K & S İş Sağlığı ve Kalite Yönetim Danışmanlığı: Kalite ve Sağlığın Buluştuğu Nokta
İki doktor ve bir Kalite Uzmanı olarak sizi biraraya getiren sebepler nelerdir?
Son yıllarda iki konu var ki önemi giderek artıyor. Birincisi; insan kaynakları, ikincisi; toplam kalite yönetimi. Bu iki kavramın birbiri ile ne kadar yakın bir ilişki içinde olduğunu yurtdışındaki ve ülkemizdeki uygulamalar ile görmekteyiz. Ülkemizde çeşitli sektörlere dağılmış 500’ün üzerinde kuruluşun ISO 9000 kalite sistem belgesi almış olması ve bu şirketlerin toplam kalite yönetimi çalışmalarını geliştirmeleri “Toplam kalite için önce insan” kavramını ortaya çıkarmaktadır. Bu nokta insan kaynaklarının gelişiminde belirleyici olmaktadır. “Önce insan” denildiğinde insanın hayatında gelişimini belirleyen en önemli unsurun ise sağlık olduğunu kabul ediyoruz. Biz kalitenin sağlıklı insan kaynakları ile yaratılabileceğini düşünüyor ve söylüyoruz.
Bu söylediklerimiz sanayimizi yakından ilgilendiren güncel konular. Bir de hasta olan insanların tedavi edildikleri kurumlardan beklenen hizmet kalitesinin sağlanması var. Hastaneler tarafından verilen hizmetin “kalite” kavramı ile eş tutulması, bugünün koşullarında artık istenen ve beklenen bir toplum ihtiyacı olmuştur. Verilen hizmetin doğrudan insan sağlığına ve hayatına yönelik olması, bu kurumlarda “Kalite Sistemi” kavramının gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Basit olarak “kalite”, müşteri isteklerinin karşılanması diye tanımlanmakta hatta bugün müşterilerin gizli beklentilerinin karşılanması şeklinde de yorumlanmaktadır. Bu da hastanelerde koşulsuz hasta memnuniyetinin sağlanmasının ancak Kalite Sistemlerinin oluşturulması ile mümkün olabileceği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Son birkaç yıldır bazı hastanelerimizin ISO 9000 Kalite Sistem belgesi alması, bazılarının bu konuda çalışma başlatmış olması, sağlık sektöründe arzulanan kalite için atılmış güzel adımlardır.
K&S, sağlık güvenlik kalite yaklaşımları ve ürettiği çözüm önerileri ile ülkemizin tüm sanayici ve yöneticilerine;
İşletmeler içinde sağlık ve güvenlik kültürünü yükselterek risk kontrolü sağlamayı, risk analizleri ile yönetimlerin kendi işletmelerini daha iyi tanımalarına yardımcı olmayı, kaza, sağlıksızlık ve çevre kirliliği konularında yönetimin kontrolünü arttırmayı, kaza, meslek hastalığı ve çevre kirliliği gibi önlenebilir ve planlanmamış olaylardan meydana gelen parasal kayıpları en aza indirmeyi, ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemlerinin kurulması ve uygulamalarına katkıda bulunmayı, ISO 9000 Kalite Yönetim Sistem Standartları’na uygun, kalite sistemi kurma ve geliştirmeyi, sağlık güvenlik kalite çalışmalarını sürekli kılarak, Toplam Kalite Yönetiminin gelişiminde destek olmayı taahüt ediyoruz.
“Önce Sağlık” çalışma yaşamında neyi ifade ediyor?
Sağlık deyince çoğumuzun aklına hastalık, hastaneler ve ilaçlar gelir. Bizim ise aklımıza gerçekten sağlık geliyor. Yani ruhen ve bedenen hasta olmama hali. Biz, özellikle de işletmelerde hastalık noktasına gelmeden önceki evrede sağlık konusu ile ilgiliyiz. Yani sağlam insanın sağlığı bizi daha fazla ilgilendiriyor. Biliyoruz ki sağlıklı bir kişinin sağlığını korumak ve sürekli hale getirmek; hasta olanı iyileştirmekten daha kolay ve daha ucuz. Hem de insanın motivasyonunu sağladığı için verimliliği de arttırmakta.
Bir günümüzün üçte biri hatta bazen daha uzun süre işyerinde geçmektedir. Bu aynı zamanda insan yaşamında en aktif ve hareketli geçen süredir. Çünkü geri kalan 16 saatin yarısı uykuda ,diğer yarısı da iş dışı çeşitli etkinliklerle geçmektedir. Eğer aktif geçirilen sekiz saat sağlıklı ve güvenli ortamlarda geçmiyorsa sağlık tehlikeye girmektedir.
