Bir İK tabusu: Ofis aşkları


Literatürde ofis aşkları

Ofiste yaşamında yaşanan duygusal ilişkiler yeni bir konu değil. Yine de son zamanlarda sıklığında bir artış yaşandığı bir gerçek... İşimizin hayatımızın içinde kapladığı alan genişledikçe ofis içi romantik ilişkilerin artması da şaşırtıcı olmaktan çıkıyor.

Yıllardan beri bir “sosyal tabu” olarak görülen ofis aşkları, son zamanlarda bir “araştırma tabusu” haline de geldi. Sadece birkaç araştırmacı ofis içindeki ilişkilerin bireyler, çalışma ortamı ve şirket kültürü üzerindeki etkisini ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Montana State Üniversitesi’nde görev yapan Psikoloji Profesörü Charles Pierce bu konu üzerine en fazla eğilen bilim adamlarından biri… 70’li yıllarda Quinn ve 80’li yıllarda Warfield “ofis içi ilişkileri” ilk defa bir başlı başına incelenmesi ve araştırılması gereken bir konu olarak ele alan akademisyenler oldu.

Akademik çevreler bu konunun üzerinde durmak konusunda hala kararsızlık gösterse de kendilerine gelen taleplerin sesi giderek yükseliyor. Özellikle bazı bilim adamları ve kariyer koçları ofis içinde yaşanacak özel ilişkilerin tehlikelerini sürekli dile getiriyor:

“…yaşanan ilişkinin çok fazla yolunda gitmesi de
bitmesi de zamanla sorun yaratacaktır.
Dolayısı ile çalışanlardan biri veya her ikisi de departman,
hatta şirket değiştirmek zorunda kalabilir…”

“…iş yaşamında bırakın aşık olmayı
çok yakın arkadaşlık bile çok fazla tercih edilmez...
Peki, yıllarını bir arada geçirmiş insanların
ilişkilerini hala yüzeysel tutmaları sizce mümkün müdür?”

Popüler psikoloji ise genellikle ofis içi ilişkilerin bireyler üzerindeki etkilerine odaklanıyor. Oysa bu ilişkiler sadece bireyleri etkilemekle kalmıyor, zamanla çalışma arkadaşlarına, yöneticilere, başka departmanlara yayılarak organizasyonun tümünü etkilemeye başlıyor.

İnsan Kaynakları ise konuyu bireysellikten çıkarıp organizasyonun tümüne yayarak ciddi bir konu olarak ele alması gereken tek birim. Bu yüzden ofis içi romantizm ile ilgili bir “organizasyonel tepki” oluşturmak uzun dönemde yapılabilecekler arasında en mantıklısı.

En “romantik” sektörler:
Medya, reklâmcılık ve pazarlama…

Amerika’da yönetim personelleri için profesyonel hizmet ve network hizmeti sunan web tabanlı bir şirket olan OfficeClick.com’un yaptığı bir araştırmaya katılan çalışanların yüzde 66’sı bugüne kadar çalıştıkları yerde böyle bir ilişkiyle karşı karşıya geldiklerini ifade ediyorlar.

Araştırma aynı zamanda ofis içi ilişkilerin en çok hangi sektörlerde görüldüğü sorusuna da yanıt arıyor. Ortaya çıkan sonuçlar “ofis romantizminin” en yaygın olduğu sektörlerin medya, reklamcılık, pazarlama/iletişim, hukuk ve danışmanlık olduğunu gösteriyor. Tabii ki geri kalan sektörlerde de bu duruma rastlanmıyor değil… Ofis içi ilişkiler insanın olduğu her yerde ve her zaman ortaya çıkabilecek bir durum elbette.

