İş hayatında kadın yöneticiler nasıl görülüyor?
Yıllarca erkeğin gerisinde durmak durumunda kalan kadınlar iş hayatında da istenilen düzeyde yer alamıyorlardı. Ancak devir artık değişti. Ekonominin global dünyayla giderek daha çok entegre olması, eğitimli kadın sayısının ve çağdaş metodlarla yönetilen şirket sayısının giderek artması sonucunda kadınlar iş dünyasında hak ettikleri yerlere gelmeye başladılar. Hatta sadece iş hayatında var olmakla kalmayıp yönetimde üst kademelere doğru yürüyüşlerini hızlandırdılar. Yine de kadınlar iş hayatındaki yeri açısından alınacak daha çok yol olduğunu söyleyebiliriz.
insankaynaklari.com internet sitesinin bu konuyla ilgili “İş Hayatında Kadın Yöneticiler Nasıl Görülüyor?” araştırması, 5468 insankaynaklari.com kullanıcısının katılımıyla gerçekleşti. Bu araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçları sizlerle paylaşmak isterim.
İş yerinde çalışma arkadaşlarının kadın veya erkek olması konusundaki tercihleri sorulduğunda katılımcılar %66 oranında bir ayırım yapmamıştır. Bu da günümüz toplumunun artık kadınları iş hayatının ayrılmaz bir parçası olduğunu kabullenmeye başladığını göstermekte. Öyle ki çalışan kesim kadın erkek ayrımı yapmaksızın dirsek dirseğe beraber çalıştığı kişilere cinsiyet odaklı bakmadan salt iş arkadaşı olarak görmeye başlamış.
Söz konusu yöneticinin cinsiyeti olduğunda araştırmaya katılanların %40’lık bölümü iş yerinde yöneticisinin kadın ya da erkek olmasının kendisi için fark etmeyeceğini belirtirken, diğer %40’lık kesim ise yöneticisinin erkek olmasını tercih etmekte. Çalışma arkadaşı olarak değerlendirdiğinde cinsiyet ayrımı yapmayan kişiler yöneticisi olarak görmek istediği kişilerde daha seçici davranıyor. Ancak yine de %40’lık bir kesimin de yöneticisinin kadın veya erkek olmasının kendisi için fark etmeyeceğini belirtmesi çalışma hayatında kadının yerinin tam istenilen düzeyde olmasa da iyileşme trendi içinde olduğunu gösteriyor.
Asıl çarpıcı nokta ise cinsiyet dikkate alındığında kadınların %46.67 oranında yöneticilerinin erkek olmasını istediklerini, erkeklerin ise % 49.30 oranında yöneticilerinin cinsiyetinin kendileri için önemli olmadığını belirtmeleri... Yani bir diğer deyişle ‘Erkek yönetici isterim’ diyenlerin çoğu kadın katılımcılar.
Böyle bir sonucun nedenlerini irdeleyecek olursak çeşitli varsayımlar yapabiliriz. İlk akla gelen kadın yönetici sayısının erkelere nazaran az olması nedeniyle kişilerin kadın yönetici örneğiyle çok sık karşılaşmaması. Erkek yöneticilere toplum olarak daha fazla aşina olduğumuzdan onların nasıl bir yönetici profili çizecekleri hakkında daha fazla bilgiye ve deneyime sahibiz. Ancak kadın yönetici denildiğinde bir tereddüt yaşanabiliyor. Dolayısıyla çalışan kesim kadın yönetici ile çalışmayı riskli bir durum olarak değerlendirebilir. Ankette hali hazırda kadın yönetici ile çalışan kişilere aynı soru sorulsaydı durum daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum.
Kadın liderlerin sayısının erkeklere oranla çok az sayıda olması liderlik denilince erkeklerin akla gelmesine neden oluyor. Toplum içindeki rol modelleri o kadar baskın ki bu doğrultuda düşünen kesim liderliği halen daha çok erkeklere özgü bir özellik olarak algılıyor. Kadınları yönetici konumunda görse dahi lider olarak nitelendirmekte zorlanıyor.
