İş yapış şeklinizi değiştirecek trendlere hazır mısınız?


Gelecek bilimciler her konuda birbiri ile fikir birliğine varamasa da, herkes tarafından “mutlak” kabul edilen bazı önemli trendler var. Dilerseniz önümüzdeki on yılda iş yapış şeklimizi değiştirmesi beklenen bu gelişmelere kısaca göz atalım:

E-posta

Elektronik mesajların kurumsal iletişimin kalbi ve ruhu haline gelmesi on yıldan daha kısa sürdü. Günümüzde e – postalar kişilerin veri toplama süresini kısaltsa da, dolu mesaj kutuları ve gereksiz iletilerle karşı karşıya kalmasına da neden oluyor. Geleceğin e –posta sistemleri bu sorunlara tamamen çözüm bulamasa da, yeni yetkinlikleri beraberinde getirecek.

Bu konuda yapılan tahminlerin başında daha iyi anti-spam programlarının geliştirileceği geliyor. İkinci bir öngörü ise daha güçlü bilgi yönetimi ve işbirliği araçlarının gelişeceği yönünde… Uzmanlar gelecekte birbiriyle ilintili bazı mesajların otomatik olarak birleştirileceğini, otomatik lisan tercümesinin gündeme gelebileceğini öngörüyor. Dahası, bir araya getirilmiş mesajlar sayesinde çalışanların tek bir mesaj kutusundan e-postalarını kontrol edebileceği, sesli mesaj gönderebileceği ve faks çekebileceği de tahminler arasında…

Uyumayan şirketler

Farklı ülkelerde iş yaptıkları için saat farklarını kapatmak isteyen, üretim ve hizmetlerine hız kazandırmayı amaçlayan daha çok şirket haftanın yedi günü, 24 saat çalışır hale gelecek. (Bir dip not: ABD’de hali hazırda 24 milyon kişi, bu şekilde çalışıyor.)

7/24 çalışma şekli, İnsan Kaynakları yöneticilerinin işini daha da karmaşık hale getirecek. Çünkü belki de şirketler, çalışanların çocuklarına uyurken göz kulak olması için gereken bakım hizmetlerini de üstlenmek durumunda kalacak. Bu arada yoğun çalışma saatleri nedeniyle sağlık sorunları yaşadığını söyleyen çalışanların sayısı da artacak. Bu da İnsan Kaynakları’nın nöbet ve mesailer konusunda yaratıcı yaklaşımlar geliştirmesi gerektiği anlamına geliyor.

Yapay zeka

İnsan gibi düşünebilen bilgisayarlar üretme fikrinin modası asla geçmiyor. İş dünyasında hali hazırda kullanılan yazılımlar müşteri davranışlarını ve fabrikalardaki makine hatalarını öngörebiliyor. Bu yetkinlikler gelişmeye devam edecek. Web ve veri depoları büyüdükçe, insan zihninin ulaşamadığı sorunları çözmek yapay zekaya bırakılacak.

Çalışanların kaçan keyifleri

Çalışanlar son yıllarda zor dönemlerden geçer oldu. Ekonomik durgunluk ve krizler işten çıkarmaları, şirket küçülmelerini beraberinde getirdi. Onlardan daha çok ve uzun saatler boyu çalışması beklendi, öte yandan terfi ve ücret artış oranlarında azalma yaşandı. Uzmanlara göre krizler aşılsa, ekonomi düzelse bile çalışanların üzerine sinmiş olan tatminsizlik ve kızgınlık uzun süre etkisini koruyacak gibi görünüyor.

ABD’de yapılan araştırmalara göre, çalışanların sadece yüzde 25’i işverenlerine karşı güçlü bir bağlılık hissederken, her 10 çalışandan 4’ü işleri konusunda kendilerini kapana kısılmış hissediyor. “Bazı organizasyonlar çalışanlarına neden iyi davranmak zorunda olduklarını ne yazık ki hala anlamıyor” yorumunu yapıyor uzmanlar: “İşyerindeki memnuniyetsizlikleri görmezden gelen işverenler verimlilik kaybı riskini de göze almak zorunda. Çünkü nitelikli çalışanlar mutsuz oldukları dönemlerde, daha yüksek maaşlı tekliflere asla hayır demiyor. Çalışanlarının kendilerini değerli hissetmesini sağlayan akıllı şirketler gelecekte çok kritik bir rekabet avantajı elde edecek.”

Ofis tasarımları

Gelecek yıllarda, pek çok çalışanın kendine ait bir odası, hatta odasının kapısı bile olmayacağı tahmin ediliyor. Tüm dünyada, özellikle yaratıcılığa dayalı sektörlerde özel masa alanları bulunan, ama birçok çalışanın paylaştığı ofislere doğru ciddi bir yönelim görülüyor.

Bu konuda İnsan Kaynakları yöneticilerine de önemli görevler düşmesi bekleniyor. İK yöneticileri, çalışanların kişisel ve profesyonel ihtiyaçları ile mimarların vizyonları arasında kritik bir bağlantı kurmak durumunda kalacak.

