Fitili Gittikçe Kısalan Bomba: 2000 Yılı Problemi !..

Merhabalar... Bu ayın konusu farklı olacaktı. Fakat, bugün katıldığım bir seminerde aldığım mesajlar Şubat 1997 sayısında ele aldığım 2000 Yılı Problemi konusunun zaman geçirilmeden bir kere daha işlenmesinin gerekliliğini ortaya koydu. Açılış konuşmasını Tınaz Titiz'in yaptığı seminerde, konusunda dünya lideri konumunda bulunan Peter de Jager ve Joe Celko'nun ortaya koyduğu gerçekler size önceki yazımda belirttiklerimden çok daha farklı değildi. Farklı olan, o günden bugüne zamanın gittikçe azalması ve bir şeyler yapmak için sadece iki yıl gibi bir sürenin kalmış olmasıdır !.. Takvimler 2000'i gösterdiğinde organizasyonlarımızı çözülemez problemler, ölçülemez para, zaman ve imaj kaybıyla karşı karşıya bırakmamak istiyorsak; herşeyden önce bu problemin yalnızca bir teknoloji problemi olmadığını kabul edip organizasyonumuzun varlığını çok yakından ilgilendiren kurumsal bir konu olduğunu kabul etmemiz ve gerekli çalışmaları bir an önce başlatmamız gerekiyor.

Sıfırın Kerameti !..

“Bin Yıl Virüsü” olarak da isimlendirilen problemin ne olduğunu bilmeyenler için isterseniz kısa bir tanımını yapalım. 2000 Yılı Problemi bilgisayarlarda tarih bilgisinin saklanması ile ilgilidir ve özellikle sistem tasarımcıları ve programcıların “yıl” için dört yerine iki hane ayırmasıdır. Yıl bilgisinin iki hanede tutulması 1997’nin ‘97’ olarak saklanması gibi 2000 yılının da çift sıfır ‘00’ olarak saklanmasını gerektirmektedir. 2000 yılının sıfır olarak algılanarak iki rakamlı yıl bilgisinin kıyaslama, sıralama ve aritmetik işlemlerde kullanıldığı noktalarda üretilen yanlış değerlerin yorumlanmasıyla oluşabilecek sonuçların tahminini izninizle hayal gücünüze bırakıyorum.

“Neden dört yerine iki hane?” sorusunun cevabı ise tek değildir. Bilgisayar bellek ve disk kapasitelerinin limitli ve pahalı olduğu 1980 öncesi yıllarda kaynakların verimli kullanılması zorunluluğu daha sonra alışkanlıkların oluşturduğu pratik bir yaklaşım ve standart haline gelmiş, geliştirilen sistem ve uygulamaların 2000 yılına kadar defalarca yenileneceği düşüncesi ile de konunun üzerinde ciddiyetle durulmamıştır. Tüm tahminlerin aksine teknoloji gittikçe ucuzlamış, şirketlerde programlar programcılardan daha uzun süre kalmış ve “ben şimdi böyle yapayım da nasıl olsa bir başkası tamir eder” optimistik yaklaşımı da hedefi tutturamamıştır.

Burada, bilgisayar denilince yalnız Bilgi İşlem Merkezlerimizin sistem odalarındaki büyük veya orta boy bilgisayarları, masamızın üzerindeki PC’leri ve taşınabilir bilgisayarları değil; banka ATM’lerinden yazar kasalara, haberleşme uydularından nükleer reaktörlerdeki sensör ve dedektörlere kadar içinde programlanmış mikro işlemci(ler) bulunan tüm elektronik cihazları kastettiğimizi de lütfen unutmayalım.

Öyleyse, Ne Zaman?

