Çocuk İşçiler
“Çocuk işçiliği” olarak söz edilen işler çocukları, çocukluklarından yoksun bırakan, eği timlerine ve beceri kazanmalarına engel olan, sağlık ve gelişimlerine zarar veren kötü çalışma koşulları altında gerçekleştirilen işlerdir.
Günümüzde Dünyada Çocuk İşçiler
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (International Labour Organization ILO) 1996 rakamlarına göre dünyada 14 yaş altındaki yaklaşık 120 milyon çocuk tam gün bir işte ça lışmaktadır. Eğer bu rakama okul ile birlikte yarım gün çalışan çocuklar da eklenirse, rakam yaklaşık 250 milyonu bulmaktadır. Bunların % 61’i Asya’da, % 32’si Afrika’da, % 7’si Latin Amerika’da ve küçük bir bölümü de zengin ülkelerde (Avrupa Birliği’ne üye ülke lerde yaklaşık 2 milyon) bulunmaktadır. Afrika’da her 3 çocuktan 1’i, Asya’da her 4 ço cuktan 1’i, Latin Amerika’da her 5 çocuktan 1’i çalışmaktadır. Bu çocukların çoğu fiziksel, sosyal, duygusal ve ruhsal gelişimlerini olumsuz etkileyecek koşullarda bulunmaktadır.
Üstelik bu sadece az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere ait bir problem de değildir. İngiltere’de yapılan bir araştırma, okuldan ayrılma yaşı olan 16 yaşına gelene kadar çocukların büyük çoğunluğunun bir çalışma deneyimi geçirdiğini göstermiştir. Bu araştırmanın ortaya çıkardığı sonuç şöyle de açıklanabilir: İngiltere’de yaklaşık iki milyon çocuk ücretli bir işte çalışmaktadır. Bu rakama dahil olan çocukların büyük çoğunluğu gazete ve süt dağıtımı gibi işlerde çalışmakta olsa da, araştırmalar İngiltere’de yasadışı olmasına rağmen dükkan, cafè, restoran, hotel, bar, garaj, ambar, ofis ve fabrikalarda çalışan çocukların da bulunduğunu ortaya koymaktadır.
Türkiye’de Çocuk İşçiler Sorunu
Türkiye’de çalışan her 100 kişiden 18’ini çocuk ve gençler oluşturmaktadır. Bir rakam vermek gerekirse, yaklaşık 4 milyon çocuğun çeşitli iş kollarında çalışmakta olduğu söylenebilir. Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) anketlerine göre, Türkiye’de 6 19 yaşları arasındaki çocukların % 95 kadarı küçük ya da orta ölçekli işletmelerde çalışmaktadır.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) raporuna göre zihinsel ve bedensel gelişimleri tam olarak tamamlanmadan iş hayatına atılan çocuklar eğitim imkanından da yoksun kalabildiklerinden büyüdüklerinde de nitelik sahibi olamamakta, yine yoksulluk içerisinde vasıf gerektirmeyen işler yapmakta ya da işsiz kalmaktadırlar. DİE’nin düzenlediği Çocuk İs tihdamı Anketi’ne göre çocukların % 39’u hane gelirine katkıda bulunma amacıyla çalışmaktadır. Türk İş’in 184 işyerinde gerçekleştirdiği araştırma verilerine göre, çalışan çocukların % 17.8’i iş kazası geçirmekte, % 51.6’sı ise sigortasız çalıştırılmaktadır.
ÇOCUKLARIN ÇALIŞMA KOŞULLARI
Çocuk işçilerle ilgili rakamlar, çocuk işçilerin çalıştığı ortamların korkunçluğunu netlikle açığa çıkarmaya yetmemektedir. Çocuklar genellikle sigortasız ve sendikasız çalıştırılmaktadır. Yoğun bedensel çalışma çocukların fiziksel gelişimlerini engellediği gibi, aynı zamanda psikolojik açıdan da savunmasız bırakmaktadır.
Bir çocuk olarak çalışmak zorunda olmak, çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimi üzerinde son derece büyük etkide bulunabilir. Çalışan çocukların karşı karşıya kaldıkları birçok risk sözkonusudur. Birçoğu fiziksel veya psikolojik olarak kötü muameleye maruz kalmaktadır. Bazen aileleriyle görüştürülmeden, okuldan alıkonularak, dinlenmelerine izin verilmeyerek, duygusal destek ve sosyal etkileşim imkanı tanınmadan çok uzun süre çalıştırılmaları sözkonusu olmaktadır. Aynı zamanda sıklıkla dayak, hakaret ve tacize maruz kalmaktadırlar.