Araştırmada erkek ve kadın yöneticilerin güçlü ve zayıf yönleri sorulduğunda da ilginç çıkarımlar ortaya çıkmış. Katılımcılar kadınları lider olarak gözlerinde canlandırmakta zorlanırken başarı hırsı denildiğinde kadınları ön plana çıkarıyor. Bu da kadınların üst seviyelere gelebilmek için gösterdiği azmi ve gayreti göz önüne seriyor. Erkek iş arkadaşları ile ciddi bir rekabet içinde olan kadınlar başarı hırsı ile kariyer gelişimleri için pozitif bir çaba içine giriyor.
Toplum içindeki rol modelleri liderlik gibi otoriterliğin de erkeklere özgü bir olgu olarak algılanmasına yol açıyor. Erkeklerin baskın olduğu bir toplumda erkekler daha otoriter davranabiliyor. Öyle ki bir kadın sert bir tutum sergilediğinde asabi olarak nitelendirilirken bir erkek gerektiğinde katı davrandığında bu durum hoş karşılanabiliyor.
Kadınlar mükemmeliyetçi yapıları gereği daha detaycı olarak görülüyor. Erkeklerin olaylara daha makro açıdan bakabildiklerini düşünen kesim kadınların bu konuda daha ince eleyip sık dokumaktan yana olduğunu düşünüyor. Bense bu durumun aslında cinsiyetten çok kişilik farklılıklarından kaynaklandığı kanaatindeyim.
Toplumumuzda kadının esas görevinin annelik ve ev hayatının getirdiği roller olduğunu düşünen geleneksel bir kesim var. Doğum nedeniyle kadınlar iş hayatının daha belki de başındayken bir ara vermek zorunda kalıyorlar. Bir de kadınların önemli bir bölümü aile kurmayı iş kurmaya tercih edebiliyor.
Kadının başarısının vazgeçilmez bir parçası da iş-yaşam dengesini kurabilmiş olması. Hem iş hayatında başarılı olup hem de aile yaşamıyla beraber bu dengeyi kurabiliyorsa toplum gözünde kadının başarısı pekişiyor.
Şahsi fikrim kadınların iş-yaşam dengesini rayına oturtmasında eşlerin de katkısı önemli. Eşin benzer sorumlulukları paylaşması durumunda kadınlar bu dengeyi daha kolay kurabiliyor.
Duygusallık söz konusu olduğunda katılımcıların %80’inin aklına kadın yöneticiler geliyor. Kadınların erkeklerin aksine daha çok duygularıyla hareket ettiğini düşünen kesimi de yine toplum içindeki rol modelleri yönlendiriyor. Daha narin ve duygusal olarak algılanan kadınların işyerinde de daha duygusal davrandığını düşündürtüyor.
Kadınları daha duygusal olarak gören kesim kriz anında soğukkanlı kalma konusunda kadınların erkeklere oranla daha zayıf kalacağını düşünüyor. Yine toplum içindeki rol modelleri sonucunda liderlik ve otoriterlik söz konusu olduğunda ortaya çıkan durum burada da karşımıza çıkıyor. Liderlik özelliklerinden biri sayılabilecek kriz yönetimi konusunda kadınlara daha az güvenmiş katılımcılar.
Kriz anında soğukkanlı kalabilen erkeklerin hızlı karar verme konusunda da kadınlara oranla daha başarılı oldukları düşünülüyor. Liderlik vasıflarından biri olarak kabul edilen bu özelliğin de daha çok erkekler de bulunduğunun düşünülmesi dikkat çekici.
Genel olarak baktığımızda kadınların iş hayatındaki yerlerinin giderek sağlamlaştığını söyleyebiliriz ancak yine de toplumuzdaki rol modelleri kişilerin kafasında önyargılarının oluşmasına neden olabiliyor. Örneğin yönetici olarak kabullenmeye başlanılan kadınlar lider olarak halen görülemiyor. Bu da bu alanda gidilecek daha çok uzun bir yol olduğunu gösteriyor.
Elif Baydar
Ernst & Young İnsan Kaynakları Danışmanlığı
Yönetici Seçme ve Değerlendirme Bölümü Müdürü