İş hayatının gerçekleri - 4 Kimse Hint kumaşı değildir...

 
Bundan evvelki yazılarımdan hatırlayacaksınız:
“Gönülden, tutku ile işini yapmak” ve “Şirketin değerleri ile bireyin değerlerinin birbirine uyması” konularından bahsetmiştim. İşte; doğru bir işe alımın püf noktasının bu iki ana unsurda saklı olduğuna fazlasıyla inanıyorum.
Doğru işe alım sonucunda mucizeler olacağına da... Aynen 1965 ABD yapımı Oscar ödüllü
Neşeli Günler (The Sound of Music) müzikal filminde olduğu gibi…

Berna Büyükutku Boragan
Abdi İbrahim İlaç – İnsan Kaynakları Müdürü

İlerde birgün keşke demek istemiyorsan,
3 şeyi doğru seç! Eşini, işini, arkadaşını…
Yunus Emre

Eş ve arkadaş seçimi burada konumuz değil ama “İŞ” seçimini tartışmaya açmak isterim. Hayatınızın günlük akışı içinde aklınızdan kaç kere şu soruların geçtiğini soralım: “Ben neredeyim? Ne yapıyorum? Neden yapıyorum? Kim için ve ne için yapıyorum?” Cevaplarınızı duyar gibiyim: “Çooookkk”. Hele de İnsan Kaynakları mesleğini icra ettiğiniz zaman, bu sorular sadece kendiniz için sorduğunuz sorular olmaktan çıkıyor. Organizasyonunuz içindeki her bir birey adına soruyorsunuz, sormak da zorundasınız. Şirketinize kazandırmaya çalıştığınız her bir birey için de sormanız gerekiyor. Çünkü doğru zamanda, doğru yerde, doğru şekilde bulunmanın ne kadar önemli olduğuna, hatta iş-özel yaşamının ahenginin bu şekilde oluştuğuna fazlasıyla inanan biriyim.

Bundan evvelki yazılarımdan hatırlayacaksınız: “Gönülden, tutku ile işini yapmak” ve “Şirketin değerleri ile bireyin değerlerinin birbirine uyması” konularından bahsetmiştim. İşte; doğru bir işe alımın püf noktasının bu iki ana unsurda saklı olduğuna fazlasıyla inanıyorum. Doğru işe alım sonucunda mucizeler olacağına da... Aynen 1965 ABD yapımı Oscar ödüllü Neşeli Günler (The Sound of Music) müzikal filminde olduğu gibi…

1930’lu yılların Avusturya'sında Salzburg yakınlarında bir manastırda yaşayan Maria'nın ne kadar gayret gösterse de bir rahibe olmak için gerekli niteliklere ve yetkinliklere sahip olmadığı anlaşılır. Her gün manastırdan kaçıp, dağlara çıkıp şarkı söylemekten hoşlanan, hayat sevinci ile dolu cıvıl cıvıl bir kız olan Maria sürekli olarak manastırın ritüellerinden ve disiplininden sıyrılmaya çalışmakta, sabah dualarını kaçırmakta, manastırdaki işlerini aksatmaktadır. Baş rahibe, Maria’nın yemin edip bir rahibe olmadan önce gerçek dünyayı biraz daha tanıyabilmesi için onu mürebbiye arayan yedi çocuklu Kaptan Von Trapp'ın malikanesine gönderir.

Donanmadan emekli olmuş Kaptan'ın karısı yeni ölmüştür. Soğuk ve mesafeli bir insan olan kaptan, çocuklarını askeri bir disiplinde, tek nizam içinde büyütmektedir. Babaları ortada olmadığında bütün haşarılıklarını ortaya döken çocuklara bir türlü mürebbiye dayanmamaktadır. Kısa sürede işi bırakan onlarca mürebbiyenin sonuncusu olan Maria ise bu sefer fark yaratır ve hem çocukların hem de babalarının kalbini kazanır. Filmde adım adım Maria’nın aile fertlerinin gönüllerini nasıl fethettiğini izlemekle kalmıyorsunuz, aynı zamanda işini nasıl tutkuyla, severek ve büyük bir azimle yaptığını görüyorsunuz.

Baktığınızda ortada farklı yaşlarda, beklentilerde ve değerlerde 7 birey var. Bir bütünün parçaları onlar ama aile gibi değil de, daha ziyade “yaramazlık çetesi” gibi hareket eden ve birbirlerinden habersiz olan bir çocuk grubu gibiler… Elimizde ne var: Yaş gruplarından dolayı kah ergen kah çocuk psikolojisi içinde hareket eden bir grup ve her birini gerçek anlamda tanımaya vakit ayırmayan, sadece disiplinli ve problemsiz çocuklara sahip olmak isteyen bir baba…

Böyle bir organizasyonel yapıya gelen Maria’nın en önemli hamlesi ne olur dersiniz? İşini bildiği ve inandığı gibi, gönülden yapmak… Her bir çocuğun kişisel özelliklerine odaklanır, iyice gözlemler, bireysel ihtiyaçlar ile ortak ihtiyaçları ayrıştırarak kendisine bir hareket planı oluşturur. Bu hareket planını oluştururken de kendisinin en güçlü olduğu yetkinliğinden yola çıkar: Müziğe olan merakı ve yatkınlığı… Bu yetkinliğini kullanarak “yaramazlık çetesini” birbiriyle olmaktan zevk alan ve birbirinin derdine ortak olan “kardeşler grubuna” çevirir. Onlara birlikte vakit geçirirken giymeleri için benzer kumaştan ama farklı modellerden kıyafetler dikerek, birlikte hem söyleyebilecekleri hem de dans edebilecekleri şarkıları ve oyunları öğreterek, ortak bir amaç uğruna onları çalıştırarak ve geleceğe dair mutlu bir aile tablosu çizerek başarır bunu…