Çocuklar tarım alanında, ev hizmetlerinde, madenlerde, inşaat sektöründe, oyuncak, ayakkabı, giyim, spor malzemeleri, sigara, cam ve seramik üreten fabrikalarda, halı dokumacılığında, kibrit ve havai fişek imalathaneleri ve benzeri birçok işyerinde çalışmaktadırlar. Bu işlerin çoğu çocukların sağlık ve güvenlikleri açısından risk taşımakta ve yetişkinlerin kullanımı için tasarlanmış olan aletleri kullanmalarını gerektirmektedir ve neticede de çocukları potansiyel risklere karşı daha açık hale getirmektedir.
Problemin bir diğer boyutu da çalışan milyonlarca çocuğun yaşadığı ciddi boyutlardaki sağlık ve güvenlik tehlikeleridir. Tehlikelerin türü bir sektörden diğerine değişiklik gösterir. Çocuk işçiler yüksek risk altındaki alanlarda (madencilik, tehlikeli kimyasal ürünlerin ve mekanik aletlerin kullanıldığı endüstriyel alanlar gibi) istihdam edilmektedir. Genellikle bir eğitim almaları ya da güvenlik önlemleri konusunda ya da hijyenin önemiyle ilgili bilgilendirilmeleri sözkonusu olmamaktadır. Yetişkinler için bile tehlikeli olan bu ortamlarda çocukların bulunmaması gereklidir.
Çocukların her gün çalışmak zorunda oldukları saatler, çocuk işçiler probleminin ciddiyetini ortaya koyan önemli bir veridir. Çocuklar ne kadar çok zamanlarını işte geçirirlerse, eğitime, öğrenmeye ve dinlenmeye ayıracakları zaman o denli azalacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların hemen hemen yarısı okuldan ayrılmış ve tekrar eğitim alamamıştır. Okulla beraber çalışmayı sürdürmeye çalışanlar da birçok güçlükle karşılaşırlar. Çünkü çalışmanın öğrenme yetenekleri üzerine olumsuz etkileri sözkonusudur.
ÇOCUKLARIN ÇALIŞMA HAYATINA KATILMASINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Çocuk işçiler sorunu kökenleri kültürel, sosyal ve ekonomik yapı ve geleneklerde yatan karmaşık bir problemdir. Maddi yetersizlik, kültürel değerler, etnik köken, din ve ırk temelinde önyargılar, kızlara yönelik ayrımcılık, yetersiz eğitim olanakları, işverenlerin ucuz ve kolay idare edilebilir işgücü isteği çocukların çalışma hayatının bir unsuru haline gelmesine neden olmuştur.
Çocuk işçiler problemi uluslararası toplantılarda ve ulusal yasalarda da belirtildiği gibi çok ciddi bir insan hakları ihlalidir ve herhangi bir taviz verilmeden yasadışı kabul edilmelidir.
Sıklıkla göz yumulan ya da maddi yetersizlikler sonucu ortaya çıktığı kabul edilen çocuk işçiler sorunu ve çocuk yaşta çalışma hayatına atılma, yetişkinliğe yönelik yararlı bir hazırlık evresi olacağı şeklinde bir mantıkla haklı gösterilmeye çalışılır.
Maddi Yetersizlikler
Genellikle çocukların iş yaşamı içerisinde yer alma nedeni maddi yetersizliktir. Maddi yetersizlik içindeki ailelerin, çocuklarının çalışması sonucu gelecek olan paraya yaşamlarını sürdürebilmek için ihtiyaçları vardır. Çocukların çalışma hayatına girmesine neden olan maddi yetersizlik onları aynı zamanda okuldan da uzak bırakır. Maddi yetersizliği çocuk işçilerin bulunmasının bir sebebi olarak görmek, aynı zamanda çocuk işçilerin de maddi yetersizliğin sebebi olabileceğini anlamayı gerektirir. Bu aynı zamanda çocuk işçilerin varlığının sürmesine yol açarak ve çocukların okula katılmasını engelleyerek maddi yetersizliğin sürmesine yol açar.
