“Sosyal Güvenlik”te yeni bir dönem başlıyor
Sosyal Güvenlik Reformu’nun yaratacağı yapısal ve kurumsal değişikliklerin enine boyuna tartışıldığı zirvede kürsüye çıkan ilk isim Sosyal Sigortalar Kurumu Baş Müfettişi Ali Tezel oldu. Halen farklı yayın kuruluşlarında çalışma hayatı ile ilgili makaleleri yayınlanan ve televizyon programları hazırlayan Tezel, sunumunda Sosyal Güvenlik Reformu’nun iş yaşamına etkileri ile ilgili bilgi verdi ve katılımcıların sorularını yanıtladı.
Tezel sunumunda temel olarak şu noktalara değindi:
Köklü bir değişiklik: 2006 Sosyal Güvenlik Reformu ile birlikte çalışma hayatında ve Sosyal Güvenlik anlayışında yeni bir dönemin başlayacağını ifade eden Tezel, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi kurumların yanı sıra yirmiden fazla banka ve borsanın emekli sandıklarını tek bir çatı altında birleştiren yasanın, sosyal güvenlik sisteminin “kurumsal” yapısında köklü bir değişiklik anlamına da geldiğini ifade etti.
Tezel yeni yasayla birlikte bundan böyle illerde SSK Sigorta İl Müdürlüğü, Bağ-Kur İl Müdürlüğü, Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü gibi kurumların kalmayacağını ve bu üç müdürlüğün yerine sadece Sosyal Güvenlik İl Müdürü’nün görev alacağını söyledi. Bu da artık hemen her ilçede hizmet üretecek olan bin yedi yüz kadar “Sosyal Güvenlik Merkezi”nin kurulması anlamına geliyor.
Bunun yanı sıra SSK’nın, Bağ-Kur’un ve Emekli Sandığı’nın tüm bilgi ve arşiv altyapıları ile bilgisayar sistemlerinin tek elde toplanması da yaşanacak gelişmelerin arasında yer alıyor. Reformun ikinci ayağı olan, 5489 Sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu” ise sadece, SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı kapatılıp yerine Sosyal Güvenlik Kurumu’nu getirmekle kalmıyor; aynı zamanda kapatılan üç kurumun ayrı ayrı uyguladıkları kanunlar da ortadan kaldırılıyor.
Reform ile neler değişecek?
Ali Tezel Sosyal Güvenlik reformunun getireceklerini temel olarak şöyle sıralıyor:
• Memur, Esnaf, İşçi, Bankacı, Çiftçi, ayrı sosyal güvenlik kanunlarına tabi olmayacak, aralarındaki farklılık ve ayrımlar giderilecek
• Memurun, işçinin, esnafın eş ve çocuklarına yapılan ayrım ortadan kalkacak, dul ve yetim aylığı alacaksa hepsi alacak, alamayacaksa hiç biri alamayacak.
• Çalışanlar arasında gidilecek hastane, sağlık tesisi, ilaç alınacak eczane ayrımı kaldırılacak; herkes eşit şartlarla, eşit miktarda sağlık hizmeti ve yardımı alacak.
• Hizmet almak için müdürlüklere gitme devri bitecek, hizmet yerleri mahallelere kadar giderek vatandaşa ayağında hizmet verilecek.
• Bilgisayar sistemi ağı ile sağlık karnesi, vizite kâğıdı devri bitecek, sadece vatandaşlık numarası söylenerek, muayene olunacak ve ilaçlar alınacak.
• Bundan böyle istirahat parası almak için müdürlüklere en yakın bankaya gidilecek.
Sosyal güvenliğin yeni kavramları: Yeni Sosyal Güvenlik Kanunu ile işçilere yapılan atıflar 4/a’ya (hizmet akdine) sahip çalışanlar olurken, daha önce TC Emekli Sandığı’na prim ödeyen kamu görevlilerin adı 4/c’ye göre çalışanlar, daha önce Bağ-Kur’a bağlı olanlar ise 4/b’ye bağlı çalışanlar olacak.
Bunun yanı sıra halen geçerli olan ve uygulamada var olan topluluk sigortası, yeni kanunda ve Sosyal Güvenlik Sözleşmesi imzalanmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce çalıştırılmak üzere bu ülkelere götürülen Türk işçileri de bu Kanunun uygulanmasında geçici görevle yurt dışına gönderilmiş sayılacaklar.
