Liderlik rolüne sahip olan herkes iyi bir lider değildir!
Liderlik konusundaki çalışmaların tümü; liderlerin öğrenmeye hevesli, çevresindeki esinlendiren, organizasyon için en iyisi neyse onu yapan kişilere gönderme yapar. Ancak ne yazık ki kimi çalışanların yaşadığı deneyimler, bu tür liderlerin birer efsaneden öteye geçmesine engel olur. Buradaki gerçek; belli pozisyonlara gelen herkesin aynı tip olmaması ve yine hepsinin duygusal açıdan sağlıklı ya da iyi niyetli olmamasıdır.
Eğer gücünü kendi çıkarları için kullanan, başkalarının iyi fikirlerini kendisininmiş gibi sunan ya da karşısındakini, kendi hataları nedeniyle günah keçisi haline getiren bir patron için çalışıyorsanız, liderlik konusunda sözünü ettiğimiz çalışmalar yararlı bir kaynaktan ziyade alaycı bilim kurgu romanları gibi görünecektir.
Tıpkı, çocuk sahibi olmanın iyi ebeveynler olacağınızı garantilemediği gibi işte güç sahibi olmak da kişiler arası ilişkilerde beceri sahibi olduğunuz anlamına gelmez. Zaten geçtiğimiz yıllarda yaşanan kurumsal skandallar da liderlerin
hırslı ve kendine dönük olabileceğini net bir biçimde gösteriyor. Ancak zayıf liderliğin daha da dramatik örnekleri kimi kurumlarda her gün yaşanıyor!
Liderler, iyi niyetli olsalar bile sahip oldukları gücü kötüye kullanabiliyor. Zorlu ve talepkar görüntüsü altında, kötü huylu ve acımasız bir kişiliğe sahip olan liderlere rastlanabiliyor. Kendilerini başkalarını yönlendirir ve eğitir durumda bulduklarında küçümseyen ve acı tavırlar takınabiliyor. Kimileri ise, sadece ve sadece oturdukları koltuğun bir getirisi olarak görerek despotluk yapabiliyor. Bu arada kötü patronlar için çalışan pek çok kişi de kendilerini kapana kısılmış gibi hissediyor.
Despot olmak, kişinin ilişkilerde oynadığı bir roldür. Pek az despot, herkese baskı yapar. Bu kişiler, genellikle yapabilecekleri kişilere karşı despot rolünü üstlenir. Bu da, despotların kurbanlara (zayıf, güvensiz ya da sebep ne olursa olsun savaşamayacak gibi görünen kişilere) ihtiyacı olduğu anlamına gelir. Bu bakış açısındaki iyi haber; despot kurbanlarının eninde sonunda ilişkiyi etkileyerek kendilerini kurtarabilecekleridir.
Peki, talepkar ya da zorlu değil de, despot bir patron için çalıştığınızı nasıl anlayabilirsiniz? Kimi zaman, bir ilişkinin ortasında saplanıp kaldığınızda bunu anlamak zorlaşır. Özellikle despotluk yapan kişi otorite sahibi biriyse…
Burada kullandığımız açıdan despotu, “gücünü; zarar vermek, küçültmek ya da kendilerini koruyamayacak pozisyonda olan kişilerin iyi niyetini kötüye kullanmak” şeklinde tanımlıyoruz. Despotluğun ortaya çıkması için, her iki tarafın da aralarındaki güç eşitsizliğini ve seçeneklerin yetersizliğini algılaması gerekiyor.
Despotlar, olaylar karşısında gösterdikleri tepkilerin uygunsuzluğuna bakılarak kolaylıkla ayırt edilebilir. Tüm kızgınlıklar despotluk değildir. Düzeltme ve disiplinin gerektiği zamanlar olabilir ancak bir despotun saldırganlığı, hiç kuşkusuz ki, organizasyonun yararına olmayacaktır. Çünkü despotluk uygun olmadığı gibi, sadece kişinin kendi çıkarlarına hizmet etmektedir. Despotluk, yöneticinin kendisini daha iyi, daha büyük ve yeterli görmesini sağlar. Bu arada kurban ise motivasyonunu yitirir ve gelecekte daha iyi performans göstermek konusunda hazırlıksız kalır.
