“Fibabanka hızla büyürken, Duyguları ve kalbe dokunmayı unutmadık”

 Telefonun başında sabırsızlıkla, hattın diğer ucundaki sesin yanıt vermesini bekleyen
bir yönetici… Telefonu yanıtlayacak olan kişi ise, kurumun 1.150 çalışanından biri olan bir “anne”…

Çok geçmeden son derece duygu dolu ve samimi bir konuşmaya şahit oluyoruz:
Fibabanka İK Bölüm Yöneticisi Yavuz Çelik, o gün çocuğunun yaş günü olan çalışanı, kutlamak için aradığını belirtiyor, bu özel günün nasıl geçtiğinin ayrıntılarını öğreniyor. Telefon görüşmesi, kahkahalar arasında son bulurken, kısa bir süre sonra Çelik’in
e-mail ku
tusuna, aynı çalışandan gelen bir mesaj düşüyor:
“Beni masamda bulamamanıza rağmen cep telefonumdan arayarak kendimi ve ailemi özel hissettirme inceliği gösterdiğiniz, bu kurumun bir parçası olma mutluluğunu ayrıca hissettirdiğiniz için çok çok teşekkür ederim”.

2010 yılında kurulan genç bir banka olan ve o dönemden bu yana hızla büyüyen Fibabanka’da göreve başlamasının birinci yıldönümünde bir araya geldiğimiz Çelik, sohbetimiz süresince çalışana ve duygulara dokunmanın önemine vurgu yapıyor. Gelin, Çelik’in yönetimindeki İK ekibinin hayata geçirdiği “insana dokunan” uygulamaların ve
farklı gruplar için geliştirilen ödüllendirme sisteminin ayrıntılarına birlikte kulak verelim…

Öncelikle sizin öykünüzle başlayalım. Yollarınız Fibabanka ile kesişmeden önce, kariyer yolculuğunuzda hangi duraklardan geçtiniz?

İstanbul Üniversitesi Çalışma Ekonomisi bölümünden 1990 yılında mezun oldum. Ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde İK Yüksek Lisansı’na başladım. Aynı zamanda işletme yüksek lisansına devam ettim. Ardından 1991 yılında Kanada’ya gittim; bir sene boyunca hem yoğun bir İngilizce kursuna hem de birkaç İK sertifika programına katıldım.

1995 yılında çalışma hayatına MESS işveren sendikasında başladım. İnsan Kaynakları'ndaki kariyerime 3,5 yıl devam ettiğim MESS işveren sendikasıyla en büyük kazanımım, profesyonel iş hayatını işveren penceresinden deneyimlemek oldu.

Ardından 1998 yılında, daha sonra HSBC olan Demirbank’a geçtim. Burada ücretlendirme ve yan haklar, ardından da işe alımdan sorumlu olarak görev yaptım.

2007 yılında ise genel bankacılık sektöründeki önemli oyunculardan biri olan Citibank’a geçerek 6 yıl görev aldım. Bu süreç de kendi adıma, özellikle ekonomik anlamda darboğazların yaşandığı yıllarda farklı yetkinliklerimin geliştiği bir dönem oldu.

2013 yılının Temmuz ayında ise Fibabanka’daki görevime başladım. Şu anda bu görevimin birinci yaş gününü kutluyorum.

Fibabanka ve İK yapılanması hakkında neler söylemek istersiniz?

Fibabanka çok genç bir banka. 2010 yılının Aralık ayında Millennium Bank’ın satın alınmasıyla kuruldu ve o dönemden bu yana hızlı bir büyüme sürecine girdi. Banka satın alındığında yaklaşık 300 olan çalışan sayımız şu anda 1.150’ye ulaştı.
2013 yılı başında 28 olan şube sayısı yıl sonunda 63 şubeye çıktı. Açılan şubelerimizin yöneticilerinin yaklaşık yüzde 50’sini kendi içimizden atadık.

Geçen sene 695 çalışanı bünyemize kattık, yenibiriş.com tarafından “En Çok İstihdam Yaratan İşveren Ödülü’ne (Bankacılık Kategorisinde)” layık görüldük.

