“Nerede sarı, nerede kırmızı kart kullanacağınızı bilmeniz gerekir. Çünkü doğru kararı doğru zamanda vermek başarıyı getirir”


Futbol ve hakemlikle nasıl tanıştınız?

11 yaşında Vefa Kulübü’nde basketbol oynuyordum. Basketbolu çok seviyordum ama sokaklarda futbol da oynuyordum. O zamanlar bayan takımı yoktu. Sonradan İstanbul’da Dostluk Spor adında bir bayan futbol takımı olduğunu öğrendim. Araştırma yaptım ve onları buldum. Futbol maceram böyle başladı. 13 sene boyunca futbol oynadım, kalecilik ve kaptanlık yaptım. Bayan futbolunun gelişmesi ve yayılması için Türkiye’nin birçok şehrinde erkek takımları ile maçlar yaptık.

1985’de Türkiye Futbol Federasyonu’nun açmış olduğu antrenörlük kursuna gittim(C Monitör, B ve A Antrenörlük ve Kaleci Antrenörlüğü). Futbol oynamaya da devam ediyordum. O zamanlar Türkiye’de bayanlar liginin kurulması için çeşitli çalışmalar yapıyorduk. O dönemde; bir bayan futbol antrenörünün olması durumunda bu işin daha ciddi bir şekilde ele alınacağını düşündüm. Ben de bu nedenle antrenörlük kurslarına gittim ve çok başarılı bir şekilde mezun olarak Türkiye’nin ilk bayan futbol antrenörü oldum. O zamanki koşullarda antrenörlük diplomasını almak için üç orta, beş yan maçta hakemlik yapmak gerekiyordu. Hakemlik kursuna da katılırsam daha fazla kural bilgisine sahip olurum diye düşündüm ve bu kursu da bitirdim. Sadece bu koşulları yerine getirmek için çıkıp maçlarda hakemlik yapmayayım dedim. Hocalarım hakemlikte başarılı olduğumu ve devam etmem gerektiğini söylüyorlardı. Ben de bu işi çok sevdiğimden, o günden bu güne yaklaşık 20 senedir hakemliğe devam ediyorum.

Futbolu ve hakemliği tercih etme sebepleriniz neler?

Futbolu tercih etmemdeki temel neden futbolu çok seviyor olmam. Bu sevgimi ben hiçbir zaman yadırgamadım. İlk başta ailem, özellikle babam buna karşı çıktı. Sonuçta futbol bayanlar için bilinmeyen bir spor dalıydı. Oysa bu sporu çok sevdiğimden, bu alanı seçmeyi kendimde bir hak olarak gördüm. Ve bugün, bu tercihimin çok olumlu ve doğru olduğunu düşünüyorum. Bugün dünyada bayan futbolu çok iyi bir yerde. Bu yüzden kendimi bu konuda öngörü sahibi olarak gördüğümü söyleyebilirim.

Hakemliği hiçbir zaman erkek işi olarak görmedim. Hakemlik bir yönetim işidir. Ve yönetimde de cinsiyetin önemli olmadığını düşündüm her zaman. O yüzden de benim için bu konuda değişen bir şey olmadı. Tabii bunu topluma göstermek ve inandırmak gerekiyordu. Bayanların futbol oynayamayacağı ve yönetemeyeceği inanışının da ortadan kaldırılması için başarının çok önemli olduğunu biliyordum. Başarılı olduğunuz zaman sizi takdir edecekler ve sizi örnek alacaklar. O zaman da sorun kendiliğinden çözülecek diye düşündüm. Bunda zannediyorum başarılı oldum.

Türkiye’deki bayan futbolunun son durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa’daki birçok ülkede bayan futbolu çok gelişmiş durumda, dünyada da aynı şekilde. Ne yazık ki Türkiye’de şu anda bayan futbolu yok gibi bir şey. Dünya sıralamalarında çok gerilerdeyiz. Ama bu biraz da yatırım işi. Eğer 1976 – 1977 yıllarında bayan liglerinin kurulması için yaptığımız çalışmalar olumlu sonuçlar verseydi ve ligler kurulmuş olsaydı, bugün bayan futbolu çok iyi bir yere gelmiş olurdu. Ancak 1990’larda kurulan lig kısa bir süre sonra kapatıldı. Şu anda A takımı düzeyinde bayan futbol takımımız yok. Şu andaki Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu bayan futboluna olumlu bakıyor. Bu konunun tekrar canlılık kazanması ve bayanların da futbol alanında ülkemizi temsil etmesi için çeşitli yatırımlar yapıyorlar. 2005-2006 futbol sezonunda genç bayanlar futbol ligi başlatılacak. Ancak bayan futbolumuzun Avrupa’da bir yerlere gelebilmesi için en az 20 yıl gerekli.

