"Pek çok dahi Marslımız var, farkı böyle yaratıyoruz"
Önaldı, 2003 yılından bu yana grubun İK Yöneticiliğini yapıyor. Birazdan da okuyacağınız gibi, burası son derece hızlı büyüyen, hizmet sektöründe faaliyet göstermenin yanı sıra kendi yapısı gereği de çok dinamik bir grup… Bu dinamizmi anlamak için şirketin geçmişine şöyle bir göz atmak yetiyor: 2000 yılında 8 kişinin çalıştığı grup bugün 800 Marslı’ya istihdam sağlıyor. Öngörülen rakam ise 2000… Yılsonuna kadar zincire 10 yeni sinema daha eklenecek.
Peki, bu denli dinamik bir sektörde İnsan Kaynakları Yöneticiliği yapmak ne gibi incelikler gerektiriyor? Çalışanları mükemmel misafir memnuniyeti hedefine doğru koştururken; onları aynı zamanda motive kılmak ve elde tutabilmek için neler yapıyorlar? İşte tüm bu soruların yanıtını almak üzere Önaldı ile keyifli bir söyleşi yaptık…
Öncelikle Mars® Entertainment Group’u sizden dinleyebilir miyiz?
Mars, 2000 yılında Menderes Utku ve Muzaffer Yıldırım’ın “eğlence sektöründe Türkiye’de yeni bir oluşumu başlatmak, insanların kendini rahat hissedebileceği, keyif alabileceği ortamlar yaratmak” hayaliyle kurduğu bir şirket… Sinema sektörünü çok geniş bir bakış açısıyla ele alan Mars’ın tüm projelerde ortak hedefleri var: Mekanların en iyi lokasyonlarda yer alması, teknoloji ve konforda dünya standartlarında hizmet sunmak, Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen yenilikçi projelere odaklanmak, her projede farklı bir konsept geliştirip uygulamak, yapılan her projede kendine özgü bir ruh ve felsefe sunmak…
İki kişinin kurduğu bu şirket 2003 yılına kadar 3 sinema kompleksiyle, Nupera ve BurcBeach ile faaliyetlerini sürdürdü. O yıl İş Bankası İş Girişim sermayesinin bize inanıp sinema şirketimize yatırım yapmasıyla gerçekleştirdiğimiz ortaklık sonucunda büyüme kararı aldık ve 6 aylık kısa bir zaman dilimi içinde üç yeni sinema açıldı ve yapılan ihale sonucunda Tepe Grub’una ait 4 şehirdeki Tepe Cinemaxx sinemalarını bünyemize kattık.
Bunun ardından 2007 yılında, Los Angeles merkezli uluslararası özel yatırım şirketi Colony Capital, Mars Entertainment ile bir ortaklık anlaşması imzaladı.
Şu anda bünyemizde Mars ® The Cinema Professionals, Şef Mehmet Gürs’ün mutfağı ve müziğin tılsımıyla birleşen büyülü bir mekan olan Nupera, rahat bir ortamda, uygun fiyatla “iyi&keyifli yemek” konsepti sunan Numnum, Biz Dergisi, Mars Athletic Club, İstanbullular için 1960’ların plaj keyfini sağlayan BurcBeach ve tasarım ve fonksiyonel ürünleriyle pratik çözümler yaratan Fransa’nın ünlü markası Perigot bulunuyor.
Şu anda 14 sinemamız var, bu rakama yılsonuna kadar 10 sinema daha eklenecek. Bir sene sonra da 10 yeni sinema daha açmayı hedefliyoruz. Kısacası çok hızlı büyüyen bir yapımız var.
Siz kurulduğu günden bugüne Mars’lı mısınız?
