Parlak çalışanları parlatırken diğer çalışanları söndürmeyin!
Birçok işyerinde vazgeçilmez çalışanların mutlaka onları değerli kılan süper güç denilebilecek bir yeteneği olduğu varsayılır. Ancak burada bir noktanın altını çizmek gerekiyor. Süper güç mutlaka doğarken elde edilen bir yetenek değildir. Bu kişilerin kendi seçtiği ya da paylaşabildiği yetenekler olabilir. Kısacası vazgeçilmez olmak için yapılması gereken ya farklı özellikler geliştirmek ya da var olanlar üzerine odaklanmak.
İş dünyasında herkes çalışan ordusunun bir parçası. Görevlerini yapmaya, kendisine verilen hedeflere ulaşmaya çalışıyor. Ancak çalışan ordusu içinde sadece bazıları şirketleri için vazgeçilmezdir... Peki bu kişiler kimler? Onları vazgeçilmez yapan özellikleri neler? Bir şirkette vazgeçilmez özelliği taşıyanlar bu kilit çalışanları kimi zaman tüm ekibi bir arada tutan bir mıknatıs kimi zaman en farklı bakış açısıyla gün yüzüne çıkan bir sanatçı kimi zaman da bir süper kahramandır.
Yaratıcılık kişiseldir, orijinaldir, beklenilmeyendir ve kullanışlıdır. Eşsiz yaratıcılık ise içinde bilgiyi taşır. Yaratıcılığın eşsiz olabilmesi için, odaklanmış ve benimsenmiş olması gerekir. Eğer eşi benzeri olmayan bir gitarist olmak hedefleniyorsa, tüm iyi gitaristleri dinlemenin katkısı ise yadsınamaz.
Sahip olunan eşsiz yaratıcılığı paylaşabilmek konusuna gelince… İşte bu en zoru. Çünkü, yaratıcılığa sahip olmak yetmez, aynı zamanda tüm olumsuz tepkilere karşı koyma gücü de gerekir. Yeni fikirlere ve bakış açılarına karşı direniş her şirkette hatta her yerde görülebilir. Böyle zamanlarda fikri ortaya koyan birçok kişi işten kaçmayı tercih edebilir. Ama çok az insan direnişe karşı koyabilir. Onlar da vazgeçilmez çalışanlardır. Vazgeçilmezlerin bu tutumları, doğru zannedilen kalıpların ötesine geçilmesine ve yeni alanlarda daha güçlü başarılar yakalanmasına fırsat tanır.
Yıllar önce şirketler pazarlamaya daha çok inanıyordu. Pazarlamanın gücünü kullanarak ürünlerine reklam filmi yapıyor, kupon dağıtıyorlardı. Bugün bu aktivitelerin çok da işe yaramadığı görülüyor. Son yıllarda ise markaların daha farklı bir şeyler yapması gerektiği anlaşılmaya başlandı.
Örneğin, Jones Soda adlı şirketi ele alalım. Bu içecek şirketinin kurucusu Peter van Stolk kurallara uymadı. Çünkü, sanatçıydı. Şirket, 300 milyon dolar ciroya ulaştı ve bunu kitaplarda yazan kurallara göre yapmadı. Şişelere müşterilerinin resimlerini koydu, özgün tasarımlarıyla fark yarattı. Ayrıca kapısını her tür müşteri ziyaretine açık tuttu. Herhangin bir şişeleme fabrikasının müşterileri tarafından ziyaret edildiğini düşünebiliyor musunuz?
Stolk’un bu davranışı bir pazarlamacı mı yoksa sanatçı davranışı mı? Bana göre yaratıcılığı ve onu ortaya koymadaki cesaretiyle kesinlikle bir sanatçı.
Bazen işler istenildiği gibi gitmez. Süreçler karmaşıklaştığı zaman, üst düzey yöneticiler hemen devreye girip bu karmaşık durumu kontrol edemez. Çünkü, ortada hemen tek bir hamlede düzeltilecek bir durum yoktur.
Vazgeçilmez çalışanlar karmaşık durumda da çok önemli bir role sahip. Onlar kendi haritalarını yapar. Şirketin onu hızlıca izlemesini sağlar.
Bir şirket, Kanada’ya bir yaz kampı organize etti. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce çocuk aynı anda şehre geliyordu. Karmaşayı hayal edin. Koordine edilmesi gereken otobüsler, arabalar ve uçaklar vardı. Bunun yanında pasaportlarını unutan çocuklar, onlar için kaygılanan aileleri ve her an yanıtlanmayı bekleyen birçok soru… Şirketin 90 kişilik kadrosundan sadece 10 kişi o günün üstesinden gelmeyi başardı. Üstelik tüm çalışanlar mükemmeldi ancak birçoğu bu görevin üstesinden gelemedi.