2000 yılı problemi şimdiden yavaş yavaş ortalığı karıştırmaya başladı bile. Hani şu kredi kartlarımızdaki ‘son kullanım tarihi’ var ya!.. Kredi kartı şirketleri müşterilerine son kullanım tarihi 2000, daha doğrusu ‘00’ olan kartları bu yılın başından itibaren göndermeye başladılar bile. Problem, bazı kredi kartı okuyucusu makinaların ‘00’ı 2000 olarak algılamayıp “Kartınızın süresi dolmuştur, işlem yapamıyoruz !..” mesajını vererek kartı iade etmesi ile yıl içinde başlamış, ve hatta Amerika’da büyük bir supermarketler grubu kullandıkları kart okuyucu makinalarını üreten firmayı dava ederek tazminata hak kazanmıştır. Sonuç; kredi kartı şirketlerinin birçoğu problem tamamen çözülünceye kadar son kullanım tarihi 2000 ve sonrası olan kartları müşterilerine göndermeyi durdurmuştur. Milyonlarca müşterisi olan bu şirketlerin her 2 3 yılda bir kart yenileme yaptığını düşünecek olursak, yeniden kart üretme ve gönderme masraflarının ne boyutlarda olabileceğini tahmin etmemiz zor olmayacaktır. Tabii ki bu buzdağının sadece görünen kısmı. Ya görünmeyeni !..

Sıfıra Doğru ...

Peter de Jager’ın Internet’teki web sitesi aracılığı ile oluşturduğu kullanıcı grubundakilere gönderdiği ‘Sıfıra Doğru’ adlı mesajda olayın ciddiyetinin artık hükümetler ve kuruluşlar tarafından yavaş yavaş algılanmaya başlandığını gösteren şu örneklere yer veriliyor
(Adres:https://www.year2000.com):

* ABD Başkanı Clinton’ın “Hiç merak etmeyin, 2000’de herşey mükemmel olacaktır” mesajından bir ay sonra Computer World dergisinin 22 Eylül sayısında Hükümet Temsilcisi Stephen Horn’un “2000 yılında iflas edecek programlar olduğunun ve hükümet ödemelerinin yapılamaması olasılığının farkındayız” açıklaması.

* Yatırım bankası Deutsche Morgan Grenfell’in Baş Ekonomisti Edward Yardeni’nin Wall Street Journal’daki bir makalede yer alan “2000 yılında dünya çapında ekonomik bir durgunluk yaşanması olasılığı %35’dir” tahmini.

* California Tort Reform Birliği’nin 2000 yılının hukuksal boyutunu ele aldığı yorumunda problemden etkilenen kurum ve kişilerin hükümete ve diğer kurumlara karşı açabileceği dava potansiyelinin belirtilmesi.

* Şubat 1997’deki yazımda belirttiğim üzere Eylül 1996’da İngiliz Hükümetinin bu işin ciddiyetini anlatmak üzere CBI (Confederation of British Industry) işbirliği ile kurduğu “Year 2000 Task Force” komisyonunu “Bilgilendirme zamanı geçti, artık harekete geçmek zamanıdır” diyerek feshetmesi ve “Action 2000” adında yeni bir icraat komisyonunu kurması.

* 21 Eylül tarihli Financial Times Gazetesi’nde yer alan, NY Federal Reserve Bank’in Başkanı William McDonough’un “Bazı banka bilgisayarlarının 2000 yılı ve sonrası tarihlerinin üstesinden gelmek konusundaki yetersizliği uluslararası ödemeler sistemini ve hatta küresel ekonomiyi riske sokacak boyuttadır” açıklaması.

* Amerika Hükümeti Muhasebe Ofisi GAO’nun Eylül 1997 tarihli araştırma raporuna dayanarak Computer World Dergisi’nin 6 Ekim sayısında haber yaptığı makaledeki “Amerikan ordusu lojistik merkezi 2000 yılı ile ilgili kritik problemlerle başbaşadır, dolayısıyla Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın değişik noktalarındaki üslerinin donatımını etkin bir şekilde sağlaması ve bunu aynı randımanla sürdürebilmesi oldukça zor olabilir” ifadeleri.

* Kanada Ulusal Denetim Dairesinin Ekim 1997 tarihli “2000 yılı için acil ve ciddi bir hareket gereklidir. Hükümet bu konudaki çalışmalarını hızlandırmalıdır, aksi takdirde tehlikeli sonuçlarını risk etmek zorunda kalacaktır. Nisan 1997’de gözlemlediğimiz hızda devam etmeleri halinde, sistemler büyük bir olasılıkla 2000’e hazır olamayacaklardır” açıklaması.

* Amerikan Kongresi’nin basın açıklamasında eski Rus lideri Gorbaçov’un Kongre Paneli’ne 17 Ekim’de verdiği ifadesindeki “Rusyanın diğer endüstrileşmiş ülkelere kıyasla 2000 problemi ile ilgili çok az gelişme kaydettiği ve termin tarihine yaklaşıldıkça daha çok mali problemle başbaşa kalacağı” mesajı.