Hayır, Mars’a 2003 yılında İnsan Kaynakları sistemini yürütmek ve geliştirmek üzere katıldım. O dönemde merkez ofiste yaklaşık 12 kişi vardı, şirket toplamı 52 kişiydi. Ancak işletmeler ve şirket hızla büyüdüğü için ihtiyaçlar da değişiyor, İnsan Kaynakları sistemlerinin kurulup geliştirilmesi gerekiyordu. Bu oluşumun içinde yer almak benim için büyük keyif oldu. Daha sonra İK Departmanı da gelişti; şu anda bana bağlı olarak çalışan 3 arkadaşım var. Büyümeye de devam ediyoruz.
Mars’a katılmadan öncesine dönersek biraz kariyer gelişiminizden söz eder misiniz?
Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Öğrenciliğimden itibaren en büyük arzum İnsan Kaynakları alanında çalışmak ve hem üretim, hem de hizmet sektörlerinde deneyim kazanmaktı. Stajlarımı da bu yönde yaptım. Mezun olunca da profesyonel iş yaşamıma üretim sektöründe adım attım ve Beyaz Eşya Yan Sanayi’de faaliyet gösteren Ego Elektrikli Aletler Sanayi A.Ş.’de çalışmaya başladım. Oradaki uygulamalardan çok şey öğrendim. Üretim sektöründe İnsan Kaynakları uygulamalarının da çok keyifli olduğuna inanıyorum.
Üretim sektörü ile kıyasladığınızda hizmet sektöründe İnsan Kaynakları uygulamalarına imza atmanın farklı yönleri çok olsa gerek…
Elbette. Üstelik bu farkları sadece sektörle kısıtlayamam, Mars’ın kurumsal kültürünün beraberinde getirdiği kendine özel farklar da var.
Her şeyden önce çok hızlı işleyen bir yapımız var. Bunu kuruluş öykümüze baktığımızda da görebiliyorsunuz: İki kişinin kurduğu bu şirket bugün 800 çalışana sahip, önümüzdeki yıl sonu çalışan sayımızın 2000’lere ulaşmasını planlıyoruz. Bu nedenle değişime çok hızlı ayak uydurmak zorundasınız. Değişimi ve şirketin gelişme isteğini hissedip, bu anlamda İnsan Kaynakları olarak hazırlığınızı yapabilmeniz çok önemli.
Hizmet sektöründe zaten öyledir ama Mars’ta hızın ayrı bir önemi var. Kısacası bir İK’cı olarak planlarınızı daha hızlı yapmak zorundasınız. Sonuçta zamanla yarışıyoruz.
Ben tüm bunların büyük bir keyif olduğunu düşünüyorum. Çünkü hizmet sunduğunuz misafirlerimizden bunun geri bildirimini alabiliyorsunuz. Zaten sevmeden, keyif almadan hiçbir işi yapabilmek çok kolay değil, bana göre…
Bu hızlı tempo içinde tepe yönetimin desteği ve İK uygulamalarına bakışı da daha bir önem kazanıyor olmalı?
Kesinlikle öyle. İnsan Kaynakları’na yönelik kararları Genel Müdürümüz ve Operasyon Müdürümüz ile birlikte alıyoruz. İnsan odaklı bir şirket olmamız nedeniyle özellikle kurduğumuz iç iletişim bizim için çok önemli. Tepe yönetimin de bu bilince sahip olmasından dolayı kendimi çok şanslı görüyorum.
Amatör ruhumuzu asla kaybetmiş değiliz. Ciddi denetim mekanizmalarımız var. Çalışanlar anlamında da eleştirilere doymuyor, hatta onlarla besleniyoruz. Bir İK yöneticisi olarak bunun öneminin farkındayım. Tepe yönetimin böyle bir vizyonu olması ve bizlere destek vermesi büyük şans. İnsan Kaynakları Politikalarımızın özümsenmesi konusunda İK olarak gerekli desteği alıyoruz.
Tüm İnsan Kaynakları uygulamaları merkez ofisten mi yürütülüyor?
