Tükenmişlik nedir?
Uzmanlara göre potansiyel tükenmişlik kurbanları işlerine kendisini fazlasıyla adayan, idealist ve mükemmelliyetçi kişilerdir. Hatta çoğunlukla toplumun parlak ve yetenekli olarak değerlendirilen bireyleridir. Her şeye çok fazla önem verirler, yaptıklarını bazen aşırıya taşırırlar, daha sonra ise inanılmaz bir iş yükünün altında kalarak sorumluluk altında ezilirler ya da yetki veya ödül eksikliğinden dolayı gerilim yaşamaya başlarlar. Sonuç olarak amaç duygularını kaybederler.
Kimler tükenir?
Aramızdaki en iyiler ve en parlaklar tükenmişliğe karşı en hassas olanlardır; dinamik, yetenekli, karizmatik, hedef odaklı ve sorumluluğunu aldıkları projelere kendilerini % 100 adayan kişiler...
Tükenmişlik genellikle insanlarla çalışan kişilerde daha çok ortaya çıkmaktadır. Örneğin; hizmet sektöründe çalışanlarda, tüm seviyelerdeki yöneticilik pozisyonlarında, yaratıcılık, yenilik ve kişilerarası ilişkilerin gerektiği tüm pozisyonlarda.
Tükenmişliğin zamanlaması, belirtileri ve sonuçları hem bireyin kendisine hem de içinde bulunduğu ortamın yapısına göre değişir.
Stres tek başına bu duygunun sebebi değildir. İnsanlar genellikle stresli ve talepkar pozisyonlarda eğer kendilerini değerli ve takdir ediliyor olarak hissederlerse ve yaptıkları işin bir önemi olduğuna inanırlarsa kişisel ve mesleki olarak gelişebilirler. Tükenmişlik hissi, yapılan işin bir anlamı olmadığı duygusu ağırlıkta olduğunda ve stresin destek ve ödüle karşın baskın geldiği durumlarda ortaya çıkmaktadır. Strese karşı verilen tepkinin kişiden kişiye değişmesi bir yana, eğer kontrol edilemezse ve kronik bir baskıya maruz kalan kişi yeterli seviyede destek alamayacak olursa tükenmişlik duygusunu yaşayacaktır.
Yanıp tükenmeye ne kadar açık olduğunuz ise:
* Kim olduğunuz,
* Ne yaptığınız,
* Nerede çalıştığınız ile yakından ilişkilidir.
Mükemmelliyetçilik, katı düşünce kalıpları ve gerçekçi olmayan beklentilere sahip olmak gibi kişisel özellikler (kim olduğunuz) tükenmişlik duygusunu yaşama riskini arttırır.
İnsanlarla yakın temas gerektiren işler (öğretmenler, satışçılar, havayolu çalışanları, restoran görevlileri, emlakçılar), başkalarının ağır sorumluluklarını taşıyan pozisyonlar (avukatlar, doktorlar ve danışmanlar), tekrarlayan, rutin işler (montaj hattı çalışanları, veri girişi memurları) veya teslim tarihi belli olan işlerde çalışanlar (gazeteciler, reklam yöneticileri, tasarımcılar) diğer pozisyonlarda çalışan kişilere göre daha fazla tükenmişlik riski taşımaktadırlar.
Stres dolu çalışma koşulları da bu duyguya katkıda bulunmaktadır: Karar verme yetkisi olmadan çok fazla sorumluluğa sahip olmak, kişiyi geliştirmeyen bir iş, performans ile ilgili yeterli geri iletim alamamak, sürekli reddedilme riski taşıyan işlerde çalışmak ve yeniden yapılanan veya küçülen şirketlerde görev yapmak tipik örneklerdir.
Günümüzde yaşadığımız alternatif kariyer ve iş bulma imkanlarını azaltan ekonomik krizler de işlerini değiştirmeye korkan, stresli işlere sahip kişilerin tükenmişlik duygusuna kapılma riskini daha da arttırmaktadır.
Tükenmişliğin belirtileri...
Tükenmişliği teşhis edebilmek için fiziksel, mental ve duygusal etkilerini tanımlayabilmek gerekmektedir. Gerçek tükenmişlik hissinin her üç alandaki önemli belirtileri birarada ortaya çıkar. Ancak aşağıda bahsedilen semptomların sadece birkaçından şikayetçiyseniz bile bunu bir uyarı olarak kabul edin. İşteki, evdeki ve çevrenizdeki önceliklerinizi ve bunlarla başa çıkmak için geliştirdiğiniz stratejilerin yeterliliğini bir kez daha gözden geçirin.
Tükenmişliğin fiziksel belirtileri: Düşük enerji, kronik yorgunluk ve zayıflık hissi, kaza yapmaya eğilim, hastalıklara kolay yakalanma, ürpermeler, sık sık grip veya nezleye yakalanmak, sık sık baş ağrısı, bulantı nöbetleri, kas tutulmaları, sırt ağrıları çekmek ve psikosomatik şikayetler. Yemek yeme alışkanlıklarının değişmesi ve uyku güçlüğü çekmek.
