İK Departmanlarının yüksek ökçeleri


Ceyda Gültan – Ticket Restaurant İnsan Değerleri Direktörü

“Ben İngilizce öğretmeniyim, hiçbir zaman çok parlak ve hırslı bir öğrenci olmadım. Ama başladığım birşeyi bitirmeye hep gayret ederim” diyen Gültan, insan kaynakları kavramı ile tanışmasını şöyle anlatıyor: “İnsan Kaynakları konusunda kariyer yapma kararını beni bu konuya taşıyabilecek olan bir işi tesadüfi bulmama borçluyum diyebilirim. Öncesinde 3 yıl süresince farklı iki sektörde iş hayatını tanımama yardımcı olan tecrübeler edindim. İlk iş tecrübemi 1989 yılında 5 yıldızlı bir otelde resepsiyonist olarak çalışarak yaşadım ve 6 ay sonunda sendikalı olduğum için işten çıkartıldım. Böyle bir otelde resepsiyonist olarak çalışan, maaş ve bahşişlerle eline son derece yüklü para geçen bekar bir genç kızın neden sendikalı olduğunun o zamanki yöneticilerle biraz tuhaf karşılandığını hatırlıyorum.
Beni İnsan Kaynaklarına taşıyan işim T. Bankalar Birliği’nde Eğitim ve Tanıtım Uzmanı olarak çalışmaya başladığım 1993 yılına dayanmakta. Çalıştığım sure içinde ‘Kendimi geliştirebilecek neler yapabilirim?’ sorusuna karşılık olarak Marmara Üniversitesi’nde gece devam eden ‘İnsan Kaynakları Yönetimi ve Gelişimi’ yüksek lisans programına 1995’de kayıt yaptırdım. O zamanki yöneticimin bu konudaki cesaretlendirici katkılarını asla unutmam.”

Gültan, kariyerinde bugünkü noktaya gelmesini sağlayan en önemli özelliklerinin ne olduğu yönündeki soruyu ise bakın nasıl yanıtlıyor: “Bugüne kadarki işlerimin hepsini yöneticilerim, meslektaşlarım ya da farklı konulardaki çalışma arkadaşlarım vasıtası ile buldum. Bu noktada işi ve özel hayatı ayırmayacağım; tanıştığım kişilerle hep önyargısız iyi ilişkiler kurmaya, geliştirmeye gayret sarfettik ve dolayısıyla bu anlamda zaman içinde bir ilişki ağım da gelişti. Her düzeyde değişik kişilerle tanışmak ve onların tecrübelerini dinlemek hoşuma gider.”

Gelelim, Türkiye’de kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajlarına… Böyle bir avantaj ya da dezavantajı yaşadığını hiç hissetmediğini söyleyen Gültan sözlerini şöyle sürdürüyor: “Belki hamile olduğum dönemde ilk yöneticimin desteği avantaj olarak yorumlanabilir. Sanırım örneklerim hep son derece medeni insanlardı, bana pozitif etkileri oldu. Benim kadın yönetici olduğum kurumlarda kadın – erkek sayıları hep eşit ağırlıktaydı diyebilirim. Türkiye’de böyle bir ayrım olduğuna, yaşamadığım için inanmak istemiyorum.”

Gültan’dan son olarak insan kaynakları alanında kariyer yapmak isteyen gençlere yönelik önerilerini dinliyoruz: “Bu konuda çalışan kişinin öncelikle kendisiyle barışık, kendi problemlerini halletmiş bir kişi olması, sonrasında iyi bir dinleyici ve uzlaşıcı / uzlaştırıcı özelliklerinin olması gerekmekte diye düşünüyorum. Satış veya Teknik bir konuda uzmanlaşarak kariyer yapmak isteyen bir kişide hırs pozitif bir etken olabilir. İnsan Kaynakları’nda bana göre hırslı insanlar mutlu olamaz. İşin gelişmesi, içselleşmesi, yöneticilerin, çalışanların ikna süreci hep uzundur, sabır ister. Hem her yeni gün heyecan duymalı, hem de uzun vadeli düşünerek sabırlı olmalıdır. Ama sonunda bence sabrınıza değer, çünkü şirket kültürünü yaratmada öncelikle katkı İnsan Kaynakları çalışanlarınındır. Örneğin; işe insan kaynağı almak cetin bir süreçtir; daha önceden çalışma tecrübesi olan birini alıyorsanız evliliğe, ilk kez çalışma hayatına atılacak birini alıyorsanız bence doğuma benzer. İlkinin tecrübelerinden faydalanmak ve işinize katmak, ikincisini de yaşatmak tamamen sizin elinizdedir. Sonuçta tüm süreçleriyle İnsan Kaynakları uzun vadeli düşünmeyi seven gençler için bir kariyer yoludur diyebilirim.”

