Ne Yapmalı?
Sevgili dostlar,
Mehmet kafasından, “bir iyi haberim, bir de kötü haberim var” deyimini geçiriyordu. Ma sasında oturmuş, ofisin pence resinden dışarıdaki boş oto park alanına bakarak bu deyi min şu anda kendisi için ne kadar yerinde oldu ğunu düşünüyordu.
İyi haber, Mehmet’in “Para Bankası” Nişantaşı şubesinin müdür yardımcılığına terfi etmesi olmuştu. Para Bankası’nın büyük ölçekli ve yoğun işlemli bir şubesi olan Nişantaşı’nda tam gün çalışan yedi gişe yetkilisi ve üç müşteri temsilcisi vardı. İki yıldır Para Bankası’nda çalışan Mehmet için böyle bir terfi almak çok gurur vericiydi.
Geçtiğimiz dört ay içinde Mehmet yeni görevinden gerçekten çok zevk almıştı. Bankacılığın fark lı açılarını öğreniyor, müşteriler ile tanışıyor ve şube elemanları ile çalışıyordu. Mehmet bu süreç te katılmış olduğu bankanın “Yönetici Eğitim Programı”nın faydasını çok görmüştü. Kendi kendine, “bir kez bir şubenin müdür yardımcısı oldun mu, şube müdürü pozisyonu da çok uzağında değil artık” diye düşünüyordu. Bu yüzden yeni işini mükemmel bir şekilde yapmak istiyordu.
Kötü haber ise, bankadaki pozisyonunun onun hayal ettiğinden çok daha zor olmasıydı. Şu an sanki herşey kontrolü dışına çıkmıştı ve işini kaybetmek üzereydi en azından öyle düşünüyordu. Mehmet çok yıpranmıştı, sinirleri bozulmuştu ve kafası oldukça karışmıştı. Olaylar bu noktaya nasıl gelmişti? Pencereden dışarı boşluğa bakarken herşeyin nasıl başladığını hatırladı.
Şube Müdürü İzine Çıkıyor
İlk günden itibaren Ayşegül hanımı mutlu etmek için çalışmıştı ve onun çok iyi bir yönetici olduğu nu düşünüyordu. Ayşegül hanımın son derece kolay iletişim kurulabilen bir yapısı vardı ve Mehmet’e zaman ayırıp, iyi öğütler veriyordu. Gitgide günlük faaliyetlerinin sorumluluğunu Mehmet’e devretmekteydi. Böylece daha yoğun bir şekilde büyük müşterilere satış ziyaretlerine gidebiliyordu. Mehmet’in becerilerine ve kapasitesine güven duyuyordu. Bu yüzden Ayşegül hanım iki hafta önce izine çıktığında işlerin yürü mesi ile ilgili herhangi bir kaygısı yoktu.
Gerçekten de birinci hafta herşey yolunda gitmişti ve Mehmet, herhangi ciddi bir sorun ile karşılaşmamıştı. İkinci haftanın da böyle sakin ve sorunsuz geçeceğini düşünmüştü fakat olaylar bambaşka gelişmişti.
Pazartesi sabahı saat 10:30’da Nişantaşı şubesinin çok eski bir müşterisi olan Kemal bey gelmişti. Kemal bey, çek hesabından bir masraf kesintisi farketmişti. Alınan masraf dört ay öncesine aitti ve bu bankanın belirttiği itiraz süresini bir hayli aşıyordu. Kemal bey şöyle bir talepte bulunuyordu: “Banka evraklarını inceliyordum ve bu masrafın alındığını gördüm: Ben bu bankanın çok eski ve iyi bir müşterisiyim ve bu yüzden bu hatalı işlemin düzeltilip, meblağın bana geri ödenmesini isti yorum.”
Mehmet daha önce de bu tür sorunlar ile karşılaşmıştı. Dört aylık bir sürenin geçmesinden dolayı artık müşterinin itiraz hakkı yoktu ve Mehmet alınan masrafın yasal olduğunu biliyordu. Ayrıca bankanın bu tip gelirlerini yükseltmek istediğini de biliyordu. Mehmet tüm yeteneklerini ve iş dene yimini kullanarak müşteriye durumu nazik bir şekilde anlatmaya çalışmış fakat Kemal bey Mehmet’in masasını bariz bir şekilde sinirli olarak terk edip, bir çekini tahsil etmek üzere gişe önündeki sıraya girmişti.
