"Mutlu çalışanları işe alın"
HRdergi’ye özel verdiği söyleşide mutlu çalışanların şirkette yarattığı katma değerin ayrıntılarını aktaran Kjerulf, “Mutlu bir organizasyon yaratmak konusunda İK’ya tek bir öneri verebilseydim ‘Mutlu adayları işe alın’ derdim” diyor.
HRDERGİ: Öncelikle bize “Happy Hour is 9 to 5”ın temel çıkış noktasından söz eder misiniz?
ALEXANDER KJERULF: Kitabın temel çıkış noktası işyerindeki mutluluğun küçük bir ayrıntı olmadığı; günümüzde çalışanlar ve şirketler için kesinlikle kritik olduğu…
Neyse ki, bu öyle roket bilimi gibi zor bir şey bir değil. Aslında bir şirketi mutlu kılmak son derece kolaydır. Herhangi bir şirket bunu yapabilir!
Kitabım okurlara işyerinde mutluluğun teorisini, kendilerini ve diğerlerini mutlu edecek pratik araçları ve dışarı çıkarıp hemen bu konuda bir şeyler yapabilmeleri için enerji sunuyor.
HRDERGİ: Kitabınızda “mutlu şirketlerin mutsuz rakipleri ile kıyaslandığında daha etkili, inovatif ve daha fazla kazanır hale geldiğini” söylüyorsunuz. Mutluluk ile verimlilik, inovasyon ve pozitif değişim arasında nasıl bir bağlantı var?
ALEXANDER KJERULF: Bu bağlantı pek çok araştırma sayesinde her gün yeniden yeniden kanıtlanıyor. Gerçek şu ki, mutlu çalışanlar:
• Daha verimli,
• Daha iyi müşteri hizmeti sunuyor,
• Daha yaratıcı,
• Daha fazla kalite üretiyor,
• Satış konusunda daha iyi.
Ayrıca mutlu şirketlerde işgücü devir oranı ve devamsızlık çok daha az görüldüğü için, ÇOK daha fazla para tasarrufu oluyor.
HRDERGİ: Bu durumda en önemli noktalardan birine geliyoruz: Çalışanları işyerinde neler mutlu ve mutsuz ediyor?
ALEXANDER KJERULF: Aslında işyerinde insanları gerçekten mutlu eden iki şey var. Her şeyden önce, çalışanların “bir fark yaratabilmek, güçlü yönlerini kullanabilmek ve gurur duyabilecekleri sonuçlar üretebilmek” için fırsata ihtiyacı var.
İkinci olarak iyi ilişkilere ihtiyaç duyuyorlar. Hoşlandıkları ve kendilerinden hoşlanan kişilerle çalışmak istiyorlar. Takdir edilmeyi ve onaylanmayı arzu ediyorlar.
Kişileri işlerinde mutsuz eden temel neden ise, kötü yönetim… Bir araştırmaya göre, işten ayrılan çalışanların yüzde 75’i bu kararın en azından bir bölümünü doğrudan bağlı oldukları yönetici nedeniyle alıyor. Anlayacağınız kötü patronlar, hiç kuşku götürmeyecek bir biçimde işyerindeki mutsuzluğun birincil nedenini oluşturuyor.
HRDERGİ: Kitabınızda kişilerin kendileri ve şirketleri için daha iyi bir ortam yaratabilmeleri amacıyla kullanabileceği basit, etkili araçlar yer alıyor. Bu araçlardan biraz söz eder misiniz?
ALEXANDER KJERULF: Bu konuda kullanabilecek en basit araçlardan biri övgüdür. Çalışanları ve astları takdir etmek için bazı önerilerde bulunuyorum, böylece onlar iyi bir iş çıkardığında yöneticiler bunu bilmelerini sağlıyor.
Ayrıca, SİZİ işyerinde gerçekten neyin mutlu ettiğini keşfetmenizi sağlayacak bazı araçlar da var. Bu sayede her sabah işe gittiğinizde bunu elde edebiliyorsunuz.
Ayrıca yöneticileri de unutmadım; onlara da çalışanlarını işyerinde daha mutlu hale getirmeleri için neler gerektiğini belirleyen bazı araçlar sunuyorum.
HRDERGİ: Şirketlerin, işyerindeki mutluluğu stratejik bir hedef haline getirerek inanılmaz avantajlar kazanabileceğini söylüyorsunuz. Bu doğrultuda bize “Mutluluk Stratejisi”nden söz eder misiniz?
