Çalışanların Mutluluğu: “Taş attın da kolun mu yoruldu?”


Motivasyonun anlamı

Motivasyon, Latince “ hareket ” anlamına gelen “movare”den türetilmiştir. Motiv, organizmanın, davranışa başlama hazırlığını veya bu davranışını sürdürmesini etkileyen herhangi bir şarttır. Ve özünde hareket vardır.

Motivasyonun öneminin farkedilmesi, kültürel bir birikimin sonucudur. Bu anlayışın geçmişten günümüze nasıl geldiğine, nasıl algılandığına bakalım:

Kuş gibi uçamayan, kaplan gibi avlanamayan, balık gibi denizlerin derinliklerinde yaşayamayan “insan” bunları nasıl başarmış? Motivasyonunu anlamanın temel sorusu budur. Nasıl? Nasıl uçmuş, nasıl denizleri ve gökleri fethetmiş?

İnsanoğlunun hayatta kalma ve varlığını sürdürme savaşındaki başarısı, yaşayarak öğrendiklerini birbirleriyle paylaşıp yeni kuşaklara aktarma becerisine bağlı görülmektedirler. Günümüzdeki teknoloji ve bilgi toplumuna geçiş de eski çağlardaki “alet yapmayla” başlayan serüvenin uzantısıdır. Sanayi devrimiyle birlikte gelişmeye başlayan iş dünyasının ve kitlesel üretimin zaman içinde keşfettiği bir kavramdır.

2. Dünya Savaşı sırasında yöneylem araştırması tekniklerinin geliştirilmesiyle, özellikle endüstriyel üretimde, daha fazla ürün elde edilmesi “verimliliği artırma” çabalarına yine mühendislik teknikleriyle çözüm aranmıştır. 20.yüzyılın ikinci yarısında sosyal psikolojinin iş alanlarına uygulanması, Herzberg’in hijyen faktörlerine ve Maslov’un ihtiyaçlar hiyerarşisine (1954) dikkatleri çekmesi çalışma hayatına yeni boyutlar kazandırmış, çalışanın önemi anlaşılmaya başlamıştır.

Motivasyon gelişmeye yardım eder

Motivasyon için daha mutluya ulaşma isteği, insanın gelişmesini destekleme, insanın insan için katkıda bulunma niteliği de diyebiliriz. İş yaşamı açısından değerlendirdiğimizde beraberinde pek çok olguyu sürüklemektedir. Ortak amaçlara erişme, kişisel bütünlük, takımla birliktelik, yaratıcılık, üretkenlik, ürün kalitesinin artırılması, süreçlerin iyileştirilmesi, kaynak kullanımında akılcılık, yenilik, yeni pazarlar, estetik değerler, yaşam kalitesinin yükseltilmesi gibi olgularla insanların mutluluğu hedeflenmektedir.

Aslında çalışanlar;

İhtiyaçları karşılandığında

Amaç ve hedeflere ulaştıklarında,

Yaptıkları takdir edildiğinde,

Sosyal faaliyetlere katıldıklarında vb kendilerini mutlu hissederler.

En önemli motivasyon faktörlerinden biri, insanın kendisini bir gruba ait hissetmesidir. Fakat, stres, çevreden alınan olumsuz etkiler, başarısızlıklar, başa gelen kötü olaylar, aşırı duygusallık, kolay incinme... gibi gerek insan karakterine bağlı, gerekse yaşamda karşılaşılan bazı istenmeyen olaylardan ötürü insanlar da demotive (isteksiz) olabilmektedirler. Motivasyonları düşmektedir. (Canın bir şey istememesi, hareketlerde azalma, performansın düşmesi...)

Beklentilerin karşılanmaması da hayal kırıklığı nedenidir ve kişiyi kolaylıkla de-motive edebilmektedir. Bu olayın önüne geçmek için, olumlu düşünmek, olumlu ortamlar yaratmak gerekmektedir. Diğer yandan, olumsuz düşüncelerimiz bizi olumsuz gösterir. Hızla sözcüklerimize ve davranışlarımıza yansır. Aksilikler arka arkaya gelse de bir çıkış yolu bulacağımıza inanmak hayatımızın akışını değiştirir.

