Zaman Yönetimi Kaybedilen Zaman mı? Geleceğimizden Bir Parça mı?


Ayrıca zaman, doğanın tüm insanlara eşit olarak sunduğu ancak bireysel düzeyde farklı şekillerde anlamlandırdığımız bir olgudur. Nitekim, gün herkes için 24 saattir ve bireysel boyuttaki tek fark onu kullanma biçimlerimizde yatmaktadır. Bu nedenle, zaman akıp giden bir kaynak olarak yönetilemeyen ancak bireysel olarak davranışlarımızı yönlendirmede temel olabilecek bir özelliğe sahiptir. Zaman yönetimi olarak da ifade edilen bu şey aslında zamanın değil, bireysel faaliyetlerin yada eylemlerin zaman içindeki yönetimidir. Öyleyse, zamanı yönetmek aslında farkında olmadığımız yada çok kanıksadığımız belki de özel olarak ilgilenme ihtiyacı hissetmediğimiz kendimizi yönetmektir. Çünkü; çoğumuzun hemen her şey için daima ayırabileceği bir zamanı ve sahip olduğu enerjiden daha fazla yapılacak işi vardır. Gerçek böyle iken, her zaman ve mutlaka yapılamamış, yarım kalmış, işlerimiz olabilecektir. Bu noktada potansiyel değer olarak kullanılırken, var olan ama kullanıldıktan sonra yok olan zaman da önemli olan onu değer yaratacak bir biçimde kullanmaktır (Josephs, 1996, 9). Burada cevabı aranması gereken soru; “Yapılması gereken işi yada işleri en kısa zamanda ve en az çaba ile nasıl gerçekleştirebiliriz?” olmalıdır. Böylesi bir sorunun yanıtı; elinde aynı zaman (gün 24 saat) süresi bulunan bireylerin verimlilik farkını nasıl yaratabildikleri ve zaman kullanma biçimlerinin elde edilen bu başarıdaki yeridir. Öyleyse, “günü yakalamak ve yaşamın her boyutunda başarılı olabilmek için kendimizi zaman boyutunda nasıl yönetebiliriz?” sorusunun cevabını aramak gerekir. Oysaki cevap oldukça basittir: “Yeni bir zaman anlayışına sahip olmak” (Albrecht, 1988, 105 106).

Yeni Bir Zaman Anlayışı Neden ve Nasıl?

Yaşamın her dilimi, farklı uğraşlar arasında sağlamaya ve korumaya çalıştığımız denge üzerine kuruludur. Bireysel olarak dengelememiz gereken iki temel alanımız vardır: Özel yaşam ve iş yaşamı. Alanlardan herhangi biri ağırlıkta olmak üzere ve uzun süreli tercihler, diğer yaşamdaki sorunların artmasına ve yoğunlaşmasına neden olabilmektedir. Böylesi bir gelişim beraberinde sürekli dengeyi sağlamaya yönelik yeni çözümleri bulma çabası içinde olmayı ve dolayısıyla daha büyük sorunları ve dengesizlikleri getirebilecektir. “Öyleyse bu iki temel yaşam alanı arasındaki denge nasıl oluşacak yada oluşturulabilecektir?” Sürekli gözden kaçırdığımız ve bireysel boyutta büyük ölçüde kontrol altına alabileceğimiz zaman kavramına yönelerek yada bugüne kadar var olan onu algılama biçimimizi değiştirecek denge oluşumu kolaylaştırılabilecektir.

Çünkü zaman kötü kullanıldığında;

• Uzun vadeli düşünemeyiz,
• Üretim düşüncesinde sonuca dönük olamayız,
• Yapmamız gereken işleri; acil önemli, doğru yanlış, iyi kötü, gerekli gereksiz gibi yönleri ile birbirinden ayıramayız,
• Sakin düşünmekten uzaklaşırız,
• Hatırlayamayız,
• Yaratıcı olamayız,
• Sağlıklı, başarılı ve etkin iletişim kuramayız,
• Takım çalışmasına uyum sağlayamayız,
• Yetki devrini gerçekleştiremeyiz,
• Kişisel verimimizi sergileyemeyiz,
• Yaşam dengelerimizi bozarız,
• İç heyecanımızı açığa çıkaramayız,
• Kişisel kalitemizi arttıramayız,
• “Biz” merkezli ve öncelikli olamayız,
• Paylaşımı beceremeyiz...