Tüm havuz departmanlar Merkez Ofis’de bulunuyor. Tüm işletmeler Merkez Ofisle koordineli çalışıyorlar. Özellikle işe alım sürecinde, yönetim kademesi için ve yeni açılan işletmelerde ilk alımlar İnsan Kaynakları tarafından yapılıyor. Sonraki işe alımlarda, belirlenen İK politikaları, temel yetkinlikler ve kalifikasyonlar çerçevesinde İşletme Müdürü işe alımları gerçekleştiriyor.
Mars’lı olabilecek adaylarda neler arıyorsunuz?
Bizim işletmelerimizde yaş ortalaması çok genç; İşletmelerin yaş ortalaması 25. Part-time çalışan öğrenci arkadaşlarımız var, ayrıca sürekli gelişime kendini uydurabilecek asgari lise mezunu çalışanlarımız bulunuyor. Ancak biz, farklı sektörlerden gelen adaylara da açığız. Sonuç olarak turizm otelcilik kökeninden gelen, mühendislik geçmişi olan çalışanlarımız da var. Bizim için en önemlisi kişinin bakış açısı… İşini eğlenerek yapıyor olması çok önemli. Çünkü zamanımızın çoğunu burada geçiriyoruz. Dolayısıyla işi sevmek bizim için çok önemli.
Tüm bunların yanı sıra adaylarda bir olmazsa olmaz özellik daha arıyoruz: Kendisine burada bir şey katabilmesi… Çünkü çalışan kendine bir şeyler katmayı arzu ettiği zaman gelişecek, dolayısıyla şirket de ilerleyecek ve büyüyecektir. Biz Mars Entertainment Group olarak “herkesin kendinden bir şeyler katmasının” uğuruna çok inanıyoruz.
Öte yandan başta da söylediğim gibi hız ve enerji de bizim için çok önemli. Çünkü hızlı bir biçimde büyüyoruz. Bu nedenle çalışanlarımızın getirdiği enerji ve ışığa ihtiyacımız var.
Hangi aşamalardan geçiyor aday?
İşe alımlar İnsan Kaynakları tarafından yapılıyor, ancak zaman zaman üst yönetici pozisyonları için olarak danışmanlık firmalarından destek alabiliyoruz.
Ön elemelerin ardından psikometrik testler ve vaka çalışmaları kullanıyoruz.
Hizmet sektöründe işgücü devir oranını kontrol edebilmenin çok kolay olmadığından söz edilir. Siz bu genç ekibi elinizde tutabilmek, yaptıklarını “geçici bir iş” olarak görmemelini sağlamak için neler yapıyorsunuz?
Sinemalarda işgücü devir oranımız yüzde 8 civarında. Aslında bu planladığımız bir oran. Sonuçta çalışanlar arasında aidiyet duygusunun son derece yüksek olduğunu söyleyebilirim. Herkes bu işletmenin içerisinde kendisinin önemli bir payı olduğunu görebiliyor çünkü… Onları dinliyor, fikirlerine önem veriyoruz. Genel Müdürümüz tüm çalışanlarla konuşuyor, hemen hepsinin isimlerini biliyor. Sonuç olarak seçtiğimiz çalışanlar gelişim yönleri kuvvetli kişiler olduğu için de çalışmak, hizmet etmek, sundukları hizmetin katkı sağladığını görmek ve böyle bir şirket çatısı altında olmak onları motive ediyor.
İş zenginleştirmesi bizim için çok önemli, böylece yaptığımız iş hiçbir zaman rutinleşmiyor.
Geçtiğimiz yılarda kariyer planlaması üzerine yoğunlaştık ve özelikle işletmelerde orta yönetici pozisyonları yarattık.
İşletme ve Merkez Ofisde çalışmaya başlayacak olan Mars’lılar mutlaka her aşamada çalışıyor. Pop-corn satıyor, gişede bilet kesiyor.
Örneğin pop-corn satmakla işe başlayan bir çalışan, yöneticiliğe kadar yükselebiliyor mu?