Özellikle üretim içinde toz, duman, kimyasallar, gürültü, yetersiz aydınlatma vb. durumlar içindeyseniz söz konusu hastalıklar kapıdadır. Tıpta bu etkenler ile meydana gelen hastalıklara ‘meslek hastalığı’ adı verilmektedir. Bu etkenlerin her biri bir çok mesleki hastalığın ortaya çıkmasına ve iş kazalarına neden olabilmektedir. Söz konusu bu durumlar koruyucu önlemler alınmadığı ve çalışanlar riskler konusunda uyarılmadığı zaman gerçekleşmektedir.
Meslek hastalıkları ve iş kazaları konusunda herkesin bilmesi gereken en önemli yanı ise önlem alındığı takdirde kesinlikle önlenebilir oluşlarıdır. İşletmeler için “önce sağlık” dediğimizde ne anlatmak istediğimiz galiba bu son cümle ile daha iyi anlaşılıyor.
“Önce Sağlık” İnsan Kaynaklarının gelişiminde nasıl olumlu rol oynamaktadır?
“Önce sağlık” iki türlü olumlu role sahiptir:
Birincisi; çalışanların sağlığını korumak için gösterilen gayretler ve alınan önlemler onların gerçekten sağlığını korumakta ve çalışanlar sağlıklı kalabilmekte, bunun doğal sonucu olarak da sağlıklı bir birey olarak yakın çevresi ve ailesi ile daha huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmektedir. Bu durum onu daha başarılı ve verimli kılmaktadır. Başarı ve verimliliğin temelinde her zaman ; sağlıklı, dengeli ve mutlu bir yaşam yatmaktadır.
İkincisi; işletmelerde daha sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı için yürütülen çalışmalar, çalışanların kendi yararlarına bazı çalışmalar yapıldığı ve kendilerine değer verildiği inancını doğurmaktadır. İnsan yerine konulmak, değerli bulunmak ise çalışanı içinde bulunduğu kurumla kaynaştırmaktadır. Bu da toplam kalite yönetiminin hedeflediği verim ve kaliteye çalışanların hepsinin birlikte ulaşmasını getirmektedir.
İçinde çalıştığı kurumu benimsemiş başarılı insanlar kendilerine yeni iş mekanları da aramayacaklardır. Kalifiye bilgi ve onu taşıyan insan kaynağının temininin kolay olmadığı ve ona yapılan yatırımların pahalı oluşunu da düşünürsek, kendi kurumu ile bütünleşmiş, uzun yıllar orada kalmaya karar vermiş insanlar kurumları için son derece önemli bir kazanç olacaktır.
“Önce Sağlık” bir işletme içinde nasıl hayata geçirilebilir?
Bütün Kalite Sistemi çalışmaları, önce yönetimin bir politikaya sahip olması gerektiğini söylüyor. Eğer bir işletme içinde yöneticiler o işletme için uygulanabilir bir sağlık ve güvenlik politikası oluşturur ve önce kendileri buna inanırlarsa her şey çok kolay olacaktır. Bu işe başlamak için ilk adımdır.
İkinci adım; personelin organize edilmesi, yani sağlık ve güvenlik ile ilgili sorumlulukların dağıtılması ve çalışanların bu sorumluluğa ortak edilmesi.
Üçüncü adım; işletmenin sağlık standartlarının planlanması ve uygulanması yani, işletmenin kendi üretiminden kaynaklanan sağlık tehlikeleri ve kaza riskleri ile bunlara karşı alınacak tedbirleri saptaması.
Dördüncü adım; bütün bu çalışmalarda performansın ölçümlenebilmesi.
Son olarak da işletmenin kendi hata ve yanlışlarından öğrenmesi ile “önce sağlık” kolayca hayata geçirilebilecektir.
Bir işletme içinde yönetimin sağlık ve güvenlik politikalarına sahip olması gerçekten önemli midir?
Evet. Bizler bunun pek çok örneğine tanık olduk. Çalıştığımız fabrikalarda gördük ki yönetim kademesi bu konuya sahip çıkar, hedef belirlerse gerçekleşme oranı çok yüksektir. Hele çalışanlar arasında bir de sorumlu tayin edilmişse, politikaların takibi yapılıyorsa başarı kesin olur. Benim çalıştığım Mercedes Benz Türk A.ş.’den bir örnek vermek istiyorum: Bundan beş sene önce boyahanemizde çalışan işçilerin solunum maskelerini kullanma düzeylerinin düşük olduğunu fark ettik. Bu konuyu yöneticilerimiz ile birlikte ele aldık. Yapılan eğitimler ve ilk amir takipleri ile de çalışmayı sürdürdük, gördük ki solunum maskelerinin kullanımı istediğimiz düzeye geldi. Hemen bütün işçiler çalışırken solunum maskelerini düzenli olarak takmaya başladılar. Yine size MESS’den bir örnek vermek istiyorum: 1990 95 yılları arasında iş güvenliği sahasında değerli çalışmalar yapan Gültekin Karaçivi’nin MESS İş Güvenliği Departmanı’nda yürüttüğü çaba, metal sanayiinde iş kazalarının azaltılabildiğini göstermiştir.