Mükemmel iş becerilerine sahip olmak demek her zaman her koşulda çözüm üretebilmek anlamına gelmiyor. İletişim konusunda başarılı, uyumlu, öngörülü ve yapıcı insanlar bir işletme için vazgeçilmezler arasında kolaylıkla yer alır.
Ayrıca bir restoran sahibini düşünün. Sadece 4 garson çalıştıran bu restoran sahibi ekonominin kötü gittiği zamanlarda birini çıkarmak durumunda kalır. İçlerinden bir tanesi diğerleri gibi iş yapmasının yanı sıra başka bir özelliğe sahiptir: Kızgın müşterileri yatıştırabilir, bilgisayarla ilgili sorunları çözebilir. Sizce kimin işi garantide? Bir çalışanın görev tanımında problemleri çözmek yoktur. Ama problemli zamanları yönetmek bir sanattır. Herkesin vazgeçtiği zamanlarda ortaya çıkan ve enerjileriyle ortamı düzeltmeye çalışanlar da genellikle vazgeçilmez çalışanlar olur.
Pazar karmaşıklaşıp, müşteriler dört bir yana dağılmaya başladığında o müşterilerle iletişim kurmak her zamankinden daha kritik önem taşır.
Hatta böyle dönemlerde bir müşterinin satın alma tercihlerinde ürünün özelliklerinden çok markanın ve şirketin kendisiyle nasıl iletişim kurduğu konusu öncelik kazanır. Bu nedenle şirketler de çalışanlarını işe alırken müşterilerle ilişki kurabilen, onlara duygusal davranabilenler arasından seçmeye özen gösteriyor.
Bunun o şirketin başarısında ne kadar ciddi bir rolü olduğunu da her geçen gün daha fazla fark ediyorlar.
Sadece müşteriyle doğrudan temasta olan işlerde değil her türlü iş kolunda bu becerilere sahip çalışanlar o şirket için özel bir önem kazanıyor. Örneğin gaz hattı altyapısı sağlayan bir şirket için de benzer durum söz konusu. Nasıl mı? Bu şirket işinin doğası gereği faaliyet gösterdiği noktalarda caddeleri kazıyor, etrafın doz duman olmasına neden oluyor, borular sokağın etrafına dağılıyor ve çevre halkı için hiç de hoş olmayan bir durum yaratıyor. İşte bu noktada şirketin en genç çalışanlarından Paul, ses ve görüntü kirliliğine yol açtıkları bölgedeki evleri tek tek ziyaret ederek sinirli ev sahipleri ile görüşüyor.
Onlarla en yapıcı şekilde iletişime geçerek, durumu açıklıyor. Verilen rahatsızlığın bölge halkı tarafından anlaşılabilir kılınmasını sağlıyor. Şirketin ve işveren kuruma yönelik herhangi bir olumsuz algının önüne geçiyor. Paul, bu rolüyle takımının en genç çalışanı olmasına rağmen takımından çok daha önemli bir işi başarıyor. Bir şirket altyapıyı sağlayacak olan birçok çalışanı outsource edebilir ama Paul’ün yerini doldurabilecek kişiyi bulmak çok zor. Rekabette neden bu kişilerin kritik öneme sahip olmasının nedeni ise bu insanların gücünün ve etkisinin çok net olarak ölçülememesi.
Her şirkette bir işleyiş zinciri vardır. Çoğu zaman ilişkiler bağı bellidir.
Şirket sahibi, yöneticiyi, yönetici altındaki çalışanı kontrol eder. Bu sistem içinde birçok kişi denetlendiği için işini yapmaya odaklanır. Yaptıklarına duygusal bir değer katmayı beceremezse iş onun için sadece para karşılığı yapmak zorunda olduğu bir eyleme dönüşür.
Ancak bazı sistemlerde yine vazgeçilmezler durumu değiştirir. Yaptığı işle duygusal bağ kurabilen, bir şeyleri değiştirdiğinin farkında olan bu çalışanlar, zorunluluk olarak değil istedikleri için görevlerini yapar. Yaptıkları işe enerji ve farklılık katarlar. Hatta bu tutumlarıyla diğer çalışanlara da ilham kaynağı olurlar. Sonuç ise şirketin her ne iş yapıyorsa o alanda başarılı olmasıdır. Ancak burada anahtar nokta yine doğru kişileri seçmek. O kişilerin sadece para için değil farklı motivasyonlar için çalışmasına ortam yaratmak.
Örneğin bir otel resepsiyonisti bir müşterisi için gece yarısı jimnastik indirimi arıyorsa, bunun nedeni işinden kovulmaktan korktuğundan değil, işine duyduğu bağlılık ve ilham nedeniyledir.
Bir havayolu şirketini ele alalım… Müşteri sadakatinin yoğun olduğu havayolu şirketi, fiyat avantajının yanı sıra kendisini birçok rakibinin önüne geçiren bir avantaja sahip. Bu havayolu şirketi müşteriler tarafından tercih edilmesinin nedeni çalışanlarının müthiş bir performansa sahip olması.