Motivasyon konusunda en gerekli olan şey, insanlara bir amaç verebilmektir. Çalışanların, kendilerine verilen görevler sırasında karar verebilmesi için, öncelikli olarak ne yapılması gerektiği ve niçin böyle olması gerektiği sorularının yanıtını bilmesi gerekir. Her birey, negatif tepki görmeyeceğinden emin olarak fikirlerini açıklayabilmelidir. İşte o zaman insanlar işlerine daha büyük bir şevkle sarılarak çalışacaklardır. Hangi işi, neden ve nasıl yapacağını bildikten sonra motivasyon ve dolayısıyla performans da artacaktır.

Motivasyonu doğrudan etkileyen faktörlerin başında, iyi bir eğitim ve kariyer planlama gelmektedir. Dolaylı etkileyen faktörler ise, sağlık ve güvenlik politikaları, ücret ve maaş uygulamaları, diğer politika ve uygulamalardır.

İyi ücret önemli, iyi ilişkiler ve iyi bir çalışma ortamı ise yürek alıcıdır
Üst amirlerden duyulacak bir söz, bir takdir cümlesi bazen altın değerinde olabilir. Çünkü işteki mutluluk hissi, paradan çok daha önemlidir.

Gerekli olma duygusu başlı başına motive edici bir faktördür. İlgisizlik ise farksızlığa, küçümsemeye ve hatta cezalandırmaya işarettir. Bu durumda motivasyon ölür. Aynı şekilde, korku faktörü de motivasyon kaybına neden olur. (İşini kaybetme korkusu , aşırı otoriter bir yöneticinin baskıcı davranışı)

Yüksek motivasyon, bireyin kendini mutlu hissetmesini sağlamakla kalmaz, olumlu ekonomik etkiler de yapar. Ortak bir görüşe ve motive olmuş personele sahip işletmeler, kârlarını ve verimliliklerini artırıp, kaza oranlarını ve hatta kaytarmaları en aza indirebilirler. Aslında, personeli motive etmek pahalı ve zor bir olay değildir. Çalışanlarla yöneticiler arasındaki ilişkiyi geliştirmek için yapılacak çok küçük ve basit şeyler vardır.

Çağdaş işletmecilik alanında işin can alıcı ve incelenmesi gereken noktası budur. Motivasyon düzeyi yüksek bireylerin oluşturduğu işletmeler, toplumun refah ve zenginlik yaratma odaklarıdır. Her insanın motive edilmeye ihtiyacı vardır. Ama bireyler de kendilerini motive etmek durumundadır.

İş yaşamımız boyunca çoğumuz, diğerlerinden daha fazla çalıştığımızı ve gayretlerimizin görülmediğini düşünürüz. Yaptıklarımız dikkat çekmez. Hatta bizim fikirlerimizi sahiplenmekle kalmaz bize bile kendi fikirleriymiş gibi sunarlar! Bazı en yakın arkadaşlarımız işten kaçarlar, ama, yeni gelen bilgisayarlar onlara verilir. Çekingenliğimizden ötürü patrona fazla yaklaşamayız, ama daha az çalışan bazı arkadaşlarımız devamlı patronun yanındadır. Kimi zaman şanssızlığımıza yorarız, çoğu zaman da kendi kendimizi yeriz. İşi bitirmek için hafta sonu bile çalışırız. Değil teşekkür etmek, bir de hata bulurlar. Bırakın motive etmeyi adaletsiz de davranırlar. Giderek motivasyonumuzun düştüğünü hissederiz.

Oysa, yüksek motivasyon, sadece bireyin kendini mutlu hissetmesine değil aynı zamanda işletmeye de olumlu ekonomik etkilerde yapar. Motive olmuş ve çalışanları mutlu işletmeler, kârlarını ve verimliliklerini artırıp, kaza oranlarını ve kaytarmaları en aza indirebilirler. Aslında, personeli motive etmek pahalı bir olay değildir. Çağdaş işletmecilik alanında işin can alıcı ve incelenmesi gereken noktası budur. Zaten her insanın da motive edilmeye ihtiyacı vardır.

Peki nasıl olur da düne kadar yönetilen konumunda olup da bugün yönetici konumunda olanlar düşündükleri, eleştirdikleri, yaşadıkları hataları tekrarlarlar???

Türk kültürüne yerleşmiş saygı görmeme ve şımartma korkusu vardır. Yazıkki, başarıyı konuşmamanın, kişilerin büyük bir kısmında isteksizliğe ve tatminsizliğe neden olduğu, performansın düştüğü fark edilmez. Küçük bir takdir ya da teşekkür tam tersini sağlayacakken, olumsuzluklar birikerek kurumun performansını da etkiler. Aile yaşamımıza dahi yansır.

