Ruhunuzu besleyecek etkinlikler


‘Minyatür Odalar’ Sergisi açıldı

Minyatür sanatının günümüzdeki tek aktif temsilcisi ABD’li sanatçı Henry Kupjack’in, benzerine zor rastlanan gerçeklikteki kusursuz ve büyüleyici minyatür odalarından oluşan “Hayallere Sığmayan Minyatür Odalar” sergisi, ZEN Diamond ana sponsorluğunda ve Türk Hava Yolları’nın desteği ile İstanbul’a getirildi.

Her bir detayı titizlikle ve aslına uygun bir şekilde ele alınan, dünya tarihinde iz bırakmış dönemlerin yaşam tarzını, mimari özelliklerini ve en önemlisi ruhunu yansıtan 21 minyatür oda, 15 Mart’a kadar Rahmi Koç Müzesi’nde görülebilecek.

Sergide, “İskender’in Kuşatma Çadırı (M.Ö 333)”, “Kırmızı mobilyalı Amerikan Lokantası (1942)”, “Ptolemi Sarayının Yatak Odası (M.Ö. 200)”, “Raleigh Tavernası Dauphine Yemek Odası (Williamsburg 1770’ler)”, “Fransız Taşra Yatak Odası (1850)”, “Japon Çiftlik Evi Mutfağı (1700’ler)”, “XVII. Yüzyıl Korsan Kaptanın Kamarası (1680)”, “Blackwell Misafir Odası (1760)”, “Montmorenci Merdivenli Salon (1830)”, “New Orleans Oturma Odası (1850)”, “1950’ler New York’unda Sanatçı Stüdyosu”, “San Francisco Dans Salonu ve Barı (1885’ler)”, “Lüks Pulman Vagonu (1893)”, “H.C. Kupjack Çatı Katı (1995)”, “Beidermeier Kütüphanesi (1815’ler)”, “18. Yüzyıl İngiliz Barı (1795’ler)”, “XVI. Louis’in Yemek Odası”, “Wintergarden Tiyatrosu Kulisi (1940)”, “Thomas Jefferson’ın Çalışma ve Yatak Odası (1770)”, “Ulyses Grant’ın Galena’daki Yemek Odası (1879)” yer alıyor.

Sergide ayrıca Kupjack’ın, Rahmi Koç’un isteği üzerine yaptığı ve müzeye armağan ettiği “18. Yüzyıl Osmanlı Kahvehanesi” de sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sergide yer alan eserler bugüne kadar Florida Naples Sanat Müzesi, Winterthur Müzesi, Chicago Sanat Enstitüsü, Boston Kütüphanesi ve Illinois Devlet Müzesi gibi dünyanın belli başlı müze ve galerilerde sanatseverlerin beğenisine sunuldu.

Rumeli’de Osmanlı’nın izini sürdüler

Ahmet Kuş, Feyzi Şimşek ve İbrahim Dıvarcı’nın birlikte gerçekleştirdiği çalışma, ‘Rumeli’de Osmanlı Mirası’ adıyla kitaplaştırıldı. Üç cilt olarak hazırlanacak çalışmanın birinci cildinde Arnavutluk ve Makedonya’da bulunan 217 eser yer alıyor. Çalışma 2010 yılına kadar tamamlanacak ve Osmanlı’nın Rumeli’deki eserlerinin yüzde 95’i kayıt altına alınmış olacak.

İbrahim Dıvarcı, Ahmet Kuş ve Feyzi Şimşek, Rumeli topraklarını adım adım dolaştı, Hazinedaroğlu İnşaat Grubu tarafından finanse edilen çalışmanın birinci ayağında Arnavutluk ve Makedonya’da bulunan 217 eseri fotoğraflandı ve kitaplaştırıldı. Arnavutluk ve Makedonya’da Osmanlı döneminden günümüze ayakta kalmış ve Osmanlı mimarisine ait eserlerin fotoğraflarının yer aldığı çalışma, Osmanlı tarih ve mimarisine ilgi duyanlar için titizlikle hazırlanmış görsel bir kaynak niteliği de taşıyor.

Danışmanlığını Prof. Dr. Haşim Karpuz’un yaptığı Rumeli’de Osmanlı Mirası fotoğraf albümü Türkçe-İngilizce olarak hazırlanmış.

Fotoğrafçı Ahmet Kuş, esere Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nin ilham olduğunu anlatıyor. Bu alanda daha önce yapılan çalışmaların maddi olanaksızlıklar nedeniyle hedefine ulaşamadığını belirten fotoğrafçı, özel sektörden destek aldıkları için kendilerini şanslı görüyor. Ekrem Hakkı Ayverdi’nin yapmış olduğu saha çalışmalarının da işlerini oldukça kolaylaştırdığını belirten Kuş, Rumeli’de Osmanlı Mimarisi kitabının gelecek yıllarda yapılacak çalışmalara rehberlik edeceği inancında.

Sınıf - The Class - Entre Les Murs

Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi alan “Entre Les Mursentre” ya da Türkçe vizyon adıyla “Sınıf”ı, Laurent Cantet yönetti ve François Begaudeau oynadı. Her biri oyuncu değil de gerçek öğrencilerden oluşan sınıfta bir de Türk öğrenci var: Burak Özyılmaz.

