“Coca-Cola’nın çok merak edilen sırrı, aslında çalışanları…”
Coca-Cola İçecek Türkiye İK Direktörü Elif Sezgin ile göreve başlamasının tam da birinci yıldönümünde bir araya gelerek satış temsilcisi olarak çalıştığı, farklı kültürler arasında deneyim kazandığı kariyer öyküsünün satır aralarında gezindik, global İK gündeminin yeni maddeleri üzerinde konuştuk.
“Artık çok farklı beklentileri olan bir işgücü var, İK’nın da onlara farklı bir yaklaşımla servis sunuyor olması gerek” diyen Sezgin, Coca-Cola’nın çok merak edilen sırrının aslında çalışanları olduğunu, önümüzdeki dönem hedeflerinden birinin de çalışanların bağlılığını daha da yükseltmek olacağını söylüyor.
Dilerseniz kariyer gelişiminizle başlayalım. Sizi Coca-Cola İçecek Türkiye İK Direktörlüğü’ne taşıyan süreç nasıl gelişti?
1995 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra, denetim ya da danışmanlık gibi alanlara kıyasla kendime daha uygun olduğuna inandığım için MT programıyla Yapı Kredi’de İK Uzman Yardımcısı olarak çalışmaya başladım.
Burada geçirdiğim 2 yılın ardından şimdiki adıyla GlaxosmithKline firmasına girerek ilaç sektörü ile tanıştım. Ardından Humanitas’ta, özellikle ücretlendirme ve performans yönetimi alanlarında uzmanlaşarak danışmanlık yaptım.
Bu sürecin sonunda yolum Wyeth İlaçları ile kesişti. Burada ilk 2 yılımı İK Şefi olarak geçirdim. Ancak kendimi geliştirmek istediğim alan olan Eğitim Müdürlüğü’ne terfi etmek istiyordum; bu nedenle sahaya indim ve 9 ay kadar satış mümessili olarak görev yaptım. Ardından da Türkiye Eğitim ve Gelişim Müdürü olarak atandım.
Bu görevde tam bir yılımı doldurduktan sonra İngiltere’den bir teklif aldım: Türkiye’de hayata geçirdiğimiz başarılı eğitim ve gelişim uygulamaları çok beğenilmişti ve Maidenhead’de bulunan EMEA Ofisi’ne 21 ülkeden sorumlu Ticari Operasyonlara Bağlı EMEA İş Mükemmelleştirme Müdürü olarak atandım. Bu, gerçekten de bana çok şey katan, çok zevkli bir görevdi. İş Mükemmelleştirme ekibi olarak satış ve pazarlama ekiplerinin performansını artırıcı eğitim ve gelişim programları tasarlıyor ve uyguluyorduk. Bu dönemde Türkiye’den İsviçre’ye, İtalya’dan İskandinav ülkelerine birçok proje uygulayıp hayata geçirme fırsatım oldu.
Bu görevde geçirdiğim 4 yılın ardından bir yol ayrımına geldiğime inandım: Ya ticari tarafta ya da İK alanında ilerleyecektim. Tercihim İK’dan yana olduğu için, EMEA Merkez IK’ya başvurarak bu alana yönelik bir atama talep ettim. Sonuç olarak 2009 yılında Dubai’ye taşınarak Wyeth Orta Doğu Bölgesi’nde Suriye’den Libya’ya uzanan coğrafyada yer alan 12 ülkenin İK Bölge Müdürü olarak görev yapmaya başladım.
Bu da profesyonel kariyerime çok şey katan bir deneyim oldu. Çok farklı milliyetlerden kişilerle bir arada çalıştım. Bu kadar farklı kültürden, farklı beklentileri, hedefleri olan ve bunları farklı şekillerde ifade eden yönetici ve çalışanlarla bir arada olmak bana yepyeni ufuklar açtı. Özellikle İK alanında çalışan bir profesyonel için böyle bir çeşitlilik ortamında deneyim kazanmanın büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.