Ebru Bilgebey – Aventis Pasteur Aşı Tic. A.Ş. İnsan Kaynakları Müdürü

2000 yılının nisan ayından beri Aventis Pasteur’de İnsan Kaynakları Müdürlüğü görevini yürüten Bilgebey, Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunu. Bilgebey’in insan kaynakları konusu ile tanışmasının ardında ise bir anlamda “kötü komşu insanı ev sahibi yapar” atasözü yatıyor. Nasıl mı? Kendisinden dinleyelim: “Üniversite mezuniyeti sonrasında maalesef kendi branşımda değil mecburen başka bir branşta çalışmaya başlamam ve yaptığım görüşmelerde, şimdi hatalarını daha iyi gördüğüm görüşmecilerin tutumu, o dönemlerde yeni yeni tanımaya başladığım insan kaynakları konusuna yönelmeme neden oldu. Marmara Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi ve Gelişimi programında tamamladığım yüksek lisansım, bana bu konuyu seçmekle ne kadar doğru bir karar verdiğimi kanıtladı. Yüksek lisans tezim aşamasında bir parçası olduğum Rotopak Ambalaj Sanayii İnsan Kaynakları projesi ile, konumla ilgili çalışmaya başlamış oldum. Hemen ardından Eti Bisküvileri’nin yeni yapılanan insan kaynakları departmanında İnsan Kaynakları Uzmanı olarak çalışmaya başladım. İşe başlamamın üçüncü ayında İnsan Kaynakları Müdür Yardımcılığı görevine getirildim.”

Ebru Bilgebey, kariyerini bugünkü noktaya taşıyan ilk üç özelliğini; “empati kurabilmesi, sabırlı olması ve insanlarla kazan – kazan ilişkisi inşa edebilmesi” olarak sıralıyor ve ekliyor: “Bunların yanısıra mesleki açıdan teknik bilgi ve güncel kalmanın da etkisi yadsınamaz.”

Peki cinsiyeti nedeniyle iş hayatında herhangi bir avantaj ya da dezavantaj yaşadı mı? Söz yeniden Bilgebey’de: “Şu ana kadar cinsiyetime ilişkin yaşadığım tek dezavantajın üniversite mezuniyeti sonrasında iş ararken yaptığım görüşmeler sırasında görüşmecilerin ‘Sen kadınsın,
işçilerle diyalog kuramazsın’ veya ‘İleride evlenip çocuk yapacaksın ve belki de işinden ayrılacaksın. Ayrılmasan bile doğum iznine çıkacaksın’ gibi önyargıları olduğunu söyleyebilirim.” Kadın yönetici olarak ise, herhangi bir dezavantaj yaşamadığını söyleyen Bilgebey, aksine cinsiyeti nedeniyle kişilerin kendisine daha saygılı, daha mesafeli yaklaştıklarını ve bunun da daha profesyonel ilişkiler kurulabilmesine imkan sağladığını dile getiriyor.

Bilgebey’den son olarak insan kaynakları alanında kariyer yapmak isteyen gençlere yönelik önerilerini dinliyoruz: “İnsan kaynakları terimi Türkiye’de her ne kadar sık kullanılsa da, insan kaynağının öneminden sıkça söz edilse bile, özellikle Türk şirketlerinde halen insan kaynakları departmanlarının idari işler ve personel işlerinden öteye gidemediğini, yöneticilerin insan kaynakları yönetiminin stratejik önemini kavrayamadıklarını gözlemliyoruz. Bu yaklaşımın, insan kaynakları konusunun önemine ilişkin ‘farkındalık’ yaratacak kişilerle değiştirilebileceğini düşünüyorum. Bu farkındalığı yaratacak kişilerin konularıyla ilgili yeterli donanıma sahip olmalarını ilk şart olarak görüyorum. Bu konuda kariyer yapmak isteyen gençlerin, mesleğin saygınlığını yitirtmemek için konularında güncel bilgilere sahip olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu meslek, diğer mesleklere nazaran biraz daha fazla sebat ve sabır gerektiriyor. Bu sebeple bu konuda çalışmaya başlamadan once bu mesleği çok iyi tanımalı ve ‘özelliklerim bu mesleğin gerektirdiği özelliklere uyuyor mu, özelliklerim itibariyle bu işin insanı mıyım?’ diye çok iyi analiz etmek gerekiyor.”

