İletişim Korkularınızı “Espri” ile Yenin…
Öncelikle hem sizleri tanıyalım, hem de kısaca Espri Danışmanlık hakkında bilgi alalım…
Adalet KILIÇARSLAN: Ben daha önce Akbank ve sonrasında da Esbank’ta İnsan Kaynakları ve Eğitim departmanlarında görev yaptım. Gökhan Bey ile de o dönemde, kendisinden yoğun eğitimler alarak tanıştım. Daha sonra profesyonel görevimi bir yana bırakarak, Gökhan Bey ile birlikte Espri Eğitim & Danışmanlık’ı kurduk. Böylece benim kurumlardaki deneyimimle Gökhan Bey’in eğitimciliğini birleştirerek uygun bir faaliyet sürdürmeye karar verdik.
Espri Eğitim & Danışmanlık, resmi olarak 2001 yılında kuruldu. Ağırlıklı olarak bankalar ile çalıştık; bu arada üst düzey yöneticiler, kulüp, dernek ve vakıf başkanları ile siyasilere özel dersler verdik.
Espri, eğitim ve danışmanlık hizmetlerinde tek bir alanda uzmanlaşmayı hedefleyerek “iletişim” konusuna odaklanıyor. Genel anlamda iletişim seminerleri içerik olarak soyut ve biraz da yetenekler ölçüsünde olduğu için bizim üzerinde önemle durduğumuz konu eğitimlerin havada kalmaması, uçup gitmemesi için soyut kavramları tekniklere dönüştürüp, pratik çalışmaların yardımıyla bilgilerin kalıcılığını sağlamak… Eğitim ve danışmanlık faaliyetlerimizin içeriği, şirketlerin hedef ve ihtiyaçları doğrultusunda oluşturuluyor. Kurum içi eğitimlerin dışında, birebir düzenlenen kişiye özel ders programları; tek bir katılımcının ihtiyacı üzerine yoğunlaşarak gerçekleştiriliyor. Tüm eğitimlerimiz demin de söylediğim gibi teknik bilgilerin yanısıra pratik çalışmalarla da destekleniyor. Bunların yanısıra, yeni hedefimiz genel katılıma açık eğitimleri hayata geçirmek…
Siz tiyatro eğitimi almış bir eğitimcisiniz. Bu, verdiğiniz eğitimlere nasıl yansıyor?
Gökhan İÇÖZ: Evet, ben aslında “Önce oyuncu, sonra eğitmenim” diyorum. Çünkü oyunculuk eğitimi bana gözlem yapmak adına çok şey kattı. Ancak belirtmekte yarar var; sadece tiyatrocu kimliğim yüzünden değil, Saint – Joseph Lisesi’nde aldığım eğitim nedeniyle de yaklaşık 25 senedir “İnsan nedir, niye böyle davranır, neden korkular yaşar?” gibi soruların yanıtını arıyorum. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tiyatro bölümüne girdikten sonra da doğal olarak bu arayış devam etti. Daha sonra Gülriz Sururi Tiyatrosu’nda oyuncu, yönetmen ve müdür olarak çalıştığım dönemlerde de bu arayış sürdü. Bu arada ben insanları da gözlemleme şansı buluyordum. Ancak gözlemi; gerçekten görebilmek anlamında kullanıyorum. Tüm bunların bana katkısı çok büyük oldu, bu sayede eğitim vermeye başladığımda kendimden de yola çıkarak pek çok malzeme elde etme şansı yakaladım.
Bunların dışında, oyuncu kimliğimin eğitimi verme tarzıma da büyük katkılar sağladığına inanıyorum. Çünkü bana göre bir eğitmenin iyi bir konu seçmesi kadar, onu ne kadar iyi yorumladığı, ne kadar kendine mal ettiği de eğitimin başarısı açısından çok önemli. Özellikle bizimki gibi kişisel gelişim eğitimlerinde bu katılımcılığı sağlayabilmek şart. Ben tiyatro eğitimim sayesinde bu katılımı içgüdüsel olarak yakalayabildiğime inanıyorum.
Eğitim verdiğiniz konu başlıklarından biri “İletişimin Kısır Döngüsü: Korku!” başlığını taşıyor. Korku ve kaygılarımız, iletişim kurma tarzımızı nasıl etkiliyor?
G. İ: Korkularla aslında bana göre çok fazla ilgilenilmiyor. Oysa iş hayatında, herkesin bir şeylerden korktuğunu biliyorum. Söz konusu iletişim olduğunda ise neredeyse milyonlarca korku yaşanıyor. Üstelik bu korkuların bir zekası var. Kendi aralarında hareket ederek insanların iyi iletişim kurmasını, kendisini doğru ifade edebilmesini engelliyor. Hatta bazıları susup hiç konuşmasa bile rahat edemiyor. Peki bu korkular içindeki kişi iş hayatında nasıl iletişim kurabilir? Korkuları yoğun bir biçimde yaşayan kişi nasıl empati kurabilir? Elbette kendi korkularını karşı tarafa yansıtarak…
Oysa korkularını olabildiğince kontrol altına almış kişiler daha doğal olur. Doğallık da iletişimin olmazsa olmazıdır. Korkularını kontrol etmeyen kişiler doğal olamaz, rahat iletişim kuramaz. Empatiyi korkularına göre yapar, hatta bazen karşısındakinin korkularını hissedip ona karşı kullanabilir.