Biz K & S olarak bu düşüncenin hayata geçirilebilmesi için çalışmaya hazırız.
İnsan Kaynaklarını ilgilendiren bir diğer konu da meslek hastalıkları ve iş kazalarıdır. Bu konuda ülkemizin profili nasıldır?
Şu anda ülkemizdeki kayıt sistemlerinin yetersiz oluşu bu konudaki gerçek rakamları ortaya çıkarmaya yetmemektedir. SSK’nın yayınladığı hastalık ve kaza raporlarına göre 1993’de ülkemizde 109.563 iş kazası, 1.075 meslek hastalığı bildirilmiştir. Bunların 3.943’ü daimi iş göremezlik ile 1.516’sı da ölümle sonuçlanmıştır. Bu iş kazalarının 17.535’i inşaat sektöründe, 26.170’i metal sanayiinde, 9.599’u kömür madenciliğinde, 8.409’u dokuma sanayiinde, 4.131’i ise gıda maddeleri sanayiinde meydana gelmiştir. Bildirilen meslek hastalıklarının da 492’si kömür madenciliği alanında tespit edilmiştir. Meslek hastalıklarının geri kalanları ise çeşitli endüstri kollarına serpiştirilmiş olarak karşımıza çıkıyor.
Meslek hastalıkları sayıları gerçekten bu kadar düşük müdür?
İnsan bir an gözünü kapatıp düşündüğünde bu konuyla hiç ilgilenmese bile tanık olunan hastalık sayılarının gerçek sayılardan uzak olduğunu anlayabiliyor. Çalışma ortamlarımızın çoğunda sağlık muayeneleri yeterli sıklık ve sayıda yapılamıyor. Hasta adayları ya da hastalar bu yüzden zamanında saptanmıyor. Bundan daha önemlisi bu muayenelerin zamanında yapılamaması hastalığı önlemek için alınacak tedbirlerin gerçekleştirilmesine engel olmaktadır. Örneğin; gürültü ortamında çalışan işçilerin işitme testlerinin belli aralıklarla tekrarlanması gerekmektedir. Eğer bu test yapılırsa işitme kaybı başlayan bir kişiyi ikaz etme, onu bu konuda bilgilendirme ve gerekli kulak koruyucuları ile koruma şansı doğmaktadır. Bu testin yapılması, çalışanı geriye dönüşü olmayan bir sağlık probleminden koruyacağı gibi, işletme yöneticilerinin de gürültü ortamı ile ilgili önlemler almasına yardımcı olacaktır. Ülkemizde çalışan kesimin ne kadarının düzenli olarak sağlık muayenesinden geçtiğine dair ve bu muayene sonuçlarının durumunu bildiren merkezi bir kayıt sistemi şu ana kadar oluşturulamamıştır. Bu tür kayıt sistemleri herkesin yararlanabileceği büyük bir deneyim kaynağı yaratabilir.
Sağlık ve güvenlik çalışmalarının işletme içindeki verime etkileri nelerdir?
Verimlilik rahat ve konforlu koşullarda en yüksek noktaya ulaşmaktadır. İnsanın başını ağrıtan bir gürültü, aşırı bir sıcak veya çok soğuk, yetersiz bir aydınlatma, zor nefes alabildiği tozlu bir ortamda kişi rahat çalışıp, kaliteyi üretebilir mi? Ya da ne kadar verimli olabilir.
ILO 30 0C’ de verimliliğin % 5 azaldığını aynı zamanda iş kazalarının artmaya başladığını, sıcaklığın 32 0C’ye çıkması halinde ise verimliliğin % 30 oranında azaldığını bildiriyor. Düşünün 30 0C ile 32 0C arasında 2 0C’lik bir artış var ama verimlilik azalması % 5’den % 30’a çıkıyor. Bir işletmede sadece termal konforun optimum koşullarda gerçekleşmesi ile dahi verimlilik artışı önemli ölçüde sağlanabilir. Sağlıklı insan, sağlıklı çalışma ortamı ve verim; birbirine bağlı, birbirini etkileyen bir halkalar zinciri oluşturur. Bu halkaların birbirleri ile ilişkisi:
İç halkanın da eşit büyüklükte olması halinde üçünün kesiştiği ortak alan “VERİMLİLİK VE KAR”da maksimum olacaktır. Halkalardan herhangi birinde küçülme olduğunda kesişen alan “VERİMLİLİK VE KAR”da küçülecektir.