Yasemin Akad – Aria İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı

Ankara TED Koleji’ni bitirdikten ve yurtdışında İşletme Lisans Programı’nı tamamladıktan sonra ODTÜ’de öğretim görevlisi, bankacılık sektöründe eğitim ve insan kaynakları üzerine danışmanlık, Bankalar Birliği’nde Eğitim – Tanıtım ve Dış İlişkiler Grup Başkanlığı ve Osmanlı Bankası’nda İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yapan Yasemin Akad, 1 Eylül 2000’den bu yana Aria’da İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyor.

Akad, bulunduğu noktaya gelmesindeki en önemli faktörün “işini sevmesi” olduğuna inanıyor ve şöyle devam ediyor: “Hayatınız boyunca sizinle elele gidecek olan kariyer planınızın kökeninde meslek seçiminiz yer alıyor. Ayrıca etik, insani değerlere önem veren, şeffaf, yeniliğe açık ve çalışanlarına saygı duyan kurumların bir parçası olmak benim için büyük önem taşıyor. Aria, bütün bu özellikleri bünyesinde bulunduran bir kurum… Sevdiğiniz bir işi, sevdiğiniz bir şirkette yapmanın doğal sonucu olarak duyduğunuz mutluluk ve huzur, başarıyı beraberinde getiriyor.” Akad’a göre, kariyerinde bugüne gelmesini sağlayan diğer faktörler arasında, yaptığı işi yaşam tarzı olarak benimsemesi ve kendine misyon edinmesi de yer alıyor.

Akad, Türkiye’de kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajlarına ilişkin sorumuzu ise bakın nasıl yanıtlıyor: “Türkiye’de kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajlarının diğer ülkelere kıyasla çok da farklı bir perspektifte olduğunu düşünmüyorum. Çünkü, Türkiye birçok alanda diğer ülkeler ile paralelliği yakalamış durumda. İçinde bulunduğumuz dünya şartlarında, özel sektördeki birçok şirket, farklı ülkelerden diğer şirketlerle ortaklık çerçevesinde varlıklarını sürdürüyor. Elbette kadınların yönetici konumuna getirildiği ilk dönemlerde, pekçok dünya ülkesinde problemler yaşandı. Ancak Türkiye’de, kadın yöneticilerin artmasına denk gelen dönemde, bu problemler global olarak aşılmış durumdaydı. Zaten dünyadaki olumlu ve başarılı örnekler neticesinde, ülkemizde de kadın yöneticilere talep fazlalaştı. Böylece kadınlarımız kendilerine daha yüksek hedefler belirlediler.”

Kadın yönetici olmanın çok da fazla dezavantajı olmadığını söyleyen Akad, başarılı ve taktir gören bir yönetici olmanız durumunda, toplumda daha da saygın bir kişilik haline geldiğinizi belirtiyor ve ekliyor: “Çünkü eski dönemlere kıyasla oran artmış da olsa, kadın yöneticiler hala gıpta ile bakılan ve örnek alınan bir konumda değerlendiriliyor. Bu süreci sevindirici ve umut verici buluyorum.”

Kadın olmanın getirdiği birtakım özellikleri, kişisel beceriler ve eğitimle birleştirerek birçok avantaj yakalanabileceğini söyleyen Akad, bunu bilimsel bir örnekle açıklıyor: “Kadınlar dikkatlerini aynı anda değişik konulara daha net yönlendirebiliyor. Buna ek olarak, yine doğuştan gelen ve büyüme sürecinde de geliştirilen organizasyon yeteneği, sorumluluk duygusu, iş hayatında başarılı olmaya kadınlara doğal olarak sağlıyor.”