Ünlü reklam ajansı Pars/McCann-Erickson’ın İnsan Kaynakları ve İdari İşler Direktörü Murat Darga da içinde yer aldıkları reklamcılık sektöründe duygusal beraberlikler ile çok sık karşılaşıldığını ifade ediyor: “Çoğu çalışanımız zamanının büyük kısmını şirkette geçirdiği ve ekip çalışmalarında bulunduğu için birbirini normalden daha hızlı tanıyor. Bu da yakınlaşmalarını arttırabiliyor. Bu tür birlikteliklere işleyişi etkilemediği sürece müdahale etmeyi düşünmüyoruz.” Pars/McCann- Erickson’da duygusal beraberlikler ile ilgili bir kural olmadığını söyleyen Darga, evlilik söz konusu olduğunda bir takım özel uygulamaların söz konusu olabileceğini de sözlerine ekliyor.

Arabulucu rolü İK’ya düşüyor

Ofis aşkı fenomeni, kimi zaman İK profesyonelleri için çözülmesi gereken bir sorun halini alabiliyor. İlişkilerin sonunda ortaya çıkabilecek kişisel bir takım sorunlara arabulucu rolünü İK’nın üstlenmesinin yanı sıra, sorunun yayılıp organizasyonu etkileme riskini önlemesi gereken de yine İnsan Kaynakları oluyor. Çünkü ofiste yaşanan ilişkiler sadece ilişkinin taraflarını değil çalışma arkadaşlarını da önemli oranda etkiliyor.

OfficeClick’in yaptığı araştırmaya katılanların sadece yüzde 29’u ofiste yaşanacak ilişkilerin zararsız ve eğlenceli olduğunu düşünüyor. Bu oran aynı zamanda araştırmaya katılanların yüzde 70’inin ofis içi ilişkiler ile ilgili negatif fikirlere sahip olduğunun da bir göstergesi. Ayrıca “kırılan kalpler”, “ilişkideki iniş çıkışlar” ve “romantik molalar” da çalışan verimliliğinin önünde birer engel olarak yer alıyor.

İK profesyonelleri her ne kadar bu karmaşık konuya fazla ellerini sürmek istemese de, ofis içi ilişkilerin giderek artması sorunun görmezden gelinmesini güçleştiriyor. Çünkü İnsan Kaynaklarının desteği olmadan işveren ve yöneticilerin çalışanlar arasındaki ilişkiler ile baş etmesi mümkün değil. Uzmanlar, bu konuda hiçbir olumsuzlukla karşılaşmamak için ise yapılması gereken en önemli şeyin şirket bazında uygulanacak bir strateji belirlemek olduğunu belirtiyor.

İstanbul Doors Group Kurumsal İletişim Direktörü Nihal Yıldırım Karaoğlan konuyla ilgili şunları söylüyor: “İlişki iyi giderken her şey güzel olabilir. Ama iki kişi arasında duygusal sorunlar yaşanmaya başlayınca bunun hem onların hem de diğer çalışanların performanslarına negatif etki yapmaması için sınırlarınızı yazılı ve sözlü olarak tüm çalışanlarla paylaşmanız gerekiyor. Sonuçta duygusal yakınlaşmalar her türlü ortamda olabilir ama işyerinde yaşandığı zaman bunun işe ve diğer çalışanlara negatif etkisi olmaması gerekiyor.”

Murat Darga da ofis içi ilişkilerin bir süre sonra performansı etkileyeceğini düşünenlerden. Darga, ofiste yaşanan bu ilişkilerin kariyer planlaması ve sosyal yaşam heyecanını sınırladığını, bunun da verimliliğe negatif yönde yansıdığını sözlerine ekliyor.

Kurumunuzu iyi tanıyın

Çalışanlarınız arasında ortaya çıkacak duygusal ilişkilerin sonucunda bir sorunla karşılaşmamak için atmanız en önemli adım, şirketiniz için neyin kabul edilebilir olduğunu, neyin olmadığını belirlemek olmalı. Çünkü her organizasyonun kültürü birbirinden farklı. Tüm şirketler için uygun olabilecek genel bir strateji bulmak da çok mümkün değil.

Bir örnek üzerinden gidelim: Amerika Seattle’da faaliyet gösteren bir elektronik şirketi, çalışanlar arasında ortaya çıkabilecek ilişkileri kesinlikle yasaklamıştı. Yöneticiler şirketi “aşksız” tutmak konusunda o kadar tutucuydu ki böyle bir ilişkinin öğrenilmesi halinde ikinci bir uyarıya gerek duymadan çalışanların işten çıkarılmaları söz konusu oluyordu.