ALEXANDER KJERULF: Mutluluk stratejisi çalışanların mutluluğunu her şeyin önünde tutmak anlamına gelir; hatta müşterilerin bile… Bu çok anlamlıdır, çünkü bir şirket çalışanlarını birinci sıraya koyduğunda aslında müşterileri ve mükemmel sonuçlar ile hizmet kalitesini birinci sıraya yerleştirmiş olur.
Bu nedenle her stratejik karar öncesinde, şirket kendisine şunu sormalıdır: Bu karar çalışanlarımı mutlu edecek mi? Bunu, çalışanlarımızı mutlu EDECEK bir biçimde, nasıl yapabiliriz?
HRDERGİ: Son soru: Okurlarımızın büyük bölümünü oluşturan İnsan Kaynakları yöneticilerine, “Mutlu bir Organizasyon” yaratmak konusunda neler öneriyorsunuz?
ALEXANDER KJERULF: Benim temel önerim; bunun roket bilimi olmadığını asla unutmamaları. İşyerinde mutluluk çok küçük bir gerçeği temel alır: “Siz ve ben şimdi bunu yapıyoruz”…
İşyerinde mutluluk; personel el kitapçıkları, misyon bildirgeleri ya da kurumsal politikalar ile ilgili değildir.
Ayrıca ikramiyeler, maaşlar ve terfiler ile de çok ilgisi YOKTUR. Eğer bunlara odaklanarak işyerinizdeki çalışanları mutlu etmeye çalışırsanız, başarısız olursunuz. Maaşlar adil olmalıdır ama sonuç olarak bu durum çalışanlarınızı işyerinde mutlu ya da mutsuz etmek için tek neden değildir.
Eğer İK’ya tek bir olumlu öneri sunacak olsaydım, şunu söylerdim: Mutlu kişileri işe almaya odaklanın… Southwest Airlines’ın söylediği gibi: “Davranışları işe alın, beceri için eğitim verin”, çünkü beceri öğretmek mutluluk öğretmekten çok daha kolaydır.
Ayrıca, çalışanlarını mutlu eden yöneticileri takdir edip ödüllendirmek de çok önemlidir. Hollandalı posta şirketi TNT (ki tüm dünyada 140 bin çalışanı vardır) yöneticilere verilen ikramiyenin bir kısmını çalışanların mutluluğu ile ilişkilendirir. Bu kesinlikle, yöneticilere “Çalışanlarınızın mutluluğu fark yaratır!” demenin yollarından biridir.
YAŞAMINI, EN BÜYÜK TUTKUSU OLAN MUTLULUKTAN KAZANIYOR,
“DÜNYADAKİ EN İYİ İŞE SAHİBİM” DİYOR…
İşyerinde mutluluk, Alex’in tutkusu haline gelmiş durumda… Çok uzun zamandır, işyerinde mutluluğun iyi kariyerlere, mutlu yaşamlara ve başarılı bir iş hayatına katkıda bulunan en önemli faktör olduğuna inanıyor.
2003 yılından beri yaşamını “mutluluk”tan kazanıyor; konuşmalar yapıyor, danışmanlık hizmeti veriyor ve kitap yazıyor. Dünyanın dört bir yanında konferanslar veriyor ve workshop’lar düzenliyor. Geçmiş müşterileri arasında PriceWaterhouseCoopers, Hollanda Ekonomi Bakanlığı, LEO Pharma, Novo, DaimlerChrysler ve IBM yer alıyor.
Müşterileri; sınırsız enerjisi, mutluluğa kendini adamışlığı ve konuyu basit tutarak eğlenceli kılması karşısında hayranlık duyuyor.
2003 yılına kadar BT sektöründe çalışan Alex’in bilgisayar bilimi alanında master derecesi var. Ayrıca “gerçekten mutlu bir BT şirketi” diye tanımladığı Enterprise Systems’ın kurucularından biriydi.
İlk kitabı olan “Happy Hour is 9 to 5: How to Love Your Job, Love Your Life and Kick Butt at Work” tüm dünyada büyük ilgiyle karşılandı. Yazar David Maister, kitabı “çok çok iyi yazılmış” diye tanımladı. Ama Alex’in en çok hoşuna giden yorum Anna Farmery’den geldi: “Bu kitabı okumak beni mutlu ediyor ve mükemmel bir işyeri yaratabileceğime yönelik inancımı artırıyor”.
Alex ayrıca her gün kendi blog’unda işyerinde mutluluk konusunu yazıyor. Blog, her ay 100 bin kişi tarafından okunuyor.
İşyerinde çalışanları mutlu etmek, Alex’i gerçekten mutlu ediyor. Her zaman “Benimki dünyanın en iyi işi” diyor.
Son bir not: Merak edenler için soyadı “kaer-oolf” şeklinde telaffuz ediliyor.