şeklinde bireysel düzeyde zamanımızı kullanma biçimimize bağlı olarak oluşabilecek pek çok olumsuz sonuçla karşılaşabiliriz. Öyleyse, bu denli önemli olumsuz sonuçlarını yaşamımızda belki de çoğu zaman onunla ilişkilendirerek yorumlamadığımız “zaman” hiç de göz ardı edilmeyecek bir önem ve öncelik taşıma noktasında bulunuyor gözükmektedir. Olumsuz sonuçları nasıl olumluya çevirebiliriz noktasında yer alan çözümün ilk adımı “bireysel düzeyde alışkanlıkların değişimi” (Covey, 1996, 44 49) olarak ele alınabilir. Çünkü bireysel düzeyde, zaman yönetimi için davranış değişikliğine ihtiyaç vardır. Bu da sahip olduğumuz davranışlar ve tabii ki zaman içinde bizi biz yapan alışkanlıkların değişimi ile mümkün olacaktır. Burada belki de öncelikle yer alması gereken kavram “farkında olma” dır. Çünkü; sonuçları itibariyle bize fayda sağlamadığının yada bizim için yapıcı olmadığının farkında olmadığımız şeyleri değiştirme davranışı içine giremeyiz. Öyleyse alışkanlık değişimi öncesinde, zamanı yönetememenin getirdiği olumsuz sonuçların nedenlerinden birinin zamanımızı gereği gibi yönetememek olduğunu farketmemiz gerekmektedir. Ancak bu noktadan itibaren, alışkanlık değişimi gündeme gelebilecektir. Alışkanlık değişimi; bilgi (ne yapmalı ve neden), beceri (nasıl yapmalı) ve arzu (yapma isteği) kesişmesi olarak gerçekleşmektedir (Covey, 1996, 44 45). Alışkanlığın gerçek anlamda değişmesi, belki de olmayan bir alışkanlığın oluşturulmaya çalışılması her üç boyuttaki çabayı gerektirir. Örneğin; yetki devrini çalışanların potansiyellerinin daha iyi kullanılabilmesi ve kurumla bütünleşebilmesi için gerekli olduğunu kabul eden bir yönetici için bilgi boyutu tamamlanmıştır. Bunu hangi yöntemler yada süreçleri kullanarak yapabileceğine ilişkin olarak nasıl yapmalı sorusunun cevabını verdiğinde de beceri boyutu çözümlenmiş olacaktır. Burada belki de yöneticinin yetki devrini nasıl yapacağını bilemiyor olması gibi bir sorunun çözümü çok zor olarak görülmeyebilir. Yine de yönetici yetki devretmesi gerektiğini ve bunu nasıl yapacağını bilmeye dönük süreçleri geçmiş ve çözmüş olsa da bunlar yeterli olmayabilir. Yetki devretmeyi gerçek anlamda yani hayata geçirme, uygulama anlamında istemedikçe, diğer bir ifade ile arzu duymadıkça geçmişte var olan yetki devretmeme alışkanlığı, yetki devretme alışkanlığına çok kolay kolay dönüşemez. Böylesi bir süreç çoğu zaman zordur, zaman alıcıdır ve acı verebilir. Ancak uzun vadeli düşünüldüğünde, kalıcı ve başarılı olmak paydasında artıları oldukça fazla olma nedeni ile tercih edilmesi gerekeni ifade etmektedir.

Alışkanlık değişimi yaşamın her diliminde sorumluluk alanlarımızın doğru çizilmesi anlamına da gelerek, daha fazla çalışmak kavramının yerini daha zekice ve etkili çalışmak kavramına bırakmasına neden olmaktadır. Çünkü; alışkanlık değişimi “etkili olma” yı arttırıcı bir özelliğe sahiptir. Etkili olmak ise, “işleri doğru yapmak değil, doğru ve sorumluluk alanımıza giren işleri yapmak” tır. Böylece, yaşamın her diliminde dengelerimizi bozmadan hedeflerimize ulaşma şansına bir adım daha yaklaşma hakkını kendimize sağlamış oluruz. Çünkü “vakit nakittir” özdeyişinde de ifade edildiği gibi zaman gelir gider dengesine dayalı, özellikle de çalışma hayatı açısından geriye dönüşü olmama özelliği ile tıpkı onu kullanan insana benzer şekilde sürekli göz önünde tutulması ve en iyi şekilde değerlendirilmesi gereken, günümüzde yaşamın her diliminde ağırlığını hissettiren bir üretim faktörü olma özelliliğini arttırarak taşımaktadır.

