En iyi yaşamın sekiz yönlendiricisi
Kısa bir süre önce, “The Source of Leadership: Eight Drivers of the High Impact Leader” isimli bir kitap yazdım. Giriş bölümünde, en iyi yaşamıma ulaşmak için yaptığım kendi araştırmaları ve liderlik başarısı için “kutsal kase”yi bulmak yönünde yaptığım profesyonel çalışmaları nasıl birleştirdiğimi aktardım.
Hem birlikte çalıştığım hem de araştırdığım çok etkili liderler ile sıradan liderleri gözlemlemeye ve araştırmaya başlamıştım. Başarı ve başarısızlığın her zaman kişisel karakter özelliklerini kısalttığını fark ettim. Araştırmayı sürdürdükçe, bir lider olarak başarı ve başarısızlığın aynı kişisel seçim ve uygulamalara (var olma yollarına) bağlı olduğunu fark ettim. Bunu, kendi kişisel arayışımda da belirlemiştim. Kişisel yaşamımda dönüşüm yaratan kişisel enerjiler ve yönlendiriciler, etkili bir lider olmak konusunda da kritikti.
Peki, hangi yönlendiriciler yaşamımda radikal dönüşümler yaratıyordu? Hangi kişisel enerjiler, “en iyi yaşamım” adını verdiğim şeyi ateşliyordu? Bunlar mevcudiyetti. Ve bilinçlilik ile düşüncelilikten, açıklıktan, düşüncelerin netliğinden, duygu ve davranıştan, niyetten, kişisel sorumluluktan, sezgiden, yaratıcılıktan ve bağlantılı iletişimden söz ediyorum.
İyi haber şu ki, bunlar hepimizin içinde mevcut ve ulaşılmayı, geliştirilmeyi, en üst seviyede verimlilik, etkinliğe, farkındalığa ve anlayışa, kişisel tanımlamaya, dürüstlüğe, sağlığa ve yaratıcılığa ulaşmak için güçlü bir ateş olarak kullanılmayı bekliyor. Sağlıklı kişiler arası ilişkiler geliştirmek ve korumak için ateşlenmeyi… Cesaret ve olumluluk için ateşlenmeyi… Arzu ettiğimiz sonuçları başarabilmek için ateşlenmeyi… Ve son olarak gönül ferahlığı için ateşlenmeyi…
Günümüzün mücadeleleri
Sonuç olarak, toplum olarak deneyimlediğimiz koşullar (savaşlar, uluslar arasındaki politik soğukluk, küresel ısınma, kurumsal skandallar, dini skandallar, şiddet, yüksek boşanma oranları, madde ve diğer bağımlılıklar, tüm taciz türleri ve genç çetelerin etkinlikleri) birey olarak deneyimlediğimiz koşulların birer uzantısını ya da belirtisini oluşturuyor. Farkındalık eksikliği, stres, keyifsizlik, kapalı zihin, yaratıcılık yoksunluğu, odaklanamama, amaçsızlık, etkisizlik, dürüstlükten sapma, korku, öfke, kızgınlık, utanç, suçlama, depresyon, gergin kişiler arası ilişkiler ve zayıf sağlık gibi koşullar bunlar…
Peki, bu koşullara neden olan nedir? Neden kendimize (ve sonuç olarak topluma) etkili biçimde liderlik etmek konusunda mücadele ediyoruz? Yanıt belki… teknoloji. Teknoloji kötü bir şey olmamakla birlikte (aslında kişisel olarak teknolojinin iyi bir şey olduğuna, insan potansiyelinin anlamlı bir parçası olduğuna inanıyorum) boyutlarının belirlenmesi ve anlaşılması gerekiyor. Ve gerçek şu ki, teknoloji giderek karmaşıklaşan veriler ve giderek hızlanan indirme süreleri ile bizleri yenmeye hazırlanıyor.
Kolektif bir uygulama olarak, kişisel liderlik basit bir biçimde dünyadaki herkesin gerisinde kalıyor. Sık sık, kullanışlı veriler ile kullanışlı olmayan verileri birbirinden ayırmakta güçlük çekiyoruz. Bunu yapabilsek bile, kullanışlı olanla ne yapacağımızı anlayacak zamanımız olmadığı için bilgi hızla kullanışsız hale geliyor. Kısacası “yangın hortumundan su içmeye” çalışıyoruz.