Bayan futbolunun bugüne kadar gelişememiş olmasını nelere bağlıyorsunuz?

Türkiye’de bayanların spor yapmasını engelleyen nedenlerden bazıları şunlardır: Aile baskısı, din faktörü, çevre etkisi, örf-adetler, gelenek ve görenekler ve bakış açısı. Örneğin; Türkiye’de hâlâ ‘futbol erkek oyunudur’ deniyor. Halbuki bu çok yanlış. Futbol sert bir spor ama bu, futbolun tamamen bir erkek sporuna dönüştürülmesini haklı göstermez. Çünkü bayan futbolunda da sertlik söz konusu. Futbol sadece bir cinse mal edilmemeli. Erkek sporu dediğinizde sanki bayanların bu sporla ilgilenmelerini yasaklamış oluyorsunuz. Tabii ki bunu yasalarla yapmıyorsunuz. Ama toplum; bir bayan olarak futbolla ilgilendiğinizde, sizi yadırgıyor, dışlıyor, kendi dışında bırakıyor sizi...

Türk toplumunun yıllarca böylesi bir durumun etkisinde kaldığını düşünüyorum. Günümüzde diğer ülkelerden daha geride olmamızın altında da bu durum var. Örneğin futbolla ilgilenen bayanlar için ‘acaba cinsiyetinde bir sapma mı var?’ ya da ‘erkek gibi, ondan futbolu seçiyor’ gibi çeşitli düşünceler oluşuyor. Bir bayanın; voleybol ya da basketbol olabilir, herhangi bir spor dalını sevdiği gibi futbolu da sevmesi normal karşılanmıyor. Kendi ülkemin, kendi ülke bayanlarımın da dünya kupalarında mücadele etmelerini isterdim. Ama bunun için, spor branşlarından hangisini kendinize yakın görüyorsanız, hangisini yapmak istiyorsanız, onu yapabilme imkanını ülkeniz size vermeli.

Futbol, toplumsal bakış açısıyla bir erkek alanı olarak kabul edilebiliyor. Sizce bu alanda yer almanın bir bayan futbolcu için ne gibi avantajları ve dezavantajları var?

Dezavantajları tabii ki çok fazla. Öncelikle oynayacak bir lig, bir takım bulamıyorsunuz. Oysa erkekler futbol oynamak istediğinde, bir sürü spor okulu, klüp bulursunuz. Ama şu anda bayan takımı yok gibi bir şey. Daha yeni yeni ilkokullarda çeşitli turnuvalar yapılarak bayan futbolunu yaygınlaştırma çalışmaları yapılıyor. Bu anlamda bir bayan futbolcu için en ciddi dezavantaj bayan futbolunun ülkemizde yaygınlaşmamış olması.

Keşke ülkemin bir milli takımı olsaydı da ben de milli sporcu olma hakkını elde etseydim. Yine de bugün hakem olarak da ülkemi temsil etme hakkını yaşadığım için çok mutluyum, gururluyum.

Siz hangi avantaj ve dezavantajları yaşıyorsunuz?

Türkiye’de tanınan ve bazı şeyleri ilk gerçekleştirdiğim için futbol tarihine girmiş bir insanım. Bunlar tabii ki insanı motive eden, gururlandıran şeyler. Bunları yaşamak güzel ama bunun yanı sıra keşke bayan futbolu Türkiye’de daha gelişmiş olsaydı da, ülkemi yüz kere uluslar arası maçlarda futbol oynayarak temsil etmiş olsaydım.

Dezavantajlara gelince... Örneğin bir hata yaptığınızda bu durum hemen sizin bayan olmanıza bağlanabiliyor. Çünkü genel olarak, ‘o iş erkek işidir’ diye düşünülüyor ve o konumda siz başarılı olduğunuz sürece giydiğiniz o gömleği size yakıştırıyorlar. Başarısızlığınızda ise hemen bayan olmanız yüzünüze vurulabiliyor ve başarısızlığınızın nedeni cinsiyetiniz olarak görülebiliyor. Ben belli bir misyonu üstlendim, bunun için çok çalıştım. Bunun bedelini de ödediğimi düşünüyorum. Bir bayan olarak çok daha fazla çalışmanız gerekiyor. Kendinizi daha az hata yapmaya zorluyorsunuz ki, sizin arkanızdan gelenler için kapıları açabilesiniz. Bunda da başarılı olduğumu düşünüyorum. Şu anda tüm Türkiye genelinde 300’e yakın bayan futbol hakemi var.

‘Futbolda Bayanlar Dünya Kupası ile Erkekler Dünya Kupasının Karşılaştırılarak İncelenmesi’ adlı bir çalışmanız var. Futboldan yola çıkarak bize kadın / erkek karşılaştırması yapabilir misiniz?