İK ekibi olarak da toplam 11 kişilik bir ekibiz. Bünyemizde İşe Alım ve Kariyer Yönetimi, Raporlama ve Projeler Yönetimi, Özlük ve Bordro Yönetimi ile Eğitim ve Gelişim Yönetimi birimleri bulunuyor.

Bu ekibin şu andaki en öncelikli gündem maddeleri neler?

Bildiğiniz gibi günümüzde hangi sektörde faaliyet gösteriyor olursanız olun, çalışanların motivasyonunu sağlamak çok önemli. Biz de motivasyonu sağlamak ve çalışan bağlılığını artırmak konusunda sürekli yeni projeler üretiyoruz.

Bunu yaparken de, motivasyon sağlamanın ana prensibinin insana dokunmak olduğunu unutmuyoruz. Özellikle ülkemizde, duygusal yapımız buna gerçekten de çok ihtiyaç duyuyor.

Biz de bu dokunuşu yaratmak amacıyla bazı çalışmalara başladık. Bunlardan biri, çalışanlarımızın çocuklarının yaş gününde onları bizzat aramak oldu. Hatta çocuklarının 6 yaşından küçük olması durumunda yarım gün izinli olmalarını sağladık. Bu uygulamayı Mayıs ayından bu yana gerçekleştiriyoruz.

Bunun dışında, üzerinde çalıştığımız konulardan biri de, kimlere nasıl ödüller verdiğimizde mutlu olacaklarını özellikle araştırdığımız ve buna göre kurguladığımız Takdir ve Ödüllendirme programları… Tek bir ödül programımız olmasın istedik. Genç bir banka olduğumuz için özellikle bünyemize kattığımız Yönetici Adaylarımızı mutlu edecek bir sistem yaratmayı amaçladık. Çalışanlarımızın yüzde 13’ünü oluşturan yeni mezunlara özel bir ödül projesi gerçekleştirdik.

Öte yandan, bankaların yoğun dikkat ve emek isteyen departmanları olan ve genellikle bu tür programlardan yararlanamayan, şube ve genel müdürlüklerimizdeki operasyon bölümleri için de bir sistem geliştirdik.

İnsan Kaynakları olarak bu sistemleri hayata geçirmeden önce proje grupları kuruldu ve beklentileri öğrenmek amacıyla çeşitli araştırmalar yapıldı. Projelerin ödüllendirmelerini de sinerji yaratabilmek adına bünyesinde yer aldığımız Fiba Grubu şirketleri arasından belirledik.

Program başlamadan önce, Ekim ayında, çalışanlarımıza merak uyandırıcı e-mailler gönderdik. Ardından programın ayrıntılarını ve kriterlerini yayınladık. Çalışanlarımızın hem kendileri, hem iş arkadaşları hem de yöneticileri tarafından ödüle aday gösterilmesini ve gerekçesinin ayrıntılı olarak aktarılmasını istedik. Böylece kurum içindeki örnek ve iyi uygulamaları da kayıt altına alır hale geldik.

Şu anda programımızın ilk bölümünü tamamlamış durumdayız ve değerlendirme aşamasındayız. Bunun ardından, tüm yöneticilerimizin katılımı ile çalışanlarımızı onurlandırarak bu ödülleri sunmak istiyoruz. Ödül alacak çalışanlarımızın bu ödül töreninde yaşayacakları deneyimin unutulmaz olacağına inanıyoruz.

Bu çalışmanın geri dönüşleri nasıl oldu?

Her şeyden önce bizim hedeflediğimiz gibi yöneticiler ekibindeki üyelere daha fazla dokunmaya başladılar. Çalışanlarına, böyle bir program olduğunu ve kendilerini önereceklerini aktardılar.

Öte yandan sadece yöneticiler değil çalışanlar arasında da bir farkındalık yaratılsın istedik: Yönetici Adaylarımıza özel mesajlar göndererek, programa kendilerini de önerebileceklerini aktardık. Onlar konuyu yöneticileri ile konuştuklarında önemli bir sinerji yaratılmış oldu.