Emeklilik planları

Yakın gelecekte, çalışanlarına emeklilik planları sunmayan şirketlerin en iyi yetenekleri şirkete çekmek ve elde tutmak konusunda başarısız olacağı tahmin ediliyor. Çalışanların şirkete bağlılığını artırmak isteyen şirketler için de önceden belirlenmiş bir emeklilik planı sunmanın olmazsa olmaz olacağı öngörüler arasında…

Uzaktan çalışma

Araştırmalar, 2010 yılına gelindiğinde Amerika’da maaşlı çalışan kişilerin yarıdan fazlasının haftanın en az iki gününü ofis dışında geçireceğini gösteriyor. Bugün 28 milyon kişi resmi şirket politikaları çerçevesinde uzaktan çalışma yöntemi ile görev yapıyor. Haftanın bir ya da daha fazla gününü gayri resmi biçimde şirket dışında çalışarak geçirenlerin sayısı da milyonları buluyor. Uzmanlara göre, Internet erişimi ucuzladıkça ve mobil teknolojilerin kullanımı artmaya devam ettiği sürece bu rakam çok daha ciddi boyutlara ulaşacak.

Bununla birlikte, önümüzdeki 10 yıl içinde bile haftanın beş günü uzaktan çalışılan bir meslek bulunması mümkün olmayacak gibi görünüyor. Uzaktan çalışma ilk kez 1990’larda konuşulmaya başlandığında herkes işgücünün darmadağın olacağından ve ofislerin kapanacağından dem vuruyordu. Ancak hiç de öyle olmadı. Uzmanlara göre şirketler gelecekte sahip oldukları gayrimenkulleri azaltarak, çalışanlarını ortak ofisler kullanmaya teşvik edecek. Bu da, esnek ve yarı zamanlı uzaktan çalışma ortamları yaratacak. Ancak kişilerin çalışmaya geldiği merkezi bir lokasyon her zaman var olacak.

Çocuk bakımı

Çocuk bakımı çalışan ebeveynler için şimdi olduğu gibi gelecekte de çok önemli, hatta kimi zaman yürek parçalayıcı bir gündem maddesi olmaya devam edecek. Uzmanlar, çalışan ebeveynlerin konuyla ilgili en büyük sorunlarının bebek bakıcısının hastalanması durumunda ya da tatil günlerinde kreşlerin kapanması sonucunda ortaya çıktığını belirtiyor. Bu nedenle giderek daha çok şirketin bu tür acil durumlarda çalışanları için ayarlama yapması gerekeceği öngörülüyor. Bununla bağlantılı olarak, şirketlerin konuyla ilgili yaratıcı çözümler sunan (çocuklar için tiyatro kursu gibi…) hizmet sağlayıcılarla çalışmaya hız kazandıracağı da tahminler arasında.

Dış Kaynak Kullanımı

Önümüzdeki yıllarda hızla büyümesi beklenen dış kaynak kullanımı pazarının, İK’nın geleneksel işlerini üstlenerek insan yönetiminde dikkate değer bir değişim yaratacağı öngörülüyor. 2002 yılı verilerine göre tüm dünyadaki şirketler İnsan Kaynakları Yönetimi’nde dış kaynak kullanımına 61.2 milyar dolar harcadı. Bu rakamın önümüzdeki yıl 103.3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Uzmanlara göre gelecekte şirketler hizmetleri paylaştırmak yerine, farklı İK Yönetimi hizmetlerini tek bir hizmet sağlayıcıya teslim etmeyi tercih edecek.

Birleşmeler

İnsan Kaynakları Yönetimi gelecekte, kurumsal birleşmeler sırasında çok daha kritik bir rol üstlenecek. Uzmanlara göre, bir başka şirketin çalışanlarını satın alabilmek amacıyla gerçekleşen satın alımların oranı, tüm satın alımların neredeyse yarısına ulaşacak.

Uzmanların konuyla ilgili bir başka tespiti daha var: Geçmişteki evlilik ve satın alımların başarısız olmasının temel nedeni anlaşma tamamlanana kadar işgücü yönetiminin müzakerelere dahil edilmemesi… Uzmanlar kimsenin, iki kültürün bir arada yaşayabilirliğini gündeme getirmediğinden dem vuruyor. Daha da kötüsü genellikle satın alımı gerçekleştiren şirket, satın alınan şirketi kendisi için cazip hale getiren yönleri bir yana bırakarak ortağını değiştirmeye çalışıyor.