Gelelim Akad’ın, insan kaynakları alanında kariyer yapmak isteyen gençlere yönelik tavsiyelerine… Akad, sadece bu alanda değil tüm gençlere kariyer planlarının bir ömür boyu onlarla birlikte hareket edeceğini ve hayatlarının her boyutunda etkili olacağını düşünmelerini tavsiye ederek, seçim yaparken mutluluklarını ve başarılarını maddi kazanca odaklamamalarını öneriyor. Akad’ın insan kaynakları alanında kariyer yapmak isteyenlere önerileri ise şöyle: “Eğitim çalışmaları sırasında ve sonrasında; bir ömür boyunca, kendilerini kişisel anlamda geliştirmelerini ve bu mesleğin olmazsa olmaz koşullarından olan ‘hoşgörü, sabır, kararlılık ve sorumluluk’ yetilerini yükseltmeye çalışmalarını öneririm. Özetle, insan kaynakları; insan unsurunun çıkarlarını, şirket çıkarları ile ortak paydada, her iki tarafın beklentilerine ve gelişimlerine uygun olarak yönlendirilebilmesi şeklinde algılanabilir. Her iki tarafın da yaşanan organizmalar olduğu ve sürekli değişim gösterdiği de gözönüne alınınca, insan kaynakları değişken bu iki organizma arasındaki dengeyi kurmak ve devamlılığı sağlamak gibi çok hassas bir noktada yer alıyor. Bu durumda, insan kaynakları alanını seçen kişileri; ‘heyecanlı, hayat ile birebir parallellikleri bulunan, rutine girmeyen, dünyadaki gelişimleri işlerine yansıtabilecekleri, çalışma ortamında karşılaştıkları olayları kişisel ve duygusal anlamda kendilerine katabilecekleri’ bir maceranın içinde yer alma şansını yakalamış bireyler olarak değerlendiriyorum.”

Yosun Uluer – 3M İnsan Kaynakları Müdürü

Yosun Uluer, insan kaynakları konusunda kariyer beklentilerinin daha Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ikinci sınıf öğrencisiyken şekillenmeye başladığını söylüyor. Bu dönemde kariyeriyle ilgili daha aktif gözlem yapıp, bölümdeki ders seçeneklerini özellikle bu doğrultaya almaya başladığını belirten Ululer, kariyerinde bugüne gelmesini sağlayan en önemli özelliğinin de kendisini daha eğitim süreci bitmeden iyi analiz edip, tanımış olmasına bağlıyor. “Bana göre kariyer kişinin kendisini iyice tanıyıp, kuvvetli kişilik özellikleri ve kişisel yetkinlikleri doğrultusunda bilinçli bir planlama ve kişisel gelişim süreciyle başlıyor” diyen Uluer, daha üniversite öğrencisiyken ne istediğini ve beklentilerini şekillendirdiğini, bu konuda hiç vakit kaybetmeden harekete geçtiğinin altını çiziyor ve ekliyor: “Kariyerimde bugüne gelmemi sağlayan en önemli özelliğimin kişisel tutarlılık ve kişisel bilinç olduğuna inanıyorum.”

Uluer çalışma hayatına, üniversite üçüncü sınıfta bir bankanın genel müdürlüğünde eğitim departmanına bağlı olarak part – time çalışmaya başlar. Kısa sürede kendisini geliştirerek aktif olarak Müşteri İlişkileri, Beşeri İlişkiler ve Etkin Yönetim Becerileri konularında eğitim vermeye başlayan Uluer, bu süreci “okuldaki teorik bilgilerle aktif iş hayatı sürecinin etkin bir buluşması” olarak tanımlıyor.

