Küresel istihdamın geleceği ve Türkiye
Dünya Ekonomik Forumu’nun, Davos Zirvesi’nin gündemini belirlerken görüşlerini aldığı Küresel İstihdam Gündem Konseyi bu seneki raporunda hangi temel konuları tartıştı?
Bu veriler Türkiye cephesinde neler ifade ediyor?
İşverenlerin ve İK profesyonellerinin hangi aksiyonları alması gerek?
Tüm bu soruların yanıtlarını bulabileceğiniz makalemizde, ayrıca Dünya Ekonomik Forumu Küresel İstihdam Gündem Konseyi'nin bir üyesi olan Zeynep Dağlı’nın bu veriler ışığında geleceğe nasıl hazırlanılabileceği konusundaki önerileri de yer alıyor.
Zeynep Dağlı – Momento
Genel Müdür
Dünya Ekonomik Forumu her sene zirve toplantısını düzenlediği Davos’un gündemini belirlerken 89 farklı konuda oluşturduğu küresel gündem konseylerinin de görüşlerini alıyor. Dünya Ekonomik Forumu Küresel İstihdam Konseyi olarak bu sene biri daha özetsel nitelikte olmak üzere toplamda üç rapor yayınladık. Raporlar temelde iki konuyu tartışıyor: İşsizlik ve Beceri Uyuşmazlığı.
İşsizlik bilindiği üzere ekonomik dengeleri temelinden etkileyen bir faktör. Gelirinde kayıp yaşayan bireylerin harcama seviyelerindeki azalma ile makroekonomik anlamda tüketim azalır, şirketlerin üretim kapasitesi daralır ve ekonomik büyüme olumsuz yönde etkilenir.
Ancak son altı senedir dünyada yaşanan kriz dengeleri göz önünde bulundurulduğunda, işverenler açısından ekonomik daralmanın devam ettiği bir ortamda iş olanakları yaratmanın zorluğu son derece açık. Lakin işsizlik sadece ekonomik büyüme üzerinde değil bir diğer yandan bireyler üzerinde de uzun süreli olumsuz etkiler yaratıyor. Özellikle genç işsizlik oranlarının yüksek olduğu bölgelerde (Güney Avrupa %33-50, Ortadoğu %30) bireyin iş hayatı üzerindeki kalıcı etkiler ülke ekonomisi için insan sermayesinin kaybına yol açan durumlar doğurabiliyor.
İş olanakları için ekonomik büyüme,
ekonomik büyüme için iş olanakları
Bu nedenle “İşsizlik” üzerine odaklanan raporumuzda çift yönlü yaklaşımın altını çizdik ve politikacılara, işverenlere, sendika ve sivil toplum örgütü yetkililerine “İş Olanakları için Ekonomik Büyüme, Ekonomik Büyüme için İş Olanakları” söylemini vurguladık. Konuya çift yönlü yaklaşılmadığı müddetçe; büyüme olmadıkça iş olanaklarının yaratılamayacağı, iş olanakları yaratılmadıkça tüketimde yaşanan kaybın ekonomik büyümeyi destekleyemeyeceği bir kısırdöngünün kaçınılmaz olacağını belirttik.
İkinci raporumuzda da “Beceri Uyuşmazlığı” üzerine odaklandık. Beceri Uyuşmazlığı bir çalışanın kendi beceri setinin üzerinde veya altında çalışması anlamına geliyor. Günümüzde artan bir trend haline gelen beceri uyuşmazlığının en büyük neticelerinden bir tanesi, bir tarafta iş arayan bireyler bir diğer taraftan personel arayan işverenler varken bu kişilerin iş olanağına kavuşturulamaması, iş gücü piyasasında dengenin bulunamamasıdır.
Ekonomide beceri setinin altında çalışan kişilerin bulunması, üretimin ve ekonomik büyümenin ulaşabileceği kapasitenin altında kaldığı verimsiz bir istihdam ortamına işaret ediyor. Beceri setinin üzerinde çalışan kişilerin bulunması durumu da işverene olması gerekenden fazla bir yük getiriyor; kaynakların verimsiz çalıştığı bir ortama sebebiyet veriyor. Elbette, her birey ve iş olanağı için belirli bir beceri farklılığından bahsetmek mümkün. Ancak sistematik olmayan farklılıkların “beceri eksikliği” olarak tanımlanması gerektiğinin, makroekonomik anlamda sorun teşkil eden durumun sistematik “beceri uyuşmazlığı” olduğunun da altını çizmek isterim.