Serbest çalışanlar ve danışmanlar

Maliyetleri kontrol etmek ve esnekliğin tadını çıkarmak amacıyla Dış Kaynak Kullanımı seçeneğini değerlendiren şirketlerin sayısı hızla artarken, serbest çalışanlar ve danışmanları kullanmayı tercih edecek şirketlerin oranının da yükseleceği tahmin ediliyor. Dan Pink tarafından 2001 yılında yayınlanan “Free Agent” kitabına göre, gelecekte kurumsal şirketlerde bağımsız çalışanların sayısında ciddi bir artış gözlemlenecek. Bu da dikkate değer değişiklikleri beraberinde getirecek. “Şirketler artık belli görevler için çalışanları işe almayacak” diyor Pink: “Bunun yerine şunu söyleyecekler: ‘Çerçevesi belirlenen bu işi 10 yıl süresince belli bir kişinin yapmasını istiyoruz. Sonrasına bakarız…’” Pink’e göre bir süre sonra kariyer planlamanın yerini, kendi kariyer patikalarında ilerlemeyi seçen, bu doğrultuda kurumsal pozisyonlar arasında hareket eden çalışanlarla yapılan uzun vadeli kontratlar alacak.

Sağlık Yönetimi

Bazı işverenler bir süre sonra, hastalanan çalışanlarının tedavilerini karşılamak yerine “iyi hal yönetimi” konseptine göz kırpmaya başlayacak.

Süreç, çalışanların (ve kimi zaman eşlerinin) bir anket doldurması ile start alıyor. Bu anket aracılığıyla, şirketlerin sağlık harcamalarının yüzde 20-35’ine neden olan astım, kalp hastalıkları ve diyabet gibi kronik hastalıklara neden olan faktörler belirleniyor. Eğer anket potansiyel sağlık sorunlarını işaret eden iki ya da daha fazla faktörü tespit ediyorsa çalışan, bir hemşire, sağlık eğitmeni, diyetisyen ya da antrenörden gönüllü olarak koçluk desteği almaya başlıyor. Çalışanın koçu sağlık riskiyle ilgili bir plan hazırlayarak, kişinin gelişimini haftalık telefon görüşmeleri aracılığıyla takip ediyor.

Hastalıkların yüzde 50’sinin önlenebilir olduğunu belirten uzmanlar, bu yaklaşım sayesinde şirketlerin sağlık harcamalarında ciddi kesintiler olabileceğine işaret ediyor. Ayrıca işgücü devir oranları azalıyor, yapılan yatırım sayesinde çalışanların şirkete olan bağlılığı artıyor ve elbette verimlilik oranları yükseliyor.

İşyerinde maneviyat

Tüm dünyada obezite oranı artıyor. Çalışanların büyük bölümü borçlar altında. İş güvencesi ile ilgili kaygıları var. Ve tüm bu nedenlerden dolayı giderek daha çok çalışan manevi rahatlık peşinde koşuyor. Uzmanlar, “İş ortamlarında yaşanan en büyük değişim, maneviyata duyulan ilgiyle kendisini gösteriyor. Bu, doğru işi yapmakla ilgili. İş tatmini ile ilgili. Gelecekteki işlerin kesinlikle daha anlamlı olması gerekiyor” diyor. Maneviyatla ilgili kitapların sayısındaki artışın, kariyer/özel yaşam dengesi gibi konuların önemli bir gündem maddesi haline gelmesinin bunun en önemli göstergesi olduğu belirtiliyor.

Güvenlik ve mahremiyet

Teknolojiler sofistike hale geldikçe, şirketlerin bilgisayar ağlarını yönetenlerin hareket alanları da genişleyecek. Mahremiyet savunucularının tüyleri diken diken olsa da; kameralar, biometrik araçlar ve ağların gözetlenmesi pek çok organizasyon için artık olmazsa olmaz unsurlar haline geliyor. Uzmanlar gelecekte şirketlerin güvenliği bir seçenek değil, temel bir ihtiyaç olarak görmeye başlayacağını belirtiyor.

Bildiğimiz İK’nın sonu

Geleneksel bakış açısına göre, İK sonunda uzun zamandır peşinde koştuğu yere; yönetim kurulu masasındaki sandalyesine ulaşabildi. Ancak İnsan Kaynakları’nın stratejik seviyede ne kadar katma değer yarattığı hala bir soru işareti.

Uzmanlara göre, günümüzün İK yöneticileri hala geleneksel İK etkinlikleriyle ilgilenmekten rahatsızlık duymuyor. Oysa verimli iş ortakları olmak isteyen İK’cıların beceri seviyelerinde değişiklik yapmaları şart. Araştırmalar, ABD’deki şirketlerin neredeyse yüzde 30’unun İK geçmişli değil, “iş” geçmişli İK’cıları terfi ettirdiğini gösteriyor. Kısacası bazı şirketler, İK’nın stratejik ortaklık rolünün İK background’una sahip birilerine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu düşünüyor. İşin özü şu: İnsan Kaynakları kendini yeniden keşfetmek zorunda! Eski yaklaşım ve modeller artık yeterli değil.

Bu makalenin hazırlanmasında “25 Trends that will change the way you do business” adlı çalışmadan yararlanılmıştır. (www.workforce.com)

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)