Üniversite mezuniyetinin son günlerinde aldığı bir iş teklifiyle farklı sektörleri tanımak ve deneyim kazanmak adına Antalya Sheraton Voyager Oteli’nde Eğitim Müdürü olarak çalışmaya başlayan Uluer; yeni bir otel açılışı, 350 çalışanın özellikle kurum kültürüne adapte edilmesi, kuruma entegrasyonu ve gelişiminin üstlendiği ilk profesyonel rol olduğunu belirtiyor. Daha sonra İstanbul’a dönüp Yetişkinler Eğitimi ile başlayan kariyerine çok isteyerek planladığı İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak Conrad Otel’in açılışı ile devam eden Yosun Uluer, 7 yıldır 3M’in İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak görev yapıyor. Uluer buradaki görevi konusunda şunları söylüyor: “3M’de sadece İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak değil, şirketimizin 6 Sigma (Six Sigma) metodolojisi adı altında götürdüğü şirket hedeflerinin gerçekleştirilmesi için problemlere, herbiri güçlü istatiksel yöntemlerle desteklenen iyileştirme süreçlerinde de aktif rol alıyorum.”

Türkiye’de kadın yönetici olmanın çok büyük bir dezavantajı olmadığını düşünen Uluer, bu konudaki görüşlerini şöyle dile getiriyor: “Özellikle profesyonel ortamda profesyonel kişilerle çalışıyorsanız, değerlendirmeniz kadın – erkek kriterinden çok farklı olarak yapılıyor ve tamamıyla bulunduğumuz kurumun yöneticilik yetkinlikleri ve beklentileri bazında ele alınıyor. Tam bir avantaj olarak görmesem de, erkek yöneticilerinin çoğunluk teşkil ettiği ortamlarda kadın yöneticiler profesyonel birikimlerinin yanısıra birtakım kişisel yetkinliklerini, (empati ve kişilerararası etkileşim açısından daha davranış odaklı olma, heyecan ve duyguları farklı biçimlerde çözme yeteneği) öne çıkardıklarında ortamı daha esnek ve pozitif hale getirebiliyorlar.”

Uluer, insan kaynakları alanında kariyer yapmak isteyen gençlere öncelikle insan kaynakları fonksiyonunu daha kapsamlı araştırmalarını ve bu konuda özellikle mesleki rehberlik adına, konusunda uzman yöneticilerle kısa süreli bile olsa bir aktif çalışma ve süreci yaratmalarını öneriyor. Uluer sözlerini şöyle noktalıyor: “Özellikle yöneticilik kariyeri düşünen adayların kendilerini iyi tanıyıp, analiz etmelerinin de faydalı olacağına inanıyorum. Kişisel farklılıkları en başından kabullenme, insanların farklı düşünebildiklerini, farklı biçimlerde iletişim kurabildiklerini, heyecan ve duyguları farklı biçimlerde çözebildiklerini bilip, olaylara ve kişilere ‘davranışçılık’ diliyle yaklaşabilmek bana göre bu fonksiyondaki yöneticinin olmazsa olmaz diyebileceğim en temel özelliği.”

Zümrüt Erkan – TNT Türkiye İnsan Kaynakları Departman Müdürü

1996 yılında Türkiye TNT’de İnsan Kaynakları Departmanı yapılanması konusunda bu göreve uygun bulunan ve o tarihten bu yana TNT Türkiye İnsan Kaynakları Departman Müdürü olarak görev yapan Zümrüt Erkan, 1992 yılında Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Üniversite yıllarında part – time olarak Melki Tanıtım, Kent Gıda, Kemer Yapı gibi şirketlerde farklı görevlerde bulunan Erkan, mezuniyetinin ardından 1992 yılının ekim ayında TNT International Express’de Satış ve Pazarlama Departmanı içinde “Satış Destek Elemanı” olarak göreve başladı. 1993 yılında Pazarlama Sorumlusu olan Erkan, 1996 yılına kadar hem Telesatış hem de Pazarlama faaliyetlerini yönetti. Erkan’ın şimdiki sorumluluk alanı içine; işe alım, performans değerlendirmeleri, eğitim, motivasyon, iletişim ve insan kaynakları ile ilgili kalite çalışmaları giriyor.

Kariyerinde böylesi başarılı bir grafik çizen Erkan’ın kendisini bugüne taşıdığına inandığı özelliklerini kendi sözleriyle dinleyelim: “Herşeyin en başında her zaman çalıştığım kuruma inandım ve güvendim. Üniversite esnasında part – time olarak çalıştığım kurumlarda çok değerli tecrübe ve bilgiler edindiysem de benim o sıralardaki asli işim ‘öğrencilik’ti. Öğrencilik bitip ilk ‘full time’ görevime TNT’de başladıktan sonra başlangıç tecrübelerimin üzerine yeni değerler eklenmeye başladı.

