Kurum Dergileri
Türkiye'de önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Her değişimde sancılar çekiliyor ve daha bir süre çekilecek gibi gözüküyor. 74 yıllık cumhuriyet döneminin belki de en kritik dönemecindeyiz.
Tarihte 15 tane monarşik devlet kuran Türkler 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinde 16'ncı devleti çağın gereğine uygun Türkiye Cumhuriyeti olarak kurmuş, yüzyıla yaklaşan süre içinde büyük bir değişimi, değişimden doğan pek çok problemi de içinde barındırarak gerçekleştirmiş, demokratik hukuk devleti yapısı içinde, çok sayıda kesinti ve uygulamadan doğan eksik ve hataya rağmen, bugüne gelinmiştir. Bu, değeri bilinmesi ve korunması gereken elimizdeki en büyük hazinedir.
Cumhuriyet döneminde yapılanları küçümsememek; devlete, cumhuriyete, toprak bütünlüğümüze sahip çıkmak durumundayız. Ancak Türk toplumunun kimliğini sadece geçen 74 yılda aramak bir yanılgıdır. Yeni olan yeni yönetim tarzı ve onun getirdiği yeni değerlerdir. Tarihte devamlılık ve çağın gereğine göre yapılanmak, hayatiyetin devamı için esastır.
Devletleri insanlar kurar ve ortak kimliklerini, değerlerini, kurumlarını, tecrübelerini süreç içinde yeni kurdukları yapılara taşırlar. İnsanların genetik kodları tarih içinde oluşur. Onları birarada tutan ve davranış şekillerini belirleyen budur. Ortak değerleri yok edip olanların içini boşaltmak yerine, onları koruyup üzerine yenilerini ilave edebilme becerisi göstermek gerekir.
Günümüzde yaşananları anlamak amacıyla, bir an için gündelik kısır ve sığ tartışmaların dışına çıkarak olayları tarihi perspektife yerleştirmek ve oradan geleceği görmeye çalışmak durumundayız. Böyle bir çaba için hepimiz doğru, tarafsız, önyargısız, belgelere dayalı, yeterli ve kullanıma hazır bilgi eksikliği hissedeceğimizi kabul etmek zorundayız.
Tarihimizle ve bugünümüzle barışmak iyi veya kötü olanları belgelerle ortaya koymak ve yorumlamaktan çekinmemeliyiz. Çözüm yolları üretmek için geç mişi değerlendirirken, bugünü analiz ederken ve geleceğe ait senaryolar oluştururken, sınırlı ve önyargılı bilgilerden, korku ve öfkeden doğan yanıltıcı algılamalarımızdan kurtulamamaktayız.
Doğruyu arayıp bulmalı ve korkularımızdan kurtulmalıyız. Korkunun ecele faydası yoktur. Korkularımızı sevmek hayatı zorlaştırmaktadır, onları farketmek, bilmek ve yenmek zorundayız.
Bence Türkiye'de ortak değerlerimizi ortaya çıkararak doğru iletişim zemini hazırlamak için herkesin tüm kabul ve doğrularını sukunetle "neden olmasın?" diyerek sorgulama zamanı gelmiştir.
Bir ülke ancak ortak değerlerine sahip çıkıp onları büyüterek hem sosyal hem ekonomik yönden gelişip güçlenebilir. Ortak değerler tarihten gelen genetik kodumuzda vardır. Çağdaş ve evrensel boyutu kaçırmadan bize has olanı yaşatmak, geliştirmek ve ihraç etmek durumundayız.
"Alaturka" olandan utanmadığımız ve "kerameti başkalarında arama" alışkanlığından vazgeçtiğimiz gün sorunun önemli bir kısmını aşmış olacağımızı düşünüyorum.(Kazlar,
Doğa bilimciler tarafından
en doğru yere, en kısa sürede,
en az fire vererek
göç eden kuşlar olarak
saptanmıştır.)
Gelecek sefer, kış için güneye doğru "V" şeklinde yol alan kazları gördüğünüzde, bilimin neden onların bu şekilde uçmakta olduklarını açıklayan keşfini düşünmelisiniz. Her kuş, kanatlarını sallarken, hemen peşinden izleyen kuşu yukarı kaldıran bir güç oluşturur. Bütün sürü "V" formu içinde uçarken, tek bir kuşun uçabileceğinden en az %71 oranında daha uzun uçuş mesafesi kat eder.
Ortak bir hedef ve toplum duygusunu paylaşan insanlar gitmekte oldukları yere daha çabuk ve kolay varırlar, çünkü onlar birbirlerine güven içerisinde yol alırlar.
Bir kaz, formun dışına düştüğü zaman, derhal havanın sürtünme kuvveti ve direncini hisseder ve hemen önündeki kuşun kaldırma kuvvetinden yararlanabilmek için formun içine döner, diğer kazların temposunu yakalar.
Eğer bir kaz kadar duyarlı isek, bizimle aynı hedefe doğru yol alan insanlarla aynı formasyonun içinde kalmalıyız.
Önde giden kazlar yorulduğunda, kanadın arkasına geçerler ve diğer kazlar öne düşer. Bu rotasyon sayesinde en fazla kanat çırpan kazlar dinlenme şansını elde eder.
İster güneye uçan kazlar olsun ister insanlar, işin gerektirdiği koşullara göre dönüşler yapmaları akıllıca olacaktır.
Arkadaki kazlar, öndekileri hızlarını korumalarında cesaretlendirmek, yüreklendirmek için öterler.
Ya biz insanlar arkalarda yol alırken önümüzdekilere ne mesajlar iletiriz?
Sonuç olarak ve bu önemli bir kaz hasta olduğu veya mermi ile yaralandığı için formasyonun dışında kaldığı zaman diğer iki kaz o kazla birlikte gruptan ayrılır ve onu havalanmasına yardım etmek ve korumak için aşağıya doğru takip ederler. Düşen kaz uçmaya muktedir oluncaya veya ölünceye kadar onunla kalırlar; ve yalnızca o zaman kendi kendilerine veya başka bir formasyonda gruplarını yakalayabilmek için havalanırlar.
Eğer bir kaz kadar duyarlı isek, onlar gibi birbirimize destek olmalıyız.