Ekip yöneten veya ekip yönetenleri yöneten bir pozisyonda eğer doğru bir kişi bulunuyorsa, çok benzer bir şekilde yaklaşmaz mı ekibe sizce? Gözlemlemek, dinlemek, anlamak, değerlendirmek ve hareket planı oluşturmak için izlenmesi gereken adımlar bunlardır. Adına ister “koçluk”, ister “mentorluk”, ister “yöneticilik”, ister “x” deyin bu adımlar değişmez, yeter ki doğru bir işe alım olmuş olsun.

O zaman o yönetici,
 Her bir bireye bu ekip içinde var olma sebebini gösterebilir,
Mevcut olan ekibe ortak bir amaç gösterebilir,
Birbirleriyle paslaşmanın, birbirleriyle paylaşmanın, birbirlerine destek olmanın hazzını ve güvenini oluşturabilir,
Geleceğe dair olumlu bakmalarını sağlayabilir,
 Birlikte olmanın mutluluğunu, üretkenliğini ve verimliliğini yaşatabilir,
• Tüm organizasyona örnek davranışlar ve uygulamalar kazandırarak şirketin performansının artmasına doğrudan katkı sağlayabilir.

Ancak doğru işe alım değilse, o zaman bu çok yönlü sonuçların tam tersi ile karşı karşıya kalabiliriz:
“Yaramazlar çetesi” ötesine geçemeyen ekip görüntülü bir grup haline gelebilir,
Bireyselliğin öne çıktığı, üretkenlik ve verimlilikten uzak bir performans sergileyen ekip halini dönüşülebilinir,
Geleceğe olumlu bakmakta zorluk çeken bireylerin yarattığı bu olumsuz iklim diğer ekiplere de nüfuz edebilir,
Ekibin büyüklüğü ve etki alanına göre ortaya çıkan bu verimsizlik, organizasyonun geneline yayılabilir, şirketin iş sonuçlarına birebir negatif olarak etki edebilir,
Sonuç olarak zarar eden ve tercih edilmeyen bir şirket olabilir.

Dolayısıyla, doğru işe alım yapmanın ve doğru zamanda doğru yerde olmanın üreteceği sonuçlara baktığımızda İnsan Kaynakları’nın en önemli fonksiyonunun işe alım olduğunda sanıyorum hepimiz hemfikiriz. Aynen “Neşeli Günler” filminde olduğu gibi... Doğru kişinin dokunuşu ile başta aile reisi olmak üzere tüm aile fertleri, değerlerini hatırlamış, birlikte paylaşarak, yaşamaya ve birlikte birşeyler üretmenin zevkini tekrar hatırlamışlar, tekrar aile olmanın mutluluğunu yakalamışlardır.

Yöneticilik pozisyonlarının etki ve yetki alanlarından dolayı işe alımlarının kritik olduğunun altını çizmeye çalıştım ama her seviyede yapılan işe alımın da önemini gözardı etmememiz gerekir. Hangi uzmanlık alanında ve hangi deneyimde işe alım yapıyor olursak olalım, öncelikle İnsan Kaynakları yetkilisi olarak bakış açımızın bir konuda net ve değiştirilemez olması gerekir. Bunu da şu şekilde ifade edeyim: “Bölüme ya da kişiye değil, şirkete işe alım yaparız.”. Kişiler geçicidir ve organizasyonlar değişkendir ancak kurum kültürü kalıcıdır.

Kalıcı olan kurum kültürü ise, bu kültüre uyan kişileri bünyeye kazandırmak gerçek başarıdır. Aksi takdirde deneyimle sabittir ki, zaman içinde ya doğru olmayan kişi kendini kurumun dışına çıkarır ya da kurum kişiyi… Ama geride ne tür izler bırakır, ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

Doğru kişinin tanımı nedir peki? O kadar uzun uzadıya yapılan yapılandırılmış mülakatlar, kişilik testleri, değerlendirme merkezi ugulamaları, referans kontroller ve diğer yöntemler ne için? Doğru kişiyi kuruma kazandırmak için değil mi? Her zaman yüzde 100 sonuç veriyor mu? Tabii ki hayır çünkü insan faktöründen bahsettiğimiz bir durumda yüzde 100 diye bir şey yoktur. Gördüğüm odur ki, bir kurum için doğru olan kişi, ne kadar başarılı ve deneyimli de olsa başka bir kurum için doğru olmayabilir. “Hamur tutmadı” derler ya, işin özü bu bence: “Hamurun tutması”… Bu yüzdendir ki, ne istediğini bilen, kişisel farkındalığı yüksek, gerçekten duygusal zekası olan ve bunu kullanmak konusunda hevesli, pozitif bakış açısına sahip kişilerin uyum sürecinin yüksek olduğunu söyleyebilirim.

Şuna inanıyorum ki, siz eğer doğru kişiyseniz, işinizi de kurumunuzu da “vezir” edersiniz. Aksi takdirde... Unutmamamız lazım ki “kimse Hint kumaşı değildir”.

DERGİ

HRdergi Mart sayısı çıktı!

SATIN AL Mart 2024

Yeni makalemizi okudunuz mu?