Öncelikle görevim ve sorumluluk alanımın ne olduğu belliydi ve o alanda gerekenleri yerine en iyi şekilde getirmek için öğrenmeye ve denemeye herzaman çok istekli ve hevesli oldum. Ancak onların yanısıra, şirket içerisinde yeni bir uygulama, proje, görev açıklandığında ben herzaman o sorumluluğu da üzerime almak üzere hep istekli oldum. Yani ‘her taşın altına elimi soktum.’ Bunun en büyük faydası şirket uygulamaları ile ilgili çok geniş alanları kapsayan bilgi ve tecrübeler kazandım. İş üstlenmeye gösterdiğim isteklilik bir çok konuda ‘aday’ arandığında benim akla gelen ilk isimlerden biri olmama yaradı.

Hep girişken, iletişime açık, herkese adil ve pozitif yaklaşan bir kişi oldum. Üstlerime daima saygılı ama fikirlerimi ve düşüncelerimi açıkça paylaşma yolunu seçtim.

Çalıştığım şirkete daima inandım ve güvendim. Kuşku ile bakıp, onu herhangi bir test sürecine sokmadım. Son derece farklı ve okulda iken düşüncelerimde olan işlerden uzak bir sektördü. Fakat çalışmaya başladığım ve güvendiğim, bir anlamda geleceğim adına yatırım yaptığım şirket aynı şekilde bana güvendi ve bana kariyer fırsatları tanıdı.

Aceleci bir kişiliğim olmasına rağmen, işim anlamında işimin geleceği anlamında bir aceleciliğe girmedim. Beklentim bir titr kazanmak değil, büyüyen bir şirket içerisinde iyi işler yapan bir kişi olmak oldu. Zira iyi işler yapmaya başladığınızda, işinizi iyi yaptığınızda bu zaten şirketin yöneticileri tarafından farkediliyor. Profesyonel şirketlerde yöneticilerin ama aslında şirketin en çok ihtiyacı olan işini iyi ve severek yapan çalışanlar olması. Bu, ister müdür titrinde olsun ister eleman pozisyonunda; herkes için geçerlidir. İşini iyi yapan her kişinin önemi şirket için eşittir ve çok büyüktür.”

Türkiye’de profesyonel, kurumsallaşmış ortamlarda kadın yönetici olmanın bir dezavantajı olduğunu düşünmediğini söyleyen Erkan, yine de genel olarak bakıldığında kadınların kendilerini ispat etmek için daha fazla çaba gösterdiklerini düşündüğünü söylüyor. “Zeka, üslup, tarz, uygulama anlamında bir ispat değil ama erkeklerin daha naturel bir biçimde edindikleri mevkii veya konumlara kadınlar aday olduklarında bunu hakettiklerine dair ispat için biraz daha fazla çaba sarfettiği düşüncesindeyim.”

Erkan, “yönetici kadın” dendiğinde aslında bu kavramın sadece işyerinde bitmediğine de dikkat çekiyor. Aynı kadının evi de yönettiğini, bunların kişinin üzerine eklenen oldukça ağır sorumluluklar olduğunu söyleyen Erkan, zaman zaman sıkça yaşanan uzun çalışma saatlerinin kadın yöneticinin üzerine ağır yükler getirdiğine dikkat çekiyor. Erkan, bu konuyla ilgili görüşlerini şöyle tamamlıyor: “Kadın yönetici olarak, hatta kadın çalışan olarak giyim, konuşma, kişilere yaklaşım tarzınıza erkek yöneticilere kıyasla biraz daha fazla özen göstermeniz gerekiyor. Mesafeleri doğru ve yerinde ayarlamaz iseniz bunun size geriye dönüşü sıkıntı yaratacak şekilde olabiliyor. Bu anlamda da erkek yöneticilerden daha dikkatli olmamız gerekiyor.”