Belli bir ortamdaki koşulları değiştirmek istediğinizde, genellikle ya yeni araçlara ihtiyacınız olur ya da hali hazırda elinizde bulunan araçları iyileştirmeniz gerekir. Kişisel liderlik söz konusu olduğunda, en iyi yaşamınızı ararken, kuşkusuz ki yeni ya da iyileştirilmiş araçlara ihtiyaç duyacaksınız. Daha önce de belirttiğim gibi, neyse ki bu araçlar hali hazırda içinizde mevcut. Sadece basit bir şekilde onları bulup geliştirmeniz gerekiyor.
Günümüzdeki mücadelelerin üstesinden gelmek için
sekiz yönlendiricinizi kullanın
Mevcudiyet gerçek bir dayanak enerjisidir. En iyi hayatınızı yaşamak için gerekli olan tüm özellikleri ve fonksiyonları yönlendirir. Aynı zamanda diğer yedi yönlendiriciyi de yönlendirir. Mevcut anı yaşadığınızda, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu anlarsınız. İlgisizlik ortadan kalkar. Her şey önemli hale gelir. Yaşamın her alanını içinize çekersiniz çünkü son derece odaklı hale gelirsiniz. Daha net ve etkili düşünürsünüz. Dürüstlük ve açıklık ile hareket edersiniz. Geçmişin ya da geleceğin verimsiz düşüncelerini hafifletirsiniz. Daha az endişelenirsiniz. Daha az korkarsınız. Sınırsız derecede daha yaratıcı hale gelirsiniz.
Mevcudiyetimi kucaklamak adına, yaklaşık 10 yıldır meditasyon yapıyorum. Bu nedenle daha bilinçli bir mevcudiyet hissinin, kişinin en iyi yaşamı arayışında yaratacağı olumlu etkiyi ilk elden deneyimleyebildim. Artık kendimi daha iyi tanıyor ve tanımlıyorum. Daha çok şey görüyor, daha iyi anlıyor, daha fazla veriyi özümsüyorum. Daha az stresliyim. Anlamsız şeyler üzerinde daha az zaman harcıyorum. Önceliklerimi daha iyi belirliyorum, daha iyi dinliyorum. Daha empatiğim, daha iyi konuşuyorum, daha çok etkiliyorum. Daha odaklı ve organizeyim, daha yaratıcıyım, daha iyi planlama yapıyorum, daha sağlıklı ilişkilerim var ve yaşamımım her alanında daha iyi ve fazla sonuç üretebiliyorum.
Açıklık en iyi yaşamın ikinci kilit yönlendiricisidir. Hepimiz değilse bile çoğumuz zorlu yaşam deneyimleri sayesinde pek çok şey öğrendik. Eğer bir kere, bir şey karşılığında acı hissettiysek, aynı acıyı beraberinde getirecek durumlara kendimizi kapatırız. Bazı durumlarda bu, kendini koruma şeklinde ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, uzun zaman önce deneyimlediğimiz ilgisiz bir acı nedeniyle de genellikle kendimizi fırsatlara karşı kapatabiliriz. Ve genellikle belirsizlikten korktuğumuz için inançlarımızı sabitleriz.
Oysa ki korkular ve sabit inançlar, dinamik ve sürekli değişen bir dünya ile uyumlu değildir. Olanlara direnç göstermek aslında daha çok acı verir ve enerjimizi kurutur. Olanlara açılmak ise özgürleştirici ve enerji vericidir. Açık olduğunuzda fırsatları sürekli arar ve hiçbir şeye direnç göstermezsiniz. En iyi yaşamınızda meraklısınızdır, fikir ve yaratıcılık ararsınız ve her yerde fırsatlar görürsünüz.
Netlik en iyi yaşamın üçüncü yönlendiricidir; düşüncelerde, duygularda ve davranışlarda net olmayı ifade eder. Hepimiz, en azından bir kez kızgınlık, şiddet, gıpta, güvensizlik, suçluluk, hırs ya da başka türlü korku bazlı bir dürtü hissetmiş ya da böyle davranmışızdır. Üzücü gerçek şu ki, pek çok kişi bunu sık sık yapıyor. Sağlıklı, net bir maskeyi korumak için çok çalışıyorlar. (Aslında bu maske, onların dünyaya sunduğu bir görünüm). Bu arada gölgelerinin (genellikle çocukluktan itibaren bilinç altında bastırdıkları kişilik ve davranış enerjilerinin) sağlıksız özelliklerini saklama gayreti içindeler. Ancak bunu yaparken, gölgede kalmış özelliklerinin (şiddet ya da gıpta gibi) en iyi niyetlerinin altını oymasına ve enerjilerini almasına izin veriyorlar.