1995 yılından bu yana İK alanında çalışıyorsunuz. Sizin pencerenizden baktığınızda, İK’nın nasıl bir noktadan nereye geldiğini gözlemliyorsunuz?

İK, ilk dönemlerine baktığımızda çalışanlarla daha fazla iletişim kuran bir birimdi. Çalışanlarımızla yüz yüze konuşur, şube ziyaretleri yapardık. Ancak zamanla teknoloji de geliştikçe, bu dokunma azaldı. Video konferanslar, e-postalar arttı. Tüm özlük bilgiler, sistemlerin içinde ulaşılabilir hale geldi. Mükemmel performans değerlendirme sistemleri kuruldu ama bunun altı çok da doldurulamadı. Performansın artışının, yükselişinin ardındaki nedenler tam olarak gözlemlenemedi. Dolayısıyla İK bir süre duygular yerine makine ve sayıların yönetimine doğru giden bir birim olmaya başladı.

Şimdi ise, özellikle Y kuşağının iş dünyasına girişiyle birlikte bazı şeylerin değişmeye başladığını gözlemliyorum. Bu nesil anlam arıyor; kendine değer veren kurum ve yönetici ile çalışma hayatına devam etmeyi tercih ediyor. Bunun da iletişimi yeniden arttırdığını düşünüyorum.

FİBABANKA’DAN “İNSANA DOKUNAN” ÇALIŞMALAR

“Bundan sonra da insana dokunmaya ve yapacağımız uygulamaları, çalışanlarımızın beklentilerine göre şekillendirmeye devam edeceğiz” diyen Çelik, bu konuda yapılan belli başlı çalışmaları şöyle sıralıyor:

“Bugüne kadar şubelere gidip çalışanlarımızla bir araya geliyorduk ancak genel müdürlükteki ekiplere de özel çalışmalar yapmak istedik ve İK Kahvaltı Günleri adıyla bir uygulama başlattık. İki ayda bir, Cuma günleri çalışanlarımızı İK departmanına kahvaltıya çağırıyoruz. Kahvaltıyı İK ekibi hazırlıyor. Rahat bir ortamda aynı masanın etrafında toplanıldığında geri bildirim almak çok daha kolay oluyor. Bu toplantılar bizim için çok anlamlı bir öğrenme ortamı yaratıyor.

Bunun yanı sıra otopark kullanımı ve öğle tatili saatlerinde esneklik gibi konularda çalışanlarımıza kulak vererek yeni uygulamalar hayata geçirdik.

Kısacası ‘İK’da başarılı olmak için insana dokunmak şarttır’ diyerek, çalışmalarımıza bu yönde hızla devam ediyoruz: Örneğin; Dünya Göz Sağlılığı Günü’nde göz taraması etkinliği düzenliyor, Dünya Diyabet Günü’nde şeker ölçümü yapıyor, Dünya Kanser Günü’ne itafen Meme Kanserini ele alıyor ve önde gelen doktorlar ile seminer düzenleyip çalışanlarımızda erken teşhis farkındalığı yaratılıyor, Dünya Kadınlar Günü’nde kadın çalışanlarımızın masalarına karafiller bırakıp, kadınlara özel sürpriz etkinlikler düzenliyor, Dünya Mutluluk Günü’nde tüm çalışanlarımıza çikolatalar dağıtıyoruz.

Özellikle bu dönemde ayda bir kez mutlaka bir sosyal sorumluluk kampanyasına destek veriyoruz. Çalışanlarımız bu çalışmaları yürekten destekliyor.

Bunun yanı sıra, çalışanlarımızın ve birinci dereceden yakınlarının faydalandığı bir danışman hattı pilot bölgeler seçerek devreye aldık. “Çalışan Destek Programı” olarak adlandırılan bu program aslında bir sırdaş hat ve çalışanlarımız 7/24 diledikleri her an bu hattan faydalanabiliyorlar.

Ayrıca organik bağımız sayesinde her sene, belirli kriterleri yerine getiren 5 – 6 çalışanımıza Özyeğin Üniversitesi’nden ücretsiz Yüksek Lisans imkanı da sağlamaktayız.''

 

 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)