Mehmet omuzlarını silkip: “Keşke bu konuyu daha önce gündeme getirseydiniz. Belki birşey yapabilirdik” diye geçirmişti içinden. Yapacak bir şey yoktu ve Mehmet yeniden diğer işlerine koyulmuştu. Aşağı yukarı on dakika son ra Mehmet işine ara verip şu be içinde dolaşmaya çıkmıştı. Kemal beyin hala gişe önün de olduğunu gördü. Bir gişe yetkilisi ve müşteri temsilcisi Selin hanımla hararetli bir şekilde konuşuyordu. Konuş manın bir yerinde Kemal bey Mehmet’in durduğu yönü gösterdi. Gişe yetkilisi ve Selin, onaylayan bir tavır ile başlarını salladı lar. Mehmet bu arada diğer müşterilerin ve elemanların onların konuşmalarını dinledi ğini fark etmişti. Rahatsız olmuştu ama birşey söylemeden işinin başına döndü.
Şube akşam kapandıktan sonra gişe görevlilerin den biri Mehmet’in yanına gelip onunla özel olarak konuşmak istediğini söyledi. Mehmet tüm dikkatini vererek onun anlattıklarını dinledi: “Bugün Selin hanımın Kemal bey ile konuştuklarını bilme niz gerektiğini düşünüyorum. Kemal bey sizin ona bir milyonluk masraf ücretini geri ödememeniz konusundaki rahatsızlığını belirtti. Önce Selin hanım Kemal beyin söylediklerini duymamazlıktan geldi fakat sonrasında Kemal bey ile hemfikir olduğunu açıklayarak, sizin masraf ücretini iade etmeniz gerektiğini ve iade etmemenizin aptalca olduğunu söyledi. Ben çok utandım. Çünkü diğer müşteriler Selin hanımın söylediklerini duydular. Bazı başka gişe yetkilileri de konuşmayı duydu. şimdi sizin bir milyonluk hatanız ile ilgili dalga geçiyor ve şikayet ediyorlar” dedi.
Mehmet, “Bana bütün bunları anlattığın için çok teşekkür ederim” dedi ama midesinde ani bir sancı hissetti.
Selin, Mehmet’ten sadece iki yaş daha büyük olma sına rağmen çok daha uzun bir süreden beri Para Bankası’nda çalışıyordu. Mehmet üniversitede okurken Selin evlenmişti, iki çocuğu olmuştu ve Para Bankası’nda gişe yetkilisi olarak çalışmaya başlamıştı. Daha sonra çok çalışarak yavaş yavaş emin adımlar ile yükselmiş ve iki yıl önce de müş teri temsilcisi olmuştu. Mehmet şubeye geldiğinde on bir yıldır müşteri temsilcisi görevini başarı ile yapıyordu. Kısa bir süre önce de çok yıpratıcı bir boşanma süreci geçirmişti. Özellikle bu nedenden dolayı daha yüksek gelire ve daha profesyonel bir kari yere, yani iyi bir terfiye ihti yacı vardı. Mehmet müdür yardımcısı olarak göreve başla dıktan sonra Selin, şubede çalışan herkese Mehmet’in değil de, aslında kendisinin bu pozisyona getirilmesi ge rektiğini düşündüğünü ima et mişti.
Mehmet geldiğinden beri Selin ile arala rında bir rekabet sezmişti. Ama diğer yandan, aralarında ciddi bir sorunun olduğunu hiçbir zaman düşünmemişti. Hatta birlikte başarılı bir şekilde müşteri sorunlarını çözdükleri ya da özel projeler geliştirdikleri bir sürü çalışma yapmış lardı.
Açıkçası Kemal bey ile ilgili yaşanan soruna kadar, Mehmet’in Selin ile ilgili ciddi düşünmesini gerektiren hiçbir sorun olmamıştı. Mehmet’in kendini bazen güvensiz hissetmesinin tek nedeni, gişe görevlisi olarak deneyiminin olmamasıydı. Banka nın “Yönetici Eğitim Programı”na katılanlar gişe görevlisi pozisyonunda çalışmıyordu ve bu bir eksiklikti. Kendini bu konuda rahat hissetmi yordu.
Mehmet dışarıdaki boş otoparka bakarken kendi kendine düşündü, acaba Kemal bey ve Selin ile yaşadığı sorun ile ilgili birşey yapması gerekiyor muydu? Bu konuda şimdilik birşey yapmamaya karar verdi, aceleci davranmaya gerek yoktu, belki sorun kendiliğinden hallolurdu. Salı sabahı olayı kendi kafasında kapatmış bir şekilde işe gel di. Sessiz ve sakin bir gün olacaktı. Ne aybaşı / ay sonu ne de ödeme haftasıydı. Evraklarını inceler ken Selin’in genel müdürlüğe yollamış olduğu yanlış doldurulmuş bir evrağı gördü. Sabahın erken saati olduğu için bankada sadece birkaç müşteri vardı. Selin yanındaki eleman ile bir taraftan sohbet ediyor, bir taraftan da işlem yapı yordu. Mehmet yanına gitti ve: “Selin merkezden şimdi gelen bu evrağa bakıyordum da, senin dün doldurmuş olduğun form. Maalesef yanlış doldurmuşsun.” Dikkatlice şöyle devam etti: “Bir hata yapman sorun değil, çok uzun ve karmaşık bir işlem. Sana nasıl doğru yapacağını göstereyim” dedi.