Gelelim Erkan’ın insan kaynakları alanında kariyer yapmak isteyen gençlere yönelik önerilerine… İnsan Kaynakları’nın artık, daha önceleri olmayan bir okulu olduğunu hatırlatarak sözlerine başlayan Erkan, bu konuda eğitim almanın teorik kapsamda kişiye bir çok bilgiyi ‘teorik’ olarak yükleyeceğini belirtiyor. “Ancak herzaman tecrübeye ve ‘yaşanmışlığa’ daha fazla önem verdiğim için, bu alanda iyi işler yapan bir şirkette, İnsan Kaynakları departmanında herhangi bir yerinden işe başlaması çok önemli bir adım olacaktır” diyen Erkan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “İşi öğrenmesi, her türlü vazifeye istekli ve hevesli olması, çalıştığı şirketin diğer birimlerini de olabildiğince iyi öğrenmesi, kişilerle iyi iletişim içinde olması, öğrenmeye açık ve istekli olması ve de herzaman olduğu gibi sabırlı olup kişinin önce kendi işi ile ilgilenmesi eminim sadece İnsan Kaynakları’nda değil, hangi görevde olursa olsun iyi bir kariyer yolu açacağına yardımcı olacaktır.”

Emel Gelincik – Balnak Holding Toplam Kalite ve İnsan Kaynakları Müdürü

Emel Gelincik, 1969 Malkara, Tekirdağ doğumlu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nden mezun olduktan sonra İngilizcesini geliştirmek için İngiltere’de kursa giden Gelincik, 1992 – 94 yıllarında Çukurova İthalat ve İhracak T.A.Ş.’de analist olarak çalıştı. 1994 yılında Balnak’ta havakargo ithalat elemanı olarak işe başlayan ve bir sene sonra Hava Kargo Müdürü olan Gelincik, bir sonraki sene ihracatı da üstlenerek Hava Kargo Müdürü oldu. Öykünün devamını Gelincik’ten dinliyoruz: “Bu dönem içinde, 1996 yılında tanıştığımız Toplam Kalite Yönetimi konusuna özel ilgi duydum. Toplam Kalitenin tüm çalışanlara yayılması, kalite ve sürekli gelişime yönelik şirkete yön verme konusunda bir koordinatör ihtiyacı doğunca bu görev bana teklif edildi. Sevinerek kabul ettim. Görev tanımım, TKY’nin en önemli bileşeni ‘insan’ boyutuna da kapsayarak Toplam Kalite ve İnsan Kaynakları Müdürlüğü olarak belirlendi.

O dönemden beri özlük işleri ile ilgili işler uzman bir şirket tarafından takip ediliyor, biz en doğru kişiyi işe alma, çalışanların yetkinlik ve becerilerini şirketin uzun vadeli hedeflerine hizmet edecek şekilde geliştirebilmek için kariyer planlama, performans değerlendirme ve eğitim gibi İnsan Kaynakları’nın temel fonksiyonlarını yürütüyoruz. Diğer taraftan sürekli iyileşme felsefemizle Toplam Kalite Yönetimi’ni hakkıyla uygulamaya çalışıyor ve bunu 2003 yılında Tüsiad – Kalder Kalite Ödülü ile kendimize ispatlamak istiyoruz.”

Gelincik, kariyerinin bugünlere taşınmasını sağlayan özelliklerini şöyle sıralıyor: “Yeni şeyler öğrenmeye meraklı olmam, araştırmayı, okumayı sevmem, takipçi ve titiz olmam… Organizasyon yeteneğim ve zaman yönetimine yatkın oluşum… Yaptığım işi sevmem ve başardıkça heyecanımın artması… Ayrıca üst yönetimin bana güvenmesi ve beni desteklemesi de çok büyük etken…”

Peki Emel Gelincik, Türkiye’de kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları konusunda neler düşünüyor? Sözü yeniden kendisine bırakıyoruz: “Kadın yöneticilerin daha uzun, daha zor bir kulvarda koşmak zorunda olduğu söylenir. Amerika ve Avrupa için dahi geçerli olan bu tespit elbette Türkiye için de geçerli. Yöneticilerin uzun süreli fazla mesai yapmaları, kadın yöneticilerin aileye sahip çıkma görevini ağırlık olarak üstlenmelerinin belirlenmesi ilk akla gelen dezavantajlar. Öte yandan, kadın yöneticilerin genellikle daha objektif değerlendirme yapabilmeleri, sezgilerinin, gözlemlerinin daha güçlü olması, iletişim becerilerinin daha yüksek olabilmesi, problem çözme ve müzakere yönetimi gibi kritik süreçlerde denge unsuru olabilmeleri de avantaj yaratan unsurlar.”

