Pramidin Tepesi


İnsan her geçen gün daha fazla plan yaparak, kendini daha değişik görevlere hazırlamak, yukarıdaki hedefine ulaşabilmek için çabalamaktadır. Bu yolda ilerlerken kendi için farklı kariyer planları yapmakta ve kulağa hoş gelen kariyer planlama kavramı, bu yükselişte insanların izlemek istedikleri yollarına harita olmaya çalışmaktadır.

Her insan kendine uygun bulduğu kariyer yolunda ilerlemeye çabalamakta ve şuan bulunduğu konum, hedeflediğinin bazen çok dışında da olsa, tüm bu çabalar onu motive etmektedir. Bu planlamada insanlara organizasyonların sadece bir mesafe yol kat edebilmeyi sağladıkları gözlenmiştir. Ancak iş hayatının genelinde, gerçeklere bakıldığında bu tür kariyer planlama düşüncesi uzaktan çok çekici olan fakat gerçekte olması ve uygulanması çok güç bir serap olarak nitelendirilmektedir.

Organizasyonların sonuç almak için varolduğu ve sonuca yardımcı olmayacak herşeyi ikinci planda bıraktığı söylenmekte. Organizasyonların istediği sonucu alacak kişilerin ise bireyler olduğu söylendiğine göre başarı olasılığını yükseltecek olanın düşünce, davranış, işi yapma ve yönetebilme olması ve bu yaygınlaşırsa sonuçlara ulaşmanın çok daha kolay olacağı ortaya konulmaktadır.

Düşünce, davranış, iş yapma ve yönetme biçiminizi sonuç alma yönünde değişikliğe uğratmak, yapılabilecek en iyi kariyer planı olarak görülmekte. Kariyerin eninde sonunda sonuçları takip ettiği de buradan ortaya çıkartılmaktadır.

Organizasyonlar aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir piramide benzetilmektedirler. Başlangıcında herkes geniş tabandan başlar, zaman içinde kimileri oldukları yerde kalırken, kimileri yükselir, kimileri de hızlı ilerleyerek basamakları saymadan hızla geçerler. Her basamağı diğerinden daha dar olan bu ilerlemenin ikinci, üçüncü ve sonraki aşamalarını yapanlar giderek azalmaktadır. Bu konuda verilen örnek ise şöyle: Bir milyon askeri, yüz bin subayı olan bir ordunun generallerinin sayısı yüzler ile ifade edilir.

Bu kariyer planlama devresi bir piramide benzetildiğine göre piramidin üstündeki azınlıkla, altındaki çoğunluk arasındaki farkın eğitim, aile yapısı ve hatta çok çalışmakla olacak farklılıklara bağlı olmadığı açıklanmaktadır.

İnsanların aldıkları eğitim, davranışları, işe verdikleri önem, gösterdikleri çaba, gece gündüz işle yaşıyor olmak, tüm programlarda işin önceliği gibi özelliklere bağlı olmak piramidin en tepesine çıkacağımız yolu kısaltmıyor, garantilemiyor ve hatta bazen hiç etkilemiyor bile.

Bu piramitte ilerleyebilmek, her basamağına hakkettiğini vererek çıkabilmek, doğru düşünce ve davranış biçimiyle birlikte sağlanabilmekte, buna bağlı olarak da doğru çalışma yöntemlerinin ve doğru yönetim yaklaşımlarının gerekli olduğu ortaya konulmaktadır.

Çoğumuzun farkına daha sonradan vardığı bir şey var ki, genç yaşlardaki alışkanlıkların önemi yirmili yaşlardan sonraki yaşlarda bu önemini kaybetmekte. Daha sonra fark ediliyor ki, genç yaşlarımızdaki beklentilerimiz, olaylara karşı davranışımız gerçekte gerekli olanlardan çok farklı ve bazen de yeterince önemli değildir. Çalışma yöntemini, düşünme biçimini, davranış tarzını ve yönetim yaklaşımını değiştirmek gerekmektedir.

İnsanların kendileri üzerinde değişiklik yapması çok zor olarak görülmekte. Kendi davranışlarını, alışkanlıklarını, olaylara bakış açılarını, giyim tarzlarını ve kişisel alışkanlıklarını değiştirmek istemeleri kolay olamıyor. Burada biraz da kendimizi düşünmek gerekiyor. Hangimiz alışkanlıklarımızdan kolay vazgeçebiliyoruz ki? Aksine bu davranışımızı bazen yeri geliyor yanlış bile olsa, kendimizce doğru olacak sebepler bularak savunuyoruz. Asıl zor olan ise ileride elde edilmesi olası bir fayda için bugün kendimizi sıkıntıya sokmaktır. Basit bir örnek vermek istersek; bugün sigarayı bırakmak yarın bize çok büyük bir fayda sağlayacak fakat bugün kendimizi bu sıkıntıya sokmak, zorluğa girmek sıkıntı verecektir. Kendimizi değiştirmek için alışkanlıklarımızı ve özelliklerimizi değiştirmemiz gerekecektir ve bundan anlaşılıyor ki kendimizi değiştirmek bu kadar kolay olamamaktadır.

“Ne gereği var ben kendimde değişiklik yapmak istemiyorum” da diyebilirsiniz. Ama yükselme yolunda ilerlerken göz ardı edilmemesi gereken bazı şeyler vardır ki bunlar bazen bizlerin alışkanlıklarına, yapılarımıza ve hatta kendi kurallarımıza uymayan ve tamamen ters düşecek şeyler olarak karşımıza çıkacak ve bir gün bu yolda bizim önümüzü tıkayacaktır. O zaman gerçekten yanıldığımızı göreceğiz ya da biraz önce belirtildiği gibi kendimizi bu sıkıntıya sokamayacağız, “ben bu kadar sıkıntıya kendimi sokamayacağım” diyeceğiz ve bu yolda ilerlemekten vazgeçeceğiz ya da bu yolun zorluklarını kabul ederek devam etmek istiyorsak işte o zaman hedeflediklerimiz için şartlara göre daha esnek davranmaya başlayacağız.