Mehmet, Selin’e yardım ettiğini düşünerek evrağı nasıl doldurması gerektiğini gösterdi. Aynı zamanda bunun Selin’e birgün önce yaşanan ola yın herhangi bir şekilde çalışmalarını etkileyeme yeceğini göstermenin bir yol olduğunu düşün müştü. Fakat onunla konuşurken, ister istemez Selin’in rahatsız olduğunu ve kendini savundu ğunu hissetmişti.
Sonunda Selin patladı ve bu hatayı neden yaptığı açıkladı: “Çok yoğundum, bir sürü müşteri vardı!!!”
Diğer eleman da ona arka çıkarak dün büyük bir müşteri izdihamının yaşandığını söyledi.
Mehmet tartışmayı, Selin’e formu yeniden doldurup, genel müdürlüğe göndermesi gerektiğini söyleyerek kapattı. Fakat günün geri kalan bölü münde, Mehmet, Selin’in birkaç başka eleman ile birlikte ona kızgın olduğunu ve ondan uzak durduğunu hissetti. Günün sonunda Mehmet, birşeylerin ters gittiğinden emindi ve morali çok bozulmuştu.
Çarşamba günü olmuştu ve şubede bir önceki gün varolan gerilim devam ediyordu. Hatta gitgide artıyordu. Mehmet kendi kendine: “Burada ger çekten bir sorun var. Gişe görevlileri sürekli birbirleriyle fısıldaşıyor ve hiç kimse benimle konuş muyor. Artık katlanamayacağım diye düşünüyordu. Yüzüme gözüme bulaştırdım. Eğer acil olarak birşey yapmazsam işimi kaybedeceğim.”
Başka bir bankanın şube müdürü olan arkadaşı Gamze Türkkan’ı arayıp, olanları anlattı. “Ne yapmam gerekiyor Gamze? Herşey kontrolümün dışına çıktı sanki. Birşey söylemeli miyim? şube toplantısı mı yapmalıyım, Selin ile özel olarak mı konuşmalıyım? Yardımına ihtiyacım var.” Meh met’in çok kaygılı olduğunu Gamze her halinden anlamıştı. Ona ertesi gün Selin ile özel olarak konuşmasını önerdi. Mehmet bu fikri çok sevme se de kabul etti.
Ertesi sabah Mehmet, Selin’i özel olarak konuş mak için odasına çağırdı. şöyle başladı konuşma ya: “Selin, burada bir sorunumuz olduğunu düşü nüyorum. Pazartesi günü Kemal bey tarafına bir milyonluk masrafı geri ödemem konusunda bir sürü tartışmanın gündeme geldiğini biliyorum. İnsanların bu konuda farklı düşünmesini anlayabilirim fakat benim vermem gereken bir karar. Elemanların benim kararım hakkında yorum yapmasını kabul edemem ve senin müşteri ile karar hakkındaki konuşma şekline kızdım. Gelecekte ”
Lanet yağdırırcasına Selin Mehmet’in konuşma sını böldü. Çok sinirlenmişti. “Neden sözediyorsun?” diye bağırarak sordu. “Kemal beye ne söylediğimi bilmiyorsun! Hiçbir kanıtın yok!” Yeniden derin bir nefes aldı ve daha yüksek bir ses ile: “Her zaman benimle uğraşıyorsun! Evvelki gün beni öbür çalışanların önünde çok utandırmıştın. Benimle böyle konuşmaya hakkın yok!”
Mehmet şaşkına dönmüştü.
Selin hışımla ayağa kalktı. “Ben bunları dinlemek zorunda değilim. İstifamı vereceğim!” Bir fır tına gibi Mehmet’in ofisinden çıktı, çantasını aldı ve şubeyi terk etti.
Uzun bir süre Mehmet masasında donmuş bir şekilde oturdu. Sonunda odasından dışarı çıktı ğında sanki herkes ona bakıyordu. İşine birşey olmamış gibi devam etmeye çalışıyordu. Fakat bütün enerjisi ve konsantrasyonu yok olmuştu.
Ne dersiniz Mehmet bundan sonra ne yapmalı?
Söğüt Araşan
Era Eğitim & Danışmanlık
eratm@ıbm.net