Öte yandan, bazı firmalar çalışanları arasındaki ilişkileri hiç önemsemezken bazıları da bunu özellikle destekleyebiliyor. Southwest Airlines bu gruba örnek olarak gösterilebilir. Havayolu şirketinde çalışan 26 bin 900 çalışanın 1600’ü birbiriyle evli. Bu çiftlerin çok büyük bir bölümü çalışırken tanışmışlar. Şirket, çalışanların bu durumundan ve onların mutluluğunun bir parçası olmaktan o kadar memnun ki kendisini “Aşk Havayolları” olarak tanımlıyor.

Şirketlerin çok büyük bölümü bu iki uç noktanın arasında bir yerlerde yer alıyor. Yönetim ve kariyer sitesi Vault.com tarafından yapılan bir araştırmanın raporunda çalışanların yüzde 87’si işlerini olumsuz yönde etkilemediği sürece duygusal bir ilişkinin kendileri için bir sakıncası olmadığını belirtiyor.

Kuralları yazılı hale getirin

Diğer taraftan, şirketlerin büyük bölümü ofis içi ilişkiler ile ilgili yazılı kurallara sahip değil. Vault.com tarafından yapılan araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 70’i çalıştıkları şirkette romantik ilişkileri yasaklayan herhangi yazılı bir kural olmadığını ifade ediyor. Yüzde 17’si ise bunu yasaklayan bir kural olmasına rağmen, işi etkilememesi halinde bunun uygulanmadığını söylüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 8’i ofisteki ilişkilerin hoş karşılanmadığını ama yasaklanmadığını söylerken sadece yüzde 5’i konuyla ilgili yazılı bir düzenleme olduğunu belirtiyor.

Oysa ki şirketin konu hakkındaki tavrını yazılı bir kural haline dönüştürmemek gerçek bir hata. Çünkü yaşanan ilişkinin kötüye gitmesi kadar “çok iyi” gitmesi de kimi zaman sorun yaratabiliyor. Bu konuda önceden belirlenmiş bazı kuralların bulunmaması da daha sonra ortaya çıkacak anlaşmazlıklarda (buna hukuki anlaşmazlıklar da dahil) şirketin bir anda kendini taraflardan biri olarak bulabilmesine neden olabilir. Yazılı kurallar sadece yöneticilere karşılaştıkları durumlara nasıl başa çıkabilecekleri konusunda bir rehber olmuyor, aynı zamanda şirket için de bir nevi yasal koruma sağlıyor.

“Biz yasak koymuyoruz sınırlarımızı belirliyoruz”

Nihal Yıldırım Karaoğlan, İstanbul Doors Group’da işe yeni başlayan tüm çalışanlar ile bir oryantasyon programı gerçekleştirdiklerini, bu program içinde yer alan Oryantasyon kitapçığında işe yeni başlayan tüm kişilerin işlerini kolaylaştıracak bilgilerin yanı sıra, şirketin çalışma prensiplerini içeren ve ortak bir paydada tüm çalışanların buluşturulduğu konuların da yer aldığını söylüyor. Karaoğlan, bu konuların içerisinde ofis içinde yaşanabilecek duygusal yakınlıklara da yer verildiğini sözlerine ekliyor.

Karaoğlan böylece şirketin böyle bir durumun yaşanması halinde her hangi bir müdahalede bulunmaya gerek duymadığını çünkü hem duygusal yakınlaşmayı yaşayan çalışanlara, hem de diğer çalışanlar ve iş yerine zarar vermeyecek bir platformu önceden kurduklarını ifade ediyor. Bu konudaki yasaklamaların da anlamsız olduğunu belirten Karaoğlan, ortak bir dengeyi bulmak ve adil işleyişi gerçekleştirmek için sınırların önceden mutlaka açıkça belirlenmesi gerektiğini söylüyor.