Tükenmişliğin duygusal belirtileri: Çaresizlik, umutsuzluk ve köşeye kısılmış hissine kapılmak, gözlerin çok çabuk dolması, bazen kontrolsüz ağlama krizlerine girmek, depresyon, günlük hayatın faaliyetlerini gerçekleştiremeyecek kadar düşük duygusal enerjiye sahip olmak, “verecek birşey kalmadı” hissine kapılmak, arkadaşlar, müşteriler ve akrabalar tarafından çok kolay kızdırılabilmek, işten ve insanlardan daha az zevk almak, yanlızlık ve cesaretsizlik duygularına kapılmak.
Tükenmişliğin mental belirtileri: Kişinin kendisine, işine ve hayata karşı negatif bir tutum takınması, hatta aşağılık kompleksine kapılacak, kendisini yetersiz, iktidarsız, kararsız ve karamsar hissedecek kadar kendisine karşı eleştirel olması, daha önce hiç davranmadığı kadar soğuk ve ukala davranmak, arkadaşları, müşterileri ve çalışanları birey yerine problemin bir parçası olarak algılayabilecek kadar olumsuz yargılarda bulunmak, alaycı ve negatif olmak.
Tükenmişlik süreci...
Tükenmişlik kişinin beyninin, vücudunun ve ruhunun yavaş yavaş erozyona uğramasıdır. Yani tükenmişlik; hem fiziksel, hem duygusal hem de mental etkilerle kendisini gösterir. Bir kişinin aynı anda mental ve duygusal belirtiler olmadan sadece fiziksel semptomları yaşıyor olması çok nadirdir. Aşağıda tükenmişlik hissinin bir tanımlaması yapılmıştır.
“Tükenmişlik hissinin varlığının farkında sayılırsınız ancak hala çok enerjiniz var ve işinizden çok memnunsunuz. Kariyeriniz ve bulunduğunuz katkıyla ilgili idealizminiz yüksek seviyelerde. Kendinizle ilgili görüşleriniz işiniz dolayısıyla olumlu çünkü işinizi iyi yaptığınızı biliyorsunuz. Etkinliğiniz ve yaratıcılığınız dolayısıyla takdir ediliyorsunuz. İşler daha iyi olabilirmiş gibi gözükmekle beraber proje, fikir ve yaratıcı çözüm geliştirme imkanından memnunsunuz.
Ancak zaman geçiyor ve bu işten başta beklediğiniz bazı beklentilerin gerçekçi olmadığını farkediyorsunuz. Farklı yöntemler denemiş olmanıza rağmen, en iyi fikirlerinizi hayata geçiremediğinizi farkediyorsunuz. Ruh haliniz sık sık değişmeye başlıyor, kolay sinirleniyorsunuz, işinizden kolay sıkılabiliyorsunuz ve yaptıklarınız artık size çok cazip gelmiyor. Müşterilerinizden bile sıkılmaya başlıyor ve belki de bu işteki geleceğinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Duygularınızı ailenizle veya arkadaşlarınızla paylaşmak istiyorsunuz ama herkes ya sizinle dalga geçiyor ya da konuyu çok önemsiz buluyorlar. Hatta size böyle iyi bir işiniz olduğu için şükretmeniz gerektiğini, bu kadar mükemmelliyetçi olmamanız gerektiğini bile söylüyorlar. Onlara göre sadece biraz neşelenmeniz yeterli. Anlaşılamama duygusunu yaşamaya başlıyorsunuz, arkadaşlarınızın bazılarına karşı olan ilginiz giderek azalıyor, sadece kendileriyle ilgilendiklerini ve size destek olmadıklarına inanıyorsunuz.
Zaman geçiyor ama işler daha iyiye gitmiyor. İşinize daha fazla zaman ayırmaya başlıyor, daha fazla sorumluluk alıyor ve herşeyi değiştirmeye çabalıyorsunuz ama hala sadece bir kişisiniz ve değişim imkansız gibi görünüyor. Yaptığınız işler dışarıdan bakanlar için fena gözükmüyor ama içeride, semptomlar artmaya devam ediyor. Rahat uyuyamıyorsunuz, hem evde hem de işte daha huzursuzsunuz, yemeklerinizi hep dışarıda yemeye başlıyorsunuz ve giderek daha kötü besleniyorsunuz. Enerji seviyeniz düşüyor ve belki de kilo almaya başlıyorsunuz, yorgunluk hissi artıyor. Kendi kendinizi daha az üretken olarak değerlendirmeye başlıyorsunuz. Tüm nezle ve grip virüslerini yakaladığı için bünyeniz sizi hayal kırıklığına uğratmaya başlıyor. Motivasyonunuz ise hızla düşüyor.