Elbette, böyle örneklerimiz çok. Ayrıca yönetici geliştirmeye yönelik de bir planlama yapıyoruz.
Ayrıca yeni pozisyonlar açıldığında öncelikle Marslıları değerlendirmeye alıyoruz. Yeni işletmelerin açılacağını duyurarak, çalışanlarımıza buralarda görev yapmayı isteyip istemeyeceklerini soruyoruz. Çalışan böylece farklı bir ildeki işletmeye ya kendi pozisyonu için ya da bir üst pozisyona atanarak gidebiliyor. Bu uygulamamıza ilgi büyük oldu. Sonuçta Mars’ı bilen biri için yeni açılan bir yerde çalışmak çok önemli. Elbette bizim için de büyük avantaj. Bu tür başvuruları mutlaka değerlendiriyoruz, eğer içeriden dolduramıyorsak ancak o zaman dış kaynaklara yöneliyoruz. Örneğin; Ankara Arcadium Cinebonus İşletme Müdürümüz Emel Boran 4 yıl önce gişe personeli olarak başlamıştı. 3 sene sonra işletme müdürü pozisyonuna geldi.
Biraz da oluşturduğunuz “Mars kültürü”nden ve bu kültürü desteklemek için verdiğiniz eğitimlerden söz eder misiniz?
Mars kültürü tamamen misafir memnuniyetini hedefliyor. Tüm çalışmalarımızı Mars kültürünü yaşatabilecek unsurlara dayandırıyoruz. “Mars Pasaportu”muz, “Marsca” adını verdiğimiz bir destekleyici dilimiz, “Marslı Olmak” eğitimlerimiz, “Marslı Fikirler” diye tanımladığımız bir öneri değerlendirme sistemimiz var.
Tüm eğitimlerimizi ve oryantasyon sistemlerimizi bu doğrultuda kurguluyoruz. İşbaşı yapan bir Marslı oryantasyon eğitimi ve işbaşı eğitimleri alıyor. İşbaşı eğitimlerini, sinemacı olmanın getirdiği avantajı da kullanarak kendi personelimizle film çekerek vermeyi planlayan bir projemiz var. Arkadaşlarımız da bu konuda çok yetenekli ve hevesli.
Ayrıca bu kültürü yaşatabilmek için haftalık toplantılar yaparak her hafta bir maddeyi işliyor, “Haftanın Marslısı”nı seçiyoruz. Herkes yaşadığı örnekleri paylaşıyor. Ödüller veriliyor. Öte yandan misafir memnuniyetine yönelik eğitimler veriyoruz.
Yöneticiler için ise performans yönetimi, değişim yönetimi ve liderliği kapsayan özel eğitim programlarımız oluyor.
MARS PASAPORTU’NDAN…
Çalışanlar için hazırlanan Mars Pasaportu, “Dünyayı geride bırakmak için kendini aş!” sloganı ile başlıyor. İçeriği özet olarak şöyle:
Biz Mars’ta;
Her adımımızı misafirlerimizi düşünerek atarız!
Her zaman meraklı ve gelişime açığız!
Mars’lı olmak;
Hep başka gözle bakabilmektir!
“Ben, takım, misafir, şirket” diyebilmek ve Mars’a sahip çıkmaktır!
Yaptığımız işin altına imza atmaktır!
“Mars kaynakları”na sahip çıkmaktır!
Biz Mars’lılar;
Mars’ çok iyi tanırız, her zaman birer Mars Elçisi’yiz!
Mars’ı çok iyi tanırız, her zaman misafirlerimizin mutlu olmasını sağlarız!
Mars’ı çok iyi tanırız, her zaman daha iyisi için çalışırız!
Mars’ı çok iyi tanırız, her zaman birer profesyoneliz!
