İstanbul'da Kraliyet Ödüllü bir İrlandalı
Her yıl zorlu bir değerlendirmeden geçtikten sonra sektörlerinin zirvesindeki İngiliz firmalarına verilen “İngiliz Kraliyet Girişim Ödülü”nü ikinci kez almak üzere kürsüye çıkan Grafton Recruitment Grubu Yönetim Kurulu Başkanı James Kilbrane gururludur. Grafton, 2002’de bu ödülü kazanan ilk İrlanda firmasıdır, üstelik alınan ikinci ödülle artık isimleri İngiltere’nin en başarılı firmaların arasında yer almaktadır: “Ortadoğu ve Doğu Avrupa’da şirketimizi arzu ettiğimiz noktaya getirmekle gurur duymaktayız” diye konuşur: “Bundan sonra amacımız İrlanda’nın en büyük bağımsız işe alım firması olarak devam ederken diğer pazarlarda da benzer başarılar yaratmaktır”.
Kilbrane’nin satır arasında sözünü ettiği pazarlardan biri de Türkiye… Grafton Recruitment Turkey Ülke Müdürü Esra Taştan, özellikle Avrupa Birliği’ne giren ya da girmekte olan ülkelerdeki istihdama yönelik ihtiyaçların giderilmesinde önemli rol oynama misyonuna sahip şirketin, 2007 itibariyle ülkemizde de yatırım kararı aldığını, bu karardaki en büyük etkinin de ülkemizde insan kaynağına verilen önemin artması olduğunu belirtiyor.
“Türkiye’de işsizlik var, ama…”
Türkiye’ye hızlı bir giriş yaptıklarını ve 2008’in büyüme yılları olacağını söyleyen Taştan, hedeflerini ise bir tespitle aktarıyor: “Pazara girdiğimizde Türkiye’de doğru aday bulunması ihtiyacının ne kadar büyük boyutlarda olduğu daha net tespit edildi. Evet, Türkiye’de özellikle yeni mezunlarda yüzde 20’lere varan yüksek bir işsizlik oranı var ve bu durumun boş pozisyonların kolaylıkla doldurulmasını sağlayacağına inanılıyor. Ancak işverenin gerçekten ihtiyaç duyduğu yetenekli, pozisyonu doldurmakla kalmayıp işi sevip istekli çalışabilecek insan kaynağını bulmak hiç de kolay değil. Üstelik şirketler buna çok fazla zaman ve enerji harcayamayacak kadar yoğun çalışıyor. İşte biz bu noktada devreye girerek işe en uygun olan doğru insanın bulunmasını bir takım özel yöntemler, yurtdışından getirdiğimiz know-how ve uzmanlar aracılığıyla sağlamayı hedefliyoruz”. Taştan, bu noktada olaya sadece Türkiye değil, dünya penceresinden bakmanın önemli olduğunu da vurguluyor: “Dünya artık tek nabız şeklinde atıyor. Ekonomik dalgalanmaların kendi ülkemize yansıması kaçınılmaz. İşte bu koşullar altında en doğru insanı bulmak daha da önem kazanıyor. Dalgalı ekonomide multi fonksiyonel, esnek, yetkinlik açısından o göreve tam uyum sağlayacak insanların bulunması olmazsa olmaza dönüşüyor. Bu arada işverenler açısından adayın bulunması için geçen zaman kaybına olan tahammül de azalıyor”.
“Yetkinlikleri öne çıkarıyor, teknolojiden yararlanıyoruz”
Gelelim bu zorlu koşullar altında Grafton’un müşterilerine hızlı ve doğru çözümler üretmek için kullandığı yöntemlere… Taştan bu noktada öncelikle, teknolojik altyapılarının sağladığı avantajı paylaşıyor. Sözü kendisine bırakıyoruz: “İşsizliğin çok yoğun olduğu ülkelerde pozisyonlara yapılan başvuruların milyonlarla ifade edildiğini biliyoruz. Yurtdışında belli bir ilana üç ila beş aday başvurduğunda yeterli görülürken, Türkiye’de herhangi bir internet sitesindeki ilana 500 – 1000 kişinin başvurması çok standarttır. Durum böyle olunca insan kaynağı başvurusunun teknolojik olarak yönetimi büyük önem taşıyor. Bir danışmanlık firması olarak bu veri tabanını yönetilebilir rakamlara düşürmek gerekiyor. Biz bunun için dünyada da çok büyük danışmanlık firmaları tarafından kullanılan bir sistemin yatırımını yaptık. Bu veri tabanı yönetim modülü sayesinde en doğru olarak analizi yapıyoruz. Bu sayede müşteriyle, doğruya en yakın adayı çok kısa sürede buluşturabiliyoruz”. Aday sayısı yönetilebilir rakamlara düşürüldükten sonra, sıra mülakat aşamasına geliyor. Yurtdışından gelen eğitmenlerden aldıkları bilgiler doğrultusunda adayların yetkinliklerine yönelik olarak bir takım sistemler kurarak, analizler yaptıklarını söyleyen Taştan, ön eleme sürecinde görüşmelerle birlikte bir takım kişilik envanterleri çıkardıklarını, ölçme&değerlendirme merkezi sistemlerine bunu uyarladıklarını dile getiriyor. “Bir de elbette olmazsa olmaz kısım olan birebir görüşmelerimiz var” diyor Taştan: “Minimum 45 dakika ile başlayıp 1,5 saate kadar çıkan, çok detaylı bir mülakat yapıyor ve bunun sonuçlarını raporlayarak firmaya sunuyoruz”. Taştan, aday arayışına girmeden önce müşteri ile mutlaka bir araya geldiklerini; çalışılacak fiziksel ortamın tanınmasından, nasıl bir çalışan arandığının daha net anlaşılabilmesi için adayın arandığı pozisyonun yöneticisiyle yapılan görüşmeye kadar kapsamlı bir ön hazırlık yaptıklarını da sözlerine ekliyor. Sonuç olarak ortalama 2 hafta içinde olumlu adaylarla müşteriye dönülüyor.