Eğer anne veya babaysanız, işteki sorumluluklarınız için kendinizi yetersiz hissetmenin yanı sıra evde de çok az zaman geçirdiğiniz için suçluluk duymaya başlıyorsunuz. Her iki rolün sorumluluğu altında eziliyorsunuz. Eğer birisinin eşiyseniz ilişkiyi ihmal ettiğinizin farkındasınız, onunla beraber olmaktan daha az zevk alıyorsunuz, eve geldiğiniz zaman laf olsun diye sarfettiğiniz birkaç cümleden başka birşey konuşmuyorsunuz. Sadece tek başınıza kalmak istiyorsunuz...”
Tükenmişlik bir süreçtir, anlık bir olay değil. Uzun zaman devam eden, sürekli, hiç azalmayan, kronik stres sonucu ortaya çıkar. Ancak bu süreklilik içerisinde müdahale edilebilir ve önemli olan nokta da budur. Tükenmişlik duygusu bize hayatımızı seçmiş olduğumuz meslek ve diğer ilgi alanlarımız arasında bir dengeye getirmeye çağırıyor. Kendimizi sağlıklı bir şekilde ifade etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Bu duygunun belirtilerini gözardı etmeyin. Belirtiler dikkatinizi çekmeye çalışan, size hayatınızda işinizden başka şeyler olduğunu da söylemeye çalışan iç güdülerinizden başka bir şey değil.
Tükenmişlik teşhisi sizin için ne kadar doğru?
Tükenmişliğin belirtilerini hissetmeye başladığınızı düşünüyorsunuz, aşağıdaki 9 soruyu cevaplayın.
1 Kaç saat uyumuş olursanız olun, uykunuzu alamamış hissiyle mi uyanıyorsunuz? Huzursuzluk hissedip, detaylara çok fazla takılıyor, doğru yapamayacağınızdan endişe edip, küçük şeyler için insanları tersliyor musunuz?
2 Takviminizin gelecek ayı hatta gelecek iki ayı dinlenme ve eğlenceye çok az zaman bırakacak şekilde dolu mu?
3 Kendinizi öncelikle işinizle mi tanımlıyorsunuz?
4 “Olmak” yerine “yapmak” eylemi mi sizi daha mı mutlu kılıyor? İşleri yavaşlattığınız zaman duygularınız ve düşünceleriniz sizi tekrar olduğunuz yere geri mi çekiyor?
5 Sorumluluklarınızı yerine getirmek veya herkesi memnun etmek için çabalarken ezildiğiniz hissine kapılıyor musunuz?
6 İşle ilgili olmayan faaliyetlere zaman ayırırken kendinizi “bencil” mi hissediyorsunuz?
7 Pazartesi günleri işe gideceğinizi düşünerek korkuya kapılıyor musunuz?
8 Yaratıcı veya yardımcı rolleriniz sizin için o kadar önemli ki işinizi eve taşıyor, onunla ilgili hayal kuruyor ya da gerektiğinden fazla çaba mı gösteriyorsunuz?
9 Kendinize verdiğiniz değerin üretkenliğiniz veya başarılarınız ile ilgili olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Eğer 4’ten fazla soruya evet diye cevap verdiyseniz tükenmişlik duygusunu yaşamaya başlamışsınız demektir. 7’den fazla evet ise acil çözümlere ihtiyacınız var anlamı taşımaktadır.
Tükenmişliğe Neden Olan Sebeplerle İlgili Bazı Bilgiler
• Kadınlar tükenmişlik duygusunu daha sık yaşamaktadırlar.
• 4 kişilik bir ailenin geçimi için 2 kişinin çalışması gerekmektedir.
• Full time çalışanlar 90’larda 60’lara göre 160 saat daha fazla çalışmaktadırlar.
• Karı ve kocanın çalıştığı ailelerde çiftler günde ortalama 12 dakika sohbet etmektedirler.
• Anne ve babalar 1 nesil öncesine göre çocuklarıyla daha az vakit geçirmektedirler.
• Teknoloji devrimi bize zaman ve enerji tasarrufu kazandırmanın yanı sıra stres seviyemizi de arttırmıştır.
• Tükenmişlik genellikle, çalışma ve günlük hayatın güçlükleriyle karşılaşmadığı sürece tansiyonu normal zamanlarda hiç bir sorun çıkarmayan sağlıklı insanlarda ortaya çıkmaktadır.
• Sağlıklı olan bu insanların % 20’si sık sık yüksek tansiyon problemiyle karşılaşmakta ve stresten kaynaklanan bir kalp krizi gerçekleşene kadar tepkisel insanlar olarak değerlendirilmektedir.
• Günümüzdeki evliliklerin pekçoğunda çiftler çalışmaktadır ve çalışan çiftlerde boşanma oranları da artmıştır. İyi gitmeyen evlikler, işte kötü giden zamanlarda gerekli destek fonksiyonlarını yerine getirememektedir.
• Çoğu zaman en stresli işler en yoğun olan işler değildir. Daha çok talepkar olmakla beraber gerekli otonomiyi sağlamayan işlerdir. Kendilerini bu şekilde çift taraftan kıstırılmış hisseden çalışanlar arasında yüksek tansiyona normalden 3 kat daha fazla rastlanmaktadır.