Kuralları oluştururken

Şirket içinde yaşanması olası beraberliklerle ilgili bir dizi kurallar koymaya karar vermek aslında en önemli adımı atmak anlamına geliyor. İkinci adımın ne olması gerektiği hakkında hala tereddütleriniz varsa, önce şirketinizin sizden yani İnsan Kaynakları biriminden neler beklediğini analiz etmekle işe başlayın. İnsan Kaynakları olarak yapmanız gereken en son şey, çalışanlar arasında “onları sürekli gözetleyip özel hayatlarını kontrol almaya çalışan ağabeyleri” gibi bir imaj çizmek olmalıdır.

Kafanızdan geçen soruları duyar gibiyiz: “Çalışanların kendi aralarındaki ilişkileri söz konusu olduğunda ne kadar aktif olmalıyım?”, “Oluşturulan kuralları çalışanlara açıklarken nasıl bir yol belirlemeliyim?”, “Çalışanlardan gelecek tepkiler ile nasıl başa çıkabilirim?”… Kurallarınızı yazılı hale getirirken ne çok küçük ayrıntılara takılın, ne de önemli olanları atlayın. Bu detaylar arasında oluşturacağınız çizgide dengede durmayı başarmalısınız.

Kurallarınızı sözlü iletişime açmaktan korkmayın

Kuralları belirledikten sonra şirketiniz için uygun görülen ve görülmeyen davranışları sözlü olarak da dile getirmeniz ve iletişime açmanız şart. Çünkü size kamuoyu görüşü gibi gelen bir konu aslında öyle olmayabilir. Ne kadar açık ve net olursanız gelecekte o kadar az sorunla karşılaşırsınız.

Diğer taraftan, kurmaya çalıştığınız sistem aslında yöneticileri pasifize eder nitelikte olmamalı. Birimlerde düzeni sağlama görevi bırakın asıl sahibinde; yani yöneticilerde kalsın.

Bazı şirketler bu konuda, çalışanlardan birini başka bir birime transfer etmek gibi bir yöntem uyguluyor. Aslına bakarsanız bu çok da kötü bir fikir sayılmaz. Fakat yine de dikkat edilmesi gereken bir takım noktalar var. Bunlardan bir tanesi şirketin gerçekten böyle bir transferi gerçekleştirmek için yeterli derecede büyük olup olmadığı, ikincisi ise çalışanın kendisi hakkında verilen bu karara nasıl tepki vereceği…

Şirket için riskleri ortadan kaldırmayı amaçlayan yasaklama gibi uygulamalar, kişisel haklara/tercihlere saygı anlamında şirketin kötü bir imaj çizmesine de neden olabilir.

Bunların yanı sıra konuyla ilgili bir çok karar önceden belirlenmiş bir prosedür olmadığı için genellikle “duruma göre” uygulanıyor. Karar mekanizmasına esneklik sağlayan bu durum aslında firmanın yasal süreçlerde savunmasız kalmasına sebebiyet veriyor. Oysa şirket kültürüne bağlı olarak izlenebilecek birçok yöntem var. Unutmayın ki görmezden geldiğiniz her vaka uzun vadede şirketinizin ömründen götürecektir.

Aşk her zaman var olacak

Ofiste içi ilişkiler her zaman yaşanmaya devam edecek. Zaten uzun süre bir arada kalmak zorunda olan erkek ve kadının zamanla birbirine yakınlaşmasından daha doğal bir şey de olamaz.

Bir İnsan Kaynakları yöneticisi olarak, bu konuda bir şeyler yapmaya başlarken insan doğasını göz ardı etmemelisiniz. Ofiste yaşanacak ilişkilerin önüne geçmeyi hiçbir zaman kendinize görev edinmeyin. Siz ne kadar engelleyici kurallar koyarsanız koyun insan doğası eninde sonunda galip gelecektir.