Kaybedilen Zamanın Nedeni Olarak Zaman Tuzakları
Bireysel verimliliğimizi ve etkinliğimizi önemli ölçüde ve olumsuz olarak etkileyen, alışkanlık değişimine temel oluşturan ve zaman tuzakları olarak adlandırılan birtakım olaylar ile aktiviteler söz konusudur (Erdem/Kaya, 1998, 102 108; Imundu, 1997, 219 222; Hürriyet, 1999, 1; TMI, 1997, 23 31; www.tsuccess.dircon.co.uk/timemanagementtips.htm):

• Planlama yapmamak,
• Acil işlerle ve çatışma yaratan taleplerle boğuşmak,
• Hoşlanılmayan ve zor gelen işleri sürüncemede bırakmak,
• Yıllık, aylık, haftalık ve günlük planların amaçları ile önceliklerini oluşturmamak,
• Statü ve prestij kaybetmekten korkarak başkalarının işlerine öncelik vermek,
• Hayır diyememek,
• Plansız ve gereksiz telefon konuşmaları yapmak,
• İşleri ertelemek,
• Ziyaretçiler,
• Gereksiz mektupları kabul etmek ve okumak,
• Toplantılar, toplantılar,
• Zaman ölçüm ve değerlendirmede başarısız olmak,
• Kararsızlık,
• Detaylarla aşırı ilgilenmek ya da ilgilenmemek,
• Okuma ve yazma yeteneğinde bazı yetersizliklere sahip olmak,
• Yetki devretmemek,
• Bireysel düzeyde organize olamamak,
• Yetersiz bilgilendirmek ya da bilgilendirilmek,
• Hedeflere sahip olmamak,
• Yorgunluk,
• Rutin işler yapmak,
• Aynı anda birden çok işe başlamak...

Kolaylıkla uzatılabilecek böyle bir listede yaşamın bütününe dönük değiştirebileceğimizin farkında olmadığımız ama kararlı ve tutarlı bir şekilde çözmek istediğimizde olumlu yönde değiştirebileceğimiz alışkanlıklar yer almaktadır. Özellikle çalışma yaşamında yer alan görüntülere baktığımızda (Oshagbemi, 1995, 3 6);

• Yöneticiler, toplam çalışma saatlerinin yarısını periyodik olarak önceden kararlaştırılmış ya da aniden ortaya çıkan toplantılarda geçirmektedirler. Özellikle de aniden ortaya çıkan toplantı yüzdesi fazla olmaktadır.
• Masa başı çalışmasında harcanan zaman, toplam çalışma zamanının dörtte birinden üçte birine uzanan bir dilimde gerçekleşmektedir.
• Yöneticiler, zamanlarının altıda birini telefon görüşmeleri ile geçirmektedirler. Yüzdesel olarak az gibi görünse de günlük çalışma temposunda önemli kesilmelere neden olduğunu gözden kaçırmamak gerekmektedir.
• Yöneticiler, ofiste geçirdikleri zamanın yarısını başka bölümlerde kullanmaktadırlar.
• Örgütsel hiyerarşide daha üst seviyelerde çalışan yöneticiler astlarına göre, büyük örgütlerde çalışan yöneticiler de daha küçük örgütlerde çalışan meslektaşlarına göre daha uzun zaman dilimlerinde çalışmaktadırlar...

Şeklinde bir görünüm oluşmaktadır. Bu noktada, zaman tuzaklarına karşı bugünü ve geleceği korumak için alışkanlık değişimine dayalı olarak hayata geçirilmesi gereken bazı uygulamalara ihtiyaç olacaktır.

Bugünü ve Geleceği Kazanmak İçin Zamanı Yönetmek

Özel ve iş yaşamı dengesini sağlamada farkında olarak yada olmayarak yapılan zaman yönetimi hataları, alışkanlık değişimine dayalı birtakım düzenlemelerle yaşam bütünününde de dengeye ulaşmayı sağlayabilecektir. Kullanılacak olan teknikler yada uygulamalar yeni alışkanlıklar haline geldiğinde ve otomatik olarak hayatımızda yer aldığında, elde edilen fayda beklenen ve düşünülenin çok ötesinde gerçekleşebilecektir. Bu noktada, zaman yönetimi adına uygulanabilecek tekniklerden bazıları şöyle sıralanabilir (Keenar, 1996, 17 55; www.du. edu/car/pass/timemgmt.html; Gürçay/Seçer, 1999, s151; www.tsuccess.dircon.co.uk/timemanagementskills.htm; www.2csbsjv.edu /advising/help/23tmt.html):