Tükenmişlik duygusunu yaşayan yöneticiler...
1990’ların ana temaları maliyetlerin azaltılması, küçülme ve yeniden yapılanma neredeyse pekçok yöneticinin sürekli değişim nedeniyle ortaya çıkan stresten dolayı uyuşmasına neden olmuştur. Bu travmatik dönemlerde işten çıkarılan işçiler gerçek kurbanlar olarak nitelendirilirken, işlerinde kalmayı başaranlar ise şanslı olanlar olarak değerlendirilmektedir. Aslında gerçek tam olarak böyle değildir.
Gözardı edilenler, yani işlerinde kalmayı başaran ve daha önce hiç düşünmedikleri pekçok taleple karşı karşıya kalan yöneticiler de bu değişiklikten olumsuz etkilenmiştir. Daha önce şirketler ve takımlar kurmak için eğitilen yetenekli yöneticiler şimdi bu yapıları küçültmeye veya yoketmeye zorlanmaktadırlar. İşten çıkarılanların yerine yenileri alınmadığı için iş yükü iki katına çıkmıştır. Yöneticilerden destek kadrolarını paylaşmaları, giderleri azaltmaları, terfileri ertelemeleri, daha uzun saatler çalışmaları ve bu arada satış ve üretimi iki katına çıkarmaları da istenmektedir.
Ancak tüm bunların içerisinde en zor olanı işten çıkarmalardır. Azrail olarak görülmenin yanı sıra, “sıra kimde” söylentilerini de engellemeleri ve organizasyonun devamlılığını sağlamaları beklenmektedir. Kendilerine ne olduğunun tam olarak farkına varmamakla birlikte, pekçok yönetici ciddi tükenmişlik ve iş stresi yaşamaktadır. Artan gerilim, karışıklık, kayıp ve değişimle beraber ortaya çıkan hüsran ve her yeni günden endişe etme duygularının farkında olan pekçok yönetici devam etmek için çaba göstermektedirler.
Ancak tükenmişliğin zilleri çalmaya başlamıştır. Uzun süreli stres sonucu olarak moral ve enerji kaybolmaya yüz tutmuştur. Eğer teşhis edilemezse ve müdahale edilmezse fiziksel ve ruhsal bir kriz yaşamak kaçınılmaz olacaktır.
Tükenmişliğin belirtileri fiziksel, mental ve duygusal olmaktadır. İnsanlar genellikle belirtileri tek tek ele alıp tedavi etmeye çalışırlar ama bu yarayı tedavi etmek değil, sadece yarabandı ile bandajlamak olacaktır. Tükenmişliğe neden olan süreci teşhis etmek tedavi için şarttır.
Tükenmişlik, genellikle enerjik olarak işe başlayan idealistlerde daha sık ortaya çıkmaktadır. Hedef odaklı, karizmatik ve duygu yüklüdürler. İdeal çalışanlardır çünkü verici olmak, yardımseverlik ve önem vermek karakteristik özellikleridir. Ancak bu kadar mükemmelliyetçi olmaları işleri delege etmelerinde engel teşkil etmekle beraber, işlerine kendilerini bu kadar adamaları da hayatlarının dengesini alt üst edebilmektedir.
Bu kişisel özellikler tükenmişliğe neden olan tek etken değildir elbette. Pekçoğumuz başetme ve ödüllendirme fırsatları mevcut olduğu takdirde stresli ortamlarda işlerimizi etkin bir şekilde yürütmeyi başarırız. Sorunlar, kendini işine adamış çalışanların toksik olarak nitelendirilebilecek ortamlarda, ödül ve destek yok denebilecek kadar azken stresi hiç azalmayan işlerle karşılaşınca çıkmaya başlamaktadır.
Aşağıda yer alan ve tükenmişliğe zemin hazırlayan ortamların kaçı sizin içinde
geçerlidir?
• Sabit teslim tarihleri,
• Kalabalık, gürültülü, baskılı çalışma ortamları,
• Kendisi ve başkaları için ağır sorumluluklar taşımak,
• Çok fazla iş yükü,
• Çok az ödüllendirme veya takdir,
• Eleştiri, rekabet veya reddedilme ihtimali taşıyan görevler,
• Kontrol hissinin kaybolmasına neden olan çok fazla değişken,
• Yetersiz kadro, sevimsiz ve duygusuz bir yönetici,
• Küçülen veya sürekli kriz yaşayan bir şirket,
• Zor veya kriz odaklı insanlarla iletişim gerektiren bir görev tanımı, mesela müşteri hizmetleri, yöneticilik veya emlakçılık gibi.
Tükenmişliğe neden olan bu ortamlara yabancı değilseniz, tek başınıza olduğunuzu düşünmeyin. Tükenmişliğe neden olan ortamlar ve sebepler tanımlanabiliyorsa çözümler de üretilebilir demektir.