Emzirme yardımı artırıldı: Daha önce SSK’lılar için doğumdan sonra verilen 50 YTL’lik süt parası yeni kanun ile SSK’lı, Bağ-Kur’lu ve memur ayrımı yapılmaksızın her doğum için sigortalı kadına veya sigortalı olmayan karısının doğum yapması nedeniyle sigortalı erkeğe (çocuğun yaşaması şartıyla doğumdan sonraki altı ay süresince her ay) doğum tarihinde geçerli olan asgarî ücretin üçte biri tutarına çıkarılıyor.
Emzirme ödeneğine hak kazanan sigortalılardan 9’uncu maddeye göre sigortalılığı sona erenlerin, bu tarihten başlamak üzere üç yüz gün içinde çocukları doğarsa, sigortalı kadın veya karısı analık sigortası haklarından yararlanacak sigortalı erkek, doğum tarihinden önceki on beş ay içinde en az üç ay prim ödenmiş olması şartıyla emzirme ödeneğinden yararlandırılacaklar.
Eşlere ve erkek çocuklara da çeyiz yardımı: Şimdiki uygulamaya göre, T.C. Emekli Sandığı, evlenmeleri sebebiyle dul ve yetim aylığı kesilen eş ve kız çocuklarla anaya bir defaya mahsus olmak üzere almakta oldukları dul veya yetim aylıklarının on iki aylık tutarı evlenme ikramiyesi olarak ödüyor. SSK ise sigortalının ölümünden dolayı aylık ve gelir almakta olan hak sahibi kız çocuklarına evlenmeleri halinde bir defaya mahsus olmak üzere aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarını evlenme yardımı olarak veriyor. Bağ-Kur’da ise bu tür bir uygulama yer almıyordu.
Yeni kanun ile ortak bir uygulama olarak, gelir veya aylık almakta iken evlenen eş ve çocuklara bir yıllık gelir veya aylıkları tutarında evlenme yardımı getiriliyor. T.C. Emekli Sandığı’ndan oğlu veya kızı üzerinden aylık alan analara verilmekte olan evlilik yardımı kaldırıldı fakat bugüne kadar “çeyiz parası” denilen evlenme yardımını alamayan Bağ-Kur’luların eşleri ile çocukları da evlenme yardımı alabilecekler. Ayrıca yeni bir uygulama olarak bugüne kadar sadece kız çocuklarına verilen evlenme yardımından tasarıdan sonra erkek çocuklar da yararlanacaklar.
Aylık bağlama oranları değişiyor: Bugünkü sisteme göre, gösterge tablosundan emekli olan bir SSK’lının aylık bağlama oranı %60 (tabandan aylık alırsa %70), Bağ-Kur’lunun aylık bağlama oranı %65, Emekli Sandığı’ndan 25 yıl ile emekli olan bir memurun aylık bağlama oranı ise %75’di.
Yeni oran ise bütün aylık bağlama oranlarını eşitliyor ve 2015 yılına kadar emekli olanlar için aylık bağlama oranı her yıl için %2,5 (25 yıl için %62,5) ve 2016 yılından itibaren ise bu oran (her yıla yüzde 2) %50 olacak. Ancak, aylık bağlama oranı düşerken sigorta primine esas kazanç rakamları yükseleceği için ücreti asgari ücretten yüksek olanlar için emekli aylıklarında düşme değil artma meydana gelecektir.
Ölüm (Dul ve Yetim) aylığı alma şartları değişiyor: Yeni kanunla getirilen düzenlemelerden biri de çalışan sigortalının ölümü sonrasında geride bıraktığı dul ve yetimleri ile ana-babasına bağlanacak aylıkların şartlarının değiştirilmesi olacak.
Yeni Kanun ile getirilen yeni düzenlemeye göre, “En az beş yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş” olanların geride kalan eş ve çocuklarına dul-yetim aylığı bağlanacak. (Dul kelimesi sadece kadınları değil erkekleri de içeriyor.) 01.01.2007 gününden önce vefat eden, işçi-memurların geride kalanlarına şartları sağlayamadığı bağlanamamış olan dul-yetim aylıkları yeni getirilen sistem ile hak ediliyorsa 01.01.2007 gününden geçerli olmak üzere aylık bağlanacak.