Bu nedenle, motive edilmeye aklımızı fazla takmamak, motive edilmenin yerine kendi kendimizi motive etmenin yollarını aramalıyız.

Bunun için bazı soruları kendimize sormak gerekir (2):

Zamanın etkin değerlendiriyor muyuz?

Kaynaklarımızı akılcı ve geleceği görerek kullanıyor muyuz?

Katkımız oluyor mu? Bahaneler mi üretiyoruz?

Üretken ve sonuç alabilen birisi miyiz?

Bütünü görüyor ve detaylı düşünebiliyor muyuz?

Yenilikçi ve yaratıcı fikirler geliştirip, bunları uygulayabiliyor muyuz?

Farklı bir becerimiz var mı?

Olumsuzluklar için başkalarını mı suçluyoruz?

Motivasyonumuzu yükseltmek için dış faktörleri beklemek yerine, kendi içsel enerjimizden yararlanabiliyor muyuz?

Ekip çalışması, uzlaşma ve diyalog için çaba gösteriyor muyuz?

İnsanlarla etkili iletişim kurabiliyor muyuz?

Kendimizi diğerlerinin yerine koyabiliyor muyuz?

Beyinsel kapasitemizin farkında mıyız?

Kişisel gelişim ve eğitime zaman ayırıp, her fırsatı bu amaç için kullanıyor muyuz?

Öğrendiklerimizi uygulama ve öğretme becerimiz var mı?

Bireysel sorumluluk alabiliyor muyuz?

Beslenmemize özen gösteriyor ve düzenli spor yapıyor muyuz?

Bu soruları daha da artırmak mümkündür. Sorulara verilecek olumlu yanıtlar, motivasyonumuzu sağlayabileceğimizi ifade eder. Önemli olan, motivasyon kavramı içindeki gizli anlamları sadece bilmek ve anlamak değil, tutum ve davranış haline getirip hayata geçirebilmektir. Her şeyi birilerinden beklememek gerekiyor. Çünkü,
dikkat ediniz, mutsuzluk kendimize zarar veriyor, olumsuz duyguları biriktiriyor, enerji kaybı oluşturuyor ve yaratıcılığı da engelliyor.

Kuşkusuz yöneticilerin çok önemli görevleri vardır. Ama en önemli görevleri birlikte çalıştıkları kişilerin motivasyonlarını yüksek tutarak yönetmektir. Çünkü kurumun toplam performansını çalışanlar yaratmaktadır.

Esasen çalışanların motivasyonunu artırmak pahalı bir iş değildir. Bu bağlamda bazı kurum ve yöneticilerin neler yaptıklarına değinmekte yarar var.

Uygulamadan örnekler

Çok güzel bir kaç örneği sizlerle paylaşmak isterim. Örneklerden biri Türk Hava Yollarından diğeri Arkas’ın yan kuruluşu Arser A.Ş’den(3), sonuncusu da bir yabancı firma IKEA’dan.

2000 yılında, Türk Hava Yolları Eğitim Başkanlığında motivasyonu artırmak amacıyla proje grupları oluşturularak bir seri etkinlik düzenlendi. Eğitim binasında hazırlanan “Sanat Galerisine” 25 yıl eğitimde çalışıp vefat eden bir elemanın adının verilmesiyle başlandı. Bu mekanda düzenli aralıklarla “İçimizdeki Sanatçılar” temalı sergiler yapıldı. Kurum çalışanlarının, eşlerin, çocukların, annelerin eserleri sergilendi. Sergilerin mütevazi açılışlarına tüm çalışanlar davet edildi. Sergilerin fotoğrafları intranete de yüklendi. Eğitim Akademisine eğitime gelen tüm kurum çalışanları sergilenen eserleri izleme olanağı buldular. Hiçbir maliyeti olmayan bu etkinlik çalışanları birbirine yaklaştırdı. Katkıları gurur verdi. Sanatçılar birer eserlerini THY’ye hediye ettiler. Böylelikle kurumun koleksiyonunun oluşturulmasına önayak olundu. O dönemde yine belli aralıklarla konferanslar, gösteriler düzenlediler. Tüm çalışanları kapsayan eğitim seferberliği yaptılar.

Hatırlatmak isteriz ki o yıllarda, tüm havayolları krizde iken THY kâr etmişti.

Bir başka etkinlik de “bilgi yarışması” idi. Havacılık ve hava yolculuk ile ilgili sorular hazırlandı. Yanıtlar Eğitim Akademisi girişindeki sandığın içine atıldı. Soruları doğru yanıtlayanlar arasında düzenlenen kuraları genel müdür çekti. Kazananlara “kitap” hediye edildi.