Çocukların işçi olarak tercih edilmelerinin sebebi, onların kolay yönlendirilebilir ve idare edilebilir oluşlarıdır. Yaşlarının küçük oluşu nedeniyle çocuklar daha düşük ücret karşılığı ya da hiç ücret almadan çalışırlar.
Çocukların çalışarak kazandıkları ücret ailelerinin gelirini arttırırken, aynı zamanda yetişkin ücretlerini düşürür ve işsizlik oranlarını arttırır. Milyonlarca çocuk maddi yetersizlik nedeniyle sadece yaşamlarını sürdürmelerine olanak tanıyacak düşük ücretler karşılığı çalışırken, aileleri de ye tersiz koşullarda çalışırlar, işsiz kalırlar, vasıfsız, eğitimsiz ve yetersiz olarak kaldıklarından maddi yetersizlikleri ve eşitsizlikleri de sürer.
Sosyal Değerler ve Ekonomik Çevre
Çocuk işçiliğiyle etkin şekilde başa çıkabilmek için altında yatan sebepler dikkate alınmalıdır. Çocuk işçiliği yaygın sosyal ve ekonomik çevreyle ilgili bir olgudur. Ekonomik yapı ve makroekonomik politika kadar maddi yetersizlik, gelir dağılımı dengesizliği, hızlı nüfus artışı, eğitimsizlik, kötü beslenme, kadınların statüsü gibi problemlerin tamamı çocuk işçiler sorununa sıkıca bağlıdır.
Birçok ülkede çocukların çalışmasına göz yuman köklü gelenekler vardır. Kültür ve geleneklerin karmaşık etkileri çocuk işçiler ve eğitim arasındaki etkileşimde önemli bir rol oynar. Bu durum çocukların algılanışı, işin değeri, sosyal statü sembolü olarak para ve maddi eşyaların rolü gibi eski ve yeni değerler ve inançlar arasında bir rekabet ve karışıklık içerir.
Çocukların çalışmasının tek sebebi olarak maddi yetersizliği gösteren tatmin edici olmayan açıklamalara karşılık, diğer sebeplerin de sözkonusu olabileceğinin kanıtı, maddi imkansızlıklarına rağmen çocuklarını okula gönderebilecek kaynağı ayırabilen milyonlarca ailenin bulunmasıdır.
Ayrıca çocuk işçilerin oranının market ekonomisine geçiş yapan ülkelerde ve geniş kapsamlı ekonomik büyümenin yaşandığı dönemlerde arttığı saptanmıştır. Bu da sebebin sadece maddi yetersizlik olmadığını ya da maddi yetersizliğin yanısıra artan sosyal ve maddi beklentiler gibi başka sebeplerin de bulunabileceğini ortaya koymaktadır.
A.B.D. Çalışma Bakanlığı’nın araştırmalarına göre çocukların çalıştırılmasının başlıca nedeni; onların yetişkinlerden daha kolay istismar edilebilir oluşudur.
Çocuklar, büyük çaplı uluslararası firmalarla rekabet etmeye çalışan küçük işletmeler için ya da çokuluslu firmaların fason üretimlerini gerçekleştiren küçük işletmeler için ucuz bir işgücü oluşturmaktadırlar.
Sosyal, Etnik ve Ekonomik Ayırımcılık
Kimi durumlarda en tehlikeli işler, toplumun maddi açıdan en yetersiz kademesinde yer alan bazı etnik azınlıklara ve dezavantajlı alt tabakaya ait olarak algılanmaktadır. Etnik azınlıklar, göçmenler, sokak çocukları sadece açıklıkla ortaya konan ayırımcılık sonucu değil, aynı zamanda resmi evrakları da yetersiz olduğu için özellikle savunmasız durumdadırlar. Yasal olarak var olmayan bu kişiler eğitim de dahil olmak üzere, birçok temel sosyal hizmetten yararlanamamaktadır.
Dünyanın birçok yerinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, baskın kültür kendi çocuklarının çalışmasındansa; ırkı, etnik kökeni farklı olanların çalışmasını tercih eder.
Cinsiyet
Çocukların iş yaşamına katılmasıyla ilgili en belirgin sebeplerden biri de cinsiyet ayırımcılığıdır. Kız çocuklarının okuması gerekmediği yönündeki ayırımcı düşünceler sonucunda kızlar çalışma hayatına ev hizmetçileri ya da fabrika işçileri olarak daha çok katılmaktadırlar. Kadınlara yönelik ayırımcılık, genellikle kız çocuklarının okul yerine hizmetçilik ya da fabrika işçiliği gibi alanlara yönlendirilmesine neden olmaktadır.