Sizin İnsan Kaynakları profesyoneli olarak rolünüz organizasyonu “olması gerekenler” yönünde şekillendirmek ve doğru iletişimi sağlamak olmalıdır. Tabii ki “ofis içinde yaşanacak beraberlikler organizasyonu her zaman kötü engelleyecektir” gibi bir önyargıya kapılmak da yersiz olacaktır. Fakat şirket kültürünüz ve çalışanlarınızın ortak görüşleri ile hazırlayacağınız bir kurallar çerçevesi, çalışanlarınızın aslında neden burada olduklarını unutmamalarını sağlayacaktır: çalışmak…

İnsan Kaynakları’nı endişelendiren ne?

Biliyoruz ki çalışanlar arasında kimi zaman (iyi ya da kötü) öyle ilişkiler gelişiyor ki, bunlar İK için ayrı ayrı ele alınması gereken birer vaka haline dönüşebiliyor. Bunun nedenlerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:

• Özel hayat ve iş hayatı birbirinden her zaman ayrı tutulan, en azından ayrı tutulmaya çalışılan kavramlar olmuşlardır. Hancock’un da söylediği gibi “Organizasyonlar iş yerindeki romantik ilişkileri ve diğer tüm sosyo-seksüel davranışları şirket kültürünün dışında oluşan olaylar gibi gösterme eğilimi gösterirler.”

• Yaşanan bu ilişkilerin verimlilik ve performans üzerindeki etkisi açık değildir. Bazı araştırmacılar çalışanlar arasında yaşanan bu ilişkilerin taraflar ve çalışma arkadaşlarının konsantrasyonu üzerinde az ya da çok mutlaka bir etkisi olduğunu savunurken, bazıları da tam aksini iddia ediyor. Örneğin 1996 yılında Pierce tarafından yapılan bir araştırma iş yerinde yaşanan aşkların çalışanların işe gelme konusundaki şevkini büyük oranda artırdığına dikkat çekiyor.

• Bazı durumlarda ilişkilerin boyutu değişerek, tarafların kendi rızasıyla başlayan ilişkiler “cinsel taciz”e dönüşebiliyor. Şüphesiz ki “iş yerinde cinsel taciz” İnsan Kaynakları için en hassas konulardan bir tanesini oluşturuyor.

• İlişkiler özellikle organizasyonda tepe yönetimde yer alan biriyle en alt kademede yer alan bir çalışan arasında yaşanıyorsa (örneğin bir yönetim kurulu üyesi ve bir stajyer) durum çalışanların gözündeki etik anlayışına zarar veriyor.

Çalışanlar ne düşünüyor?

İş yerinde yaşanan ilişkiler konusunda literatürdeki uygulamaları ve İnsan Kaynakları yöneticilerinin görüşlerini aktardık. Ama tüm bu kuralların yanında bir de konunun “insan” boyutu var. Bakalım çalışanlar tüm bu ön yargılardan ve kurallardan bağımsız olarak “iş yerinde aşk” konusu hakkında neler düşünüyorlar…

“Aşk bir hukuk bürosu için fazla tehlikeli olabilir”

“Aşk en basit tarifiyle; elini kolunu nereye koyacağından emin olamamak, adımını nereye atacağını bilememek, sürekli bir mutluluk, bazen aşırı derecede alınganlık... Tüm bu duygular, özellikle bir hukuk bürosunda, çok büyük bir ihtimalle birçok problemi beraberinde getirecektir. Çünkü bir avukatsanız, saati saatine uymanız gereken bir ajandanız vardır; olayları daha dikkatli inceleyip satır aralarını görmeniz gerektiğinden sabır ve konsantrasyona ihtiyacınız vardır. Hukuk söz konusu olunca “bu iş aslında yarına da kalabilir” deme şansınız asla olamaz. Fakat bu ihtimallerin hepsi “iş arkadaşıyla yaşanabilecek bir aşk” üzerine gördüklerim. İlişki biraz ilerledikten sonra durum bu kadar vahim olmayabilir. Ama ben yine de iş yerinde yaşanacak duygusal bir birlikteliğin işteki performansa ve verimliliğe etkisinin olumlu olabileceğini düşünmüyorum. Böyle bir durumla hiç karşılaşmamış olsam da çalışanlarımın arasında duygusal bir birliktelik olması, işlerimizin aksama ihtimali yüzünden, beni rahatsız edebilir. Bu yüzden şirketlerin de bu konuda bir takım kısıtlayıcı kurallara sahip olmasını doğal karşılıyorum.”