Hedeflediğimiz için, her gün kendimizi o noktada olabilme düşüncesi ile motive edebiliriz. Böylece bu yolda ilerlerken karşımıza çıkabilecek tüm zorluklara karşı gelebilmek daha kolay olacaktır.

Hedefimizde ilerlerken karşımıza çıkacak olan zorluklar bizi strese sokacak ve bunaltacaktır. Bu tür zorluklarla baş edebilmek için yapmamız gerekeni uzmanlar düzenli bir şekilde spor yaparak sağlayabileceğimizi söylemekteler. Bize yardımcı olacak diğer unsurun ise olumlu düşünmek, daima düşüncelerimize güvenmek olduğu da belirtmektedirler.

Uzmanlar tarafından, içimizden gelen seslerin bizi daha ileriye ve başarıya doğru yönlendirdiği öne sürülmekte. Örneğin; bir çocuk düşünün. Anne babası çocuğu küçük başarılarında yüreklendirsin, güven versin, başarırsın desin. Bunlar için çocuğa vakit ayırsın. Bir başka çocuk düşünün. Başarıları küçümsensin, hataları öne çıkartılsın. Pek ilgilenilmesin. Bu iki çocuğun ilerideki olaylara yönlendirilmesi için bilinçaltlarında iki ayrı program yer alır. Birinde “kendine güven, biraz daha çabala, başarırsın” programı, diğerinde ise “neden uğraşıyorsun, nasıl olsa başaramayacaksın” programı.

Çevreden gelen mesajların bizi yaşam boyu programladığı söylenmekte. Başka bir deyişle ailemizin, iş arkadaşlarımızın, dostlarımızın bize verdiği geri beslemelerle bilinçaltımızı sürekli yeniden programladığımız söylenmektedir. Bundan çıkartılması gereken ise bizim olumsuz geri beslemelerden uzak durmamız ve sürekli kendimize yardım ederek, bu tür olumsuzluklardan uzak tutarak kendimizi iyiye programlamamız gerektiğidir.

Yanınızda sürekli başarılarınızı alkışlayan ve her hatanızdan ders almanızı sağlayarak sizi kötülüklerden uzak tutacak bir arkadaşınızın olması ne kadar güzel olurdu değil mi? “Evet bence gerçekten harika olurdu” dediniz.. İşte buradan çıkartacağımız sonuç kendimizi sürekli yeni ve iyi olaylara programlayarak, kendimizin en iyi dostunun yine biz olacağıdır. İçimizdeki sesin bizim en yakın dostumuz olmasını sağlamamız gerektiği söylenmektedir.

Her şey sevgiyle başlar. Yaptığı işten zevk almayan çalışanın göstereceği performansdan hiçbir şey beklenemez. Zaten çalışan da bu dalda yükselmeyi hedeflemeyecektir.

Rakamlardan ve detaylardan nefret eden bir kişinin muhasebe yapmasının ne kadar zor olduğu şüphesiz ortadadır. Konuşmayı sevmeyen bir satıcının başarısını bir düşünün, sizce ne kadar başarılıdır? Sevilen bir işde günlük monotonluklar bile zaman zaman içimizdeki heyecanı, isteği külleyebilir. Sabahları yarı uykulu işe gelen, tüm gün boyunca da “akşam oldu mu?” diye saate bakarak gününü geçiren kişinin bu yarışta hiç şansı olmayacaktır.

Bu yolda en tepeyi hedefleyen çalışanda başarı arzusunun olması gerekir. Buna hırs da diyebiliriz. Bu kişiler olmazı oldurmaya çabalayan ve detayları bırakıp sonuca ulaşmayı isteyen kişilerdir. Onlar için yollarında ne kadar engel olursa olsun, bu yolda ilerlemek hiçbir zaman, hiçbir koşulda imkansız olmayacaktır. Bu kişiler iyimserlikten yanadır.

Başarı için, başarı arzusuyla motive olmuş, karşısındaki güçlüklerden asla yılmayan, kendine güvenen, karşısında kinin yerine kendini koyabilen, tüm karışıklıklarda ve olumsuzluklarda sakinliğini koruyarak, sakin ve doğru karar verebilen bir düşünce tarzı istenilmektedir. Ancak bizi engelleyen, motivasyonumuzu yıkan günlük olaylar, anlaşılması zor güçlükler, bunların yarattığı kavgacı ortam, endişeler ve stresin yarattığı bulandırıcı bir zihin olmakta.

Bu durumda ilk olarak tüm bunlardan vücudumuzu ve aklımızı arındırmalıyız. İkinci adımımız ise olumlu düşünmek ve bu düşündüklerimizi tüm olaylara uygulamak olacaktır. Bunun sonrasında otomatik olarak olumlu düşünmemiz bize aklımızda ve vücudumuzda olumsuzlukları ve stresi uzak tutacak işe yarayan tek anahtarımız olacaktır. Bunu uygulamak zamanımızı alacak ama sonuçları bizi gerçek başarıya götürecektir.

Herkesin piramitteki basamakları dilediğince keyifle tırmanması ve bu piramit yolculuğunu dilediği sonuçla bitirebilmesi dileğiyle...

Hazırlayan: Sevda AKAÇ

Kaynak

• Gökyüzüne Çıkan Merdiven YUSUF SONER

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)