Liderliğin keskin uçları
İş dünyası düşünürleri, bir süredir yeni liderlik modellerinin çıktığını müjdeleyip duruyor.
Biz, "komuta ve kontrol"ün yerini dağıtılmış liderliğin, yetkilendirmenin, bilgi ağlarının ve
insanların çalışmalarını dikkate alan prim sisteminin almasını savunan
görüşleri büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz.
Ancak uygulamada bu liderlik yöntemleri, halen sanki birer hoşgörüden ibaretmiş gibi algılanıyor; performans baskıları rahatsız edecek seviyeye geldiğinde, pek çok yönetici eski dik kafalı tarzlarına geri dönerek bu yeni yaklaşımları aslında rekabet için bir zorunluluk olarak değil, ama "olsa da olur olmasa da" şeyler olarak gördüğünü açığa çıkarıyor. Bu durum, özellikle de net rol modellerinin, onaylanmış ölçümlerin ve nasıl başarılı olunacağını belirten eylem rehberlerinin olmadığı koşullarda geçerli oluyor. O zaman ortaya şu zor soru çıkıyor: Esnek liderliğin kazançlarını ispatlayacak sert kanıtlar sunabilir miyiz?
Geçen yıl Insead'daki meslektaşlarım Morten Hansen ve Urs Peyer ile birlikte kanıtların en sertini kullanarak son 10 yıl içinde çalıştıkları şirketlere en fazla değer katan CEO'ları tanımladık. Yöntemimizde, bir CEO'nun görev süresi boyunca, yıllık bazda ortalama toplam hissedar getirisi ve piyasa değerinin nasıl değiştiği gibi performans ölçümlerine bakılıyordu. Kimin ne kadar katkıda bulunduğuna dair niceliksel soruya cevap bulunmuştu, şimdi sıra bunu nasıl başardıklarını sorgulayan niteliksel sorudaydı.
Bir sonraki projemizde, kendi veritabanımızı yeni liderlik yaklaşımlarıyla uyumlu diğer uygulamalarca toplanmış verilerle birleştireceğiz. (Burada sürdürülebilirliğe, inovasyona, ve diğer sonuçlara katkıda bulunan davranış tarzlarını izlemek için birkaç güvenilir endeksten faydalanılacak). Enine kesitinde, gerçekten neticeler alabilen yeni liderlik modellerini tanımlayacağız.
Bu üst seviyede inovasyoncu ve mükemmel performans gösteren kurumsal liderleri derinlemesine araştırarak, onların başarılarının altında liderliğe olan bakış açılarının yattığının sert kanıtlarını bulabilmeyi umuyoruz. Belki daha da önemlisi, onların vakalarını yakından inceleyecek bu araştırmanın, geçerli yeni bir liderlik paradigması oluşturmak için bir araya getirdikleri hangi farklı değerlerin peşinden koştuklarının bir resmini çıkarmamıza yardımcı olacağıdır.
Peki tüm bunlar neden bu kadar önemli? Eğer günümüz dünyasında mükemmel liderliğin neye benzediğinin bir resmini çıkarabilirsek, o zaman gelecek 10 yıl içinde kendi organizasyonlarına en fazla hangi liderlerin katkıda bulunacaklarını da tahmin edebiliriz. Birer işletme eğitimcisi olarak bizler, ayrıca bizim en büyük ve en güçlü şirketlerimizin yönetimini devralacak liderler kuşağını en iyi nasıl yetiştirebileceğimiz hususunda da bir şeyler öğrenebiliriz.