“Patronla karşı karşıya gelmek işime mal olabilir”
Tüm ilişkilerde dinamikleri değiştiren bazı duygusal içerikler bulunur. Kurban, despote karşı koymak için gereken güçten kendisini yoksun hisseder.
İş dünyasındaki ilişkiler genellikle kurban için bir tehdit ve kayıp anlamına gelebilir: “Patronla karşı karşıya gelmek işime mal olabilir”, “Bu konuyu gündeme getirdiğimde her şey daha kötüye giderse ne yaparım?”, “Bu konuyu açamam. Sorumlu olduğum bir ailem, ödemem gereken faturalar var”. Ya da psikolojik olarak en çok çöküntüyü yaratan cümle kurulur genellikle: “Bunu hak ediyorum, sanırım her şeyi berbat eden benim…”
Kişilerin, savunmasız durumlara saplanıp kalmasına sebep olan işte bu korkulardır. Despotlar, karşılarındakini sindirmek için hareket eder. Kurbanın güvenini alt üst ederek avantajlı durumlarını beslerler. Üstelik kurbanlar da genellikle bilmeyerek, despotlardan korktukları için onlarla işbirliği yapmış olurlar.
Kurbanlar her zaman şunu düşünür: “Ortada kabul edilebilir seçenekler yok ki!” Pratik seçenekleri ortaya koyamadıkları için, hali hazırda sahip oldukları seçenekleri de değerlendiremezler. Bir despotun kurbanı olmak son derece zarar verici bir deneyimdir.
Diğer taraftan, kurbanın yıldırma döngüsünü kırabilmesi için kullanabileceği bazı temel gerçekler de vardır:
Hoş gördüğümüz şeyler onayladıklarımızdır. Eğer kendimize despot yapılmasına izin veriyorsak, süistimal edilmemize destek veriyoruz demektir. İçten içe ne kadar öfkelendiğimiz ya da başkalarına ne kadar şikayet ettiğimiz fark etmez. Eğer despotluğun yaşanmasına izin veriyorsak, onu ilişkimizin bir parçası olarak kabul ediyoruz demektir.
Despotluk, kişinin bir sabah uyanıp yeni bir sayfa açmaya karar vermesiyle sona ermez. Döngüyü kırmak için harekete geçmezseniz, devam edecektir.
Despotlar herkese karşı despotluk yapmaz ve bir ilişkiyi sürdürmek iki kişinin görevidir. Şirket hiyerarşisindeki ikincil pozisyonlar despotluğun yolunu açsa da, despotun kurbanı seçerken kullandığı bazı sosyal göstergeler de vardır.
Burada önemli olan, döngüyü kırmak isteyen kurbanın farklı davranmaya başlamasıdır. Riskleri göze almalı ve yapıcı adımlar atılmaya başlanması çok önemlidir. Her durum birbirinden farklıdır. Bu nedenle belli öneriler her koşulda işe yaramaz. Yine de kişilerin despotlarla olan ilişkilerinde kendilerini koruyabileceği bazı ortak adımlar vardır:
İlk adım despotyla özel olarak konuşmaktır. Suistimal ediliyormuş gibi hissettiğinizi açıklayın ve kişiyle ilişkilerini geliştirmek için çaba harcayın. Yanlış anlaşılmaların düzeltilebileceği zamanlar olabilir. Kişilerin, bıraktıkları etkiyi anlamadıkları zamanlar da… Organizasyondaki diğer kademeleri denemeden önce olanları konuşmayı denemeye değer.
Eğer sorunu doğrudan çözemiyorsanız, kendinize sormanız gereken iki soru vardır: “Despotluğun önünü açacak bir şeyler mi yapıyorsunuz? Despotluk, iş yerinizde kabul edilebilen bir uygulama mı?”