Peki sizin bu konudaki öneriniz ne?
G.İ: Ben korkuların kontrol altına alınması gerektiğine inanıyor ve buna yoğunlaşıyorum. Bunun içine heyecan da giriyor; heyecan kontrolü çok önemli. Eğitimlerimde de insanların heyecanlarını nasıl kontrol edebileceğini paylaşmak istiyorum. Çünkü iletişimde ilk anlar çok önemli. Bu ilk anlarda heyecan ve korkuya yenik düşerseniz zaten vermek istediğiniz mesajları iletemezsiniz.
İş hayatındaki başarısızlık korkusu da kişilerin iletişimini olumsuz etkiliyor değil mi?
G.İ: Kesinlikle, aslında bu korku eğitim aldığımız dönemlerden itibaren bizlere empoze ediliyor. Okulda başarısız olma korkusu ile başlıyor herşey… Okullarda karşı karşıya kaldığımız bu sistem bizleri olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla bu korku, küçükken okulda yerleşiyor içimize… Kazanmak ve kaybetmeye endeksli bir yaklaşım insanların ileriki yaşamlarını olumsuz etkiliyor, iş yaşamındaki iletişim korkularını tetikliyor. Sadece okulda değil bazı ailelerde de çocuklar başarısızlık korkusu ile büyüyor.
Sizin verdiğiniz eğitimler korku ve heyecanı tamamen yok etmiyor ama kontrol altına alınmasını sağlıyor. Korkuyu tamamen yok edersek, başarıyı tetikleyen yönünü de öldürmüş mü oluruz?
G.İ: Çok doğru, zaten daha önce de belirttiğim gibi benim amacım korkuyu tamamen yok etmek değil; korkuyu kontrol edebilmek önemli. Korkunun nasıl kontrol altına alınabileceğine bakıyorum. İçinizdeki korkuların büyümesi tehlikelidir. Bu nedenle bilinç ve bilinç altının uyumunu sağlamak için korkuları normal boyutlara getirmek gerekir. Bunun için de önce bakış açısını değiştirmek gerekiyor. Bakış açısını değiştirmek için ise başka bir şeylere dayanmak şart: Bunun adı da ilkeler… Gerçekten ilkeleri arkasına alan bir kişi, aile ya da organizasyon arkasını dayayacağı bir şeyler olduğu için korkularını o kadar da derinden yaşamaz.
Zaten eğitimlerinizden biri de “İletişimin Bilinç Rehberi: İlkeler!” başlığını taşıyor. Biraz da bundan söz eder misiniz?
G.İ: İlkeler eğitimin amiral gemisi, lokomotifidir. İletişimde ilkelere sahip olmadan sesinizi ve bedeninizi nasıl kullanacağınız çok da önemli değildir. Bu da ancak sistemli, disiplinli düşünerek yapılabilir. Bu arada ilkeler aracılığıyla disiplinli olmaya başladığınız için etkiniz artmaya başlar. İlkelere sahip çıkmak, ilkelerden yararlanarak hayatınızı sürdürmek kişinin iletişimine de yansır. Mükemmel bir iletişimci olabilirsiniz; ancak tüm anlattıklarınız yalan, dolan dolu olursa karşı taraf mutlaka bizi hissedecektir. Günümüzde ilkelerin biraz geriye atıldığına inandığımız için bu konuda bir eğitim vermenin önemli olduğuna inandık.
Son olarak, bizimle paylaşmak istediğiniz yeni proje ve hedeflerinizi de dinlemek isteriz.
A. K: Kısa bir süre sonra genel katılıma açık seminerlere başlayacağız. Yaklaşık 6 kişilik gruplar için eğitimler açacağız. Bunlara aslında butik eğitim diyebiliriz. Çünkü iletişim eğitimlerini çok geniş kitleler için verdiğinizde amacına ulaşmıyor, etkinliği az oluyor. Başta da söylediğim gibi iletişim eğitimlerini pratik örneklerle desteklemek çok önemli. Ayrıca mekan da çok önemli olduğu için, bu eğitimleri kendi ofisimizde rahat bir ortamda ya da açık havada yapmayı planlıyoruz. Bunun dışında yeni eğitimlerimiz de vizyona giriyor.
ESPRİ’NİN EĞİTİM PROGRAMLARI
Kişiye Özel İletişim Analizi
Heyecan kontrolü ve etkili konuşma
İletişimin Bilinç Rehberi: İlkeler!
Üsluplarıyla İnsanı Okumak
Soru Sorarken Kazanırız
Sunum Teknikleri
Diksiyon
Aktif Drama Becerisi