Öngörü, küresel iklim ve değişim
Dünya ekonomisine bakılacak olursa uzun süre varlığını sürdüren, yüzyılı aşan bir süredir ayakta kalan 27 şirket var. Royal Dutch Shell’nin CEO’larından Arie De Geus’un dediği gibi yüzyıldan fazla varlığını sürdüren bu şirketler iş dünyasının aristokratları. Kuzey Amerika’da DuPont, Kodak, Japonya’da Mitsui Sumitoma, hipermarket Daimaru, Mitsubishi, Suzuki, Avrupa’da Siemens, Stora gibi. DuPont 200, Mitsui 300, Stora 700 yıllık. Dünyanın ikinci en büyük kağıt üreticisi olan Stora 700 yıl önce İsveç’te bakır madenlerini çıkartmak üzere kurulmuştu. şirket içinde bulunduğu siyasi ve sosyal ortamın özellikle sanayi devriminin etkileriyle sürekli olarak iş alanlarını değiştirdi. Bakır madenciliğinden orman işletmeciliğine, demir dökümcülüğünden hidroelektrik santrallarına, kağıt, kağıt hamuru ve kimyasal maddeler üretimine geçti.
Bu şirketlerin hepsinin ortak bir özelliği vardı; teknolojilerini değiştiriyorlardı. Günümüzde yeni ekonomi anlayışıyla sunulan, küçülme, yeniden yapılanma, yeniden tasarım üçlemesini onlar sürekli hale getirmişlerdi. Değişimin özünde yatan, iş süreçlerinin yeniden tasarlanması ilkesini onlar sistemi iyileştirmek için teknoloji kullanmak felsefesiyle ilişkilendirmişlerdi.
Tüm bu şirketlerin değişimin gerekli olduğuna dair bir öngörü geliştirdiğini söylemek yanlış olmaz. Gerçekte bu şirketlerde değişimin, içinde bulunulan ortama uyum sağlamak adına yetişme çabasıyla değil geleceği görmek adına yapıldığını görüyoruz.
Nasıl oluyor da şirketler geleceği göremiyorlar ya da değişimi geç farkedip yetişemiyorlar?
Bu sorunun yanıtında yer alan 5 önemli nokta var.
1 Liderlerin öngörüsüzlüğü, değişim vizyonuna sahip olmaması ya da bireysel olarak liderlik becerilerini sergileyecekleri kurumsal ortamın olmaması.
2 Hedeflerin gerçekleşmemesinin altındaki nedenler incelenirken sürekli olarak anlık krizlerden söz edilmesi, şirketin stratejik faaliyet planlarının çerçevesinden çıkılmaması (Bu geçici bir dönem sendromu ).
3 Kriz şirket kapısından girdiğinde değişimin gerekli olduğunun farkına varılması
4 Riske girmemek, bekle gör yaklaşımı. (Önce birileri denesin iyi olursa biz de yaparız ).
5 Sistem içinde sorumluluklar dağıtılmadığı için değişim sonrası kaos yaşanacağı korkusu.
Tüm bu 5 madde şüphesiz ki şirketlerin varlığını devam ettirmesi adına önemli. Bu faktörleri gözardı ederek gelişmek, büyümek ya da varlığını devam ettirmek olası değil. Burada sorulması gereken bir soru ortaya çıkıyor? “Şirket olarak gerçekten büyümeyi istiyor muyum ? “Yeni dünya düzeninin getireceklerine bakıldığında şirketlerin yatay, dikey ya da evliliklerle büyümelerinin yerini eski çağlardaki küçük site devletleri şeklinde ya da iş üniteleri şeklinde yapıların alacağı görülmektedir. Avcılıktan tarıma, tarımdan sanayiye, sanayiden bilgi çağına geçiş yapan dünya ekonomisinde tarımın tekrar önem kazandığı ve bir tarım ekonomisinin oluştuğu görülmektedir.Toffler’ın vurguladığı üçüncü dalgada tarım ekonomisinin sanayinin önüne geçeceği vurgulanmaktaydı. Küresel işsizliğin dalga dalga arttığı, ülke ekonomilerinin daralmasıyla birlikte dünya pazarının da durgunlaşması şirketleri ister istemez yeni arayışlara, yeni yapılanmalara itmeye başladı.
Eskiden şirketleri değişime iten unsurlar sayıldığında;
Gelişen teknoloji
Sürekli değişen iç ve dış müşteri ihtiyaçları
Sert rekabet
Ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerden söz edilirdi.
Günümüzde değişimi zorunlu kılan faktörlere bakıldığında bunların yerini küresel kapitalizmin içinde taşıdığı yayılma politikaları almaktadır. Bu yayılmanın altındaki anlam ise çok uluslu dünya devlerinin acımasız rekabeti.
Şirketlerin, gelecekte kendilerini bekleyen ve 11 Eylül sonrası bir kaosa dönüşen paniklerinin izlerinin silinmesi için neler yapacaklarını ve gelecek için neleri değiştireceklerini zaman gösterecek. Bir gerçek var ki o da şirketlerin 100 yıllarını tamamlayabilmeleri için değişim yönetiminin tek başına yeterli olamayacağı. Şu sıralarda tekrar telaffuz edilmeye başlanan kaos yönetiminin değişim yönetimiyle birlikte uygulanması belki de şirket ömürlerini uzatacak yeni bir yaklaşım olacak.
Işıl DAYIOĞLU
Masters Training International