Bu görevimde de 1 yılı aşkın süre görev yaptıktan sonra Pfizer satın alması gerçekleşti. Eşzamanlı olarak ben de Türkiye’ye dönme kararı almıştım. Coca-Cola İçecek’ten aldığım, beni çok heyecanlandıran fırsatı değerlendirerek İstanbul’a geri döndüm ve 2010 yılının Şubat ayından beri de Coca-Cola İçecek bünyesindeki görevimde çalışıyorum.
(Coca-Cola İçecek A.Ş. (CCİ), Türkiye, Pakistan, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan, Ürdün, Irak ve Suriye’de 9 bine yaklaşan çalışanı ile faaliyet gösteren bölgesel bir Türk şirketi. Ayrıca satış hacmine göre Coca-Cola Sistemi’nin 5. büyük iş ortağı. CCİ’nin Türkiye’de ise 8 fabrikası ve 3 bine yakın çalışanı bulunuyor.)
Danışmanlık yaptınız, sahaya indiniz, farklı kültürlerle bir arada çalıştınız. Peki, tüm bunlar bugünkü iş yaşamınıza nasıl yansıyor?
Her şeyden önce farklı ortamlarda yaşanılan deneyimlerin insanın karakterine yansıyan önemli değişimler getirdiğini ve bunun da profesyonel hayattaki tarzını etkilediğini söyleyebilirim. Ben iş hayatımın başında çok daha katı, siyah ve beyazları fazla olan biriyken, ciddi bir esneklik kazandım. Farklılıkların getirdiği zenginliği doğru kullanmayı öğrendim ve bu anlamda vizyonum genişledi.
Öte yandan satışta görev yapmak, bende “müşteri” kavramının çok önemli ölçüde gelişmesine neden oldu. Daha önceleri bir İK profesyoneli olarak İK uygulamalarını ilerletmek ve İK için daha iyisini yapmaya odaklanırken, içinde bulunduğum ortamı ve müşterinin ihtiyaçlarını daha fazla ön planda tutmaya başladım. Bu müşteri bilinciyle en iyi İK uygulamasının, literatürde yer alan en yeni ve kapsamlı olanı değil, müşterinin ve ortamın ihtiyacına en iyi hitap eden uygulama olduğunun farkına vardım ve o günden sonra katkımın hem beni hem de çalıştığım kurumu daha fazla tatmin eden bir noktaya ilerlediğini gördüm.
Peki, bir de kariyerinizin ilk günleri ile İK alanının bugün geldiği nokta arasındaki değişimi yorumlamanızı istesek?
Yurtdışına çıkmadan önce, Türkiye’de İK’nın daha iyi bir yerde olması gerektiğine inanıyordum. Ancak yurtdışındaki uygulamaları da beklediğim düzeyde çok farklı bir noktada bulmadım. Hatta zaman zaman belli konularda (işe alım ve yetenek yönetimi gibi) Türkiye’de oldukça iyi noktalara ulaştığımızı fark ettim.
Bunun bence en önemli sebeplerinden biri Türkiye’de çok daha rekabetçi bir ortamda çalışıyor olmamız. Özellikle, benim iş hayatına atıldığım 1995 senesinden bugüne kadarki dönemde yaşadığımız ekonomik krizlerle hem bireysel hem de kurumsal olarak baş edebilmek için çok daha hızlı ve esnek davranıyoruz. Ancak durağan ve gelişmiş ekonomilerde böyle bir dinamik yok. Aynı zamanda genç ve giderek kalifikasyonunu artıran işgücümüz de çalışma ortamlarımızdaki değişimi dinamik kılıyor.
Dolayısıyla bence Türkiye’de İK’nın stratejik kararların alındığı masalarda yaptığı katkı artık yadsınamaz boyutta. Bana göre, dünden bugüne yaşadığımız en büyük farklılık bu. İK artık gerçek bir iş ortağı, iş sonuçlarına bire bir katkıda bulunan önemli bir fonksiyon olarak görülen ve danışılan konumda.