Dünya kupasında erkek maçlarının gol ortalaması 2.52. Bayanlar da ise bu oran 3.34; yani bayan maçları daha zevkli. Kart ortalamasına baktığımızda, sarı ve kırmızı kart ortalamalarında da farklılıklar olduğunu görüyoruz. Bayan maçlarında gösterilen sarı kart ortalaması 2.03, erkek maçlarında ise bu oran 4.25. Yine kırmızı kart oranlarına baktığımızda bu oran bayanlarda binde 3 iken, erkeklerde bu oran yüzde 27. Bu açıdan, bayanların daha fazla Fair Play ilkelerine uyduğunu, kurallara daha fazla dikkat ettiğini ve kasti faul yapmaktan kaçındığını söyleyebiliriz. Kadınlar futboldaki dostluk ve centilmenlik ilkelerine daha fazla hizmet ediyor.

İş yaşamında da bayanların daha sorumlu, dikkatli, disiplinli, planlı ve duyarlı olduklarını görüyoruz. Bayanlar kurallara daha fazla bağlı hareket edebiliyor. Rakibe daha fazla saygı duyuyor. Daha hassaslar. Tabii bir de annelik güdüleri var. Bu güdü; strateji oluşturmada, radikal kararların alınmasında çok etkili. Tüm bunlar, onların daha başarılı olması sonucunu doğuruyor.

Bunların dışında süreklilik konusunda da birtakım farklılıklar var. Dünya kupası eleme maçları sonunda finallere erkeklerde 32, bayanlarda ise 16 takım gidiyor. Finallere gitmeyi başaran erkek takımlarının sürekli değiştiğini, başarılarının çok değişken olduğunu görüyoruz. Bir Dünya kupasında 3’üncü olmuş bir takım öbür dünya kupasında 32’inci olabiliyor. Ama bayanlarda süreklilik daha fazla. Bir bayan takımı 3 – 4 dünya kupasına arka arkaya katılarak devamlılığını koruyabiliyor. İş yaşamında da bayanlar başarıyı kolay yakalayamadıkları için, yakaladıkları başarıyı ellerinden kaçırmak istemiyor. Bu da onların daha uzun süreli başarılı olmalarını sağlıyor. O nedenle bayanlar daha istikrarlı oluyorlar.

Peki sizce kadınlar daha iyi mi yönetiyor?

Bayanların fırsat verildiği zaman, çok başarılı olabileceklerine kesinlikle inanıyorum. İnsanlar kendi şanslarını kendileri yaratır ama bir yerde de, kız ve erkek çocukların farklı şekillerde yetiştiriliyor olması bu şans durumunu etkiliyor. Erkekler dışa, kızlar ise içe dönük yetiştiriliyor. Erkekler sokaklarda rahatlıkla futbolunu, bedensel olarak daha iyi gelişmelerine olanak verecek ve daha sosyalleşmelerini sağlayacak oyunları oynuyor. Kızlara ise evcilik gibi oyunlarla daha içe dönük roller üstlendiriliyor. Bu yüzden bayanlar hayatlarının ilerki dönemlerinde kendi ayakları üzerinde durarak, en üste kadar gidecek gücü kendilerinde bulamıyor. Veya evlendikten sonra kendi iş yaşamlarını bir anda bitirebiliyorlar. Bu nedenle bence önce ailelerin kız çocuklarını çok sağlam bir şekilde eğitmeleri, yetiştirmeleri gerekiyor ki bayanlar iş dünyasına girdikleri zaman da, bir erkek kadar dayanıklı, bir erkek kadar güçlü olup, mücadele ederek ve mücadeleden kopmadan, yarışmayı aynı güçle götürebilsinler. Ancak böyle yapılırsa iş dünyasında, politikada, ve sporda bayan sayımızda artış ve buna bağlı olarak da başarı olacağını düşünüyorum. Erkekler kadınlara fırsat vermiyorlar çünkü eşit koşullarda bayanların daha başarıları olacaklarını biliyorlar.

Yöneticilik ve hakemlik arasında nasıl paralellikler var?

Yönetim; belirlenen hedeflere insanlarla birlikte, insanlar aracılığı ile ulaşmaya çalışır. Bu nedenle insan çok önemli. Bir yere ulaşabilmek insansız mümkün değil. Doğru kişileri doğru yerde ve doğru zamanda görevlendirmek başarıyı getirir. Hakem atamalarında e yönetiminde de aynı şey geçerli. Bir kararı; doğru yerde, doğru zamanda uygulamanız gerekiyor. Nerede sarı, nerede kırmızı kart kullanacağınızı bilmeniz gerekir. Çünkü doğru kararı, doğru zamanda vermek başarıyı getirir. Davranışlar, jestler ve mimikler çok önemli. Tribünlerde, ekranın başında milyonlarca insan sizi izliyor. Bu nedenle yaptığınız ufak bir jestin, mimiğin çok büyük önemi var. Ne zaman güleceğinizi, ne zaman suratınızda ciddi bir ifade olacağını iyi ayarlamanız gerekir. Ufak bir hareketiniz bile başarınızı etkileyebilir. Yöneticilikte de bu böyle. Hangi karar için kimlerle yola çıkacaksınız, ekibinizi nasıl kuracaksınız? Hakemlikte de başarı bir ekip işidir.