2007’den önce işe girenler için emeklilik şartları değişmiyor
Yeni yasa ile 01.01.2007 gününden önce işe girmiş olanlar için geçerli olan emeklilik yaşları ve şartlarından herhangi bir değişiklik getirilmemiş. 01.01.2007 günü ve sonrasında işe girenler için ise 2036 yılına kadar büyük bir fark yok. 2007’de işe giren kadınlar 58, erkekler 60 ve 7 bin 100 gün, 2008’de işe giren kadınlar 58, erkekler 60 ve 7 bin 200 gün, gibi her yıl için 100 gün ilave edilmek şartıyla her yıl 100’er gün artırılarak toplamda 9 bin güne ulaştırılacak. 58 ve 60 yaş 2036 yılına kadar değiştirilmeyecek.
2036 ve sonrasında işe girenler ise:
1) 1.1.2036 ila 31.12.2037 tarihleri arasında işe giren kadın için 59, erkek için 61,
2) 1.1.2038 ila 31.12.2039 tarihleri arasında işe giren kadın için 60, erkek için 62,
3) 1.1.2040 ila 31.12.2041 tarihleri arasında işe giren kadın için 61, erkek için 63,
4) 1.1.2042 ila 31.12.2043 tarihleri arasında işe giren kadın için 62, erkek için 64,
5) 1.1.2044 ila 31.12.2045 tarihleri arasında işe giren kadın için 63, erkek için 65,
6) 1.1.2046 ila 31.12.2047 tarihleri arasında işe giren kadın için 64, erkek için 65,
7) 1.1.2048 tarihinden itibaren işe giren kadın ve erkek için 65, yaşlarında emekli olacaklar.
Sosyal Güvenlik Reformu işverenlere ne getirdi?
SSK’ya verildiği gibi, işverenler, işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte, SGK’ya vermekle yükümlü olacaklar. Şayet şirket ilk kez kuruluyorsa ve kuruluşu aşamasında, çalıştıracağı sigortalı sayısını ve bunların işe başlama tarihini, ticaret sicili memurluklarına bildiren işverenlerin, bu bildirimleri SGK’ya yapılmış sayılacak. Ticaret sicili memurlukları da, kendilerine yapılan bu bildirimi en geç on gün içinde SGK’ya bildirmek zorunda olacaklar.
Bunun yanı sıra SGK’ya kayıtlı işyerlerinin sahibi olan tüzel kişi (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi) şirketlerin nevilerinin değişmesi, birleşmesi veya diğer bir şirkete katılması durumunda, bu hususların ticaret siciline tesciline ilişkin ilan tarihini; adi şirketlerde şirkete yeni ortak alınması durumunda ise en geç yeni ortağın alındığı tarihi takip eden on gün içinde, işyeri bildirgesi ile SGK’ya bildirilmek zorunda olacaklar.
Taşeron (Aracı) ile ortak sorumluluk: Bilindiği gibi bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren yani aracı (taşeron) deniliyor.
Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu olacaklar. Bu nedenle asıl işveren alt işverenin işçilerinin sigortalı olup olmadığını, iş sağlığı ve güvenliği konularına riayet edip etmediğini mutlaka denetlemek durumunda.
İş kazaları SGK’ya bildirilecek
Zirvede Ali Tezel’in ardından kürsüyü devralan isim Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurşen Caniklioğlu oldu. Caniklioğlu, eski sistem ve yeni yasayı temel kavramlar açısından kıyasladıktan sonra, meydana gelecek önemli değişiklikleri aktardı ve katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.
Yasanın özellikle iş kazaları konusunda önemli düzenlemeler içerdiğini söyleyen Canikoğlu, şu önemli noktalara işaret etti:
İş Kazası kavramı Kanunun 13. maddesinde düzenleniyor. Öncelikle, 506 sayılı Kanunda olduğu gibi, iş kazası,
• Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
• İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,
• Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
• Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
• Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır.
Caniklioğlu yeni yasanın bu anlamda çok büyük bir değişikliğe yer vermediğini ifade etti ve Yargıtay’ın bu hükmü yorumlarken olayın kaza olup olmadığına ya da içten gelen bir hastalık olup olmadığına bakmadığına dikkat çekti. Caniklioğlu, yeni kanun döneminde de geçerliliğini koruyacak bu maddelerin bazılarının uyuşmazlıklara neden olabileceğini de sözlerine ekledi.