François ve öğretmen arkadaşları, sorunlu bir mahallede eğitim veren bir lisede yeni öğretim yılına hazırlanmaktadır. Öğrencilere karşı son derece iyi niyetlidirler ve onlara en iyi eğitimi sağlamak konusunda hiçbir engel tanımazlar. Günümüz Fransa’sının küçük bir modeli olan sınıfta sık sık kültür ve fikir çatışmaları yaşanır. Genç öğrenciler çoğu zaman eğlenceli ve yaratıcıdır ancak zaman zaman takındıkları anlaşılmaz tavırlar düşük ücretle çalışan öğretmenlerinin hevesini kırmaktadır. 



François, öğrencilerinin gayretli ve birbirine karşı saygılı olması konusunda ısrarcıdır. Resmiyetten uzak tutumu ve sınırsız açık yürekliliği öğrencileri tarafından şaşkınlıkla karşılanır. Yöntemlerine karşı çıkan öğrencilerin meydan okumasıyla, koyduğu kuralları tekrar gözden geçirmek zorunda kalacaktır. 


‘Hayalet Şehir’ New York

Amerikalı yazar Patrick McGrath, Hayalet Şehir’de farklı dönemlerde geçen üç hikaye üzerinden New York’un ruhunu anlatıyor. İnsanı merkez alan kitapta McGrath, Amerika üzerinden kötülük ve yıkımı gösteriyor, üç dönem üzerinden anlattığı New York hikayeleriyle kayıp, acı, hatırlama gibi kavramları kullanıyor.
‘Darağacının Kurulduğu Yıl’da, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda New York’u kuşatan İngilizlere başkaldırdığı için idam edilen bir annenin öyküsü oğlunun gözünden dile getiriliyor.

‘Julius’ adlı öykü, ticaretin baş döndürücü bir hızla geliştiği 19. yüzyıl New York’unda geçiyor. Acımasız bir tüccarın oğlunun, babasının kente akın eden göçmenlere karşı önyargıları yüzünden, tutkuyla sevdiği kıza kavuşamayışının hikâyesi anlatılıyor. 


‘Yıkıntı Alanı’ ise bir 11 Eylül öyküsü. Dünya Ticaret Merkezi’nin yerle bir edilişinin yarattığı derin travma, bir psikiyatrist ile bir hastayı yüz yüze getirir.
Bir Dahinin Sinema Serüveni

2009’da üç filmle hayatı beyazperdeye yansıyacak olan Salvador Dali, resim dışında sinemayla da ilgilenmişti. İşte, Luis Bunuel ile deneysel filmlere imza atan, Hitchcock imzalı ‘Öldüren Hatıralar’ın rüya sahnelerini tasarlayan Dali’nin sinema serüveni...

Sinemayı kendi çağdaş modernizminin ifadesi olarak gören Dali, Luis Buñuel’le birlikte ‘Un Chien Andalou/ Bir Endülüs Köpeği’ ve ‘L’Âge d’or’/ Altın Çağ’ın senaryosunu yazdı. Alfred Hitchcock’un en ünlü filmlerinden ‘Spellbound/ Öldüren Hatıralar’ın rüya sahnelerini tasarladı. Harpo Marx ve Walt Disney gibi yapımcılarla çalıştı.

Deneysel sinemanın ilk örneği olan ‘Bir Endülüs Köpeği’ne Salvador Dali ve yakın arkadaşı Luis Buñuel’in gördükleri bazı rüyaları birbirlerine anlatmaları esin kaynağı olmuştu. Buñuel’in ifadesiyle bu ilk filmi “iki düşün bir araya getirilmesiyle” başlamıştı. Klasik bir hikayesi olmayan film, sinema tarihinin en bilinen sahneleri arasında yer alan, usturayla bir kadının gözünün yarıldığı sahneyle açılıyor. Usturalı adamı Buñuel kendisi oynamıştı. Uzun yıllar bazı ülkelerde yasaklanan film, sinema tarihinin en sıra dışı ve önemli ilmlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Koltuktan kalkmadan Louvre Turu

Avrupa Birliği bugün, Avrupa kültürünün son 2000 yılına ait toplam iki milyon belgeye çevrimiçi erişim sağlayan dijital kütüphaneyi resmen açtı. EUROPEANA adlı İnternet sitesinde, bin ayrı müze, ulusal kütüphane ve arşivlerden alınma çok çeşitli yazılı malzemeleri filmler, fotoğraflar, çizimler, haritalar ve ses dosyaları yer alıyor. Avrupa Birliği Komisyonunun Enformasyon ve Medyadan sorumlu yetkilisi Viviane Reading, yeni sitenin kullanıcılara, Londra’ya gitmeden İngiltere Ulusal Kütüphanesi’nde dolaşma veya Paris’e gitmeden Louvre müzesinde Mona Lisa tablosunu izleme gibi olanaklar sunacağını söyledi.

EUROPEANA Projesi’ne Fransa öncülük ediyor. Fransa, Google’ın milyonlarca kitabı sanal ortama aktarma çabasından ve böylece Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya kültürüne egemen olması olasılığından kaygı duyuyor. EUROPEANA dijital kütüphanesinde ilk elde yer alacak malzemelerin yaklaşık yarısı Fransa kaynaklı. Ancak, Almanya ve Polonya gibi ülkelerin de, kendi kültürel varlıklarını sanal ortama taşıma konusunda daha fazla çaba ve para harcaması umularak, 2010 yılına kadar, bu kütüphanede 10 milyon kalem malzeme toplanması amaçlanıyor. 


Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)