Hayatın İçinden
Fotoğrafa nasıl başladınız?
Orta, lise hatta üniversiteli yıllarda hep fotoğraf makinem olmuştur. Öğrencilik yıllarımda arkadaşlarımın fotoğraflarını çekerek, kendi fotoğraflarımı bedavaya getirdiğim gibi, para bile kazandığım olmuştur. O yıllarda elimde Practika marka bir makine vardı. Enstantane, diyafram ve ASA ayarları ile oynanabilir, objektifi değiştirilir nitelikteydi. Fotoğrafa sanatsal anlamda on yıl önce eğildim. Bu nedenle serginin adını “On Yılda” olarak belirledim.
Serginin adını on yılda olarak belirlediğinizi söylediniz, bu süre zarfında hiç sergi açtınız mı?
On yıl boyunca ben hiç sergi açmadım. Kendinizi insanlara sergilerle tanıtırsınız. Yetersiz anda açtığınız bir sergi ile oluşturduğunuz olumsuz imajı silmek çok zordur. Bu nedenle işi aceleye getirmemek ve olgunlaşınca sergi açmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Onuncu yılda ilk sergimi Eylül 2003’de Taksim Sanat Galerisi’nde “Doğa” başlığı altında açtım. Türkiye ve Hawaii Adası’nda çekilmiş makro ağırlıkta doğa fotoğraflardan oluşan bir sergi idi. Burada sergilendikten sonra Hawaii Adası’nın Hilo kasabasında da sergilenecek olması nedeni ile iki ülkeden oluşan görüntüleri içeriyordu. Doğa sergimin konsepti daha ziyade eğitimsel karakterdeydi. Işık kullanımı, kompozisyon, uyum, leke değeri ve renklerin etkili kullanımı fotoğraf öğrencileri açısından öğreticiydi.
“On Yılda”, benim ikinci kişisel sergim. Daha önce beş yüzü aşkın karma ulusal, iki yüz ellinin üzeride de uluslararası sergiye katıldım. Bu sergilerin büyük kısmını fotoğraf yarışmaları sergisi oluştururken, değişik kurum ve kişiler tarafından organize edilen sergilerde de birçok eserim sergilendi. Şubat 2004’de on altı Türk Fotoğrafçısının katılımıyla Londra’da, Trafalgar Meydanı’ndaki St Martin’s Galeride sergilenen fotoğraflarımı örnek verebilirim. Ayrıca fotoğraflarım ulusal ve uluslararası yarışmada birçok ödül aldı ve bazı fotoğraflarım uluslararası fotoğraf müzelerine kabul edildi.
Aslında on yıl gibi kısa bir sürede bunca başarıyı elde etmenizin sebebi fotoğrafa gönül vermek ve onu çok sevmek denilebilir. Peki tüm bunları öğrenirken yanınızda kimler vardı, kimlerden referans aldınız?
Fotoğrafı öğrenme konusunda kendimi çok şanslı hissediyorum. Türkiye’de fotoğraf konusunda en iyi olan insanlarla daha işin başlangıcında tanışma imkânı buldum. Prof. Sabit Kalfagil, Prof. Güler Ertan, Prof. Barbaros Gürsel, İbrahim Zaman, Halim Kulaksız gibi kişilerin öğrencisi oldum. Fotoğraf camiasındaki bu örnek kişilikleri, fotoğrafı paylaşma ve öğretme yeteneklerini burada anlatmama gerek yok. On yıl önce bir hobi niyetiyle başladığım fotoğraf çok kısa bir süre sonra benim her şeyim oldu. İşimi ve hayatımı fotoğrafa doğru yönlendirdim ve fotoğraf hızlı bir şekilde benim yaşam biçimim olmaya başladı. Ve tam on yıldır hayatıma yön vermeyi sürdürüyor.
Çok fazla geziyor ve çok fazla fotoğraf çekiyor olmalısınız, hangi ülkelere gitme fırsatı buldunuz?
Fırsat bulduğum her an seyahat edip, önce ülkemi daha sonra da dünyanın değişik kültürlerini tanımaya çalıştım. Hindistan’dan Amerika’ya kadar birçok ülkeye fotoğraf amaçlı kültürel geziler yaptım. İşletme eğitimi aldığım dönemlerde Ekonomi Hocam, “Bir işletmeci zaman zaman işletmesinden dışarı çıkmalı ve işletmesine dışardan daha objektif bakabileceğini bilmeli” demişti. Ben bu yöntemin fotoğrafa da uygulanabilirliğini düşündüm ve ülkemin dışına çıkarak hem farklı kültürlere, hem de kendi ülkeme daha değişik açıdan bakmaya çabaladım.
Serginiz hakkında eklemek ve paylaşmak istediğiniz başka noktalar var mı?
“On Yılda” sergimde, fotoğrafa başladığım ilk yıllarda çektiğim fotoğrafların yanı sıra ağırlıkta son dönemlerde ürettiğim eserler var. Ülkemizden görüntülerin ağırlıklı olduğu sergide dünyanın değişik yörelerinden fotoğrafları izleyicilere Oktay Çolak belleği ile sunuyorum. Sergi elli fotoğraftan oluşuyor. Bu fotoğrafların otuz sekizi renkli, on ikisi de siyah - beyaz. “On Yılda” sergisi; Fotoğrafevi öncülüğünde hazırlandı. Bütün fotoğrafları kapsayan bir kitapçık eşliğinde açılacak serginin kitap basım kısmı Epson Firması tarafından destekleniyor. Ayrıca fotoğrafların baskı işini Körfez Fotoğrafçılık üslendi. On Yılda sergi, 22 Mayıs – 11 Haziran 2004 tarihlerinde Fotoğrafevi Sanat Galerisi’nin her iki katında, İstanbullu fotoğraf severlere sunulacak. Sergi, daha sonra Ankara, İzmit, İzmir, Bursa, Konya, Edirne gibi illerde de sergilenecektir.