Bir yönetici olarak işyerinizde tükenmişliğe engel olmak için sizler ne yapabilirsiniz...
• Çalışanlarınızın streslerini ve kaygılarını konuşarak paylaşabileceği ortamlar yaratın. Tükenmişliğin en iyi panzehiri bunun sadece bir kişiye ait olan, izole bir sorun olmadığını paylaşarak anlamaktır. Bu aynı zamanda yöneticiye nelerin sorun olduğu ile ilgili bir fikir verecek ve iş yükünü yeniden dağıtmasına ve ekstra destek sağlamasına yardımcı olacaktır.
• Bir öneri kutusu veya gazete oluşturarak çalışanlarınızın çalışma prosedürleri ile ilgili yaratıcı fikirler ortaya çıkarmasına yardımcı olun. Takımlar oluşturun ve herkesi çözümün bir parçası olmaya davet edin.
• Toplantıların süresini ve sıklığını azaltın, böylece çalışanları işlerinden daha az alıkoyarak streslerini azaltmış olursunuz. Düzenli ve şart olan toplantıları önceden duyurun.
• Her iş için gerekli becerileri kazandıracak eğitimleri sağlayın. Bunun dışında ekibinizi zaman yönetimi, yaratıcı problem çözme teknikleri, girişkenlik gibi eğitimlerle destekleyin. Bu şekilde kendilerini kısıtlayan engellerle baş etmesini bilecek, iş ve kişisel hayatlarını daha kolay kontrol altına alacaklardır.
• Çalışanlarınızı mümkün olduğunca çok bilgilendirin, yönlendirin ve takdir edin; teşvikler, ödüller, şirket gazetesinde yer vermek, toplantılara davet etmek gibi yöntemler deneyebilirsiniz.
• Makul (aşırı olmayan) çalışma saatlerinde ısrarcı olun ve çalışanlarınızı eve iş götürmemelerine ve hafta sonu çalışmamalarına ikna edin. Dengeli bir hayat, deadline’lardan daha önemlidir. Yoksa parlak bir işyeri olan kurumunuz tükenmişlik nedeniyle kendi kendini imha edecektir.
• Kutlamalar, periyodik ofis partileri düzenleyin ve iyi iş çıkartan ekipleri mutlaka kutlayın. Bu şekilde morali arttırabilir, yenilenmiş bir ortam yaratabilir ve takım çalışmasını teşvik edebilirsiniz. Özellikle küçülme dönemlerinde ve sürekli kriz korkularının yaşandığı dönemlerde bu tip uygulamalar çok faydalı olacaktır.
Teknolojinin etkileri...
Eski günleri hatırlıyor musunuz? Akşamları balkonda veya bahçede tüm ailenin hep beraber yemek yediği akşamları. O zamanlar klimalar çok yaygın olmadığı için sıcak yaz akşamlarını hep beraber dışarıda geçirmek akıllıca bir çözümdü. Akşam yemeklerinden sonra aile kendi arasında veya komşularıyla biraraya gelir, çaylar, kahveler içilir, oynayan çocuklar seyredilirken sohbetler edilirdi.
Toplum olarak giderek daha fazla izole oluyoruz. Onlarca kanalı olan televizyonlara, VCD’ler ve DVD’ler eklenince iyice televizyonkolik olduk. Haftalık 50 80 saat arasında çalıştıktan sonra artık dinlenme ve eğlence aracı olarak televizyon başı çekiyor. Oysa eskiden insanlar eve gelir, üzerindekileri değişir, dışarı çıkar, komşusuna veya akrabalara ziyarete giderlerdi. Bu şekilde sosyalleşme için ayırılabilecek bir zaman mevcuttu. İş hayatı ile ev hayatı birbirinden kesin çizgilerle ayrılmaktaydı.
Oysa şimdi bize zaman kazandıran ama diğer yandan kendimize ayırdığımız zamanı bile çalan elektronik cihazlar mevcut; özellikle özel zamanları iş saatleri ile karışan sanal ofis çalışanları için. Artık bir masa ve bilgisayarın olduğu her yer ofis olarak değerlendirilebilmekte. Tüm bunlar ise tükenmişliği hızlandırıyor.
İş stresi ve tükenmişlik için gerekenleri bir kez daha özetleyecek olursak:
• Kaos ve kriz dolu fiziksel bir ortam,
• Performansın ödüllendirilmemesi veya takdir edilmemesi,
• Çok fazla eleştiri veya rekabet içeren bir iş yüküne sahip olmak,
• Gürültülü, kısıtlı süreli ve baskı altında işlerde çalışmak,
• Karar verme yetkisi olmadan çok fazla sorumluluğa sahip olmak,
• Yapılması gerekenler için yeterli bütçeye sahip olmamak,
• İyi bir iş çıkartmak için yeterli kadroya sahip olmamak,
• Zor veya talepkar müşterilerle uğraşmak durumunda kalmak.