İş Kazalarının bildirilmesi
Caniklioğlu yeni yasaya göre iş kazalarının bildirilmesi ile ilgili şartları da şöyle sıraladı:
• İşverenler iş kazalarını zabıtaya derhal
• Kuruma da en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde bildirmek zorunda
• Ancak bu süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
Bildirim nasıl yapılacak?
Kanuna göre,
• “iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi” ile bildirilecek
• Buna ilişkin esaslar yönetmelikle düzenlenecek
• Bildirgenin, doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunlu olacak
İş kazasının bildirilmemesinin eksik ya da yanlış bildirilmesinin sonuçları:
Kanuna göre, iş kazasının, üç işgünü içinde işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği, kurumca işverenden tahsil edilecek.
Ayrıca, iş kazası Kuruma eksik ya da yanlış bildirilmişse, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil edilecek.
“İş güvenliği ve işçi sağlığı gibi konularda İK’nın etkinliği artacak”
Zirvenin son oturumunda kürsüde yer alan isim Prometheus Danışmanlık Genel Müdürü Yücel Atış oldu. Sosyal Güvenlik Reformu’nun getireceği yenilikleri İnsan Kaynakları açısından değerlendiren Atış, sunumuna önce bu tarz bir değişikliğe gidilmesine ortam hazırlayan nedenleri sıralayarak başladı.
Yeni yasanın işsizlik, kayıt dışılık, gelirlerde dengesizlik ve büyümedeki istikrarsızlık gibi sorunların çözümüne katkı yapması amacıyla zorunlu kalındığını söyleyen Atış, yasanın İnsan Kaynaklarına yaratacağı etkileri konusunda şunları söyledi:
“Yasa, İnsan Kaynakları yönetimi açısından eskisine oranla farklı perspektifleri bünyesinde barındırıyor. Artık çalışan, işveren ve kamuyu koruyan eşit bir yaklaşım söz konusu olacak. Bunun yanı sıra toplumun tüm kesimini içine alan tek bir sisteme geçilecek. Bu da daha az madde ile uygulama anlamına geliyor. Sistemlerde otomasyon sağlanarak web tabalı hizmete geçilecek. Tüm işlemlerin TC Vatandaşlık Numarası ile gerçekleşecek olması büyük kolaylık sağlayacak. Ayrıca meslek edindirme kurslarının zorunlu hale gelmesi ile nitelikli ara kadro ihtiyacının giderilmesine büyük ölçüde katkı sağlanacak.”
Atış, bunların yanı sıra sistemin iş güvenliği ve işçi sağlığı konusundaki sorumlulukların daha net tanımlanmış olması ve zorunlu eğitim konulması, emeklileri değil gençleri iş hayatına kazandırmayı hedeflemesi, emeklilik yaşının uzatılması ile iyi yetişmiş kadrolardan daha uzun süre yararlanma olanağı, sosyal güvenlik kurumunda insan kaynakları daire başkanlığının aktif hale gelmesi ve kayıt dışı denetiminin yoğunlaşacak olması gibi artılarının da olacağını sözlerine ekledi.
Atış son olarak sistemin zorlukları hakkında da şunları söyledi:
• Sosyal güvenlik kurumunun oturma süresinin 3-5 yıl arasında tahmin ediliyor. Bu süre içinde zaman zaman boşluklar yaşanması olasılığı,
• Uygulamaya yönelik yönetmelik ve tebliğlerin bir yıllık zamana yayılması sebebiyle yaşanabilecek yorum farkları,
• Eski çalışanlar ile yeni girenler arasındaki farklı uygulamaların şirket içinde yaratabileceği ikilik,
• Eleman alımı konusunda politikaları gözden geçirme zorunluluğu,
• İşçilik maliyetlerinde uzun dönemli çalışma ve yeni uygulamalar sebebiyle yaşanacak artışlar,
• Çalışanların sistem ile ilgili sorularına karşılık verme zorunluluğu,
• Personel yasal işlemler tarafında yaşanacak yoğunluklar,
• Yazılımlardaki değişiklik ihtiyaçları,
• Üst yönetim ve şirket sahiplerine yönelik ortaya çıkacak eğitim ihtiyacı,
• Sandıkların devrinin getireceği sorunlar.