Gelincik’ten son olarak insan kaynakları alanında kariyer yapmak isteyen gençlere yönelik önerilerini öğreniyoruz: “Yaptığı işten zevk almayan, heyecan duymayan başarılı olamaz. İnsan kaynakları alanında çalışmak isteyen ilk önce ‘İNSAN’ı sevmeli, güleryüzlü olmalı, pozitif enerji yaymalı. Konusunda bilgi sahibi olmak için araştırma yapmalı, sorgulamalı. İnsanın emeğinin yanında yüreğini de işine katmasını sağlamak kolay birşey değil. Rekabet avantajı, verimlilik ve kalitenin artırılmasında insanın önemi anlaşıldı artık. Günümüzde İnsan Kaynakları; stratejik iş ortağı, yönetim danışmanlığı rollerini üstlendi. Bu nedenle başarılı olmak için, çalışılan sektörü de çok iyi tanımak gerekiyor.”

Asuman Çetintürk – Beymen İnsan Kaynakları ve İletişim Direktörü

İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu olan Asuman Çetintürk, 1989 yılında Beymen yaşamına başladı. Şu anda İnsan Kaynakları ve İletişim Direktörlüğü görevini yürüten Çetintürk’ün Beymen öncesi kariyer gelişimi şöyle: Sosyoloji, felsefe, pedagoji bölümlerinden de sertifikaları olan Çetintürk, üniversite sonrası bir dönem Psikoloji, sosyoloji ve felsefe konularında lise öğretmenliği, daha sonra özel anaokullarında danışmanlık ve yöneticilik yaptı. 1982 yılında Evrim Bilimsel Eğitim Çocuk Araçları A.Ş.’de Halkla İlişkiler Sorumlusu olarak çalışmalarını sürdürdü. Aynı zamanda şirkete ait çocuk oyuncakları mağazasında Danışman Psikolog olarak çalışan Çetintürk, mağazada olmanın ve işin satış yönünün ilgisini çektiğini farkettikten sonra 1986 yılında Mudo mağazasında bir staj dönemi geçirdikten sonra Mağaza Müdürlüğü yaptığını, ardından da tüm mağazaların personel eğitim sorumluluğunu yürüttüğünü anlatıyor.

Çetintürk, kariyerinde bugüne gelmesini sağlayan özelliklerini şöyle sıralıyor: “Yeniliklere olan merakım, başarı hırsım, kendime objektif bakabilme yetkinliğim, kendimi sürekli güncelleyebilme becerim ve tabii çalışkanlığım… İnsan ilişkilerimin de başarımda ayrıca rolü olduğunu düşünüyorum.”

Türkiye’de kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajlarını kendi tecrübeleri doğrultusunda yanıtlayacağını söyleyen Çetintürk, “Ben çalışma hayatımda cinsiyetimle ilgili hiçbir avantaj ve dezavantaj yaşamadım” diyor. Çevresinde de birçok arkadaşının kadın olarak yöneticilik yaptığını, onların da başarılarının cinsiyetleri ile ilgili olarak değerlendirildiğini düşünmediğini dile getiren Çetintürk, “İş hayatının içindeyseniz kişiliğiniz, iş yapış biçiminiz ve potansiyeliniz önemlidir. Bunun dışında bir değerlendirme içindeyseniz yanlış bir yerdesiniz ve o kurumda çalışmamalısınız diye düşünüyorum” diyor.

Peki Çetintürk, insan kaynakları alanında kariyer yapmak isteyen gençlere neler öneriyor? Öncelikli tavsiyelerinin; bulundukları kuruma somut katma değer sağlamayı hedef haline getirmeleri, ofise kapalı, teorilerle uğraşan değil, bizzat işin içinde ve aktif olmaları gerektiği olduğunu söyleyen Çetintürk, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Ayrıca şirket stratejilerinde yer alacak konumu hedeflemeleri ve bu noktaya gelebilmek için de iş hayatının yeni bir öğrenim süreci olduğunun bilinciyle, merdivenleri koşarak değil sağlam başarak çıkma sabrını göstermeleridir.”

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)