Humanitas İnsan Gücü Yönetimi Genel Müdürü ve Doğuş Holding İcra Kurulu Üyesi Saide Kuzeyli


* Humanitas İnsan Gücü Yönetimi’ni hemen hepimiz tanıyoruz. Ancak kuruluşunu ve faaliyet alanlarını bir de sizden dinlemek isteriz..

Ben de sözlerime, Humanitas hakkında bilgi vermeden önce yayın hayatında altıncı yılını dolduran bu dergiyi kutlayarak başlamak istiyorum. Zira bana göre bu ciddi bir başarı…

Humanitas her ne kadar ocak 2000’de kurulmuş olsa da aslında 97’nin sonlarına doğru filizlenen bir düşüncenin hayata geçirilmesi… O dönemde rahmetli Ayhan Şahenk beyefendi ve Genel Müdürümüz Akın Öngör’ün çok geniş vizyonları ile ortaya çıktı. O dönemki kuruluş amacı Garanti Bankası’ndaki büyük değişimde önemli rol almış olan insan kaynaklarının birikim ve deneyimini, bir anlamda “ortak aklını” tüm grubun hizmetine sunmaktı. O dönem Doğuş Grubu çok ilerici bir bakış açısıyla operasyonlarını ve ortak hizmetlerini birleştirme kararı aldı. Ki o dönem krize karşı alınan bir refleks değildi bu. Gerçekten çok ilerici bir yaklaşım ve öncülük söz konusu oldu.

Bunun ilginiç olan yönü, Humanitas’ın anonim şirket olarak kurulmasıdır. Bir çok grubun bir holding bünyesinde ya da başka bir biçimde insan kaynakları birimleri var. Bu yeni bir fikir değil. Ancak bizi ilginç kılan kuruluşunda biraz ciddi bir geleceğe yatırım yapma duygusu olması. Ancak Humanitas kesinlikle ekonomik bir ihtiyaç nedeniyle kurulmadı. Temel neden, Doğuş Grubu şirketini bir müşteri gibi algılanmasıydı. Bu da ilerici bir düşünceydi.

Bugün gelinen noktada Humanitas, tüm ağırlığı ile tüm sektörlere hizmet veriyor. Ve belli bir ölçüde de kendi kaynaklarımızı çok iyi kullanmak kaydıyla dışarıya hizmet veriyoruz.

Humanitas iki ana merkezden oluşuyor: Kariyer merkezi ve gelişim merkezi… Kariyer merkezi; insan kaynaklarına yönelik tüm uygulamaları ihtiva ediyor. Merkezi İşe alım, ölçüm, değerlendirme ve geliştirme merkezimiz var. Biz sadece bir danışman şirketi değiliz. Operasyonla da ilgiliyiz. Emek yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Eğitim hizmeti de veriyoruz. Eğitim ihtiyacının saptanmasından, içerik, eğitimcilere dönük eğitim verme, ölçme, eğitim içeriğini değiştirme, en önemlisi stratejik iş alanları ile görüşüp, onlarla ortak hareket etme amacındayız. Dolayısıyla farklı bir eğitim ve gelişim merkeziyiz. Hatta bütçeleri bile biz yönlendiriyoruz.

Gerçekten işte ortaklık içindeyiz. İşlemsel mükemmeliği hedefliyoruz. Ayrıca benim icra kurulu üyesi olmam nedeniyle de, grubun geleceğe dönük insan kaynakları açısından ilkelerinin, olmazsa olmaz kurallarının da derleyicisi ve sunucusuyuz.

* Sizce Türkiye insan kaynakları uygulamaları açısından bugün nerede? Humanitas kurulduğundan beri sizce sektörde neler değişti?

Batı ile karşılaştırdığımızda Türkiye’de şu anda sektor çok sığ durumda. Bu hem dönen cirolar açısından hem de uygulamalar açısından böyle. Ancak ciddi bir gelişme içinde olduğumuzu söyleyebilirim.

Bana göre insan kaynaklarının olmazsa olmaz 6 ilkesi var. Sektörün gelişmesi için bunların yerleşmesi gerekiyor. Bu noktalar şöyle sıralanıyor:

1, İnsan tüketicilecek bir kaynak değil, gerçek bir ortaktır. Ve her ortaklıkta olduğu gibi yatırım gerektirir. Bu da size geri döner. Bunu böyle görüyorsanız gelişme sağlanır.