ULUSLARARASI ANLAŞMALAR
Birleşmiş Milletlerce 1989 yılında kabul edilen Dünya Çocuk Hakları Bildirgesi, insan hakları alanında dünyada en çok kabul görmüş uluslararası anlaşma olmasının yanısıra, çocuklar için hazırlanmış en kapsamlı insan hakları anlaşmasıdır. Anlaşmanın 32. maddesi “çocukların, ekonomik sömürü altında ve her türlü tehlikeli işte eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkına sahip olduğunu” ifade eder. Sözleşmeye taraf devletler, bu maddenin uygulamaya konulmasını sağlamak için yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her tür önlemi almakla yükümlüdür. Bu önlemler işe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş sınırı tesbit etmeyi ve çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri yapmayı kapsar. (Çocukların ekonomik açıdan sömürü görmeme ve çocuğun eğitimine engel olacak, onun için tehlike oluşturacak, çocuğun sağlığına, fiziksel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve sosyal gelişimine zarar verecek herhangi bir işte çalıştırılmama hakkını korumaya alır. Aynı zamanda hükümetleri minimum yaş, çalışma saatleri ve çalışma koşullarıyla ilgili düzenlemeleri yapma ve uygulamayla yükümlü kılar.) BM sözleşmesi çocukları ekonomik sömürüden ve onlar için tehlikeli olabilecek, eğitimlerini engelleyebilecek, fiziksel, ruhsal, zihinsel ya da sosyal gelişimlerine veya sağlıklarına zarar verebilecek herhangi bir işi yapmaktan korumayı amaçlar.
Çocuk işçiler sorununu mümkün olduğunca azaltmak için hedefler ve kapsamlı bir faaliyet planı içeren ILO’nun 138 sayılı Minimum Çalışma Yaşı Sözleşmesi, temel okul eğitimi ve minimum çalışma yaşı arasındaki bağlantıyı dikkate alarak, üye ülkelerin kendi yasalarının saptadığı ortalama 12 14 arasında sona eren zorunlu öğrenim yaşlarının altındaki çocukların tam gün bir işte çalıştırılıp ça lıştırılmadığını denetlemeyle yükümlü kılar. ILO’nun bu sözleşmesi, üye ülkelerin çocuk işçiler sorununun ortadan kaldırılması için önlem almasını gerektirir.
Yine minimum yaşla ilgili önerileri içeren ILO’nun 146 Sayılı Sözleşmesi, minimum çalışma yaşının 16 olarak kabul edilmesi gerektiğini savunur. Özellikle 12 yaşın altındaki çocukların çalışmasını engellemek amacıyla temel eğitimin uzatılması ve okullaşma oranının arttırılması sağlanarak, çocukların eğitim ortamı içinde tutulmasının mümkün olabileceğinin üzerinde durur.
Bu sözleşmelerin ulusal yasalar üzerinde hiç de küçümsenemeyecek bir etkisi vardır. Ancak bugün sayısız ülkenin yasalarında çocuk işçilerin yasaklanmasına ya da bu konuda ciddi kısıtlamalar getirilmiş olmasına rağmen, çocuk işçiler sorunu halen sürmektedir.
Türkiye’nin İmzaladığı Uluslararası Sözleşmeler ve Ulusal Yasalar
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 50. maddesindeki “Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar, çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.” hükmü, çocukları çalışma hayatından korumayı amaçlamaktadır.
İş Kanunu’nun 67. maddesinde “15 yaşından küçüklerin çalıştırılması yasaktır. Ancak çocukların sağlık ve gelişmelerine, okul veya mesleki eğitim ve mesleğe yönelme programlarına devamlarına yahut öğrenimden faydalanma kabiliyetlerine zarar vermeyecek nitelikteki hafif işlerde 13 yaşını doldurmuş çocukların çalıştırılması mümkündür.” denilmektedir. 78. maddede de “16 yaşını doldurmamış çocuklar ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamaz.” ibaresi yer almaktadır.
