Kendi kendinizin CEO’su olun


Son zamanlarda tüm varlığını işine adayan, iş gününe büyük bir şevkle başlayan birilerini gördünüz mü? Bu gerçekten de muhteşem bir deneyimdir. Bu kişiler gerçek bir liderlik sergiler, aldıkları maaşın ötesinde çalışma yaşamlarının kendilerine sunduğu kişisel gelişimi de önemserler. Üstelik bu kişilerin illa ki organizasyonun en tepesinde yer alması ya da en kıymetli unvana sahip olması da gerekmez. Aslında hepimizin kendi yaşamımızın, işimizin, ilişkilerimizin ve kariyerimizin lideri olmamız gerekir.

Peki bu noktaya nasıl ulaşabilirsiniz? Kendinizin lideri haline gelmenizin bir yöntemi var mıdır? İş hayatında bu kadar stresle başa çıkmaya çalışırken, pek çok kişi daha iş günü başlamadan kendini tükenmiş hissediyor. Bu kişilerden daha çok didinerek kendilerini işlerine daha çok vermesini bekleyebilir miyiz?

Bu soruya yanıt vermek için bir adım ilerlemeden önce, bir adım geri atmanız gerekiyor.

Kendimizi iyi hissetmek için “her şeyi yapmamız” ve “her şeye sahip olmamız”ın beklendiği bir dönemde yaşıyoruz. Bu, pek çoğumuzun içinde sıkışıp kaldığı ve ne yazık ki çıkmayı başaramadığı bir tuzak… Peki kaçımız yaşamda çabalamamız gereken konulara ilişkin olarak toplumun baskılarını bir yana bırakıp kendi kişisel hedeflerimize yöneliyoruz? “Eğer başarısız olmayacağımı bilseydim, … yapardım” cümlesini ne sıklıkla kullanıyoruz? Geçtiğimiz yıl geleceği düşündüğünüzde kaç kere kendinizi şevkli, heyecanlı ve umutlu hissettiniz?

Bu konular üzerinde düşünmek için ne yazık ki zaman ayırmıyor ya da zamanımız yokmuş gibi hissediyoruz. Bu da “yapmak” durumuna çok fazla zaman ayırdığımız, oysa “düşünmek” konusuna aynı şekilde yaklaşmadığımız anlamına geliyor.

Peki düşünmek için neden zaman ayırmamız gerekiyor? Düşüncelerimiz ile aslında yapabildiklerimiz arasındaki dengeyi kurabilmek için… Bu sayede bakış açımız gelişebilir; işimize, ailemize ve bütün olarak ilişkilerimize yaptığımız katkılar konusundaki tatmini daha net hissedebiliriz. Bu, kendi kaderinizi kontrol etmek konusunda liderliği ele alabilmenin ilk aşamasıdır. Kısacası, bu sayede kendinizin CEO’su olabilirsiniz.

Kontrolün ve işinizin sorumluluğunun sizde olduğunu başkalarına gösterdiğinizde, işleri sahiplenmek konusunda hazır olduğunuzu da iletmiş olursunuz. Karşınızdakiler istekliliğinizi hisseder ve işinizle ilgili değişiklikleri yapmak konusunda size fırsat sunar. Dahası, bu tavra sahip olmak için başka birinin iznine ihtiyaç duymazsınız. Basit bir biçimde, bunu seçer ve hayata geçmesini beklersiniz. Ve yaşamınızda ve işinizde bu felsefeyi uygulamayı seçtiğinizde her bir deneyimi, iyi hislerle ardınızda bırakırsınız.

Şu anki patronunuz iş tatmininizin önündeki en önemli engel olsa bile, bir yerlerde birileri harcadığınız ekstra emeklerin farkına varacak ve bunu takdir edecektir. Kısacası olumlu tavırlar bir şekilde size geri dönecektir. Bir süre sonra müşterileriniz ve iş arkadaşlarınızla aranızdaki farkı yaratan unsurun çok büyük şeyler değil, küçük şeyler olduğunu fark edeceksiniz. Liderlik özellikleri sergilemek herhangi bir zamanda şirketin herhangi bir pozisyonunda gerekli olabilir.

İş hayatınıza daha fazla emek harcayıp, olumlu eylemlerde bulunduğunuzda iş ortamınızı ve departmanınızın bütünsel çerçevesini yeniden şekillendirdiğinizi, şirketinize beklenenden çok daha fazla katkıda bulunabildiğinizi göreceksiniz. Çalışanlarınız güvende ve kendileriyle ilgilenildiğini hissettiğinde ise olumlu adımların arttığını fark edeceksiniz. Çalışanlarımız, müşterilerimiz ve hizmet aldığımız firmalar ile etkili iletişim kurarsak olumlu sonuçlarla karşılaşacağımız kesindir.

Kişilerin sahip olduğu değerler konusunda düşünmesine izin vermek onların değerinin artmasını sağlayacaktır. Ve bu ruh çalışma ortamınıza bir kez egemen olduğunda, paha biçilemez bir insan sermayesine sahip olduğunuzu göreceksiniz.

Bu makalenin hazırlanmasında “Becoming the CEO… of Yourself” adlı çalışmadan yararlanılmıştır.




Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)