“İstanbul dışındaki firmalarla el ele verip, büyüyeceğiz”
Taştan’a, Türkiye’de faaliyete başladıkları 1 yıllık süreyi merkezin nasıl değerlendirdiğini de soruyoruz. Türk insanın esnekliğinin, başarısının, ülkemizdeki kaynak zenginliğinin, yurtdışında ancak çok çok iyi şirketlerde bulunabilen yetenekteki yöneticilerin merkezi son derece etkilediğini belirten Taştan, fark edilen bu potansiyelin büyüme planlarına da yansıdığını, Türkiye’ye yayılmayı hedeflediklerini dile getiriyor. Taştan’a kulak veriyoruz: “İnsan Kaynakları ve istihdamın nabzı İstanbul’da atıyor. Aslında bu, Türkiye açısından bir sorun. Sonuç olarak Türkiye’de 81 il var ama 3 -5 büyük kent dışında çalışanlar iş bulmakta zorlanıyor. Öte yandan özellikle bankacılık, perakende gibi sektörlerde faaliyet gösteren şirketler ise Anadolu’da eleman bulmakta güçlük çekiyor. Bu nedenle Grafton Türkiye olarak ilk etapta Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi kentlerde faaliyetlerimizi genişleterek Türkiye’ye yayılmayı hedefliyoruz. Buradaki şirketlerle de bir iş ortağı gibi çalışacağız. Onlar bize çok şey öğretirken, biz de onlara bilgi aktaracağız. Kısacası el ele büyüme stratejimiz var”.
“İNSAN KAYNAKLARI, ÖNÜMÜZDEKİ YILLARIN YILDIZI PARLAYAN POZİSYONU OLACAK”
“Türkiye’de İnsan Kaynakları’nın önemi her geçen gün artıyor. Bu sektörde yaklaşık 7 – 8 yıldır faaliyet gösteren biri olarak bunu çok net gözlemliyorum. Artık üst düzey yöneticilerin de İnsan Kaynakları’na bakışı değişti; önemini daha çok anlar, stratejik bir ortak olarak görür oldular.
Zaten artık bir nabız gibi atan küresel dünyada bunu yapmak çok önemli. Dünyadaki farklı bir durum, Türkiye’deki insan kaynağını da etkiliyor. Doğru insanı bulmak kadar onu elde tutmak da önem kazanıyor. Hem Türkiye, hem dünyada çalışanların şirketlere olan sadakatleri azalıyor. Bir zamanlar sadakat oranlarının en yüksek olduğu, çalışanların mesailerine başlarken şirketlerini yücelten marşlar söyledikleri Japonya’da bile artık herkes kolaylıkla iş değiştiriyor. Firmalar ‘en beğenilen’ olmak için yarışıyor. Durum böyle olunca çalışanı elde tutmak önemli bir beceri haline gelerek İnsan Kaynakları’nın önemi artıyor. Sonuç olarak İnsan Kaynakları pozisyonlarına yönelik arayışlar artıyor; önümüzdeki yıllarda bu artış da devam edecek ve İnsan Kaynakları önümüzdeki yılların parlayan yıldız pozisyonu olacak. Zaten bana göre Türkiye’deki İnsan Kaynakları yöneticilerimiz son derece yetkin, dünyayı takip eden, mesleğe gerçekten sahip çıkan ve ilerletmeye çalışan bir profil sergiliyor. Bu nedenle bazı çok uluslu şirketler bölgesel İK yöneticilerini Türklerden seçerek bölgenin başına gelmesini ve diğer ülkelere rehber olup yön vermesini istiyor. Bana göre bu durum artarak devam edecek”.