı çalışan şirketler, Timken gibi üretim odaklı çalışan şirketlerden biraz farklı. Ve bu fark, yönetim uygulamalarının farklı olmasından kaynaklanıyor. O nedenle bir uygulama analizi yapmak istediğinizde, başlangıç noktasında sormanız gereken soru ‘en iyi şirketler neler yapıyor?’ değil de, ‘misyonumuzu destekleyecek uygulamalar neler olabilir?’ sorusu olmalıdır.

Profesörlerin ikinci gözlemine göre, başarılı bir şirketi başarılı yapan şey, o şirketin güçlerinin dinamik dengesi... Örneğin; yenilikçi olma misyonu, sadece eğlence amaçlı bile olsa şirketi araştırma yapmaya yönlendirebilir. Aynı zamanda yenilikçilik misyonuna sahip başarılı şirketler, yeniliklerinin müşteri portföylerine uygun olmasını sağlamak için müşterileriyle sıkı bağlantılar kurmaya da önem verir.

Aslında bizler, şirketleri birer makine gibi düşünüyoruz. Makinelerde birbirleriyle ilişki içerisinde çalışan güçlerin nasıl düzenlendiği konusunda ise çok ender düşünürüz. Oysa sosyal ya da politik sistemlerde, temel düşünülmesi gereken güçlerin dengesi ve düzenlenişidir. Bu; bu yapıların doğası gereğidir. O nedenle, ‘müşteri hizmetlerinde en iyi olmak’ gibi bir hedefi belirlemek yeterli değildir. Şirketler aynı zamanda, karşılıklı etkileşim içindeki güçlerini nasıl kullanıp, düzenleyecekleri konusunu da belirginleştirmelidir. Ve ancak bunu yaparlarsa, müşteri hizmetleri konusundaki hedeflerinin kontrolünü kaybetmezler.

Ama yine de burada aile şirketlerini idealize etme tehlikesi söz konusu olabilir. Şu bir gerçek ki, aile şirketleri çeşitli iş imkanları sunabilir ve eğer yeni işe alınanlar şirket kültürüne uyum sağlamazlarsa bu kişileri çabucak işten çıkartılabilir. İlginç olan bütün aile şirketlerinin diğer şirketlere göre, neredeyse en iyi ürünleri, en iyi çalışma ortamlarında ve en iyi getirilerle elde etmeleri... Yöneticilerin bileceği gibi, sadece kâra odaklanmış şirketler genellikle en iyi düzenlenmiş yapılara sahip değildir. Bu nedenle profesörlerin güçler dengesinin önemini vurgulayan düşünceleri, şirketler için çok anlamlı olabilecek bir hedefi işaret ediyor: Uygulamaların yapılanışına – en iyi uygulamalar yerine – ve dinamik bir yapı oluşturmaya odaklanmak… Aynı zamanda tüm bunlar, organizasyon teorileri için anlamlı birer katkı. İşte bu yüzden, iyi bir şekilde yollarına devam eden aile şirketleri; diğer şirket yapılarına daha çok benzemeleri adına kendilerine yöneltilen eleştiri korosuna çok da fazla kulak asıp da yollarından sapmamalılar.

David Creelman

Kaynak:
David Creelman, The Mystery of Family Firms, Secrets of Human Capital Management, Mart 2005.


Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)