Bir hakem ve bir yönetici nasıl olmalı?

Tıpkı diğer yöneticiler gibi bir hakemin de, düzgün bir yaşantısının olması gerekiyor. Geniş ve esnek fikirli olmak, insan psikolojisinden, toplum sosyolojisinden anlamak, bireysel - toplumsal davranışları yorumlayabilmek de gerekir. Tüm hakemlerin, hakemlik dışında başka bir mesleği var. Bu nedenle bir hakemin saha içindeki ve dışındaki davranışlarının yanı sıra, iş yaşamında da örnek bir kişi olması gerekir.

Hem hakemler için hem de iş dünyası yöneticileri için güzel önerileri içeren Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmadan bahsetmek istiyorum. Bu araştırma, başarılı olmada sadece zekanın yetmediğini, çalışkanlık ve meslek kültürünün yeterli olmadığını, ayrıca bir çok unsurun olması gerektiğini vurguluyor. İyi eğitilmişsinizdir, çok çalışkansınızdır ama bunlar hem hakemlikte hem de iş yaşamında yetmez. Bu nedenle öncelikle kişilik olarak dedikoducu ya da kışkırtıcı olmamalısınız. İyi bir kişiliğe sahip ve onurlu olmalısınız ama aşırı kibirli ya da alıngan olmamalısınız. Mümkün olduğunca giyiminize dikkat etmeniz gerekir. Sorumluluk sahibi olmalısınız. Bilgi ve beceride kendinizi geliştirmelisiniz. Eğitiminizi sürdürmelisiniz. Ciddi olmalısınız. Davranışlarınızla güven uyandırmalısınız. Çünkü güvensizlik sahada ya da iş yaşamında hissedildiği an; yani çevrenizdekiler size güvenmedikleri zaman, sorunlar da beraberinde gelecektir. Sürekli etrafınıza emirler yağdıran bir kişi olmamalısınız. Davranışlarınızla etrafınızdaki insanları kırmamalısınız. Yanınızdaki çalışanlara ilgisiz olmamalısınız ama fazla meraklı da olmamalısınız. Bugün doğru olarak bildiğiniz bir düşüncenin yarın yanlış olabileceğini kabul edebilmelisiniz. Dikkatli olmalısınız. Ukala ya da tembel olmamalısınız. Saygılı olup, kurallara uymalısınız. Bunlar sizi başarıya götüren ve başarınızı daha uzun süreli kılan, aslında sizi diğerlerinden ayıran özellikler...

‘Erkekler dünyası’ olarak kabul edilen alanlarda başarılı olmak isteyen bayanlara neler önerirsiniz?

Öncelikle doğal olmak gerekir. O nedenle sevdiğimiz işlerle uğraşmamız çok önemli. Başarılı olacağınıza inandığınız, sizin kendi doğanızda olan yetenekleri açığa çıkaran işleri yapmanız, sizdeki başarıyı ve performansı kesinlikle arttıracaktır. Çünkü sevdiğiniz işi yaparsanız mutlu olursunuz, mutlu oldukça daha çok çalışır, daha huzurlu ve daha verimli olabilirsiniz. Tüm bunlar da başarıyı tetikler.

Hangi iş olursa olsun, eğer seviyorsanız, o işi sonuna kadar takip etmeli ve o alanda mücadele etmelisiniz. Mücadele edilirse, başarı mutlaka ama mutlaka yakalanır. Bu 100 ya da 200 metre koşusu değil. Bunu bir maraton gibi düşünün. Koşu boyunca birçok olumsuzluk yaşayabilirsiniz ama mücadeleyi bırakmazsanız bitiş çizgisine ulaşırsınız.. Hatta biraz daha fazla çalıştıysanız, yarışı birinci olarak bile bitirebilirsiniz. İş yaşamında da böyle. O yüzden eğer bir kişinin alt yapısı ve eğitimi varsa, o işi yapabilecek performansa sahipse, kısa sürede belki başarısızlıklar yaşayacaktır ama uzun vadede istediği yere gelebilir. Mücadele, süreklilik, sabır, eğitim, bilgi ve sevgi... Başarı bunlara bağlı...

 

DERGİ

HRdergi Nisan sayısı çıktı! İyi okumalar

SATIN AL Nisan 2024