“İdeal” Türk Profilleri?


Bakın neler çıktı: Alkol, kumar ve uyuşturucu kullanmayan; kişiliğinden taviz vermeyen, dürüst olan; özel hayatına özen gösteren her Türk genci “ideal profili” yakalamış oluyor. İki sene süren bu araştırmanın sonuçları beni hayrete düşürdü. Uyuşturucu kullanmamanın dışında hiçbir mesaj vermeyen bu araştırmaya acaba ne kadar para harcandı? Bir insanın dürüst olması, kendine özen göstermesi kadar doğal nitelikleri iki sene zaman harcayıp tespit etmeleri beni çok şaşırttı. Taviz vermemek gibi tartışılabilir bir özellik ise aklımı karıştırdı. Neden ve nasıl taviz vermemek? İnsan, yaşamında taviz vermeden toplum içinde yaşabilir mi? Kanunlar çerçevesinde satılan alkol ve sigarayı kullanmamak bir genci kötü mü yapar? Kendine ve çevreye olması gereken saygı nerede? Hergün yıkanmak ve temiz olmak nerede? Yalan söylememek, kanuna aykırı yaptırımlarda bulunmamak nerede? İdeal Türk genci uyuşturucu kullanmamakla beraber, kırmızı ışıkta geçer ve KDV fişi istemez mi? Belki de en önemlisi, eğitim konusunda düşünceleri nedir? Liseyi bitiremeden bırakıp, meşhur ama “örnek” bir Türk popçusu olması, onu daha ideal biri mi yapar?

Bu çarpık mantıkla iki senede iki devlet kurumu tarafından hazırlanmış bu araştırmayı baz alarak, bende kendi gözlemlerimle oluşan ideal Türk kadını, iş adamı, politikacısı, devlet memuru, sporcusu, sanatçısı ve medya mensubunu sizlere tanımlayacağım. Bunu da 2 saat içinde ve sizlerin paralarını harcamadan yapacağım!

İdeal Türk Kadını

Bekareti namus simgesi olan; düzenli bir cinsel hayatı olduğunu iddia edip ama üç günde bir banyo yapan, makyajı bilmeyen, eşinin kendisini aldatmasına göz yuman, nazara ve büyüye inanan; sürücü ehliyeti, kredi kartı, cep telefonu ve bilgisayarı olmayan; kitap okumayan ve mümkünse dövülmek istemeyen; babaları, kocaları ve erkek kardeşleri tarafından bastırılmış, özgüveni yok edilmiş bir kadın.

İdeal Türk İş Adamı

Köşeyi dönmek isteyen; vergi ödemeyi sevmeyen; rüşvet vererek iş yaptıran; çalışanlarına asgari ücreti fazla gören; lisan bilmeyen; siyasetçilerle içli dışlı olan, Ankara’da iş bitirmeden kolay para kazanılmayacağını bilen; iş ahlakına sahip olmayan; parası ile herkesi ve herşeyi satın alacağını düşünen; bilmediği ve anlamadığı her işe, kısa vadede daha çok para kazanmak için giren; banka hortumlayan; devlete ve vergi ödeyen kesime yüzlerce milyon dolar borcu bıraktıktan sonra ceketini alıp gitmeyi marifet gören bir iş adamı.

İdeal Türk Politikacısı

Lise mezunu olan; lisan bilmeyen; Amerika’yı görmemiş olan; hayatında hiçbir ticari ya da kişisel başarısı olmayan; kendinin ve çevresinin geçimini sağlamak için daha çok paraya ihtiyacı olan; yalan söyleyen; kitap okumayan; kendini geliştirme ihtiyacı duymayan; haftada bir yıkanan; devleti kendi menfaatleri için nasıl soyabilirim düşüncesinde olan; parti liderinin emirlerinin dışına çıkamayan; düşünce özürlü; niteliksiz ve beceriksiz; kendini hukukun üstünde gören; hesap vermeyi sevmeyen fakat çiçek sulamayı çok seven bir politikacı.