İlk adım durumunuzu analiz etmektir.
Patronunuzun ne yapacağını değil ama, kendi davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz.
İşte bu noktada atabileceğiniz adımlar:
Kendinizi korkutmayın. Düşüncelerinizi kontrol edin. En kötüsünü düşünerek ve her bir tehlikenin ardından dehşet duygunuzu geliştirerek durumu daha da zorlaştırmayın. Patronunuzun sizi “tanımlamasına” izin vermeyin.
Kırıldığınızda ya da patronunuz sizi aşağılamaya çalıştığında bunu kalpten kabul etmeyin. Sadece bir despot söylediği için, bunun doğru olması gerekmez. Aslında despotun en önemli özelliği adil ya da uygun davranışlar sergilemeye çalışmamasıdır. Despotlar genellikle adil ya da hak edilenleri değil, en yaralayıcı olanları dile getirir. Güç dengesizliğini korumak tek amaçlarıdır. Bu nedenle, söylediklerinin doğruluğunu kabul etmeyerek kendinizi koruyabilirsiniz. Beden dilinizi kontrol edin. Despotlar korku ve zayıflıkları sever. Uysallık, sinmek, sürekli özür dilemek ve bunun gibi davranışlar despotları daha da ateşler. Bu nedenle tartışmayın. Tehlikenin seviyesini artırmayın. Tartışmaları mümkün olduğu kadar çabuk sonlandırın.
Unutmayın, despotlar mantıklı değil duygusal bir bakış açısıyla hareket etmektedir. Sonuç olarak sebepler bulmak, tartışmak ya da kendinizi savunmaya çalışmak despotu durduracak ya da hatalarını görmesini sağlayacak taktikler değildir.
Eğer despotluk kültürün bir parçası olarak kabul edilmiyorsa, gizliyse ya da diğerlerinden saklanıyorsa, sorunu durdurmak için bir şans var demektir.
Despotluk, şirket ortamının kapsamında yer alır. Despotluk, çalıştığınız yerde hoş görülen hatta daha da kötüsü kabul edilir biçimde görmezden gelinen bir uygulama mı? Despotlar, korkulardan beslenerek sizi kurban seçmek için güç dengesizliğini kullanır. Bu nedenle, durumla başa çıkmak için bir plan geliştirmeniz gerekir. Önünüzde üç seçenek vardır: Despotluğu ortadan kaldırmak ya da kınanmasını sağlamak için harekete geçebilirsiniz. İşten ayrılmaya karar verirken, zararınızı en aza indirgemek için bir plan geliştirebilirsiniz. Despotluk başlar başlamaz oradan ayrılabilirsiniz.
Hangi stratejinin en iyi biçimde işe yarayacağı genellikle şirketin kültürüne bağlıdır. Eğer despotun ismi şirketin antetli kağıtlarında yer alıyorsa, kendinizi işten ayrılmaya hazırlayın. Bu kişinin herhangi bir yere gitme olasılığı çok düşük olduğu için hareket alanınız kısıtlı olacaktır.
Öte yandan, diğer çalışanların da despotluktan haberdar olup olmadığını ya da despotluğun diğer kişilerin içinde yapılıp yapılmadığını kendi kendinize sorun. Bu durum şirketin normal çalışma koşullarının bir parçası olarak hoş görülüyor mu? Eğer şirket bunu, açıkça ya da dolaylı olarak onaylıyorsa işten ayrılmaya hazırlanın. İşlerin daha iyiye gitme olasılığı çok düşüktür.
Eğer despotluk kültürün bir parçası olarak kabul edilmiyorsa, gizliyse ya da diğerlerinden saklanıyorsa, sorunu durdurmak için bir şans var demektir. Bu durumda, yaşananların belgelenmesi gerekecektir. Gerçekleri bir araya getirin. Kişiyle aranızdaki diyalogları ayrıntılı değilse bile özet olarak yazılı hale getirin. Duygusallıktan çok doğruluk peşinde koşun. Eğer başkaları da despotluk ile karşılaşıyorsa, onların da duruma karşı birleşmek isteyip istemeyeceğini anlamaya çalışın.