Bankada, danışmanlık ve ilaç şirketlerinde görev yaptınız, şimdi hızlı tüketim ürünleri alanında çalışıyorsunuz. Arada nasıl bir fark gözlemliyorsunuz?
Bana göre en büyük farklılık, gerçekten de sektörün ismindeki “hızlı” kelimesinin hakkını vermesi! Müşterinin, satış ekiplerinin ve üretimin yarattığı dinamizm birebir İK’ya da yansıyor. Bu yeni ve dinamik çalışma sisteminin hem profesyonel hem de kişisel gelişimime büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Müşterilerimizin hızını yakalamak için tüm ekibim ile stratejik kararları daha hızlı almak, operasyonu yönetmek ve aynı anda gelişimi ve geleceği planlamak gerekiyor. İnisiyatif kullanmak, müşteriyi anlayabilmek, verdiğiniz hızlı kararların arkasında durabilmek her seviyedeki İK profesyoneli için önemli ve tatminkar bir deneyim.
ÇALIŞAN BAĞLILIĞINA ODAKLANIYORUZ” “Coca-Cola İçecek olarak 2020’ye giden yolculuğumuzu planlıyoruz. Bu 2010 yılında başlatılan bir inisiyatif... Henüz tüm aşamaları tamamlanmadı ama önemli bir planlama dönemindeyiz. 2020’ye giden hedeflerimizi belirliyoruz. Çalışanlarımızın farklılaşan bu hedeflere hazırlanırken yetenek gelişimlerinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz ve bu alanda somut hedefler belirliyoruz. Kısacası önceliğimiz 2020’ye giden heyecanlı ve zorlayıcı yolculuğumuzda çalışanlarımızı her açıdan desteklemek ve geliştirmek. Daha kısa vadede önümüzdeki 2 yıl, İK hedefleri açısından ağırlıklı olarak çalışanlarımızın bağlılığını ve memnuniyetini yükseltmeye odaklanacağımız bir dönem olacak. Çalışanlarımızdan gelen geri bildirimleri dikkate alarak çalışma kültürümüzde ve ortamımızda hedeflerimizle uyumlu değişiklikleri hayata geçirmek istiyoruz.”
|
Şu anda Coca-Cola İçecek’te kaç kişilik bir ekibi yönetiyorsunuz?
İK ve İdari İşler ekibinde şu anda toplam 91 kişiyiz. İK İş Ortaklığı yapısı ile çalışıyoruz. İK iş ortakları ekibimiz fonksiyon liderlerine İK ile ilgili stratejik desteğin verilmesinden sorumlular. İşe alımdan performans değerlendirmeye, kariyer planlamadan yetenek yönetimi ve çalışan memnuniyetine kadar pekçok konuda stratejik planlamanın yapılması, bunlara yönelik aksiyonların hayata geçirilmesi bu ekibin temel görevi. Müşteriye dokunan, ihtiyacını anlayan ve ona uygun çözümler sunan bir anlayış ile hizmet veriyoruz.
Personel ve özlük işlerinin eksiksiz yürütülmesinden sorumlu olan 25 kişilik bir Ortak Hizmetler ekibimiz var. Onlar mutfağımız. Coca-Cola İçecek tüm Türkiye’ye dağılmış büyük bir organizasyon olduğu için, her fabrika ve satış merkezinde Ortak Hizmetler ve İdari İşler alanlarından sorumlu temsilcilerimiz var.
Stratejik Raporlama, Kalite ve İdari İşler de İnsan Kaynakları çatısı altında temsil edilen diğer fonksiyonlarımız.
Belki bu soruyu, yönettiğiniz bu ekibe sormak daha doğru olur ama siz kendinize dışarıdan baktığınızda nasıl bir yönetici profili görüyorsunuz?