2, İnsan kaynakları bilimsel bir uğraştır. Bunu böyle görmezseniz havada kalır. Çok ciddi araştırmalar gerektirir.

3, İnsan kaynakları uygulanmazsa hiçbir geri dönüşü olmaz. Hiçbir değeri yoktur.

4, Kültür bağımsız insan kaynakları olamaz. Bir kültürü yok sayamaz. Batıdan diğer ithal edeceğimiz modellerin Türkiye’de olması mümkün olamaz. Onları kültürümüze uyarlamak zorundayız.

5, Başarılı olmak için içinde yaşadığı şirketin mali yapısından, sorundan müşterilerinden en azından haberdar olması gerekir.

6, En önemlisi insan kaynaklarında tepe yönetiminin ısrancı katkısı, desteği, bilinçli katılımı olmadıkça hiçbir başarı sağlanamaz. Gözlenebilir destek sağlanmalıdır.

İşte bu altı nokta insan kaynaklarının gelişmesi açısından çok önemli. Hayale dönük insan kaynakları uygulamaları başarısız olur. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz döneminde de insan kaynaklarının en önemli görevi o kurumda yerleştirilmesi gereken kültürün sağlanmasıdır. O kültür şirketin geleceği gitmek için ihtiyaç duyduğu herşeydir.

Gelecekte özellikle kaynakların çok akılcı kullanılması gerektiği için insan kaynakları tepe yönetiminin talebi doğrultusunda gelecektir. Bu etkileşim de geleceği ateşleyecektir. Ben gelecekten umutluyum. Süre verememem ama tünelin ucunda ışık görünüyor. Ancak bu noktada kesinlikle unutulmaması gereken en önemli koşul; yaşam – çalışma ve ilişki kültürümüsün yeniden gözden geçirilmesi… Eski değerlerle devam etmek zaten mümkün değil. Dolayısıyla kültürün yeniden yapılanması, bu düşünce reformu kaçınılmaz.

Bu nedenle gelecekteki insan kaynakları yönetici portresi de, işi gerçekten yaşamış, bu süreçleri bilen, bilanço okumayı bilen, finansal sonuçları okuyabilen kişiler olacak. Geçmişten farklı olarak, tüm süreçleri yaşamış kişiler gerekli artık. Ciddi bir maliyet anlayışı, tepe yönetimlerini sorgulayan, proje götürebilen, talimat alan değil, ortak olan ve ihtiyaç duyulan bir kimlik gerekiyor. Bunun yapılanması şimdiden başlamalı.

* Humanitas ismi Garanti Bankası ve Osmanlı Bankası’nın birleştirilmesi sırasında da duyuldu. Bu dönemde insan kaynakları anlamında nasıl bir süreç yaşandı?

Burada alışılmıştan farklı olarak, çok gizemli bir süreç yaşanmadı. Genelde bu tür birleşmelerde herşey saklanır. Bu nedenle bildiğim kadarıyla Türkiye’de birleşme sırasında yaşananları açık açık duyuran ilk Türk kuruluş olduk. Bunu çok insanca, çok doğru, çok çağdaş, birey adına beni çok mutlu eden bir olay olarak görüyorum. Tepe yönetimine bu anlamda çok şey borçluyuz, onların desteği olmasa fikir olmaktan öteye gidemezdi. İki bankanın da genel müdürleri için çok ciddi bir cesaret söz konusu oldu. Kamuoyu önünde birşey açıkca kabul edildi. Kafanızı kuma gömmek yerine herşey açık açık anlatıldı. Bu nedenle Garanti Bankası genel müdürlüğü ve Doğuş Holding tepe yönetimini kutlamak gerekiyor. Biz sadece aracı olduk.

Çalışmayı sonucunu bilmeden yaptık. Buna nasıl bir karşılık geleceğini bilmiyorduk. Oysa o kadar büyük geri dönüşüm oldu ki… 92 şirketten başvurular aldık. Burada bazı tespitler yapmak gerekiyor. Finanstan gelmenin getirdiği bir avantaj vardı. İkinci olarak, özel sektörün gerektirdiği biçimde bir kalite söz konusuydu. Ayrıca bu şirketlerden çıkan insanların kaliteli olduğuna yönelik inançtı. Bu iki bankanın da kalifiye eleman çalıştırdığı biliniyordu. Hemen her sektörden; pazarlamadan mücevher üretimine, yabancı bankadan sigorta şirketlerine kadar her sektörden geri dönüşüm oldu.