Eğer karşınızdaki kişi, sorunu çözmek için iyi niyet girişimlerinize yanıt vermiyorsa ve organizasyondaki diğer kişilerden yardım alabileceğinize inanıyorsanız yapıcı adımlar atmaya başlayın. Organizasyonel hiyerarşi içinde, patronunuzun bir üstüne ulaşın ve yardım isteyin. Durumu açıklayın. Verilerinizi sunun. Despotluğu ortadan kaldırmak ya da korunabilmek için harekete geçilmesini isteyin. Çare olarak olumlu önerilerde bulunun.
Despotluk yapan kişinin patronuna gitmek, bu yöneticinin astını savunma ihtiyacı duymasına neden olabilir. Mümkünse böylesi bir ikilemi yaratmaktan kaçınmak istemeniz son derece doğaldır. Bu nedenle, emir komuta zinciri içinde iki ya da daha fazla adım yukarı gitmek, adil sözler duymak konusunda daha fazla şans verecektir.
Herkesin doğru şeyi yapacağına ilişkin bir garanti yoktur. Harekete geçmeye karar verdiğinizde, durumun daha da kötüye gidebileceğine hazır olmanız gerekir. Böyle bir durumda, en etkili hareketiniz kendinizi bu umutsuz durumdan kurtarmak olmalıdır. Mümkünse finansal olarak rahatlamaya çalışın. Arkadaşlarınız ve ailenizle, işteki durum hakkında konuşun. Onların duygusal desteğini isteyin.
Kendinizden utanmayın.
Sorun despotun kendi problemlerinden kaynaklanmaktadır, sizden değil… Despotluk kurbanların çoğu genellikle utanç ve korku hissederek, kendilerini daha büyük bir tuzağın içine sokar. En büyük kırılganlık ise, hiçbir seçeneğiniz olmadığı gerçeğinden kaynaklanır. Bu dinamikleri değiştirin. Kendiniz için seçenekler yaratın. Elde ettiğiniz sonuç sizin için farklı bir dönüşüm yaratsa bile, bu tür davranışları hoş görmeyi reddederek uzun vadeli çıkarlarınıza hizmet etmiş olursunuz. İş değiştirmek sizin için daha maliyetli olabilir. Yine de, despotluk karşısında sessiz kalmanın üzerinizde yaratacağı etkinin çok daha yıkıcı olabileceğini unutmayın.
Liderlik rolüne sahip olan herkes iyi bir lider değildir. Bazı insanlar sadece yapabildikleri için, sahip oldukları gücü kötüye kullanırlar. Bu kişiler despottur. Despotluk iş ortamında yaşanır. Otorite sahibi bir kişi kurbanları için yaşamı sefalet haline getirebilir. Despotluk, bir liderde duygusal toyluk olduğunun en önemli belirtisidir. Eğer bir hata yaptınızsa ya da hedeflerinizi yerine getiremeseniz de, despotluk yapıcı eleştirilerden kesinlikle daha farklıdır. Despotlar, ceza ve incitme arayışı içindedir. Temel hedef performansı artırmak değildir.
Yönetim kademeleri içinde despotluğu hoş gören şirketler sorunlar yaşamaya devam edecektir. Despotluk görünmeyen sorunları düzeltmeyeceği için farklı gerginlikler ortaya çıkacak, bunlar da saldırgan tepkileri beraberinde getirecektir. Kısacası bu, kimsenin kazanç sağlayamadığı bir durumdur. Despotluk gerçek bir duygusal sorun olduğu için, ender olarak akıl ve mantıkla çözümlenebilir. Bu, mantıklı bir sorun değildir. Eğer despotluk kurbanıysanız, bu kişiyle yaşadığınız ilişkideki dinamikleri değiştirerek sorunu çözmeye çalışmak sizin sorumluluğunuzdur. Durumunuzu değerlendirin. Seçeneklerinizi artırmak için hazırlık yapın.