Aslında bu soruyu ben de ekibime soruyorum. Göreve başladığımdan beri birçok çalışanımla birkaç kez birebir toplantılar yapma fırsatı buldum. Çalışanlarımın kendi yollarını kendilerinin bulmasına fırsat veren, kendi inisiyatiflerini kullanmasını isteyen, kendi işlerini ve önceliklerini hizmet verdikleri müşterileri ile iş hedeflerimize uyumlu bir şekilde planlayabilecekleri bir ortam yaratmaya çalışıyorum. Onlarla daha çok genel stratejilerimizi birlikte belirlediğimiz ve uygulama anlamında kendilerinin yönlendireceği esnek ilişkiler kurmaya, desteğe ihtiyaçları olduğunda da her zaman yanlarında olmaya özen gösterdiğim bir tarzda çalışmaya dikkat ediyorum. Bu benim profesyonel hayatımda, bana en fazla katkısı olduğunu tecrübe ettiğim ve gelişimime en çok destek olan yönetim tarzı idi. Aldığım geribildirimler de ekibimin de benimle bu konuda hemfikir olduğu yönünde.
Bir taraftan bir yönetici olarak çok da şanslı olduğumu söylemek istiyorum: Çalışma arkadaşlarımın hepsi çok yetenekli, başarılı ve motive. Pek çok rengi, deneyimi ve geçmişi barındıran ve birbirini iyi tamamlayan bir ekibim var. Verdiğim her şeyi katlarıyla geri aldığım, birbirine destek olan bir aile gibi çalışıyoruz.
Son soru: Bir İK profesyoneli olarak önümüzdeki dönemde tüm dünyada İK alanında hangi konuların ön plana çıkacağını düşünüyorsunuz?
İşgücü artık çok daha kompleks ve daha önce alışmadığımız beklentiler içinde. Dolayısıyla İK profesyonelleri olarak bizim bunları anlayıp, bu ihtiyaçları karşılıyor olmamız gerekiyor. Bizler nasıl çalışanlarımızdan değişen koşullara, hızla ilerleyen teknolojiye, karmaşıklaşan müşteri ihtiyaçlarına uyum sağlamaları için esneklik bekliyor ve inisiyatif kullanmalarını istiyorsak, onlar da şirketlerinden ve İK’dan bunu bekliyor.
Dolayısıyla bence İK olarak artık belki normalde doğru bildiğimiz pratikleri sorgulamamız gereken bir döneme giriyoruz. Müşteri segmentasyonu yaparak politikalar uygulayacağımız bir anlayışa sahip olmalıyız. Elbette uygulamaların herkesi kapsaması ve adil olması İK’nın dayandığı temellerden biridir ama artık bunların çok daha ötesinde karşılamamız gereken ihtiyaçlar olduğunu unutmamamız gerekiyor. Bunun için de belki satış fonksiyonu için farklı bir İK sistemi yaratırken, bir tedarik zinciri profesyoneli için başka yaklaşım getirebiliyor olmamız lazım. Kısacası çalışanlarımıza farklı araçlarla hizmet vermemiz, terzi dikimi uygulamalar hayata geçirmemiz çok önemli…
AKSİYON FİLMLERİ İLE DEŞARJ OLURUM…” Yoğun çalışma temponuz içinde zaman planlamanızı nasıl yapıyorsunuz? Hobilere vakit ayırma fırsatınız oluyor mu? Trafik gibi dış etkenleri saymazsak, planlı ve disiplinli olmaya özen gösteriyorum. Genellikle güne erken başlıyor, yapacaklarımı planlıyor ve mümkün olduğu kadar da esnek çalışıyorum. Pazar akşamları benim için haftalık planlama açısından önemli bir zaman. Bir de zaman içinde geliştirdiğim bazı pratik yöntemlerim, prensiplerim var: Örneğin gün sona erdiğinde, inbox’ımda okunmamış hiçbir ileti bırakmam. Bu nedenle kolay kolay hiçbir şeyi unutmam ve kontrol altında tutabilirim. Öte yandan işim gereği çok yolculuk etmem gereken dönemlerde de, evimde bir günlük – iki günlük seyahatler için hazırlanmış bavullar tutar, yol hazırlık zamanından önemli ölçüde tasarruf ederdim.
|