Kadın Liderliği Üzerine...


Birçok toplumda kadınların özgürlüğüne engel olan bu sınırlamalar, son 30 40 yıldır, özellikle gelişmiş ülkelerin gündemlerinde yer almıştır. İlk zamanlar, sadece kadınları ilgilendiren sorular olarak tartışılan bu sınırlamalar, son yıllarda tüm toplumu temelden ilgilendiren ve de kadın erkek arasındaki eşitlik olarak görülmeye başlanmıştır.

Türkiye’de bu tartışmalar çok da sınırlı bir şekilde olsa da sürmektedir. Türk toplumundaki bireyler arasında değişik konularda bir çok eşitsizlikler vardır. Bu durumun bir çok açıklamaları vardır. Burada, toplumdaki kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliği bir güç farklılığı olarak da görmek önemlidir.

Kadın ve erkek sıfatları, biyolojik olarak iki ayrı cinsiyetteki insanlar arasındaki farklılıkları tanımlar. Peki siz, şöyle çevrenizdeki insanları kısa bir süre düşünün. Onları kişi olarak tanımlarken, hangi temel yargı kavramlarınızı kullanıyorsunuz?

Sosyal cinsiyet kadın ve erkek arasındaki, kadınlık ve erkeklik arasındaki sosyal olarak yaratılmış farklılıklar bireylerin çalışma hayatlarında neler olduğunu, insanların nasıl destek ve eleştiri gördüklerini hissetmelerini anlamak organizasyonlar açısından oldukça önemlidir.

Türkiye nüfusunun, yaklaşık olarak yarısını kadın cinsiyetindeki insanlar oluşturmaktadır. Acaba nüfusun yarısı toplumda ne şekilde temsil ediliyor? Politik alanda, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca, şimdiye kadar bir kadın başbakanımız oldu. Meclisteki oranlama nasıl? Neden kadın milletvekili sayısı çok az sayıda? Kadınlar toplumun yönetimi için üzerlerine düşen sorumluluğu almak istemiyorlar mı?
Eğitim alanına bakalım: Ülkemizde hala bir çok kırsal kesimde, “Kız çocukları okuyup da ne olacak” anlayışı sürmektedir. Üniversitelerimizde kadın öğrenci, araştırmacı, öğretim üyesi, doçent ve profesör oranı ne kadar? Ve neden bu oran üst seviyelere çıktıkça, gittikçe azalmaktadır?

Çalışma hayatına bakalım: Türkiye’deki en büyük 100 şirketin yönetim kurullarında kaç kadın var? Kadın liderlere ne kadar yer veriliyor? Acaba erkekler daha iyi liderlik mi yapıyorlar yoksa onlar doğuştan mı liderliğe yatkınlar? Ya da kadınların liderliğe karşı ilgileri çok mu az?

Tüm bunlar ne demektir? Bir toplumda tüm bireylerin yer almasına izin verilmemesi, tüm bireylerin yeteneklerinin tam anlamıyla kullanılmaması bu toplumun gelişmesini ne şekilde etkiler? Aynı şekilde, bir şirkette hem kadınlara hem de erkeklere her konuda eşit bir şekilde yer verilmemesi nelere yol açar? Bir şirketin gelişim bakış açısından, o şirketteki insansal kaynakların tüm olarak kullanılmaması endişe yaratır.

Kadın ve erkekler arasındaki eşitsizliğin en büyük nedenlerinden biri, toplumda erkek ve kadınlara karşı; toplumdaki, onların sosyal cinsiyetleri hakkındaki temel inanç kavramları nedeniyle onlara karşı oluşan önyargılardır. Kadınlar ve liderlik konusunda, dünyanın bir çok toplumunda; genel olarak kadınların lider olmak istemedikleri inancı yaygındır. Bunun doğal olarak bir temeli yoktur. Bunun açıklaması kadınlara karşı erkeklerde olan bir genelleme eğilimi olmasıdır. Belki bazı kadınlar lider olmak istemiyorlardır. Aynı zamanda da bazı erkekler lider olmak istemiyorlar.

Kadın liderler hakkında 1970’li ve 80’li yıllarda bir çok araştırma yapılmıştır: Bu araştırmalarda daha çok kadınların lider olup olamayacakları, kadın liderlerin kişisel özellikleri, kadınlarda liderliğe motivasyon, kadınların liderlik stratejileri, kadın liderlerin geçmişlerinin liderliklerini ne şekilde etkilediği, kadınların çoğunlukta olduğu çalışma guruplarında kadın liderler, erkeklerin çoğunlukta olduğu çalışma gruplarında kadın liderler konuları ele alınmıştır. Bu araştırmaların sonuçlarında, açıklamalar daha çok kadınların kendilerinde aranıyor. Kadınların, sosyalizasyon (toplumda sosyal bir birey durumuna gelmeleri, yetişmeleri, bir kız çocuğundan yetişkin bir kadın durumuna gelmeleri) sürecinde eksiklikler olduğu ve de yetersiz olduğu; bu nedenle de kadınların liderliğe uygun olmadığı sonucuna varılıyor.