Elbette süreç çok zorluydu. İşten çıkarılan tüm arkadaşların cv’lerin hazır edildi öncelikle. Ardından şirketlerin taleplerine göre ayrımlar yapıldı. Tüm o süreç yoğun olarak yaşandı.

* Sizi de tüm yönlerinizle tanımak isteriz. Kariyerinizin bugüne kadarki gelişimi, eğitiminiz hakkında bilgi verir misiniz?

Ankara Koleji’nde eğitim aldıktan sonra burslu olarak ABD’de lise son sınıfı okudun ve Victoria High School’dan mezun oldum. Ardından Boğaziçi Üniversite’ni bitirdim. Siyaset bilimlerinin ilk mezunuyum. Daha sonra ODTÜ’de yüksek lisansımı tamamladım.

Bankacılık sektörüne İş Bankası’nda başladım. Eğitim birimini çok istediğim için eğitim bölümünde çalıştım, 7 buçuk yıl süreyle. Gerçekten önemli ve kuralları işleyen bir kurumda yetişmenin olağanüstü faydasını gördüm. Daha sonra da 1985 yılında, o zamanki adıyla Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası olan Interbank’a geçtim. İnsan kaynakları müdürlüğü ve genel müdür yardımcılığı yaptım. 1988 – 2000 yıllarında Garanti Bankası’nda önce genel müdür yardımcılığı görevi yaptım, daha sonra genel müdür oldum. Daha sonra da Humanitas’ın başına geçtim. Haziran 2001’de de Doğuş Holding İcra Kurulu Üyesi olma şerefini yaşadım, Şu anda aynı zamanda Tansaş ve Macro Yönetim Kurulu üyesiyim.

* Geriye dönüp baktığınızda kariyerinizde elde ettiğiniz bu başarının ardında hangi özellinizin yattığını düşünüyorsunuz?

Öncelikle tahmin ediyorum, kurumdan kuruma heyecan peşinde olmamam etkin oldu. Her bir kurumun kendine özgü olumlu ve olumsuz yanları vardır. Ben herzaman olumlu yanlarını dikkate almaya özen gösterdim. Kendi içimdeki hesaplaşmamda alacağım ve vereceğim noktaların dengesini kurdum.

Bir alanda, doğru zamanda derinleşmenin öneminin herzaman bilincinde oldum. Kurumlar ve beni seçen insanlar da doğruydu. Ama en önemlisi, iyi ekipler kurmaya özen gösterdim. Zira siz ne kadar iyi olursanız olun ekip çok önemli. Ekipler değişse de, hep ekiplerimi iyi seçtim.

Gelelim kişilik özelliklerimi. Olduğum gibi olmak gibi çok önem verdiğim bir özelliğim vardır. Belli rolleri de üstlensem, neysem o oldum. Dolayısıyla benimle adım atan ekiplerle hep elele oldum.

Yere düştüğüm zaman kalkıp üstümü silkelemeyi zaaf olarak görmemeyi de bilirim. Bunu bir zaaf olarak görmem. Çok ciddi hayalkırıkları yaşasam da bugüne kadar oyunu hiç terketmedim. Bir de en önemlisi, büyük bir tutku ve ciddi bir inançla çalıştığım yerlerdeki hedefleri ve ilkeleri çok benimsedim. Kurallara sahip çıktım. Uygulamayı ertelemedim. Sürekli öğrenmeye gayret ettim. Ünvanlara bakmadan herkesi dinledim. Herzaman aklımda bir “acaba?” oldu. Bütün bunların harmanının başarımda etkili olduğuna inanıyorum.

* Takım çalışmasından söz ettiniz. Bir takımın başı olmak doğru liderlik ve yöneticilik özellikleri gerektiriyor. Sizce iyi bir lider / yönetici nasıl olmalı? Buna bağlı olarak küresel yönetici kavramı sizin için ne ifade ediyor?