Demet / Hukuk

“En zoru diğer insanlara açıklamak”

“İş yerinde yaşanacak her duygusal ilişkinin, kişilerin iş performanslarını olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyorum. Ayrıca, insanların gün içinde birbirini sürekli görmesi, iş konusunda diyaloga girmesi, bazen birbirleriyle ters düşmesi özel hayatlarını da etkileyecektir.

Bir sene önce, işyerinde çalıştığım bir arkadaşımla ilişkimiz başladı. Önceleri, ne patronlarımızla ne de son derece yakın olduğumuz arkadaşlarımızla bu durumu paylaşamadık, çünkü insanların bu konuda ne düşüneceğinden emin olamadık. Zaten durumun açıklanmasından kısa bir süre sonra da erkek arkadaşım farklı nedenlerle işten ayrıldı. Ancak birlikte çalıştığımız bu kısa süre içinde şirketteki verimliliğimin oldukça düştüğünü, konsantrasyon problemi yaşadığımı söyleyebilirim. Çoğu şirketin zaten bu anlamda kısıtlayıcı kuralları var, ancak bu kuralların yaptırım gücü olduğunu düşünmüyorum. Özellikle ilişkilerin evlilik noktasına geldiği boyutlarda şirket kurallarının işten ayrılmalara neden olduğunu görüyoruz. Bu, özellikle verimli elemanlarını kaybeden işverenler için son derece üzücü bir durum olsa gerek.”

Senem / Halkla İlişkiler

“Şirketlerin kısıtlayıcı kuralları olmamalı”

“Bugüne kadar aynı işyerinde çalıştığım bir arkadaşımla ilişkim olmadı. Sanırım olmasını istemem de… Aşkın insan üzerindeki en büyük etkisi olan konsantrasyon bozukluğu, performans ve verimliliğin düşmesine doğrudan zemin hazırlayacaktır. Bu konuda bence en önemli sorumluluk çalışana düşüyor. Çünkü bireyin iş ve özel yaşam dengesini koruma sorumluluğu ne yöneticilerine ne de İnsan Kaynakları departmanına aittir. Birey yaşamı hakkındaki en doğru kararı ancak kendisi verebilir. Bunun yanı sıra şirketlerde yaşanan duygusal ilişkiler için kısıtlayıcı kurallar olmamalı. Bazı şirketlerde nişan ve evlilik durumlarında çiftlerin çalışma yerlerinde değişiklik yapma yoluna gidildiğini gözlemledim. Özellikle kurumsal şirketlerde görülen bu tarz uygulamaları ast-üst ilişkisi, yetkiler, sorumluluklar, şirket öncelikleri açısından mantıklı buluyorum.”

Özge / Bankacılık

“İnsanı robot olarak gören zihniyetin
hala var olduğunu görmek üzücü”

“Duygusal yakınlığın performans ve verimlilik adına negatif bir unsur olmayacağı kanısındayım. Bilakis bahsi geçen unsurlara pozitif bir ivme katacaktır. Bu aslında çok basit bir denklem… Düşünsenize artık sabahın o erken saatinde size kuş tüyüyle bezenmiş gibi gelen ve bin bir güçlükle vedalaştığınız yatağınızdan büyük bir şevk ve istekle kalkmanızı sağlayacak bir sebebiniz var. Hiç şüpheniz olmasın çok az insan işe gitmek için bu kadar isteklidir. İş hayatı profesyonel bir yaşantıdır ve aklıselim her insan yaptığı işin sorumluluklarını, yapacağı hataların kendisine nelere mal olacağını az çok kestirebilir. Bu açıdan belli bir yaşa gelmiş insanlar olarak kimsenin budala aşık rolüne soyunacağını düşünmüyorum. Her ne kadar aynı işyerinden biriyle duygusal bir yakınlık söz konusu olsa da herkes orada yaptığı işle var olduğunun ve varlık sebebini yerine getirmemenin kendi varlığını hiçe saymak olduğunun bilincindedir bana göre… Fakat hala bazı şirketlerde İK departmanlarının iş yerindeki duygusal yakınlaşmaları hoş karşılamadığını, hatta bir adım öteye giderek bunları yasaklama yoluna gittiğine üzülerek şahit oluyoruz. İnsanı robot olarak gören bu zihniyetin temsilcilerinin sanayi devriminden en fazla bir yüzyıl sonra yok olması gerektiğini düşünsem de hala var olduğunu görmek son derece üzücü.”