Türkiye’de 1.6 milyon kişi
beceri setinin altında çalışıyor
Avrupa Birliği’nin insiyatiflerinden “Avrupa Mesleki Eğitimi Geliştirme Merkezi”nin (CEDEFOP) OECD ülkeleri üzerinde yaptığı bir araştırmanın neticesine göre Avrupa’da işgücünün ortalamada %21’i beceri setinin altında bir iş yaparken, %13’ü de beceri setinin üzerinde çalışıyor. Bir diğer deyişle birçok ülkede işgücünün %33 - %50’sinin verimsiz kapasitede çalıştığı söylenebilir.
Türkiye’de TEPAV’ın çalışmasında açıkladığı rakamlara göre yüksek okul ve üniversite mezunlarının %29.9’u beceri setlerinin altında işlerde çalışıyor. Aynı rakam lise ve teknik lise mezunları için % 8.8 seviyesinde. Nüfus rakamlarına vurulduğunda Türkiye’de 1.6 milyon kişinin beceri setinin altında bir işte çalıştığını görüyoruz. Bu rakam bazı Avrupa ülkelerinin toplam işgücünün neredeyse dörtte birine denk geliyor.
Burada dikkat çekici noktalardan bir tanesi de 2004’te beceri setinin altında çalışan kişi sayısının 753 bin olduğu ve 2004 – 2011 arasında beceri setinin altında çalışan kişi sayısında %49’luk bir artış gerçekleştiği... Bir diğer deyişle, kalifiye eleman ihtiyacı olan iş olanaklarındaki artışın, kalifiye eleman sayısındaki artışın gerisinde kaldığı ortada.
Türkiye için incelenmesi gereken rakamlardan bir tanesi de beceri setinin üzerinde işlerde çalışan bireyler ve eğitim sistemleri ile iş hayatında beklenen becerilerin arasındaki farklılıklar... Türkiye’de 2013’te yapılan bir araştırmaya göre işverenlerin %60’a yakını doğru eleman bulmakta zorlandıklarını, tüm dünya üzerinde araştırmaya katılan işverenler arasında %34’ü “teknik bilgi yetersizliği”, %16’sı “iş ortamı becerileri yetersizliği”ni eleman bulmaktaki zorluğun nedeni olan belirtiyor. Özetle, beceri setinin üzerinde çalışan bireyler de iş gücü piyasasındaki yapısal verimsizliğe etken oluyor.
Kanun yapıcılar, sendikacılar, işverenler ve eğitim kurumları
el ele vermeli
Tüm bu veriler dikkate alındığında, dünyada ve Türkiye’de genç iş nüfusunun artış hızı ile iş olanaklarının artış hızının paralel gitmediği açık. Önümüzdeki 10 sene içerisinde aynı işsizlik oranlarını muhafaza edebilmemiz için bile işgücüne katılacak milyonlarca genç için iş olanakları yaratabilir konumda olmamız gerekiyor. Bu durumu sadece bir devlet politikası sorunu olarak görmemek işverenler için de önemli... Zira az veya kalitesiz iş olanağı, düşen tüketim, ekonomik büyüme üzerinde de olumsuz etkileri beraberinde getirecektir.
Bu noktada işverenlerin eğitim sistemi ile daha yakın bir ilişki içerisinde olmaları zaruridir. Gerek teknolojik anlamda hızlı değişim içinde olan sektörler için gerekse daha geleneksel sektörlerde hizmet veren firmalar için kişilerin eğitim sistemlerinde edindikleri becerileri ile iş hayatında ihtiyaçları olan beceriler arasında daha kuvvetli köprülerin kurulması şarttır. Bu noktada staj, teknik iş deneyimi gibi konular mercek altına alınmalı; işverenler, politikacılar, kanun yapıcıları, sendikalar ve eğitim kurumları ile ele ele verilmelidir.