Küreselleşmeye, tüm faaliyetlerin serbest dolaşımı olarak baktığımız zaman; sadece bir kutunun içine girmeyen, ufku geniş, korkusuz, etkilemeyi seven, gerektiğinde etkilenmekten korkmayan bir lider tarif etmek gerekiyor. Her kültüre, her düzene, her kuruma çabuk adapte olmak gerekiyor. Bu adaptasyona sadece kendinizi değil kurumu da dahil etmek gerek. Geminizi bir rotaya kitlerseniz ilerleyemezsiniz. Dolayısıyla yeni dünya vatandaşlığı diye düşünürsek, bunun için artık eski alışkanlıklara, temel kurullara çok sahip çıkan ama onları değiştirebilecek kadar cesur da olan bir kimlikten söz etmek zorundayız.

Kendi yöneticilik alışkanlıklarımı da buna göre yönlendiriyorum. Şans olarak da hep iyi liderler ve yöneticilerle çalıştım. Onlarla ilgili gözlemlerde bulundum. Onların temel özelliklerinin başında, bir ekibi ciddiye almaları vardı. İkinci olarak, ciddi anlamda bir geçmişiniz olması gerekiyor. Birşeyleri halledip, başarmış olmanız gerekiyor. Hayaller önemli de olsa, ciddi icra kökeninizin olması gerekiyor. Geçmişten gelen başarılarınız çok önemli. Bu arada başarısızlıklar da en az başarılar kadar önemli… Başarısız olmamış kişi başarının tadını bilemez. İlk anda yüreğiniz yakılsa da, aldığınız dersleri hiçbir okulda öğrenemezsiniz. Geçmiş başarı ve başarısızlıkların harmanlaması çok önemli.

Herkesten önce geleceği gören, yöngörüsü olan insanlar iyi lider ve yönetici olabiliyor. Piyasayı anlamak, müşteriyi görebilmek gerekiyor. Liderliğe giden yol ise yöneticilikten geçiyor. Bu nedenle bence işletmenin liderinden söz ediyorsak geçmişten geleceğe her adımın bir parçası olmak gerekiyor.

* Sizi biraz da iş kadını kimliğinizin dışında tanımak isteriz. Kendinizi nelerle beslersiniz, yaşam felsefeniz nedir?

Öncelikle benim ana beslenme kaynağım gerçekten de ailem. Beni çok destekleyen bir eşim var. Bu çok önemli. Yaptığım işten en az benim kadar kıvanç duyan bir eşim ve iki genç evladım var. Onlarla olan iletişim çok önemli. Onların desteği olmasa bu 25 – 26 yılı taşımak benim için çok güç olabilirdi.

Bunun dışında çok iyi gözlemci olduğuma inanıyorum. O gözlem, bir “insan kaynakçı” olarak benim hayatla bağımı koparmıyor. Manavlarla, büyük bir filozof olarak gördüğüm taksi sürücüleri, herkesle ama herkesle konuşurum. Sadece konuşmayı değil paylaşmayı severim. Zira böylece geri besleme elde ederim.

Gelelim yaşam felsefeme… Az önce anlattıklarımın dışında okumak benim için büyük bir tutku. Elime geçen herşeyi okumaya gayret ederim. Okumak, ailem, çevre beni herzaman besliyor.

* Son olarak gençlere yönelik önerilerinizi dinlemek isteriz.

Gençlerle çok ilgileniyorum. Geçen yılın mezunları henüz iş bulamadı. İçlerinde ciddi bir kaygıyla bekleşiyor onlar. Onlara yönelik mesajım şu: Bu güzel ülkeyi, hep beraber yaşatacağız. Bu ülkede birşeyler yapılacaksa hep beraber yapacağız. Asıl iş onlara düşüyor. Benim için en büyük garanti gençler… Bunu yaptığım mülakatlardan, bana gelen özgeçmişlerden biliyorum. Her gün iki üç mülakat yapmaya gayret ediyorum. Bu mülakatlarda görüyorum ki, onlar yeni dünya vatandaşlığına hazır. Eğitim politikamızın köksüzlüğüne karşın bu pırıl pırıl yüksek potansiyel kesinlikle bizleri bir yerlere getirecek.
Kısa süreli hayalkırıklıklarını çok da dikkate almamalılar. Yere düşünce üstlerini silkeleyip ayağa kalkmayı zaaf olarak görmemek gerekiyor. Hayalleri ne olursa olsun, akıllarına gelmeyecek işlerde çalışmalılar. Bu kesinlikle tecrübedir. Her türlü fırsatı değerlendirsinler. Eğer bir iş bulurlarsa, ne olursa olsun kapsınlar.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)