Yakın gelecekteki hedef ve projelerinizden de söz eder misiniz?
Bu soruya aslında bu günlerde neler yapıyor olduğumu açarak geçeyim. Bu aralar yoğun bir çalışma temposu içindeyim. Bahar geldi fotoğraf çekmeye çalışıyorum, birçok ilden gösteri, söyleşi, workshop yapmak üzere çağırıldım, onlara yetişmeye çalışıyorum. İki hafta önce Selçuk Üniversitesi’ndeydim. Daha sonra Afyon Klasik Müzik Festivali ve Kask Fotoğraf Günleri’ne katılıyorum. Marmara Üniversitesi’nde öğretim görevliliğim devam ederken, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Sanatta Yeterlilik yapıyorum. Bu arada evliyim ve bir çocuk yetiştirmeye çalışıyorum. Bütün bunlar içimizdeki fotoğraf ateşi sayesinde yürüyor. Belki fotoğrafça bakmayı öğrenmemiş olsaydım oldukça düz bir çizgide hayatımı sürdürecektim. Tek cümleyle fotoğraf hayata bakış açımı değiştirdi ve yaşam dinamizmimi artırdı.
Kafamda birçok proje var ama ben sadece sergilerle ilgili olanlardan bahsedeyim. Bir sonraki ilk sergim dünyanın değişik yüzlerinden oluşan “Portre” başlığını taşıyacak. Bunun için birkaç ülkeye daha gitmem gerekecek. Bu sergiyi bir kitapla birlikte açmayı hedefliyorum. Ayrıca açacağım bu sergileri uluslararası platforma taşımak bir başka düşüncem. Bunun için Fransa ve Amerika’da bir takım çalışmalar başladım. Son üç yıldır dünyanın birçok ülkesinde yapılan fotoğraf yarışmalarına katılıyorum ve her yarışma sonunda elime bir katalog geçiyor. Bunun sonunda da dünya fotoğrafının nabzını tutmuş oluyorum. Şunu sevinçle söyleyebilirim ki fert başına düşen milli gelirimiz dünya klasmanında oldukça düşük olmasına rağmen, fotoğraflarımız uluslararası arenada birçok ülkeden daha iyi. Ülkemiz sanatçılarının en büyük eksiği kendilerini dünyaya tanıtamıyor olmalarıdır diye düşünüyorum. Eğer bu kabuğu kırar, kendimizi ve ürünlerimizi ulusalarası boyuta taşırsak, dünya ciddi anlamda Türk fotoğrafını da konuşuyor olacaktır.
Adnan Sokol
adnan@fotografatolyesi.com
ÖDÜLLÜ BASIN FOTOĞRAFLARI BU SERGİDE
Mayıs ayının 29’una kadar, Cemil Reşit Rey üst lobi katında izlenebilecek olan “World Press Photo 2004 Ödülleri” sergisini kaçırmamanızı öneriyoruz. Her yıl tekrarlanan dünyanın en önemli basın fotoğrafı yarışmasını kazanan fotoğraflardan oluşan sergide, on ayrı kategoride dereceye giden 23 farklı ülkeden 62 fotoğrafçının 300’e yakın eseri paneller halinde yer alıyor. Sergilenen eserler sadece yılın en iyi basın fotoğrafları değil; onlar aynı zamanda birer tarihi belge niteliğinde…
2004 yarışmasında Dünyanın En İyi Basın Fotoğrafı ödülü Associated Press adına çalışan Fransız fotoğrafçı Jean – Marc Boujo, Irak’ın necef kenti yakınlarında bir esir toplama merkezinde 4 yaşındaki oğlunu teskin etmeye çalışan esir alınmış bir Iraklıyı konu alan fotoğrafı ile aldı.
FOTOĞRAFEVİ MAYIS PROGRAMI
Sergiler
01 Mayıs-21 Mayıs Merih Akoğul “Viyana’nın Renkleri”
22 Mayıs-11 Haziran Oktay Colak “On Yılda”
Söyleşi
6 Mayıs Fotoğraf Dergisi Nadir Ede - Nasuh Mahruki
Dia Gösterisi
Her Salı 19.30 fotoğrafevi’nde dia gösterisi zamanı…
04 Mayıs Mustafa Andıç “Gölgem Ekvatorda Kaldı”
11 Mayıs Hayrettin Karateke “Orkideler Diyarı Tayland”
18 Mayıs Atalay Karacaörenli “ 1 2 3 Dans”
25 Mayıs Aygen Demirtaş Önen “ Pura Vida”
Seminerler
17 Mayıs - 13 Haziran Temel Fotoğraf Semineri Hafta içi
02 Mayıs - Temel Fotoğraf Semineri H.sonu
23 Mayıs - Temel Fotograf Semineri H.sonu
12 Mayıs - İleri Fotoğraf Semineri (Haluk Çobanoğlu - Merih Akoğul - Alberto Modiano)
24 Mayıs - İleri Çekim Teknikleri (Prof. Sabit Kalfagil – Öğr.Gör. Emre İkizler)