* Cenevre merkezli Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ITU’nun 13 Ekim 1997 tarihli Financial Times’da yer alan “Ulusal telekom şirketleri kendi sistemlerini değiştirip düzeltmediği takdirde korkulan odur ki gelecek yüzyılın ilk yıllarında bazı ülkelerle telefonla haberleşmek zor ve hatta imkansız olabilir” açıklaması. Kısacası, telekom şirketleri mevcut telefon santrallerinin çoğuna yeni bir elektronik kart takmak zorunda kalacaklardır. Aksi takdirde, 1 Ocak 2000’de telefon ahizesini kaldırdığımızda çevir sesini alamamamız olasılığı oldukça yüksek !..

Sıfırı Tüketmek

Şunu bilmenizi isterim: Bu konudaki açıklamalar kesinlikle yukarıda verdiğim örneklerle sınırlı değil. Olay gerçekten çok ciddi boyutlarda. İngiltere örneğinde olduğu gibi bir çok ülkede kuruluşlar artık konunun önemini anlamayı ve anlatmayı aşarak fiili icraata geçmiş durumda. Neden? Çünkü, şu anda başlanan projelerin bazıları 2000 yılına ancak yetişebilecek durumda. Süre azaldıkça panik artacak ve rasyonellik azalacaktır. Daha yüksek maliyetler sözkonusu olacak, ve hatta bazı durumlarda mali kaynaklar bile projenin finanse edilmesine yeterli olmayacaktır. Sözkonusu olan zamandır ve 31 Aralık 1999’un ertelenmesi kesinlikle mümkün değildir. Ayrıca, planlanan zamanda bitirilebilen Bilgi Teknolojisi projeleri oranının oldukça düşük olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmamızda yarar vardır.

Kısacası, bazı şirketler için “Sıfırı Tüketmek” terimi doğru bir tanımlamanın kapsamına girecektir. Çünkü problemi çözmek için harcanması gereken rakamlar şirketin değerini aşar durumda olabilecektir. Böyle bir durumda belki de şirketi satmaktan başka çare de kalmayabilir. şaka değil. Bunun bir örneği Amerika’da şimdiden yaşanmıştır. Bazı sigorta şirketleri kendi öz kaynakları ile problemi çözmeye güçlerinin yetmeyeceğini görerek başka şirketlerle birleşmeyi tercih etmişlerdir. Yine Amerika’da rekabetin çok yüksek boyutlarda olduğu sigortacılık sektöründe bazı sigorta şirketlerinin tekliflerinde 2000 yılı problemi konusunda rakiplerinden daha iyi durumda olmalarını öne çıkararak ihalelerde avantajlı duruma geçmeleri gösterilmektedir. ıhaleleri sırf bu yüzden rakip firmalardan kapan sigorta şirketleri vardır. Konu şimdiden birçok şirket için bir rekabet avantajı veya dezavantajı oluşturmaya başlamıştır.

Kıssadan Hisse

Rekabet ortamında kaybedenler olmadan kazananlar olamaz gerçeğini gözardı etmemek gerekir. Kaybedenler arasında yer almak istemiyorsak herşeyden önce problemin varlığını, ciddiyetini ve organizasyonlarımızın varlığı için tehdit oluşturan stratejik bir boyutunun olduğunu kabul etmemiz gerekir. Kabul etmekle kalmayıp, 2000 yılı bombasının fitili iyice kısalmadan bir an önce harekete geçmemiz daha çok önem taşımaktadır.

Bu ay yerimiz konuyu daha derinlemesine ele almaya elvermiyor. Önümüzdeki ay, yani 1997’nin son ayında; “2000’e 2 Kala”, çözüm için neler yapmalıyızı işlemek yararlı olacaktır diye düşünüyorum. Bu konu ile ilgili görüş, öneri ve sorularınızı Internet e posta veya Human Resources aracılığı ile bana iletebilirseniz sevinirim.
şimdilik hoşçakalın...

Sadık BAYDERE / İPRAGAZ A.Ş.
e posta: baydere@iname.com

DERGİ

HRdergi Nisan sayısı çıktı! İyi okumalar

SATIN AL Nisan 2024