Çalışanlardan gelen önerileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çalışanlarımızdan çok yaratıcı fikirler geliyor. Yeni neslin yaratıcılığının farkındayız ve bunu değerlendirmek istiyoruz. Çalışanlarımız önerilerini doğrudan İnsan Kaynakları’na ulaştırıyor. Onlardan bu konuda beklediğimiz tek bir şey var: “Salt öneri sunmakla kalmayın, ben bunun hayata geçirilmesi için şunları yapabilirim, ama şu konuda desteğe ihtiyacım olacak” da demelerini istiyoruz. Bu doğrultuda gelen önerileri tüm departman yöneticilerinin katılımıyla değerlendiriyoruz.
Uygulamaya aldığımız çok öneri oldu. Örneğin Kayseri’de sinema personeli olarak çalışan bir arkadaşımız afişlerle ilgili bir öneri getirdi. Bilgisayar becerisi de yüksek olduğu için bu öneriye ilişkin sistemi kurguladı, IT Departmanı kendisine destek verdi. Ya da MAC’ta çalışan bir eğitmenimiz, açılıştan bu yana tüm ekibin ve işletmenin gelişim sürecinin fotoğraflanması, bunun bir albümde toplanması için bizzat kendisi çalıştı. Bunun gibi çok örnek mevcut, pek çok dahi Marslımız var …
Bu önerileri nasıl ödüllendiriyorsunuz?
Parasal ödülden çok çalışanın sevebileceği, isteyebileceği ödüller tasarlıyoruz. Ne istediklerini öğrenmeye çalışıyoruz. Çoğu personelimiz, diğer işletmelerdeki sinemaları görmek istiyor. Bu isteklerine çeşitli İnsan Kaynakları çalışmaları ya da eğitimlerle imkan vermeye çalıyoruz. Elbette yönetim kademesinin mutlaka farklı işletmeleri görmesini sağlıyoruz.
İş yaşamında, beklentileri farklı olan yeni bir nesil var. Onlarla birebir çalışan bir İK Yöneticisi olarak sizin bu nesle ilişkin gözlemleriniz neler?
Bana göre, onlar için fikirlerine değer verildiğini bilmek çok önemli. Biz de bunu sağlıyoruz. “Herkes kendi işinin patronudur” diyoruz. Evet, belki belli bir hiyerarşi var ama çalışanlarımızın yetkisi de sorumluluğu da fazla. Bu hem sinema personeli, hem merkez ofis çalışanları hem de Mac’lerde görev yapanlar için geçerli… Bizim için işin sonucu çok önemli. Bunu kişilere özel eğitimlerle anlatıyor, sorumluluk duygusunu hissetmelerini sağlıyoruz. İşe alımlarda da buna çok dikkat ediyoruz. Dürüst, sorumluluk duygusu yüksek olan ve yaptığı işe inancını koruyan insanlarla çalışmak bizim için çok değerli.
Öte yandan yeni nesille çalışmanın çok keyifli olduğunu söyleyebilirim. Özellikle yöneticileri çok geliştiriyor. Çünkü onlardan çok şeyler öğreniyorsunuz. Çok güzel fikirleri oluyor, bu da sizi yenileyen bir durum.
Ayrıca çok daha cesur ve ataklar. Bu bizim de desteklediğimiz bir şey. Biz şirket olarak yeni fikirlere, farklı görüşlere açığız. Bundan besleniyoruz. Dolayısıyla çalışan yaş ortalamasının genç olması bizi çok destekliyor bu anlamda.
İnsan Kaynakları Departmanı olarak neler hedefliyorsunuz?
Biz şu anda kendi içimizde işe alım, performans değerlendirme, eğitim olarak uzmanlaşmaya doğru gidiyoruz. Birlikte yola çıktığımız yeni mezun arkadaşlarımızın da hedefi uzmanlaşmaktı. Tabii ki yapımızın büyümesiyle birlikte İnsan Kaynakları çalışan sayımızda da bir artma söz konusu olacak.