• Daima açık ve gerçekleştirilebilir hedefleriniz olsun.
• Zamanı nasıl kullandığınızı analiz edin. Zamanınızı öncelikle acil değil, önemli işlere ayırın. Böylece bireysel düzeyde gelişme ve kariyerde ilerleme daha rahatlıkla gerçekleşebilecektir.
• Plan yapın. Hedeflere plan yapmaksızın ulaşmak mümkün değildir. Günlük, haftalık, aylık ve yıllık planlarınız olsun. Plan yapmak için zaman ayırın. Planlama için ayrılan her dakika uygulamada iki üç kat zaman kazandırır.
• Planlarınızda esnek olun.
• Planların hayata geçişini kontrol edin. Problem oluştuğunda zamanında çözebilir, gelecekte kaybedilecek zamanı kazanabilirsiniz.
• Zor ve sıkıcı işleri öncelikli olarak yapın. Çünkü onları düşüncede taşıyor olmak, kolay ve sevimli işlerin istenilen şekilde yapılmasını engelleyebilecektir.
• Öğle tatili ve yıllık izin hakkınızı etkin olarak kullanın. Süre sonunda daha enerjik ve üretken olarak işinizin başında olun.
• Sürekli kullandığınız bir çalışma mekanınız olsun. Çalışma ortamınızda sadece çalışın. Uyumayın, yemek yemeyin ve televizyon seyretmeyin.
• Çok konforlu ortamlarda çalışmayın. Konfor ilginin dağılmasına kolaylıkla neden olabilecektir.
• Çalışma amaçlı olarak kütüphaneyi etkin olarak kullanın. Kütüphanelerin öğrenme esaslı dizayn edilmiş olduğunu, gürültü düzeyinin düşüklüğünü ve araç gereç açısından yeterli olduğunu göz ardı etmeyin.
• Birlikte çalıştığınız yada yaşadığınız insanlarla çalışma zamanlarınıza ilişkin anlaşmalar yapın. Zamanınıza hakim olabilmek için açık kurallar oluşturup bilgilendirin.
• Gürültü kaynaklarından (televizyon gibi) uzak durun.
• Her telefona yanıt vermeyin. Çalışma ortamında varsa sekreter ve telesekreter sistemini etkin şekilde kullanarak olası bölünmeleri engelleyin.
• İnsanlara hayır demeyi öğrenin. Herkesin isteğine cevap vermek ve onunla ilgilenmek zorunda olmadığınızı doğru ve etkili iletişim kurarak anlatın. İsteklere evet demenin, kendi işlerinize hayır demek olduğunu unutmayın.
• Gerektiğinde odanıza “Rahatsız Etmeyiniz” şeklinde yazılar asın. Böylece “Bir dakikanız var mı?” diye sizi bölebilecek olan kişilere karşı önleminizi almış, işinizi ve sorumluluklarınızı konsantre olarak en az hata ile yapabilme şansını yakalamış olun.
• Hızlı karar verin. Hatalı da olsa, karar vermenin karar vermemekten daha iyi olduğunu unutmayın. Hatalardan elde edilecek tecrübeler gelecekteki kararlar için yol gösterici olacaktır.
• Organize ettiğiniz toplantıları planlayın ve zaman sınırları koyun. Toplantı kurallarına uyun ve uyulmasını sağlayın.
• Toplantı katılımlarınızda seçici olun. Öncelikle sizi ilgilendiren toplantılara katılmaya dikkat edin.
• Yetki devredin. Verimlilik kavramını hatalı yorumlayarak en iyiyi yapma düşüncesi ile her işi üzerinize almayın.
• Niteliksel ve niceliksel olarak yeterli işgörenlerle çalışın. Yetki devri; zaman tasarrufu için oldukça önemli bir adımdır.
• Her sorunu toplantı düzenleyerek çözmeye çalışmayın. Bazı konular ilgili kişileri yerlerinde ziyaret ederek daha kısa sürede ayaküstü çözülebilir özellik taşıyabilir. Böylesi bir uygulama ile boşuna konu ile doğrudan ilgisi olmayan kişilerin zamanını almayın.
• İşleri ertelemeyin. Sorumluluklarınızı zamanında yerine getirebilmek için mazeretiniz olsun.
• Mümkünse aynı anda birden fazla işe girişmeyin ve başladığınız işi bitirin.
• Başkaları ile birlikte yapmanız gereken işler için günün erken saatlerini ayırın. Çıkabilecek sorunları çözmek için gün içinde yeterince zamanınız olabilsin.
• Gerek iş yaşamı gerekse özel yaşam önceliklerinizi oluşturun. Aktarılan bilginin içeriğine, önemine, gönderilen kişinin özelliğine bağlı olarak iletişim için gerektiğinde mektup yerine e mail kullanın.
• Okuma yazma yeteneğinizi geliştirin ve birlikte çalıştığınız işgörenlere de bu konuda katkı sağlayın.
• Güne erken başlayın.
• Daha az şeyi yapmak için söz verin, ancak daha fazlasını başarın.
• İyi bir dinleyici olun. Etkili ve zamansal açıdan başarılı iletişimin iyi bir dinleyici olmaktan geçtiğini asla unutmayın.
• İşleri ve mektupları önemlilik ve öncelik sırasına koyun.
• Çalışma masanızı ve ortamınızı aradığınızı bulabilecek şekilde düzenleyin. Kağıt yığınlarının masanızın üzerinde yükselmesine izin vermeyin.
• Dedikodu yapmayın, insanlarla konuşun, ancak insanlar hakkında konuşmayın.
• Yorulduğunuz zaman mutlaka ara verin.
• Yazarak hatırlayın. Not tutma alışkanlığının geriye dönük bilgi aramalarda büyük ölçüde zaman tasarrufu sağlayacağını göz ardı etmeyin.
• Dakik olun. Randevularınıza zamanında gidin. Böylece diğer insanları zaman tuzakları ile karşı karşıya bırakmayın.
• Toplantılara hazırlıklı gidin.
• Kişisel kalitenizi arttırın. Yaşamın her diliminde insanlarla “Merhaba, nasılsın?”, “Hava da çok sıcak değil mi?” ötesi konuşmalar yapmaya hazır olun. Sosyal, kültürel ve sportif aktivitelerde farklı düzeylerde paylaşımları yaşayın ve gelişin.
• Kendi potansiyelinizin farkında olun ve doğru işleri yapın. Seçici olmaksızın tüm işleri doğru yapmaya çalışmayın.
• Pozitif bir insan olun ve özdeğerinizi sürekli yüksek tutun.
• Belli dönemlerde kendinizle yüzleşin. Başarı ve başarısızlık noktalarınızı belirleyerek gerçekçi eylemler çerçevesinde yol alın. Böylece gereksiz yere kendinizi demoralize etmeyin.
• Çok değil, akıllıca çalışın. Pareto ilkesi gereği yaptığınız işlerin % 20’sinin, elinizdeki sonuçların % 80’ini yarattığını unutmayın.
• Başkalarının empoze ettiği değil, kendi hayatınızı yaşayın. Hayatınıza her yönü ile hakim olun, tekrarı olmadığını sürekli hatırlayın.
• Gelişmek ve zaman kazanmak için eleştiriye açık olun. Çatışmaya olabildiğince olanak vermeyin.
• Önemli olmayan şeyleri erteleyin. Bu çerçevede sorun olan yada yaratan pek çok şey, bir süre sonra kendiliğinden çözümlenecektir.
• Üzerinde çalışacağınızdan emin olmadıkça eve iş götürmeyin. Böylece boş zamanlarınızı hem daha etkin olarak değerlendirebilir hem de hayatınızdaki insanların zamanlarına saygılı olabilirsiniz.
• Her zaman ama her zaman işten ayrılmadan önce ertesi günün işlerini planlayın.
• Mükemmeliyetçilikten kaçının. “Mükemmel” kavramının soyut ve kişisel bazda değişebilir olduğunu asla unutmayın.
• Yaşama ve insanlara sevgi ve mutluluk penceresinden bakın.
• Herşeyden önemlisi yaşamak için zaman ayırın.