Çocukları çalışma hayatından koruma amaçlı yasalardan bir tanesi de, İlköğretim ve Eğitim Ka nunu’nun 59. maddesidir. Bu maddede ilköğretim çağında olup da zorunlu temel öğretim kısımlarına devam etmeyenlerin resmi ve özel işyerlerinde veya her ne biçimde olursa olsun çalıştırmayı gerektiren başka yerlerde, ücretli ve ücretsiz çalıştırılmasının kesinlikle yasak olduğu belirtilmektedir.
İş Kanunu’nun 67. maddesi okula giden çocukların iş saatlerinin okul saatlerine engel olmayacak şekilde düzenlenmesi ve ders saatlerinin 7,5 saatlik çalışma süresinin içinde sayılması yükümlülüğünü getirir.
Ulusal yasalar ve kanunlar haricinde Türkiye’nin de imzaladığı 18 yaşın altındakilerin çalıştırılacakları alanları ve çalıştırılma koşullarını düzenleyen uluslararası sözleşmeler arasında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal şartı, Sanayi İşlerine Alınacak Çocukların Asgari Yaş Sınırının Belirlenmesi Hakkında 59 Sayılı Sözleşme, Çocukların ve Gençlerin Sanayide İşe Elve rişlilikleri Yönünden Sağlık Muayenesine Tabi Tutulmaları Hakkında 77 Sayılı Sözleşme ve İs tihdama Kabulde Asgari Yaşa İlişkin 138 Sayılı Sözleşme yer almaktadır.
SOSYAL DUYARLILIK GELİŞTİRMEK İÇİN ALINABİLECEK ÖNLEMLER
Çocuk işçiler gerçeğinin korkunç ve kabul edilemez olduğunu onaylamak ortadan kaldırmaya yeterli değildir. Ortadan kaldırma çabaları ne kadar iyi niyetli olsa da, çocuk işçilere izin veren ve göz yuman çevreyi değiştirme yönünde çaba harcanmadıkça, çocuklar açısından durumu daha da olumsuz hale getirebilir.
Çocuk işçiler sorununa yönelik uygulamalar geniş kapsamlı olarak birçok sahada yürütülmelidir. Çocuk işçileri önlemek temel hedef olmalıdır. Halen kendilerine zarar veren ortamlarda çalışmakta olan milyonlarca çocuğun bu işlerden alınması ve rehabilitasyonu da önemlidir, ancak çalışma hayatına çocukların girişini engellemek için önlem alınmadıkça çocuk haklarının ihlali sürecektir.
Geniş kapsamlı bir sosyal duyarlılık oluşturmak çocuk işçiler sorununun giderilmesinde önemli bir koşuldur. Küresel anlamda etkinlik kazanması, etkisinin ulaşılması en zor, en yoksul ve güçsüz topluluklara ve ailelere ulaşması gerekmektedir.
Sosyal duyarlılaştırmanın hedefi çocuk işçilerin iş ortamına giriş oranını azaltmaksa, buna esas çıkış noktasından yani aileden başlanmalıdır. Aileyi temel alan sosyal duyarlılaştırma çabalarında genellikle yanlış yönlendirilme sözkonusu olmaktadır. Ailelerin birçok konuda yeterli kavrayıştan ya da bilgiden yoksun olduğu ve diğerlerinin yönlendirmesine ihtiyaç duyduğu şeklindeki yaygın kanı neticesinde, yanlış davranışları ve tutumları düzeltmeyi ya da değiştirmeyi hedefleyen bilgilendirme kampanyaları düzenlenmektedir. Oysa bunun yerine, ailelerin çocuklarını koruma ve onlara değişik olanaklar sağlamaları mümkün hale getirilmelidir. Bunun için haklarını ve haklarını koruma yollarını öğrenmeleri gerekmektedir.
Çocukları tehlikeli çalışma koşullarında bulunan maddi imkansızlık içindeki aileler, kültür ve geleneklerin yaptırımından çok, uygulayabilecekleri başka seçenek bulamadıklarından sahip oldukları davranış kalıplarına sıkı sıkıya bağlanırlar. Çocuk işçilerin sürekli bir sorun olduğu ve maddi yetersizliklerin çözümü olamayacağının ailelerce anlaşılmasından sonra, ailelerin bütçelerini ve alım güçlerini arttırmak için neler yapabilecekleri konusunda desteklenmeleri gerekmektedir. Çocuğun çalışmasının kendisi ve ailesi üzerinde uzun vadede yapacağı zararlı etkileri ailelerin kavrayabilmeleri için, kaliteli bir eğitim almanın ve çocukları tehlikeli çalışma ortamlarından uzak ve okulda tutmanın öneminin anlaşılır kılınması ve bunları talep etme hakları konusunda bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Sosyal destek ve yardım, ailelerin çocuk işçiler konusuna karşı duyarlılığını ve eğitimin çocuklar için önemi konusunda bilinçlenmesini sağlayacaktır.