İdeal Türk Devlet Memuru

İşini bilen; vatandaşın devlette olan münasebetinde hayatı zorlaştıran; asık suratlı; zaman zaman vatandaşı coplayan; acıma ve anlayış gösterme becerisine sahip olmayan; fakirlik içinde yaşamaya mecbur bırakılan; memuriyet mesaisi dışında taksi şoförlüğü, esnaflık ve işportacılık işleri yapmaya mecbur bırakılan; eğitim ve kültür düzeyi düşük olan ve buna rağmen üstleri tarafından eğitilmeyen; bir memurun yapacağı işi, yedi memurun nasıl yapması gerektiğini bir sanat haline getirmiş olan; ezik ve kompleksli bir devlet memuru.

İdeal Türk Sporcusu

21 yaşında senede 1 milyon dolar kazanan; eğitim seviyesi ilkokul ve kültür seviyesi televole olan; mankenlerle mağaza açılışlarında boy gösteren; topluma hiçbir şekilde duyarlılığı ve katkısı olmayan; örnek sporculuk anlayışı ile bağdaşmayan her türlü davranışta bulunan; müsabaka sonraları medya mensuplarının sorularını 20 kelimelik Türkçesi ile cevaplayabilen; beyinlerinde zeka pırıltısı olmayan; tüm bu eksikliklerine rağmen medyaya sayfa sayfa beyanat vermeye bayılan; iyi bir dinleyici olmanın ve düşünebilmenin önemini kavrayamayan; sporun içine dini sokacak kadar aptal olan; kulüp başkanlarının peşlerinden dolaşan; milyonlar kazandıkları kulüplerine hiçbir vefa borcu taşımayan; bencil, dar görüşlü, çıkarcı bir Türk sporcusu.

İdeal Medya Mensubu

Araştırma yapmayı sevmeyen; kulaktan dolma bilgilerle sansasyonel haber üretimi peşinde olan; gazete patronunun çıkarları doğrultusunda her an herkese saldırmaya hazır olan; kendi patronu gazetesini ve bankasını yüzlerce milyon dolar zarara soktuktan sonra onun hakkında methiyeler düzen; bilgi ve birikimlerinin üzerinde aylık maaş alan ve “acaba patronum neden benim gibi vasat birine bu kadar çok para ödüyor” diye hiç düşünmeyen; herşeyin en doğrusunu kendisinin bildiğini zanneden (megaloman); Türkiye’nin gündemini farklı yönlere taşımak konusunda üstün becerilere sahip olan; politikacıların devamlı yanlarında bulunmanın prestij olduğunu düşünen; medya sektörü dışında hiçbir özel sektör faaliyet alanında iş bulamayacak kadar beceriksiz olan; kendine güveni olmayan; yarı eğitimli ve yarı bilgili bir medya mensubu.

Şimdi yukarıdaki tabloya baktığımız zaman; neden Türkiye’nin henüz 21. yüzyılı yakalayamamış olduğunu görebiliriz. Böyle “ideal” niteliklere sahip olan bir toplumun dünya standartlarında bir başarıya ulaşması mümkün olamaz. Eğer biz bir “ideal”in peşinde isek ve bunun tanımlamasını yapmaya çalışıyorsak, o zaman önce kendimizin özeleştirmeye açık olması gerekiyor. Ancak kendi kimliğimizin 21. yüzyılda ne olduğunu objektif bir şekilde tespit edebilirsek, dünya çapındaki ideal ölçüleri yakalamak konusunda bir şansımız olabilir. Aksi takdirde kimlik ve kavram kargaşası içinde kaybolup gideriz. Düşünün 1980 sonrası temel değer yargıları, iş ahlakı ve kültürel gelişimi yozlaşmaya başlamış bir ülkede Türk medyasında etkin rating/satış/kazanç odaklı katkıları ile 2001 senesinde gündemi mizde rüşvet, ahlaksızlık, suç ve tele vole kültürü var. Türkiye’nin artık midesinin zorla yıkanması ve ba ğırsaklarının temizlenmesi gereki yor. Düşünün 65 milyon nüfusu olan bir ülkede kaç tane dünya çapında iş adamı, sporcu, sanatçı, politika cı, bürokrat, düşünür, yazar veya gazeteci çıkabiliyoruz. Birde bizim beşde bir nüfusumuza sahip olan Hollanda’yı, Danimarka’yı, İsveç’i ve ya Belçika’yı düşünün. İşte aramızdaki temel farkı o zaman göreceksiniz.

Ali Midillili

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)