Yönetimde Başarısızlıkla Zirveye Ulaşmak


Özellikle danışmanlık yaparken pek çok sektörde, pek çok üst düzey profesyonel yönetici ve iş sahibi amatör yönetici ile tanıştım. İş sahibi yöneticilere, ben bundan sonra amatör diyerek bir ayırım yapacağım. Çünkü bu kimlikteki kişiler için hiçbir zaman profesyonellik ve amatörlük arasındaki ayırımı yapabildiğimi ve kendilerini ikna edebildiğimi zannetmiyorum. Aradaki ayırımın temel olarak şuradan geçtiğini zannediyorum: Profesyonel yönetici, kariyerini düşünmek ve para kazanmak ihtiyacı ile çalışan bir kimliktir. Amatör yönetici ise, kariyeri olmayan ama para kazanmak için herkesi kullanabileceğini zanneden bir kimliktir. Hiç unutmuyorum bir ekonomi dergisinde, bir dağıtım (lojistik) firmasının sahibi, yapılan mülakatta profesyonel yöneticilere güvenmediğini açıkça söylemişti. Aradan geçen üç seneden sonra bu iş sahibi kişi geçtiğimiz aylarda halka açıldı ve hisse senetleri beklenenin üstünde alıcı buldu. Lüks bir otelde yapılan resepsiyonda, tüm profesyonel kadrosu da orada idi. Kendini satarken profesyonel yöneticilerini vitrine çıkaran ama iş ile ilgili karar alırken onlara güvenmeyen bir iş sahibi. İşte Türkiye gerçeği ve bir Türk patronunun çelişkili düşünce tarzı.

Her neyse, isterseniz tekrar konumuza dönelim. Bu ayırımı ve açıklamayı yapma ihtiyacı hissetmemin sebebi, bu ay ki yazımda her iki yöneticiyi de aynı kıstasta değerlendirmem olacaktır. Belirli mevkilere kan bağı veya yüzük bağı yöntemiyle gelenlerle, yine bu mevkilere profesyonel yeteneksizlikleri ve düşünce şekilleri ile gelenlere değinmek istiyorum.

Özellikle finans sektöründe bunu çok daha rahat gözlemleyebiliriz. 10 senelik bankacılık tecrübesi ile küçük veya orta boy patron bankalarında genel müdürlük pozisyonlarına getirilenler ile, daha büyük patron bankalarının hiçbir katma değeri olmayan ve iş yapmayan figüratif genel müdürleri. Bunların hangisi daha kötü bir seçim derseniz size cevabım, kötünün iyisi olmayacağıdır. Ama maalesef bizim kültürümüzde ve iş ahlakımızda bu böyle değildir. Herhangi bir Türk patron bankasını alın ve bankacılık kültürü olmayan bu patronların seçimlerine bakın. Bankacılığı hiçbir kamuoyu sorumluluğu olmadan, devletten para kazanmak için yapan bir ülkenin bankacılık sistemine göz attığınızda artık tükenmiş ve kısır döngü içinde olan pek çok bankayı görebilirsiniz.

Şimdi gelelim bu kurumları yöneten ve yönettiği zannedilen ama sadece vitrinde duran yöneticilere. 1990’ların başında artık “rüşvet” denilebilecek transfer paraları ile bugün bir kısmı iflas etmiş veya etmek üzere olan bankaları idare eden ve 40 yaşlarının daha başında ya bankacılık yapmaktan men edilen yada yurtdışında yaşayan meslektaşlarımıza! Hayatta her şeyin bir bedeli olduğu söylenir. Ben buna kesinlikle katılmıyorum. Bir kişinin, özellikle bir bankacının fiyatı olmamalıdır. Hepimiz kendimizi “satmaya” başlarsak, o zaman sektörde bir anarşi olur ve bunun faturasını siyasiler değil, banka sahipleri de değil bizler yani vergi ödeyen, basit düşünen fakat iş ahlakına sahip insanlar öder. Son beş sene içinde genel müdürlük yaptıkları bankalarda para batıran veya bunu görüp de müsamaha gösteren birtakım “üst düzey yöneticileri”, hala diğer bankaların yönetim kanallarında görmek benim Türk bankacılık sistemine olan güvenimi sarsmıştır. Acaba burada hata kimde? Para için “ruhunu satan” profesyonel yöneticilerde mi, yoksa amaca ulaşmak için her aracı kullanmanın doğruluğuna inanan iş sahibi amatör yöneticilerde mi?

Bence hiçbir şey tek başına olmuyor. Etki tepki teorisine inanan biri olarak bunun, her iki tarafın da isteği ve bilinci doğrultusunda gerçekleştiğine inanıyorum. Çok değerli bir banka genel müdürü arkadaşımla iki sene önce uzun uzun bu konuyu tartışırken, ortak tanıdığımız bir genel müdür arkadaşımız meslekten men edilmek üzere idi. “Onu yaptı, bunu yaptı” diye konuşurken, çok basit ama can alıcı bir değerlendirmede bulunduk. Bu kişinin bir “judgement error” (değerlendirme hatası) yaptığında fikir birliğine vardık. Meslek hayatında aslında para çalmamız veya hile yapmamız gerekmiyor. Kendimizi o konuma getirmememiz çok daha önemli. Yani, kararlar verirken para ve hayatta geçici olan diğer maddi değerler, bizi kullanılmaya veya değerlendirme konusunda hata yapabileceğimiz konumlara getirebiliyorsa ve daha da kötüsü biz buna izin veriyor isek, o zaman bizlerde hiçbir başarı elde etmeden “zirveye” kadar yükselebiliriz.

Kıssadan hisse

Meslek hayatında erken gelmiş ve başarı gibi gözüken makamların bir bedeli vardır. Biz, biz olalım ve değerlendirmelerimizde etik kuralları her zaman ön planda tutalım. Para kariyerde mutluluk getirmeyebiliyor.

Ali Midillili
Gyiad Yönetim Kurulu Başkanı
gyiad@gyiad.org

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)