Bunun dışında İnsan Kaynakları olarak sürekli kendimizi yenilemek durumundayız. Tüm ana fonksiyonlarımızı koruyup, geliştirip, adapte edebilmek gibi bazı önceliklerimiz var. Ana misyonumuz ise hiç kuşkusuz misafir memnuniyeti… Bu hedefe koşarken neleri farklı yapabileceğimiz üzerinde sürekli düşünüyoruz. Her şey bu hedefe dayanıyor çünkü...
“ARTIK SIRADAN BİR İZLEYİCİ GİBİ SİNEMAYA GİDEMİYORUM,
İSTESEM DE İK’CI GÖZLÜĞÜMÜ ÇIKARAMIYORUM”
Mars’ın İK Yöneticisi değil de Bahar Zeytinli Önaldı olarak bir film izlemeye gittiğinizde yine kendinizi İK gözlüklerinizi takmış durumda buluyor musunuz?
Buluyorum, çünkü o gözlüğü kolay kolay bırakmak mümkün değil. Sadece sinemaya gittiğimde değil, hizmet sektöründe faaliyet gösteren herhangi bir yere gittiğimde de mutlaka gözlem yapıyorum, inceliyorum. Ama bu bana zor gelmiyor. Biz zaten böyle yaşıyoruz. Hep “Bir şeyleri nasıl daha iyi yapabiliriz?” diye soruyoruz. Bu anlamda elbette sıradan bir izleyici gibi sinemaya gidemiyorum ama bundan da rahatsız olduğumu söyleyemem.
Öte yandan çalışanlarımızla kurduğumuz yakın ilişki ve güzel iletişimin, bu anlamda işleri çok kolaylaştırdığını söyleyebilirim. Onların bizimle olan diyaloğu, bize güvenebilmeleri, benimle ve ekip arkadaşlarımla rahat rahat konuşabilmeleri çok önemli. Çünkü bir yere, bir hedefe doğru koşuyoruz ama o yöne koşarken personelin hissiyatını, isteklerini göz ardı etmememiz çok önemli. Onlardan aldığımız geri bildirimlerle birtakım değişiklikleri, adaptasyonları yapabildiğimiz zaman sonuç alabiliriz. Bu bağa çok önem verdiğimiz için bu anlamda bir takım memnuniyet çalışmaları da yapıyoruz.
Biraz da yöneticilik anlayışınızdan söz edelim…
Birlikte çalışacağım ekip arkadaşlarımdan; öncelikle İnsan Kaynakları konusunda kariyer yapma arzusu taşımasını bekliyorum. Bu konuda mutlaka kendini geliştirmesi, hedeflerinin ve paylaşımlarının olması benim için çok önemli. Benim için en önemlisi kişinin İK’ya duyduğu ilgidir. Çünkü İK’ya ilgi duyan kişi işini severek yapacak, işini severek yapması da başarısına yansıyacaktır.
Ayrıca ekip arkadaşlarımdan da sürekli eleştiri isterim. Sorgulamalarını, daha fazla neler yapabileceğimiz konusunda düşünmelerini beklerim. Elbette zamanlama da çok önemli. Sistemli, organize olmuş bir biçimde çalışmamız gerekiyor.
Kendi zamanınızı nasıl yönetiyorsunuz? İş – özel yaşam dengesini kurabiliyor musunuz?
Aslında bizim işimizde eğlence ile çalışma bir arada sayılır. Ama yine de dengeyi korumaya, kendime özel vakit yaratmaya gayret ediyorum. Mutlaka kitap okuyor, seyahat ediyorum. Bunu yaparken de içinde yine mutlaka İnsan Kaynakları olduğunu fark ediyorum. Okuduğum, gördüğüm şeyleri mutlaka işime entegre ediyorum. Bizim işimiz bir birikim gerektirdiği için; özelde, kendinizi geliştirmek adına yaptığınız şeyler de aslında mutlaka dönüp işinize yansıyor. Zaten bana göre İnsan Kaynakları bir yaşam tarzıdır ve ben bundan sonsuz keyif alıyorum.