Oysa düşüncelerin, duyguların ve davranışların netliğini seçtiğinizde; gölgede kalmış özelliklerinizi dürüstçe benimsemeyi seçiyor ve dürüstlük ile açıklık ışığını kullanarak ilişkilerine zarar vermelerini önlüyor, mutluluğa ulaşıyorsunuz. Net olduğunuzda; kim olduğunuzla ilgili tüm unsurları tanımlamayı kolay buluyorsunuz; hem kendinize, hem de başkalarına… İnsan odaklı ve kalbi açık hale geliyor, insanlara karşı gerçek bir sevgi hissediyorsunuz. Herkesin içindeki iyiyi ve potansiyeli görmeye başlıyorsunuz; tehditler yerine… Sonuç olarak diğerleriyle sağlıklı, yetkilendirilmiş ilişkileriniz oluyor.
Niyet en iyi yaşamın dördüncü yönlendiricisidir. Yaşamın her dakikasında, hepimiz niyeti ya da ihmali, niyeti ya da yetkisizliği seçeriz. Pek çoğumuz düzenli olarak “umarım”, “isterim” ve “hoşlanırım” demesine ya da böyle düşünmesine karşın, pek azımız samimi olarak, arzu ettiğimiz sonuca ulaşabileceğimize inanırız. Sonuç olarak kaderimizi, başkalarının niyetlerine bırakırız.
Napoleon Hill (1960) geçen yüzyılda, “Think and Grow Rich”i buldu ve belgeleştirdi. Orijinal olarak 1937 yılında yayınlanan bu çalışma, niyetin aktif olarak pratiğe dökülmesinin, kişisel ve profesyonel başarının tek ve en önemli belirleyici olduğunu ortaya koyuyordu. Oysa ki, niyetlerini pratiğe döken çok az kişi tanıyorum. Görünüşe göre pek azının, niyetin gücü konusunda kısmeti var.
Niyeti pratiğe dökmek; arzu ettiğiniz sonucu ayrıntılı olarak ifade etmeyi disiplin altına almayı, bunu mevcut bir gerçeklik gibi düzenli olarak görselleştirmeyi, bu niyeti gerçekleştirmenize yardımcı olacak bir grup kişinin bulunduğuna inanmayı ve sonuç olarak ondan kopabilmeyi gerektirir.
Kişisel sorumluluk en iyi yaşamın beşinci yönlendiricisidir. Kişisel sorumluluğun yerini suçlama ve ihtilafa bıraktığı bir çağda yaşıyoruz. Bu aksiyonlar korkular nedeniyle gerçeğin reddedilmesine dayanıyor. Sonuç olarak kişiler arası ve iş ilişkilerini zehirliyor. Kişisel sorumluluk, olanları tamamen sahiplenmek ile ilgilidir. Olan bitenleri her yönüyle sahiplenmeyi bir kez öğrendiğinizde enerji yaratırsınız. “Yaşamımda var olan tüm olumlu ve olumsuz unsurlardan tamamen sorumluyum” dediğinizde insanların size bakış açısında, cesaretinizde ve kişisel ilişkilerinizde dramatik bir gelişim göreceksiniz. Demek istiyorum ki, kim asla başkalarını suçlamayan, sorumluluğunu savsaklamayan ya da sorumluluk almaktan kaçınmayan biriyle işbirliği yapmak istemez ki?
Sezgi en iyi yaşamın altıncı yönlendiricisidir. Her birimize güçlü bir esin kaynağı armağan edilmiştir. Bu, her şeyi birbirine bağlayan enerjide gömülüdür. Ancak genellikle korkularımız nedeniyle, “doğrular” ve başkalarının fikirleri ile desteklenen başka bir yola yöneliriz. Bunu yaparak, asıl sezginin yaşamda oynadığı aktif kritik rolü terk ederiz. Sezgilerin özgür ve becerikli biçimde kullanılması sayesinde yaşamın tüm alanlarında daha iyi kararlar alabilir, belirsizliklere uyum sağlayabilir ve başkaları ile çok empatik, destekleyici biçimde etkileşim içine girebilirsiniz.