Bu bağlamda işveren nezdinde bu köprüleri kuracak, yönetim kararları ile uygulamaları hayata geçirecek kişiler olarak İK profesyonellerine de önemli görevler düşüyor. Şirketin, ürün ve hizmetlerinin ihtiyacının ne olduğunun tam olarak kavranması, bu ihtiyaçtan hareketle oluşan beceri eksikliklerinin tespiti ve bu çerçevede staj ve teknik eğitimlerde desteklenmesi gereken noktaların neler olduğunun stratejik planlamasına İK profesyonellerinin tam hakimiyeti kritiktir.
Ve İK profesyonellerine düşen...
Bu noktada, İK profesyonelleri için üç önerim vardır:
1. Eğitim kurumları ile daha yakından çalışın.
2. Staj deyip geçmeyin.
3. Şirket içi ve şirket dışı girişimciliği destekleyin.
Beceri setlerindeki uyuşmazlığı çözebilmek için atılabilecek adımlardan en önemlisi eğitim kurumları ile diyalog halinde olmak ve işbirliği içinde çalışmaktır. Çalışanın çok daha sonrasında edinmesi için binlerce TL harcayacağınız becerileri okulunda, yüksek okulunda veya üniversitesinde ve belki tüm maliyeti özel sektör tarafından karşılanması zorunlu olmayan bir şekilde aşılamak daha verimli olmaz mı?
Bu noktada İK profesyonellerinin inceleyebileceği özel sektör destekli eğitim programları ve teknik liselerin işleyişi hakkında yeterince örnek mevcut. Bu bilgilerin işveren nezdinde yönetim ekipleriyle verimli bir şekilde paylaşımı hem şirket hem ülke ekonomisi için önemli faydalar sağlayabilecek niteliktedir.
Altını çizmek isteyeceğim ikinci bir konu verimli çalışan staj programlarıdır. G20 Çalışma ve İstihdam Bakanları’nın Mayıs 2012 Meksika toplantısında aldıkları ortak karar çerçevesinde, kaliteli staj programları yaratılması konusunda gerekli desteklerin ve altyapının sağlanması bakanlıkların gündemlerinde üst sıralarda yer alacaktır. Zira verimli çalışan staj programları beceri uyuşmazlığı ve işsizlikle mücadeleki en kuvvetli silahlardan biri olup azami önem ve özen gerektiriyor.
Son olarak girişimciliğe değinmek isterim. Girişimcilik son günlerde sıklıkla adından bahsettiren bir konu. Burada İK profesyonellerinin dikkat etmesi gereken nokta girişimciliği desteklemenin elemanlarınızı kaybetmek ve herkesin bir sonraki whatsapp’i kurarak 19 milyar kazanması anlamına gelmediği...
İş olanaklarımızın sayısını, nüfus artışımızın hızına paralel bir şekilde arttırabilmek için üretimin de benzer bir hızla artması gerekiyor. Bu çerçevede de yeni fikirlere, yeni girişimlere ve bu oluşumlara liderlik edecek kişilere ihtiyacımız olacak. Bu yeni fikirler ve oluşumlar şirket dışında olabileceği gibi şirket içinde de tezahür edebilir. Hatta dünyada hızlı büyüme trendi yakalamış birçok şirketin (örn. Google) şirket içi girişimciliği net bir şekilde desteklediğini gözlemliyoruz. Uygun koşullar sağlandığında kişiler kendi şiketleri bünyesinde de girişimlerini hayata geçirebilir, istihdam gücüne, şirketlerine ve ülke ekonomisine katkıda bulunabilirler.
Ek kaynaklar ve bilgi için:
- Forumun Global Gündem Konseyleri:
https://www.weforum.org/community/global-agenda-councils
- İstihdam Konseyi
https://www.weforum.org/content/global-agenda-council-employment-2012-2014
Bundan bir önceki dönemde (2011-2012) konseyde Kemal Derviş görev almıştır.
2012 raporu: https://www3.weforum.org/docs/WEF_GAC_CaseIntegratedModelGrowthEmploymentSocialProtection_Report_2012.pdf
- 2012-2014 Konseyinin bu sene yayınladığı 3 rapor:
(https://www.weforum.org/reports/jobs-and-skills-tackling-global-unemployment-crisis-preparing-growth
https://www.weforum.org/reports/unemployment-rising-global-challenge-agenda-policy-makers-and-social-partners
https://www.weforum.org/reports/matching-skills-and-labour-market-needs-building-social-partnerships-better-skills-and-bette