Bütün bunlara çoğu zaman tek başına çalışan sanal ofis çalışanının stresini ekleyelim. Teknolojinin elbette ki otonomi, kişinin kendi programını yapmasına imkan sağlaması, alternatif boş zamanlar sağlaması, evde çalışabilme imkanı yaratması, daha az bölünme ve yaratıcılık için daha fazla zaman ayırabilme fırsatı gibi avantajları mevcuttur ama aynı zamanda tükenmişliğe neden olabilecek aşağıdaki gibi, dezavantajları da mevcuttur:
• İzolasyon uzun süre tek başına kalmak,
• Müşteriler ve iş arkadaşlarıyla istediğiniz zaman birarada olma imkanının olmaması,
• İş arkadaşlarıyla potansiyel dostluğa sahip olamamak,
• Meslektaşlarla beyin fırtınası, bilgi paylaşma imkanının olamaması,
• İnsanlarla birlikte olmamaktan kaynaklanan pasiflik hissi,
• Tek başına çalışırken işler ters gittiğinde, yöneticilere veya diğer danışmanlara anında ulaşamama.
Elbetteki teknolojinin avantajları ve dezavantajları burada verilen örneklerden çok daha fazladır. Ancak tükenmişliğe karşı geliştirilecek çözümler benzerdir. Kişi çalışma ortamına ve işlerine hakim olduğu hissini geliştirmeli, iş ve eğlence zamanlarını dengelemenin sorumluluğunu hissetmelidir. Ek olarak, iş saatlerini, iş dışı saatlerden psikolojik ve fiziksel araçlarla ayırmalıdır. Mümkünse evdeki ofisini bir tek odaya taşımalı ve çalışmadığı zamanlar kapıyı kapalı tutmalıdır.
Bunun dışında dışarıya çıkmak, iş arkadaşlarıyla ve dostlarla sohbet etmek gibi aktiviteler de yardımcı olacaktır. Tükenmişliğe karşı panzehirlerini geliştirdiğiniz takdirde sanal ofisler aracılığıyla otonomi ve özgürlük için muhteşem bir fırsat yakalamış olacaksınız...
Tükenmişliğe neden olan faktörlerin önde gelen nedenlerinden bir tanesi de kişinin yaptığı işi sevmemesi ve ilgi duymamasıdır. Çok çalışma ve stres kadar ön planda olmasa dahi önlem alınmadığı takdirde tükenmişlik kaçınılmaz olacaktır.
İŞİMDEN ÇOK SIKILIYORUM!
• İşinizden sıkılıyor musunuz?
• Her on dakikada bir saate bakarak, saatin 6 olmasını sabırsızlıkla mı bekliyorsunuz?
• Hayatınızı ve geçen zamanı boşa harcadığınızı düşünüp, başka birşey yapıyor olmayı mı tercih ederdiniz?
Eğer bu sorulara evet dediyseniz, bilmeniz gereken şey bu şekilde hisseden tek kişi olmadığınız. İşlerinin kendisini tatmin etmediğini farkeden ama bu konuda ne yapması gerektiğini bilmeyin pekçok çalışan mevcut.
Tükenmişliğe kadar gidebilecek bu sıkıntı işe karşı duyulan bir ilgisizlikten, şiddetli bir depresyona ya da fiziksel belirtilere kadar devam edebilir.
Herkesin kendisini iyi veya kötü hissettiği dönemler mevcut olabilir. Felaket bir gün geçirdiğiniz için hemen bir danışmana koşmanız gerekmeyebilir ama böyle bir sıkıntı her gününüzü etkilemeye başlamışssa ve kendinizi sürekli mutsuz hissediyorsanız önlem almanın vakti gelmiş demektir.
Tükenmişliğe neden olabilecek, işle ilgili duyulan tatminsizliğin ve sıkıntının bazı nedenleri şunlar olabilir:
• Sıkıntı: Hepimiz zaman zaman ofiste kapanıp kalmaktansa, parkta çimlerin üzerinde yuvarlanmayı tercih etmişizdir. Bu oldukça doğal bir histir ama eğer işinizden sürekli bir sıkıntı duyuyorsanız, yeni sorumluluklar canınızı sıkıyor ve işinizle ilgili hiç şevk hissetmiyorsanız dikkatli olmalısınız.
• Çok fazla çalışmak: Çok mu çalışıyorsunuz? Zaman ve teslim tarihlerinin baskısını sürekli üzerinizde hissedip, kendi kendinize “Gün keşke 26 saat olsaydı” mı diyorsunuz? Çok çalışan, sürekli yorgunluk ve stres altında çalışan kişiler için tükenmek çok daha kolaydır.
• Çok az çalışmak: şaşırtıcı olmasına rağmen, çok az çalışmak işten sıkılmak için, en az çok fazla çalışmak kadar etkilidir. Çalışanların çoğu iş yapmak ve katkıda bulunduğunu hissetmek isterler. Eğer iş ortamı çalışanların tam potansiyellerini kullanmalarına izin vermezse, kendilerini verimsiz ve tatminsiz hissedeceklerdir.