Aile dışında sivil toplum kuruluşları, yerel basın organları gibi resmi olmayan kurumlardan ve yerel yönetimler, ticari sendikalar, işverenler, radyo ve televizyon kuruluşları bazında da çocuk işçiler sorununun çözümü için bilinçlenme sağlanmalıdır.
Sosyal duyarlılık kazanma açısından bu birimle rin tamamı önem taşısa da, işverenlerin özellikle bir duyarlılık geliştirmesi gerekmektedir. İşverenlerin, çocuk işçi istihdamının uzun vadede yoksulluk seviyesini arttırarak ekonomiye zarar verebileceği, ahlaki açıdan da çocuk işçi çalıştırmanın doğru olmadığı, bunun çocuklara fiziksel, zihinsel, ruhsal açıdan zarar verdiği gibi konularda bilinçlenmeleri gereklidir. Rekabetin hızla arttığı ve küreselleşen pazar ortamında işverenlerin etik standartları sağlamak için alabileceği önlemler iki alanda incelenebilir; gönüllü davranış kuralları ve sosyal etiketleme planları (ürünlerin etiketlenmesi).
Çocuk işçiler sorununa karşı alınabilecek bir diğer önlem de, uluslararası platformda çocuk işçilerce yapılmış, üretiminin herhangi bir aşamasında çocuk işçilerin kullanıldığı ürünlerin ithalini engellemek olabilir. Ayrıca Dünya Ticaret Örgütü veya Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından uluslararası bir seferberlik oluşturulabilir.
Kimi işletmelerin sıklıkla başvurdukları bir uygulama da, ürünlerin üzerine “çocuk işçiler tarafından üretilmemiştir” ibaresi taşıyan bir etiket yapıştırmaktır. Bu uygulamada tercih tamamıyla müşteriye ait olduğundan sosyal duyarlılık açısından önemli bir uygulama olarak öne çıkmıştır. Çünkü bu uygulamada tüketici tamamıyla söz sahibidir. Tüketici kendi hür iradesiyle üzerinde bu tür bir etiket taşımayan ithal malları alıp almayacağına kendisi karar vermektedir.
Çocuk işçileri yasaklamak kesinlikle bir çözüm değildir. Bu sorunla başedebilmek için küresel önlemler almak ve bir duyarlılık oluşturmak gerekmektedir. Çocuk işçiler sorunu sadece üçüncü dünya ülkelerini değil, gelişmiş ülkeleri de doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir. Hızlı küreselleşme neticesinde herhangi bir firmanın, herhangi bir ülkede çocuk işçiler kullanarak ürettiği malları kullanan tüketiciler farkında olmadan bu sorunun sürmesinde etkili olabilmektedir. Uluslararası çalışma standartlarının oluşturulması probleme daha küresel bir bakış açısı getireceğinden üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Çocuk işçilerin yasaklanması başa rısız bir uygulama olacağından yönetimlerin yapması gereken aileleri ve toplumu bilinçlendirmek, ilk planda çocuk işçilerin çalışma saatlerini ve koşullarını düzenlemek akla yatkın bir önlem olacaktır. Son olarak eğer herhangi bir ülkede, üzerinde anlaşılmış uluslararası çalışma standartlarına aykırı bir şekilde bir ürün üretiliyorsa, sadece o ürüne yönelik değil, daha geniş kapsamlı boykotta bulunulabilir. Bu çocukların boykot edilen sektörden diğer sektörlere kaymasını önlemek açısından yararlıdır.