Bu araştırmaların zayıf yanları organizasyonlardaki koşulların incelenmemesi ve sadece durumun eleştirilmeden tanımlanmasıdır. Erkeklerin her konudaki güç üstünlüğü tartışılmıyor ve kadınlara sadece organizasyonlardaki rekabet ve cinsellik hakkındaki oyun kurallarını nasıl öğrenecekleri hakkında öğütler veriliyor. Burada cinsellikle, kadınların erkekler tarafından cinsel bir nesne olarak görülmeleri ve bu bakış açısının onların organizasyondaki konumunu nasıl etkileyebileceği konusu kastediliyor. Ne yazık ki bu araştırmalar organizasyonlarda ne kadın liderlerin durumuna ne de kadınların genel koşullarına bir aydınlık getirdi. Sonuçta kadınlar problem olarak ortaya çıkıyor ve onların kişisel özellikleri ve ev durumları araştırmalarda görülen durumlara açıklama olarak getiriliyor; ki bu da, aslında burada daha da önemli olan nedenleri, yani organizasyonlardaki koşulları görülmez bir duruma getiriyor.

Kadınların kişisel durumlarına bakış açısını bir kenara bırakıp, onların içinde bulundukları organizasyonlara bakış açısını kullanırsak, o zaman hem oradaki yapılanmayı ve de seviyeleri hem de toplumdaki koşulları daha açık bir şekilde görmemiz kolaylaşacaktır. Bu konudaki iyi bir örnek “Cam tavan” teorisidir. Cam tavan, kadınların organizasyonlarda en üst seviyelerdeki pozisyonlara ulaşmalarına engel olan görünmez tavandır. Bu cam tavan, kadınların eğitimsel ya da kişisel özelliklerindeki eksikliklerinden ileri gelen bireysel bir engel değildir. Bu engel kadınları bir kategori, bir grup olarak karşılayan bir engeldir. Organizasyonlarda farklı seviyelerde bulunur ama her zaman vardır.

Bu cam tavan örneğini hangi kadına söylerseniz söyleyin, anlamakta hiç zorluk çekmez ve kendi hayatından bir çok örnek verebilir. Ama bunu bir çok erkek anlamakta zorluk çekiyor. İlginç değil mi? Bunun açıklaması da oldukça basit: Cam tavan genelde sadece kadınlar için var.

Bizim güncel deneyimlerimiz ve de kadın ve erkeklerin organizasyonların değişik seviyelerinde ne şekilde temsil edildiğini gösteren istatistiksel rakamlar çevremizdeki gerçeği iyi bir şekilde tanımlar. Ve gerçeği bir problem olarak görmeye başladığımızda ne olur?

Problem nedir ve kimindir?

Neden organizasyonların üst ve orta seviyelerinde az sayıda kadınların olması bir problem olacak? Bu soruya değişik açılardan yaklaşılabilir:

Bu kesinlikle sorun değil çünkü kadınların yapacak başka şeyleri var...

Bu konudaki inanç, bunun bir sorun olmadığı ve kadın ve erkeklerin hayatta değişik görevleri olduğudur. Karar veren kişi olmak ve liderlik, değişik nedenlerden dolayı daha çok erkeklere uygun olan bir görev olarak görülür. Kadınların hayatta hem önemli olan hem de onlara daha da uygun görevleri vardır. Yani bu anlayışa göre, kadınların yapacakları işleri erkeklerin yapacakları işlerden ayırt etmenin bir anlamı var.

Bu bir eşit haklar sorunudur...

Bunun neden bir sorun olduğu hakkında değişik anlayışlar var. Bir eşitlik bakış açısından, bir toplumda kadınların da aynı işlere ve kariyer olanaklarına erkeklerle aynı şekilde hak sahibi olmaları gerekir. Bu görüşe göre, bugünkü çalışma hayatındaki durumun kadınlar için değişik şekilde engeller oluşturduğu bir gerçek. Bugün kadınların en üst seviyelerde liderlik görevinde olmamaları, kadınların kendilerinin bunu istemelerine rağmen, onların bu seviyelere gelmelerine engel olunmasıdır.