Görülüyor ki, tanımlama noktasından başlayarak bireysel düzeyde ve yaşamın her alanında farklı uygulamalarda yerini bulan “zaman” kavramı, farkında olma sürecinden bağımsız olarak hem etkileyen hem de etkilenen olma özelliği ile dün, bugün ve yarın arasında önemli bir bağlantı noktası olma niteliğini giderek artan bir şekilde taşımaya devam etmektedir. Doğumdan ölüme iç içe olduğumuz ve pek çok olayı onu kullanarak anlamlandırdığımız zaman, aslında geleceğin yapılandırılmasında oldukça kilit bir faktör olarak önemini giderek daha fazla hissettirmektedir. Özde, bugünün alışkanlıkları ve davranış kalıpları ile yarını inşa etmenin zor olması, alışkanlık de ğişimi noktasında zaman yönetimini de kaçınılmaz kılmaktadır. Nitekim zaman yönetimi; yaşamda önemli ve değerli şeyleri, önemsiz şeylerin insafına bırakmamanın gereği olarak ve sorumluluğunu üstlenerek, herbir bireyin kendi hayatına hakim olmasını sağlayıcı ve mutlu insanlardan oluşan, mutlu işletmeler ile mutlu toplumlar yaratmanın en önemli ilkelerinden biri olmaktadır.