YASAL UYGULAMALAR İŞYERLERİNİN ALABİLECEĞİ ÖNLEMLER
Hiçbir ulus, topluluk veya ailenin çocuk işçiler sorununa izin vererek, insan kaynaklarını ihmal ederek ve en önemli kaynağı olan çocuklardaki potansiyel kapasiteyi israf ederek üyelerinin gelişimini sağlaması mümkün değildir. Çocuk işçiler sorunu ahlaki olarak kabul edilemez olmanın yanı sıra, yasadışıdır ve insan onuruna hakaret içermektedir. İnsan kaynaklarının gelişimini yavaşlatır, bireyin kazancını azaltır, toplum bazında verimliliği ve ekonomik gelişimi azaltır. Küçük yaşlarda çalışmaya başlayan çocuklar genellikle daha düşük düzeyde eğitim görürler, bu sosyal ve ekonomik açıdan eşitsizliklerini pekiştirir ve durumlarının iyileşmesi ümitlerini sınırlandırır.
Çocuk işçiler sorununun çözümüyle ilgili yasaların ve sözleşme maddelerinin uygulanmasına öncelik verilmelidir. İşyerlerinin denetlenmesi uygulama ları, bu hassas misyonu ülkenin politik ve adli otoritelerinin desteklemesini gerektirir. İşyerlerini denetleyecek kişilerin çocukların çalıştıkları ortamlarda karşı karşıya kaldıkları tehlikeleri teşhis edebilmeleri ve ciddi ihlallerle başa çıkabilmeleri için özel bir eğitim almaları gerekebilir.
Çocuk işçilerle ilgili yasal kısıtlamaları uygulamak sadece denetim yapılmasını değil, aynı zamanda insan haklarının ve özellikle de eğitim görme hakkının da takibini içerir. Amaç sadece çocukları yasal olmayan işlerden uzaklaştırmak değil, aynı zamanda onların daha tehlikeli bir işe yönelmediklerinden emin olmaktır.
Yasaların uygulanmasını sağlamanın diğer bir yolu da, çocukları ve ailelerini haklarının ne olduğundan haberdardar etmek ve yasal ve yönetimsel prosedürleri daha kolay erişilebilir hale getirmektir. Çocuk işçilerle ilgili şikayetlerin kaydedilmesi ve bunlarla başedilmesi çok karmaşık olabildiğinden aileleri ve çocukları haklarını aramakdan alıkoyabilmektedir.
İşletmeler tarafından da davranış kurallarının adapte edilmesi yolunda bir faaliyet düzenlenmesi gerekir. Bu tip gönüllü kurallar ne işletmenin ne de sözleşmeli iş yapılan diğer işletmelerin (malzeme sağlayan ya da fason üretim yapan yerler) ulusal yasaları ihlal edecek veya çocukların eğitimlerini, sağlıklarını ve gelişimlerini engelleyecek herhangi bir şekilde çocukları üretimin herhangi bir aşamasında istihdam etmemelerini sağlamayı amaçlar. Bu tarz bir uygulama özellikle işçilerin, toplulukların ve ülkelerin, ülke dışıyla bağlantılı kuruluşların yararı için rekabete katıldıkları küreselleşmenin hızlı bir şekilde yaşandığı günümüzde önemlidir. Yönetimlerin ya da çalışanların temel haklarını koruma veya çalışma koşullarını geliştirme çabaları işletmeyi başka yöne gitmeye teşvik edebilir. Ancak işverenler davranış kurallarını adapte ettiklerinde ve etkili şekilde uyguladıklarında yarar görme olasılıkları oldukça yüksektir.
Çocuk işçileri azaltmak için kullanılacak herhangi bir stratejinin üç temel özelliği vardır: Önleme, nakil ve rehabilitasyon. Ülkeden ülkeye değişebilecek koşullar doğrultusunda bu üç bileşene verilecek ağırlık derecesi saptanacaktır. Çocukların iş ortamından çekilmesi, özellikle de tehlikeli ve onur kırıcı koşulları bulunan işlerden çekilmeleri konusuna ihracat endüstrisi sözkonusu olduğunda halkın ve medyanın dikkati çok daha fazla çekilmelidir.
TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI
KONFEDERASYONU “DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ÇOCUK İŞGÜCÜ” SEMİNERİ
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun Uluslararası Çalışma Teşkilatı “Çocuk İşçiliğinin Elemine Edilmesi Programı IPEC” çerçevesinde 1993 yılından beri belirli projeler yürütmektedir. Tüm çalışmalarda öncelikli amaç, çalışan çocukların yasal çerçeve içinde çalıştırılmaları, eğitime yönlendirilmeleri ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi konularında işverenlerin ve ilgili çevrelerin duyarlılıklarını arttırmak, olumlu gelişmeler sağlamak ve ilgililere yönelik hizmetlere katkıda bulunmaktır.