Tamer/Finans

Üç tehlikeli duruma dikkat

Ofiste yaşanan aşkların ateşi kimi zaman organizasyonun tümünü yakabiliyor. Size abartılı gibi gelse de kimi durumlar oldukça ciddi sorunları da beraberinde getirebiliyor. İşte bu durumlardan en önemli üçü:

Zina davalarına konu olabilecek ilişkiler

Bu tarz ilişkiler bir İnsan Kaynakları Yöneticisi için belki de içinden çıkılması en güç olan durumlardan biri. Hiç şüphesiz yapılması gereken; sorunu kişisel olmaktan çıkarıp profesyonel bir çözüm aramak olmalıdır. Bununla beraber eğer Arabistan veya Japonya merkezli bir şirkette görev alıyorsanız bu konuda çok daha sert bir tavır almanız gerekebilir.

Bu yüzden ana şirketiniz için neyin kabul edilebilir olduğunu ve neyin olmadığını en iyi şekilde öğrenin ve bu bilgileri tüm yöneticilerinizin iletişimine açın. Hatta bu konuda çalışan el kitabı hazırlamanız hiçbir yanlış anlaşmaya fırsat vermemeniz açısından faydalı olabilir.

Şeffaf ilişkiler!

Ofis içi aşklar ilişki fazla ortada yaşandığı zaman gerçek bir soruna dönüşebilir. Özellikle çiftlerin “romantik molaları” diğer çalışanlar için rahatsızlık verici olabilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda bir İnsan Kaynakları yöneticisi olarak yapmanız gereken; olaya doğrudan müdahale etmekten ziyade, yöneticileri çalışanlar ile konuşma konusunda uyarmak olmalıdır. Birim yöneticileri kendilerine bağlı bulunan diğer çalışanların profesyonel olmayan ve rahatsızlık verici duygularını dile getirmekten sorumlu olmalıdır.

Ast – üst ilişkileri

İşte şirkete en fazla zarar veren ve en fazla hukuki davaya sebebiyet veren ilişki çeşidi… Geçmişte yaşanmış örnekler de gösteriyor ki bu ilişkiler sona erdiğinde astlar, üstlerinin baskısı ile böyle bir şey yaşadıklarını savunabiliyorlar.

OfficeClick.com’un yaptığı araştırma bu ilişkilerin aynı zamanda iş arkadaşları arasında en fazla dargınlığa sebep olan ilişki çeşidi olduğunu da gösteriyor. Çünkü böyle bir ilişki taraflar tarafından açıklanmış olsun ya da olmasın diğer çalışanlar tarafından fark edildiğinde ister istemez o kişiye karşı her konuda bir ayrımcılık yapılacağını düşünmeye başlıyorlar. Bu da zamanla çalışanların yönetime olan güvenini kaybetmesine yol açıyor.

Kaynaklar:

Maninder Singh Walia: “Office Romance: HR's Role” (https://www.123oye.com)
Susan Heathfield “Tips About Dating, Sex and Romance at Work” (www.humanresources.about.com)

Quinn Coping with cupid: the formation, impact and management of romantic
relationships in organizations” (Administrative Science Quarterly)

Warfield A, Swartz A & D Wood “Co worker romances: impact on the work group and on the career oriented women Personel”

Hancock A “Romance in the workplace: attitudes and practices in Australian organisations” - unpublished thesis submitted as part of Bachelor of Economics Honours Degree at Department of Work and Organisational Studies, University of Sydney





Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)