Aylık düzenlenen Paylaşım Toplantılarında proje grupları 1 ay boyunca yaptıklarını birbirleriyle paylaştılar. Birbirlerinden neler beklediklerini ve sonraki projelerini anlattılar.

Özel günler toplantılarla kutlandı. Ağaç dikme törenleri yapıldı. Ağaçlara emekli olarak ayrılan eğitmenlerin isimleri verildi. Havacılık Müzesi kurulması için ilk adımlar atıldı.

Bu etkinlikler eğitim departmanı çalışanlarının yaratıcılığını ve verimliliğini artırdı. Yeni eğitim tasarımlarının yanı sıra eğitimler kurum dışına da yaygınlaştırıldı. Bir süre ara verilen etkinliklere yeni Eğitim Başkanı ile yeniden başlandığını sevinerek izlemekteyiz.

Arkas’ın yan kuruluşu Arser A.Ş’nin örneği ise yine bir yarışma. 2002 yılında Arser çalışanlarının çocukları arasında bir resim yarışması yapılıyor. Yarışmanın konusu “Babam Nerede Çalışıyor?”. Yarışmanın kurgusu şöyle: çocuklar babalarının iş yerine gidiyor, orayı alıcı gözle izliyor. Babalar iş yerlerini gezdiriyor. Gezdirirken işyerinin güzel taraflarını anlatıyorlar. Fark edilmeden çalışırken gözardı edilen güzellikler ortaya çıkıyor. Böylece babalar da başka bir gözle iş yerlerini izlemiş oluyorlar. Resim yapma sürecinde aile bireyleri görüşlerini belirtiyor. Resimler ailenin ortak görüşleriyle ortaya çıkıyor.

Yarışmayı kazananların ödül töreni holdingin üst yönetim katında gerçekleşiyor. Yönetim Kurulu üyeleri de katılıyor. Konuşmalar yapılıyor, şiirler okunuyor. Bir bayram havası içinde yarışmacılar kutlanıyor, ödüller dağıtılıyor, fotograflar çekiliyor. Şirketin en üst yöneticileri eşlerine ismiyle hitap ediyor. Eşler, çocuğunun başarısının sevinciyle birlikte, eşleriyle gurur duyuyor.

Bir örnek de yurt dışından, 31 ülkede 186 mağazası bulunan IKEA mobilya zincirinden. IKEA 1943’de Ingvar Kampard isimli bir İsveçli tarafından kurulmuş. Bu isim bugünlerde çok konuşuluyor. Konuşulma nedeni Bill Gates’i geçerek dünyanın en zengin insanı olması. Ancak, IKEA ve Ingvar Kampard’ın bu yazı kapsamına alınmasının nedeni zenginlik değil! Ingvar Kampard şirketin yıllık toplantılarında tüm katılanların tek tek elini sıkıyor ve hatırlarını soruyor. Bu toplantılara 1000 kişi katılıyor ve yılda ortalama 15 adet düzenleniyor. Yani Kampard yaklaşık 15.000 kişi ile tokalaşıyor.

Sonuç: Bu tür faaliyetler, çalışanı bir sicil numarası şeklinde görülmediğinin, büyük bir ailenin bireyi olduğunun ifadesidir. Kuruluşun sağlığı çalışanlardan soyutlanamaz. Motivasyon çalışan bağlılığının ve mutluluğunun artırılmasına büyük katkıda bulunur. Birbirlerini anlamalarını kolaylaştırır. Kişilerin performansını, kurumun verimini artırır. Geniş bütçeler, harcamalar gerektirmez. Çalışanların bağlılığı ve güveni parayla satın alınamaz.

İş tatmini ve kuruma bağlılık; çalışanlar anlamlı bir iş yaptıklarında, başarılı olduklarında, sorumluluk aldıklarında, TAKDİR edilmek, işlerinde ilerleyip, gelişmek isterler.

Çalışanları genellikle bir makinenin parçaları gibi görüp, işine geldiğinde hatırlayan yöneticiler de liderler de güven sağlayamazlar. Unutmamak gerekir ki, her kurum liderinin kişiliğini taklit etme eğilimindedir.

Dr. Oya Torum – Eğitim Danışmanı – Kavrakoğlu Consulting

1 Claus Moller
2 Meral Arık Toprak
3 Atilla Yıldıztekin











Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)