Konfederasyon tarafından bu kapsamda çeşitli seminer ve çalışma gruplarının düzenlenmesinin yanısıra, konuya ilişkin kitaplar ve broşürler hazırlanmıştır.
Yapılan anketler büyük ölçekli işletmelerde çalışan çocuk sorununun bulunmadığını, sorunun küçük ve orta ölçekli işletmelerde (KOBİ) ve kayıt dışı sektörde olduğunu ortaya çıkartmıştır. Bunun üzerine TİSK, çalışmalarını KOBİ’lerde yürütmeye başlamıştır.
Bu amaçla, 1998 yılı Temmuz ayında, TİSK IPEC Projesi, İstanbul’da çocuklar için en riskli sektörlerden biri olan metal sektörünün yoğun olduğu Pendik Sanayi Sitesi’nde başlatılmış ve çalışan çocukların sağlık, eğitim, iletişim kurma gibi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir “Çalışan Çocuk Bürosu” oluşturulmuştur.
İşveren kuruluşları açısından uygun bir örnek oluşturan ve özellikle gelişmekte olan ülkeler için bir model olarak değerlendirilebilecek olan bu büro, Pendik Sanayi ve çevresinde çalışan çocuklara ve işverenlerine sağlık ve eğitim konusunda hizmet sunmaktadır.
TİSK’in ortaya koyduğu “Çalışan Çocuk Bürosu” modeli, “İşyeri Ortak Sağlık Birimi” yapılanmasını da barındırmaktadır ve ülke düzeyinde organize sanayi bölgeleriyle, küçük sanayi sitelerine yaygınlaştırılması kalkınmaya hizmet edecektir.
Pendik bürosu deneyimi, hem çocuk işgücü konusu çerçevesinde KOBİ’lere ve buralarda çalışan çocuklara yönelik hizmet açığının ve ihtiyaçlarının büyüklüğünü hem de ciddi bir çalışma ile nasıl mesafe katedilebileceğini göstermektedir.
Çocukların çalışması kısa ve orta vadede önlenemediğine göre yapılması gereken, onların sorunlarını çözmeye, çalışma hayatının gelişmeleri üzerindeki kimi olumsuz etkilerini en aza indirmeye çalışmak olacaktır. Bu noktada işyerlerine eleştirici bir bakış açısıyla yaklaşmak yerine onları işbirliği devresine dahil etmek en akla uygun olan yoldur.
Çocuk işçiliğine karşı etkin bir faaliyet oluşturabilmek için, eğitim temelinde sorunun bütününe yönelik tedbirleri almanın dışında, hükümet ve toplumun tüm kesimlerini içine alan geniş bir işbirliği ortamı yaratmak gereklidir. Çocuk işçilik sorununun yasal düzenlemeler ve sosyal yükümlülüklerin arttırılmasıyla halledilebileceğini sanma yanılgısı sadece yeni sorunlara neden olacaktır.
Hazırlayan: Meltem KAMER
“Social Mobilization and Child Labor” International Conference on Child Labor, Background Paper, Oslo, 27 30 Ekim 1997, UNICEF New York.
“Education and Child Labor” International Conference on Child Labor, Background Paper, Oslo, 27 30 Ekim 1997, UNICEF New York.
“Strategies for Eliminating Child Labor: Prevention, Removal and Rehabilitation” International Conference on Child Labor, Synthesis Document, Oslo, 27 30 Ekim 1997, ILO Geneva / United Nations Children’s Fund New York.
Basu, Kaushik. “International Labor Standards and Child Labor” Challenge,
Sept Oct.1999, Vol.42, Issue 5, p.80.
“Campaign to End Child Labor” Women’s International Network News, Autumn 97, Vol.23, Issue 4, p.74.
Boukhari, Sophie “Child Labor: A Lesser Evil?” UNESCO Courier, May 99, Issue 5, p.37.
Lavalette, Michael “All Work and No Play” Socialist Review, July 98, Issue 221.
www.littleprints.freeonline.co.uk/pubs/sr221/lavalett.htm
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Dünya’da ve Türkiye’de Çocuk İşgücü Semineri, Haber Bülteni 27 Eylül 1999