• Stres: Stres farklı insanlarda farklı semptomlara neden olabilir. Gerginlik, yorgunluk, uykusuzluk, kalp çarpıntısı, baş ağrısı, mide ağrısı, hazımsız
lık... Her sabah kalkıp nefret ettiğiniz bir işe gitmek oldukça zorlayıcıdır.
• Zaman hassasiyeti: Bir saat içerisinde saatinize 4 kereden fazla mı bakıyorsunuz? Bir saat geçtiğini düşünmenize rağmen, saate bakınca sadece 5 dakika olduğunu mu görüyorsunuz? Ofisteki saatin yelkovanı sanki hiç kıpırdamıyor mu? İşinden gerçekten zevk alan insanlar için ise çalışma günleri çok hızlı geçmektedir.
• Konsantrasyon zorluğu: Yaptığınız iş eğer size keyif veriyorsa gerekli şevk ve güce sahip olmak kolay olacaktır. Ama eğer işinizi sıkıcı ve anlamsız buluyorsanız kendinizi işinize vermeniz oldukça güç olacaktır. Eğer bir parça kağıda saatlerce bakıyorsanız ya da aynı paragrafı defalarca okuyup duruyorsanız durumumuz çok parlak değil demektir.
• Kendine güven azlığı: İşinden sıkılan ve hatta bunu tükenmişliğe çeviren kişiler kendilerini küçük görmeye başlamaktadırlar. İşlerinden ve yaptıklarından tatmin olmadıkları için geçirdikleri her anı bir kayıp olarak nitelendirmektedirler. Tüm bunların sonucunda mesleklerinde başarısız olduklarını düşündükleri için kendilerini değersiz hissedeceklerdir.
• İçedönüklük: Kendine güven azaldıkça, kişi daha çok içine kapanmaktadır. İşinden dolayı yaşadığı aşağılık kompleksi nedeniyle iş arkadaşlarıyla sosyalleşemeyecek veya iletişim kuramayacaktır. İşinden nispeten daha memnun olan arkadaşlarıyla kendisini karşılaştırdığında ise problemin kesinlikle kendisinde olduğundan emin olacaktır.
Çözümler ne olabilir?
İşinizden dolayı kaynaklanan sıkıntıyı gidermek için aşağıda bahsedilen 10 çözüm önerisinden faydalanabilirsiniz:
1 Daha fazla iş isteyin: Kişinin potansiyelini tam olarak kullanamadığını düşünmesi işinden sıkılmasında en büyük etkendir. Yöneticiler astlarına neden daha fazla görev delege etmezler? Bunun birinci nedeni çoğunlukla bunu nasıl yapacaklarını bilmemeleridir. Bir başka neden de çok başarılı olmayan bir yöneticinin tüm sorumlulukları üzerine alarak önemli bir kişi imajı çizmeye çalışması olabilir. Eğer potansiyelinizi tam olarak kullanama dığınızı düşünüyorsanız, daha fazla sorumluluk isteyin. Yavaş yavaş aldığınız görevleri başarıyla yeri ne getirdikçe daha fazlasını size memnuniyetle ve receklerdir.
2 Farklı bir iş yapın: İnsanlar çoğu zaman kısılıp kalmakla ilgili konuşurlar. Hayat bu kadar zor, yıpratıcı ve sıkıcı olmamalı, tam tersine eğlenceli ve heyecan verici olmalıdır. Kısılıp kaldığınızı düşünüyorsanız günlük rutininizden bir şekilde kurtulmaya çalışın. Örneğin; hep yazı yazmayı istemiş ama hiç başlamamışsanız, şirketinizin gazetesine veya yerel bir yayın organına makaleler yazıp göndermeyi deneyin. Eğer her zaman satışın zevkli bir iş olduğunu düşünmüş ama hiç denememişseniz satış ekibiyle bir sonraki fuara katılmayı ve standınızda yer almayı teklif edin. Eğer bilgisayarları çok sevmenize rağmen, hiç böyle bir fırsat ya kalayamadıysanız bir programlama kursuna yazılmayı düşünün.
3 Yeni bir şeyler öğrenin: Bazı insanlar tüm kariyer hayatları boyunca okulda öğrendiklerini uygulayıp dururlar. Öğrenmeyi kestiğiniz takdirde hayat size çok daha sıkıcı gözükecektir. Yeni şeyler öğrenmeye, yeni beceriler kazanmaya gayret edin. Örneğin; e mailinize gelen eğitim veya kurs bilgilerini sileceğinize sizi ilgilendiren bir konuya kayıt yaptırın. Eğer gece okuluna devam edecek kadar da vaktiniz yoksa, kitap okuyabilir, bir semi nere katılabilir veya araştırma yapabilirsiniz. Bildiklerinizi sürekli tekrar etmek güvenli ve basit olmakla beraber, işinizle ilgili yeni şeyler öğrenmek ilgi seviyenizi arttıracaktır.