Kadınlar kullanılmayan bir kaynaktır...

Bu konuya başka bir bakış açısına göre de, kadınlara üst seviyelerde liderlik yolunu açmak, organizasyonların çıkarlarıyla çok yakından ilgilidir. Kadınlar, iş hayatında liderlik konusunda yetenekleri yeterince kullanılmayan bir kaynak olarak görülmelidir.

Kadınların deneyimleri değerlendirilmiyor...

Kadınların, üst seviyelerde bulunmamaları, iş hayatının ve de dolayısıyla da toplumun kadınların deneyimlerinden, bilgilerinden ve değerlerinden yararlanamamasına yol açmaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak da kadınların toplumun yönlendirilmesindeki etkileri çok sınırlı olacaktır.

Kadınlarla erkekler arasında işbölümü olması bir sorun...

Toplumdaki kadınlarla erkekler arasında bir işbölümü olması, yani kadınlar ve erkeklerin belli işleri yapmasının sonuçları nedir?

Kadınlar ve erkeklerin farklı işler yapması; kadınlar ve erkeklerin farklı işler yapmalarının toplum için iyi olacağı anlayışını yaratır. Ayrıca toplumda erkeklerin yaptığı işler daha önemli ve değerli görülürse, bu işbölümünün toplumun gelişmesine katkısı çok sınırlı olacaktır. Bu nedenle, bu anlayışı ortadan kaldırmak için bu işbölümünü engellemek gerekir.

Türkiye gibi yeni gelişmekte olan tarımsal bir toplumda, kadınlar ve erkekler arasındaki işbölümünün tarihsel ve kültürel nedenleri vardır. Türkiye’deki geleneksel aile yapısı etkisiyle de, toplumdaki kadın ve erkek rolleri önceden belirlenir. Bu rollerin dışına çıkmak özellikle kadınlar için oldukça zor olur.

Sorun kimin? Kadınların mı yoksa erkeklerin mi...?

Genellikle bu, kadınların sorunu olarak görülür. Bunun nedeni de, doğal olarak daha çok kadınların bu sorunu dile getiriyor olmasıdır. Çünkü kadınlar bu sorunla karşılaşıyorlar ve de bunu ifade etmek ve bu durumu değiştirmek için çaba göstermek zorunda kalıyorlar. Ama bu durum daha derinlemesine analize edildiği zaman, bunun hem erkekler hem de çocuklar için bir sorun olduğu ortaya çıkıyor.

Kadınların bakış açısından, bu durum hem bir eşitlik hem de kadınların toplumu etkileme olanaklarının sınırlı olması sorunu olarak görülebilir.

Bu durumdan erkekler, iş hayatında hem çalışma arkadaşları hem de rekabetçi olarak; genelde de hem aile / arkadaş ilişkilerinde hem de toplum üyesi olarak etkileneceklerdir.
Çocuklar, anne ve babanın hem aile hem de iş ilişkilerinden etkilenirler.

Organizasyonların sorunu...

Bu durumu, çalışma hayatındaki şirketlerin, kurumların ve diğer organizasyonların sorunu olarak da görmek mümkün. Bu hem bir kaynak sorunu hem de bir liderlik sorunu olarak görülebilir. Bunun bir kaynak sorunu olarak görülmesi; eğer bir organizasyonda çalışan kadınlar yeteneklerini, yeterliklerini tam olarak kullanmıyorlarsa, ya da kullanmalarına izin verilmiyorsa, her şeyden önce organizasyonların bünyesinde olan kaynakları ve yetenekleri tam olarak kullanmaması demektir. Bunun bir liderlik sorunu olarak görülmesi, organizasyonda, kadınların özel deneyimlerine ve farklı özelliklerine kadınların geneldeki yeteneklerinden daha çok önem vermek demektir. Üst seviyelerde daha fazla sayıda kadın olması, hem organizasyonu hem de organizasyondaki liderliği değiştirmek, geliştirmek için olanak olarak görülmektedir.

Demokratik bir toplum için sorun...

Bu durumu toplum için bir sorun olarak yorumlamak da mümkün. Demokratik bir toplum, kararların verildiği üst seviyelerdeki, kadınlar ve erkekler arasındaki işbölümünde bu şekilde eşitsizlik olmasını, yani kadınların çok az bir sayıda temsil edilmelerini kabul edebilir mi? Kadınlar ve erkekler arasındaki güç bölümü, toplumda kadınlar ve erkeklerin çıkarlarının ne derecede korunabileceği anlamına gelir?

Yakup Toper

yakup.toper@swipnet.se

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)