Yaratıcılık en iyi yaşamın yedinci yönlendiricisidir. Eğer en iyi yaşamı istiyorsanız, yaşamın ikili olduğunu anlamanız gerekir. Yaratıcılık ve yıkım, büyüme ve zayıflama, yaşam ve ölüm… Yaratıcılık, büyüme ve yaşamın tarafında olmak isteyeceğinizi tahmin etmek kolaydır. Zayıflama ve ölümün sadece bir aşaması olan durgunluk, tutarlı bir seçenek değildir. Bu durumda tek anahtar, her olası şekilde yaratıcılığınızı devreye sokmaktır. Yaşamın kendisi ile kavgalı olmak işe yaramayacaktır. Neyse ki, herkeste yoğun bir yaratıcı güç potansiyeli vardır. Bu yaratıcılığın kapağını açtığınızda, son derece enerjik hale gelirsiniz. Engeller yerine fırsatları görür, kendiniz ve etrafınızdakiler için daha iyi bir yaşam yaratırsınız.
Bağlantılı iletişim en iyi yaşamın sekizinci yönlendiricisidir. Yaşadığımız karmaşık ve uyumlu sistemde, iletişim ayakta kalmak için olmazsa olmazdır. Bu nedenle iletişiminiz ne kadar iyi olursa, ilişkileriniz de o kadar iyi olur. İlişkileriniz iyileştikçe yaşamınız da daha iyi hale gelir. Daha iyi iletişim, kendi iletişiminizin içindeki bağlantıyı artıran bir fonksiyondur. “Bağlantılı enerji” çok yoğun ve güçlü bir enerji, yönlendiricidir. Hepimizin içinde bulunur. Bağlantılı bir yolda düşünceli ve tamamen dürüst olursunuz. Etrafınızdaki herkes dürüstlüğünüzü, kim olduğunuzu, nasıl iletişim kurduğunuzu hisseder; mevcudiyetinizdeki gücü fark eder. Bağlantılı bir iletişim sistemi; empatik bir konuşmacıdan empatik bir dinleyiciye gönderilen amaç yüklü bir mesajın net biçimde ifade edilmesi, destekleyici ve esinlendirici olma becerinizi artırır.
Şelale etkisi
Pek çok kişi bana diğer yönlendiricileri (kişisel enerjileri) sorar ve bunların neden seçilen yönlendirici listesinde yer almadığını merak eder. Elbette herkes buna, listelerindeki istediği noktaları ekleyebilir. Ancak benim yanıtım, diğer enerjilerin çoğunun bu tanımladığım sekiz enerjiden doğduğudur. Bunlar, sekiz enerji geliştirildiğinde ortaya çıkar. Örneğin aşk (tüm boyutları ve şekliyle) mevcudiyet, bilinç, farkındalık ve düşüncelerde, duygularda ve davranışlarda netlik olduğunda, her şey için kişisel sorumluluk alındığında ve diğerleriyle bağlantılı iletişim kurulduğunda ortaya çıkar.
Şükran ve tevazu da mevcudiyetten kaynaklanır. Mevcudiyetinizin her unsuru ile karşı karşıya kaldığınızda bilinçli ve şükran dolu olmamak mümkün değildir. Aynı şekilde sağlığın tüm unsurları da (beslenme, hareket, nefes alma, pozitif düşünme, iyileşme) mevcudiyet ve farkındalıktan kaynaklanır. Düzenli olarak fast food yiyen ve televizyon seyretmeyi egzersiz yapmaya tercih eden kişilerde bu mevcudiyet hissi kolay kolay bulunamaz.
Bağışlayıcılık da mevcudiyette gizlidir. Empatinin sırrı ise bağlantılı iletişimde yatar. Özür dilemek, kişisel sorumluluktan kaynaklanır.
Sonuç
Giderek kötüleşen sosyal düşmanlarımızın, buna karşılık iyiye ulaşan sosyal yaşamımızın çözümü liderliktedir. Liderlik, sosyal seviyede kendi liderliğimizle başlar. En iyi bireysel yaşamımıza ulaştıkça, bu en iyi kolektif yaşamımıza da yansıyacaktır. Bu, sadece güçlere (yönlendiricilere) ulaşabilme meselesidir.
DAVID M. TRAVERSI
David M. Traversi, tanınan bir yönetim koçu ve Eylül 2007’de yayınlanan “The Source of Leadership: Eight Drivers of the High-Impact Leader” kitabının yazarıdır. Ülke çapında stratejik danışmanlık ve yönetici koçluğu hizmeti veren 2020 Growth Partner’ın yönetici direktörü olan Traversi, aynı zamanda Sensor Platforms’un kurucularından biridir. Ek bilgi için www.thesourceofleadership.com adresini ziyaret edebilirsiniz.