4 Yeni hobiler edinin: Trackinge gidin. Klarnet çalmasını öğrenin. Sedir ağacından dolap yapmasını öğrenin. İşinizle ilgili olmayan konularda da kendinizi geliştirebilirsiniz. Yeni bir şey yapıyor olmak bile hayata bakış açınızı değiştirecek ve işinize karşı olumlu bir tutum geliştirmenize yardımcı olacaktır.
5 Kendi alanınızda daha aktif olun: Seçtiğiniz alanla ilgili şevkinizi kaybetmiş olabilirsiniz. 09:00 18:00 arası çalışmak sizi yıpratmış ve neden bir profesyonel olduğunuzu unutmuş bile olabilirsiniz. İşinize olan ilginizi canlandırmak için çaba harcamak yardımcı olabilir. İşinizle ilgili bir derneğe üye değilseniz hemen olun. Aktif olun, toplantılara katılın, yazılar hazırlayın, sunumlar yapın. Bölümünüzde işe yeni başlayanların eğitimi ile ilgili sorumluluk alın. İşinde aktif olan kişiler genellikle başarılı ve iş tatminine sahip olan kişilerdir.
6 Problemin kalbine ulaşmaya çalışın: “Benim sıkıntımın nedenleri sizin anlattıklarınızdan çok farklı diyor” olabilirsiniz. Belki de işbirliğine yanaşmayan bir meslektaşınız canınızı sıkı yordur. Bununla yüzleşmek çok hoş bir durum olmayacağı için sessiz kalıp durumu idare etmeye çalışıyor olabilirsiniz. Sorundan kaçmak asla bir çözüm değildir. Bu durumda dürüst ve açık olmak en doğru seçim olacaktır. İş arkadaşınıza konuşmak istediğiniz bir sorununuz olduğunu söyleyip hislerinizi aktarın. İşinizi iyi yapmak istediğinizi ama sorunsuzca ve işbirliği halinde çalışmadığınız sürece bunun imkansız olduğunu açıklayın. Açık olun ve sorunun neden kaynaklandığına odaklanıp çözüm aramaya çalışın.
7 İşinizi yeniden yapılandırın: Belki de şu an yaptığınız iş başlangıçta sizin seçiminiz değildi. Daha yaratıcı birşeyler yapmayı hayal ediyordu nuz ama günlük rutin işlerin arasına takılıp kaldınız. İşinizin mevcut haliyle çok memnun de ğilseniz eğer, organizasyon içerisinde almış oldu ğunuz sorumlulukları yeniden tanımlayarak sorununuzu çözmeye çalışabilirsiniz. Öncelikle fırsatları kollayın. Yapılması gereken ama henüz kimsenin yapmadığı işleri bulmaya çalışın. Ama elbette her zaman kendi iş tanımınızı kendiniz hazırlayamayabilirsiniz. Bazı yöneticiler ve organizasyonlar buna izin vermeyebilir. Bu tip durumlarda ise işinizi değiştirmek gibi daha cesur adımlar atmanız gerekebilir.
8 Bölüm değiştirin: Bazen sizin için sorun ya ratan bir insanın bu tavrını değiştirmeyi başaramazsınız veya başka bir bölümde sizin beklentilerinizi karşılayabilecek farklı işler yapıldığını farkedebilirsiniz. Bu durumda bölüm değiştirmek sizin için bir araç olabilir. Endüstrilerde bu tip rotasyonlara sık rastlanabilmektedir. Örneğin; insan ilişkilerinden hoşlanan bir mühendis teknik satışa geçebilirken, telefonlardan sıkılan ama bilgisayarları seven bir telekom analisti bilgi işlem bölümüne transfer olabilir.
9 İş vereninizi değiştirin: Eğer şirkette mutlu olabileceğiniz hiçbir yer olmadığını düşünüyorsanız, o zaman belki de şirketinizi değiştirmelisiniz. Ancak bu önemli bir karar olduğu için öncelikle diğer tüm çözüm yöntemlerini denedi ğinizden emin olmalısınız; yöneticinizle açık açık konuşmak, görev ve sorumluluk alanınızı değiştirmek veya 1 haftalık bir tatil yapmak gibi.
10 İş alanınızı değiştirin: Eğer hayatınızı ka zanmak için yaptığınız işten gerçekten bıktığınızı düşünüyorsanız başka birşey yapmayı deneyebilirsiniz. Çoğu kişi böyle bir adım atmakta tereddüt etmektedir çünkü iş alanlarını değiştirerek eğitim ve tecrübelerini boşa harcayacaklarından endişe etmektedirler. Ama gerçekte sizi artık tatmin etmeyen bir işte çalışmak hayatınızı boşa harcamaktır.
İş veya mesleğinizle ilgili radikal değişiklik kararları elbette dikkatlice ve etraflıca düşünüldükten sonra verilmelidir. Ancak gerçekten tükendiğinizi hissetmeye başladıysanız hayatınızda veya yaptıklarınızda değişiklik yapma zamanı gelmiş demektir.
Hazırlayan: Esra EFEOĞLU