Pilottan hostese kadar şirkette çalışan herkes hem genç hem yüksek bir motivasyonla hareket ediyor. Yolculuğun eğlenceli geçmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Günde 6 sefer aynı performansı göstermek zor olsa da onlar bu başarıyı gösteriyor. Bunun nedeni de şirketin müşterilerle iletişim kurabilecek kişileri istihdam etmesi. Onlara kendilerini ortaya koyabilecekleri bir çalışma ortamı sunması. Sonuç ise şaşırtıcı değil. Bu havayolu şirketi sektöründe ciddi bir değer ve marka inşa etmenin yanında örnek bir kârlılığa ulaştı.
Önceden çok derin ve kapsamlı bilgiye sahip olmanın bir çalışanı “vazgeçilmez” kılabilmek yeterli olacağını düşünüyordum. Ancak, bu bilginin akıllı kararlar ve cömert katılımlarla birleştirildiğinde işleri değiştirebildiğini gördüm.
Lester Wunderman, doğrudan pazarlama ile ilgili çok derin bir bilgiye sahipti. American Express kartın ve Columbia Record kulüp üyeliğinin yaratılmasında ciddi katkıları oldu. Lester’in internet şirketimin yönetim kurulunda yer almaya başlaması beni çok heyecanlandırmıştı. Ondan doğrudan pazarlama ile ilgili taktik öğrenemedik ancak onun yerine daha önemli bir kazanç edindik. Onun varlığıyla ortakların motivasyonu arttı. Takımım karar alma ve strateji konusunda değerli kazanımlar sağladı. Bir anlamda derin bilgiye sahip olan Lester, bize o derin bilgiyi aktarmadı ancak bilginin nasıl kullanılacağını gösterdi. Yol haritasının çizilmesine katkıda bulundu.
Ed Stutt da bilginin nasıl hayata geçirilebildiğini ortaya koyan başarılı örneklerden... Bir müteahhidin oğlu olan Ed, çocukluğunu babası ile birlikte inşaatlarda geçirdi. Daha sonra Clemson Üniversitesi’nde, tahta kagir evlerin rüzgâra dayanıklılığını inceleyen bir eğitim aldı. O esnada Karayipler’e gidip Marilyn Kasırgası’nın etkilerini inceledi. Birçok evin kasırganın etkisiyle ne hale geldiğini gördü. Darmadağın olan hayatlar Ed’in de hayatını değiştirdi. Sorun için çözüm üretmeye koyulduğunda sorunun evlerin tahta olmasından değil tahtaları bir araya getiren çivilerden kaynaklandığını anladı. Gece gündüz demeden tam 11 yıl, milyonların kaderini değiştirecek çiviyi icat etmeye çalıştı. Elbette bu icattan dolayı milyon dolarlar kazandı ama kazanmasaydı da yapardı. Bu iş fark yaratma, araştırma yapma, bilgi edinme ve odaklanma ile ilgili. Ed Stutt, mevcut kurallara uymak yerine daha fazla öğrenmeye çalıştı, bilgisini çok yararlı bir işte kullanarak fark yaratan biri olmayı seçti.
Küçükken, “Süper Kahramanlar Birliği” ve “Amerika’nın Adalet Ligi”ni severdim. Bunlar çizgi roman yazarlarının süper kahramanlar hakkında yazdığı kısa komik hikayelerdi. Bu hikayelerde kahramanlar kulüp binasında takılır ve canavarlar için birlikte mücadele eder ama asla biri tek başına kötüleri yenemezdi. Gruba katılan her yeni isim, kendi gücünden bahsetmek durumunda kalırdı.
Bazı pazarlamacılar bu durumu konumlandırma ya da benzersiz yeteneklerini ortaya koyma olarak adlandırıyor. Elbette değil, bu süper yetenek.
Biri ile tanıştığınız zaman sizin süper bir güce ihtiyacınız vardır. Eğer yoksa, tanışmanız bir el tokalaşmasının ötesine geçemez. Bu oy toplamak ya da aşırı güçlü gözükmek için yapılan bir şey değil. Bu tanışmayı anlamlı hale getirmek için yapılır. İnsanlara bunu anlattığım zaman ne olduğunu ne demek istediğimi anlıyorlar. Kendi süper güçlerinin ne olduğunu anlatmaya başladıklarında ise aslında sözünü ettiklerinin bir süper güç olmadığını görüyoruz.
Vazgeçilmez olmak isteyenlerin, masaya koydukları yeteneğin yeri doldurulamamalı. Eğer bunu başarırlarsa, eşsiz bir yetenekle bir işyerinde varlık gösterebilirlerse daha cesaretli olabilir, yaptıkları işte daha büyük düşünme fırsatına kavuşabilirler.