Günümüzde hızlı ve etkili olmanın zaman yönetimi ile ilişkisi daha net bir şekilde görülmeye başlanıldığında toplumun her kademesinde yer alan bireylerin örnek olma sorumluluğu içinde içselleştirerek yaşadıkları ve uzun vadede her düzeyde kazanımları beraberinde getiren bir yaşamın içinde kendilerini bulabileceklerini görmek için kanımızca falcı olmak gerekmemektedir. Öyleyse, geleceği bugünden yakalayabilmek tıpkı yakın zamana kadar çok kanıksandığı için göz ardı edilmiş olan “insan kaynağı” gibi “zaman”a hakim olmak, belki de bugünden itibaren onun gerçek anlamda farkında olmakla mümkün olabilecektir.

Kültürel yapı içinde varolan bireyler olarak sorumluluğu kimseye yansıtmadan öncelikle kendimizde aramamızın gerekliliği, kendimizin ve yaptıklarımızın farkında olma noktasında “zaman yönetimi”ni daha akılcı ve etkili olarak uygulamamızı getirebilecektir. Başkalarından beklemek değil, öncü olmak ve bu çerçevede “söylemlerin eyleme, enerjinin sinerjiye” dönüşmesini sağlamak için yaşamın her diliminde misyon ve vizyonlarımızı tekrar gözden geçirerek “zaman yönetimi”ni esas alan çabalarımızı arttırarak bugünümüzü ve geleceğimizi yaratmak, kazanmak ve yaşamak zorundayız.

Yrd. Doç. Dr. Cemile GÜRÇAY
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi


Kaynaklar

• “Zaman Hırsızları”, Hürriyet İnsan Kaynakları Gazetesi, 11 Temmuz 1999, Sayı: 91, s: 1.

•www.du.edu/car/pass/timemgmt.html.

•www.tsuc cess.dircon.co.uk/timemanagements kills.htm.

www.tsuccess.dircon.co.uk/timemanagementtips.htm.

• www2.csbsjv.edu/advising/help/23tmt.html.

• Albrecht, Karl; Gerilim ve Yönetici (Çev: Kemal Tosun vd.), İşletme Fakültesi Yayın No: 197, İstanbul, 1979.

• Covey, R. Stephan; Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı (Çev: Gönül Suveren/Osman Deniztekin), Varlık/Özel Dizi, İstanbul, 1996.

• Erdem, Ramazan/Kaya, Sıdıka; “Zaman Yönetimi”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 7, Sayı: 2, Nisan 1998, s: 99 120.

• Gürçay, Cemile/Seçer, şebnem; “Stres Altında Yaşam Kalitesini Arttırmada Bireysel Çözüm Araçlarından Biri Olarak Zaman Yönetimi”, 7. Ulusal Ergonomi Kongresi, 14 16 Ekim 1999, Çukurova Üniversitesi, Adana, s: 144 160.

• Imunda, Louis Y.; The Effective Supervisor’s Handbook, 1997.

• Josephs, Ray; Zaman Yönetimi (Çev: Özlem Koşar), Epsilon Yayıncılık, 1996.

• Keenar, Kate; Yöneticinin Kılavuzu Zamanı Doğru Kullanma, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1996.

• Oshagbemi, Titus; “Management Development and Managers’ Use of Their Time”, Journal of Management Development, Vol. 14, Issue 8, 1995.

• TMI, Kişisel Performans ve Zaman Yönetimi, Time Manager International, İstanbul, 1997, s: 1 39.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)